• Sonuç bulunamadı

Evliliğin En Az Bir Yıl Sürmüş Olması

G. Dini İnanca İlişkin Davranış Ve Haller

I. Evliliğin En Az Bir Yıl Sürmüş Olması

Anlaşmalı boşanmaya karar verilebilmesinin olmazsa olmaz koşullarından birisi, evliliğin en az bir yıl sürmüş olmasıdır. Evliliğin en az bir yıl sürmemiş olduğunun tespiti halinde talebin dava şartının yokluğu nedeniyle reddi gerekir369. Nitekim Yargıtay 2. HD., 16.10.2006, E. 2006/6904, K. 2006/14059 sayılı bir kararında;

366

İPEKÇİ, s. 83; ÖZTAN, Aile, s. 418; CEYLAN, s. 26.

367

2. HD., 18.6.1990, E. 1990/1079, K. 1990/6175 (UYAR, Makale, s. 1261).

368

OĞUZMAN / DURAL, s. 124.

369

OĞUZMAN / DURAL, s. 128; HATEMİ / SEROZAN, s. 238; KÖPRÜLÜ / KANETİ, s. 175;

ÖZDEMİR, s. 120; HELVACI, s. 1166. 2. HD., 10.10.2002, E. 2002/10793, K. 2002/11766,

”…dosyadaki nüfus kaydından tarafların 1.11.2000 tarihinde evlendikleri ve davanın açıldığı 21.8.2001 tarihinde bir yıllık sürenin dolmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, tarafların gösterdikleri delillerin toplanarak, Medeni Kanunun 134/2. maddesindeki şartların oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır” (http:// www.kazanci.com.tr, 01.01.2004).

“…MK 166/3. maddesine göre evlilik en az bir yıl sürmüş ise eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Dosya kapsamından, davanın açıldığı tarihte henüz bir yıllık sürenin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda taraf delilleri toplanıp sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. Bir yıllık süre şartı gerçekleşmeden tarafların kabulüne dayanarak boşanma kararı verilmesi isabetsizdir” demek suretiyle bu yöne açıkça değinmiştir370.

Bir yıllık sürenin dolmadığının anlaşılması halinde, davanın dava şartı nedeniyle reddine mi karar verileceği, yoksa davaya evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı olarak devam mı edileceği hususu tartışmalıdır.

Öğretide bir kısım yazarların görüşü ile Yargıtay uygulamasına göre, söz konusu durumda dava reddedilmemeli, özellikle de usul ekonomisi dikkate alınarak davaya evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı olarak devam edilmeli, bu yönde taraf delileri toplanmalıdır371.

Buna ilişkin olarak Özdemir şu düşünceyi ortaya koymuştur;“…Zira bu durumda ortak başvuru ile eşlerde boşanma arzusu ortaya çıkmıştır. Sırf süre şartı ya da diğer koşullar gerçekleşmediği için istemin reddedilmesi halinde, eşler için yeni bir dava ile MK m. 166 hükmü doğrultusunda boşanma yoluna başvurma olanağının var olduğu kuşkusuzdur. İşte eşlerin boşanabilmeleri için, başlamış bir süreç ve bu süreç içerisinde de çekişmeli yargıya geçme olanağı varken ayrıca bir dava açılmasını istemek ve böylece eşlere süre kaybettirmek o ana kadar yapılanların boşa gitmesi yerine aynı süreç içerisinde sorunun çözümü yoluna gitmek hem eşlerin ve kanun koyucunun amacı ve hem de usul ekonomisi açısından yerindedir”372.

Oğuzman/Dural ise, bir yıllık sürenin henüz dolmadığının anlaşılması halinde davanın usulden reddedilmesi gerekeceğini savunmuştur373.

Dava bir yıllılık süre dolmadan açılmış ve bu eksiklik daha sonraki aşamalarda

370

Karar için bkz. YD., S. 133, Ocak 2007, s. 103.

371 2. HD., 10.12.1997, E. 1997/12360, K. 1997/13465 (GENÇCAN, s. 358). TUTUMLU, s. 361. 372 ÖZDEMİR, s. 120. 373 OĞUZMAN/DURAL, s. 128.

fark edilmiş, ancak bu süreçte bir yıllık süre dolmuşsa dava süre bakımından reddedilemez. Bu durum, bir yıllık sürenin dava şartı olma niteliğinin bir sonucudur. Zira dava şartı kamu düzeninden olup dava şartlarından birinin yokluğu halinde esasa girmeden hâkimin dava şartı yokluğu nedeniyle davayı reddetmesi gerekir. Hâkimin dava şartlarının oluşup oluşmadığını tarafların ileri sürmesine gerek olmaksızın kendiliğinden dikkate alması gerekir. Bu durum kamu düzeninden olup hâkimin bu yönde araştırma yapma yükümlülüğü vardır. Davanın açılma anında bulunmayan herhangi bir dava şartı fark edilmez, ancak hüküm verme anında eksiklik dikkat çekerse esasa girildiğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmesi mümkün değildir. Davanın açılma anında bulunmayıp daha sonra tamamlanan bir dava şartı, daha sonra yerine gelirse davanın açıldığı anda dava şartı oluşmadığından bahisle dava reddedilemez374.

Öğretide anlaşmalı boşanmanın ön koşulu olarak öngörülen bir yıllık sürenin yerinde olup olmadığı tartışılmıştır. Çoğunluk görüşü, öngörülen bir yıllık sürenin, eşlerin birbirlerini tanımalarına fırsat vereceğinden, böylece basit kırgınlıkların ve fevri davranışların evlilik birliğinin başlamadan sona ermesine sebebiyet vermesinin önüne geçilmiş olunacağından yerinde bir düzenleme olduğunu savunmuştur375.

Aksi görüşü savunanlar ise, özellikle de bir yıldan sonra da, eşler arasında basit kırgınlıkların ve fevri davranışların ortaya çıkması mümkün olabileceği gerekçesiyle anlaşmalı boşanmanın süreye bağlı tutulmamasının gerektiğini savunmuşlardır376.

Bizce çoğunluğun görüşü yerindedir. Zira her ne kadar bir yıllık süre eşlerin birbirlerini tanımalarının sağlanması ya da fevri davranışlarla evliliğin sona ermesinin önlenmesi bakımından tam bir yeterlilik ortaya koymasa da, kısmen de olsa anılan amaçların sağlanması bakımından yerinde bir düzenlemedir. Bir yıllık sürenin tamamen

374

KURU, Baki / ARSLAN, Ramazan / YILMAZ, Ejder, Medeni Usul Hukuku, 13. Bası, Ankara 2001, s. 318–320.

375

”…böyle bir sürenin konulması evlenen eşlerin hiç değilse bir yıl kadar oldukça kısa olsa bile belli bir süre birlikte yaşayarak birbirlerini tanımaları için şarttır. Aksi halde bu yolla bir haftalık ya da birkaç yıllık evliliklere son verme imkânı vermek olurdu ki bunu da “yaşam boyu devamı arzulanan “ evlilik kurumunun kutsallığı ile asla bağdaşmayacağı açıktır” (AKINTÜRK, s. 262).

DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s. 119; OĞUZMAN/DURAL, s. 128; KÖPRÜLÜ/KANETTİ, s. 175; TUTUMLU, s. 1037. Diğer yandan İsviçre Medeni Yasasında anlaşmalı boşanma için hiç süre

öngörülmemişken, Alman hukukunda bu sürenin bir yıl, Fransız hukukunda ise altı ay olarak öngörüldüğünü görmekteyiz (ÖZDEMİR, s. 122).

376

kaldırılması bir yana, iki yıla, hatta üç yıla çıkarılması daha yerinde olacaktır. Nitekim Anadolu’da eşler, evliliğin ilk yıllarında henüz birbirlerini tanımadan anne ve babaların ya da diğer yakın tanıdıkların etkisiyle basit meselelerle boşanabilmektedirler.

Eşlerin bir yıllık süre boyunca fiili olarak birlikte yaşamış olmaları şart değildir. Evliliğin kurulmasından itibaren bir yıllık sürenin geçmiş olması yeterlidir377. Bu anlamda taraflar bir yıllık süre içerisinde hiç bir araya gelmeseler dahi, bu durumun sonuca olumsuz bir etkisi olmaz.

Öğretide bir kısım yazarlarca, bir yıllık sürenin amacının sağlanması bakımından, evliliğin kurulmasından itibaren salt bir yılın dolması yerine, evliliğin kurulmasından itibaren eşler bakımından bir yıl birlikte aynı çatı altında yaşama zorunluluğu öngörülmesinin daha isabetli olacağı savunulmuştur378.

Bizce eşler arasında evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü için eşlerin birlikte aynı çatı altında yaşamış olmaları gerekmez. Zira bu durum hükmün konuluş amacına da uygundur. Nitekim uygulamada eşler bir araya gelmeden de evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını görmekteyiz. Yargıtay uygulamasına göre de evlilik akdinin kurulmasından itibaren eşler hiç bir araya gelmemiş olsalar dahi, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı olarak boşanma davası açılabilmektedir.

Bir yıllık sürenin hesaplanmasında evlilik akdinin kurulduğu tarihle dava tarihi arasındaki süre göz önünde bulundurulur. Bu durum karşısında evlilik akdinin ne zaman kurulmuş sayılacağı önem arz eder. MK m. 142’ye göre; “Evlendirme memuru, evleneceklerden her birine birbiriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorar. Evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda oluşur. Memur, evlenmenin tarafların karşılıklı rızası ile kanuna uygun olarak yapılmış olduğunu açıklar”. Ortaya konulan bu kanun maddesi dikkate alındığında, evlilik akdi tarafların evlendirme memurunun huzurunda karşılıklı olarak evlenmeyi kabul ettikleri anda kurulmuş sayılır379. Evliliğin kurulması anı bakımından evlendirme memurunun taraf beyanlarını tastık etmiş olması

377

ÖZTAN, Makale, s. 130; ÖZDEMİR, s. 122; ÖZTAN, Aile, s. 416.

378

OĞUZMAN /DURAL, s. 128; DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s. 120. Ancak maddenin gerekçesinde eşlerin birlikte yaşamış olmalarının gerekliliği öngörülmüştür.

379

YİBK., 14.6.1965, E. 1965/3, K. 1965/3 (AKİP YAZILIM İÇTİHAT BİLGİ BANKASI. http:// www.akip.com.tr, 01.01.2007). AKINTÜRK, s. 262.

gerekli değildir.

Bir yılık sürenin dolmasının, anlaşmalı boşanmaya karar verilebilmesi bakımından, ön koşul olması ve davanın açıldığı anda bir yıllık sürenin henüz dolmamış olması durumunda hâkimin davayı reddetmesi gerekeceğine ilişkin durum dikkate alındığında, bir yıllık sürenin Medeni Usul Hukuku anlamında dava şartı olduğu sonucuna ulaşmamız mümkündür380.

Buna bağlı olarak hâkim bir yıllık sürenin dolmadığını tespit etmesi halinde davayı dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddetmelidir. Bu durumda, dava usulden reddedildiğine göre, verilen hüküm, kesin hüküm niteliğinde olmadığından bir yıllık sürenin dolması halinde yeniden dava açılabilir.

Ancak davanın açılma anında bir yıllık süre dolmamış olsa bile, karar verme anında süre şartının yerine gelmiş olması halinde, anlaşmalı boşanmaya ilişkin diğer şartların da yerine gelmiş olması halinde davanın kabulüne karar verilmelidir. Zira dava şartının davanın açılma zamanında yerine gelmesi şart olmayıp, yargılama sürecinde eksikliğin giderilmesi halinde de dava şartına ilişkin eksikliğin giderildiği kabul edilmelidir381.