• Sonuç bulunamadı

Evliliğe Etkisi Bakımdan Flört ve Görücü Usulü

BÖLÜM 2: EVLĐLĐK ÖNCESĐ ĐLĐŞKĐYĐ BELĐRLEYEN UNSURLAR VE

3.6. Evliliğe Etkisi Bakımdan Flört ve Görücü Usulü

Evlilik öncesi birlikte yaşamanın bireyi, evliliğe sağlıklı hazırladığı öngörüsü, toplumda yaygın bir kanaattir. Bunun için en etkili model olarak flört görülmektedir. Özellikle üniversite eğitimi ile orta ve üst sosyoekonomik düzeyde (SED) bireylerin yaygın ön kabulü, bu yönde olmaktadır. Ancak belirtildiği gibi, araştırmalar uzun süreli ilişkilerin, etkili bir hazırlık sağlamakta yeterli olmadığını, göstermektedir.

Gençler evliliğin sorumluluğunu ve farkındalığını kavramadan uzun dönemli ilişkiler ile, birlikte yaşamayı istemektedirler. Ancak evlilik gibi, uzun dönemli ilişkiler kurmak ve sürdürmek, ilişkiye hazır olmayı ve ilişki konusunda beceri sahibi olmayı gerektiren önemli bir bilinç düzeyi artışını gerekli kılmaktadır.

Bunun yanında ihmal edilmemesi gereken önemli bir gereklilik aile ve akrabalar ile yetişilen çevrenin tanınmasıdır. Evlilik adaylarının karşılıklı olarak aile ve yetiştiği çevrenin toplumsal, kültürel, ekonomik özelliklerinin tanınması, eş adayının da tanınmasını sağlayacaktır. Çünkü bireyin üzerinde etkili olan psiko-sosyolojik unsurlar onun, öz benliğini şekillendirmektedir.

Ayrıca bireyin her döneminde, özellikle çocukluk çağında öncelikle ailenin, daha sonra dış grupların etkisi bireyin kişiliğini, çevreden beklentilerini belirler. Kültür beklentileri aynı zamanda, bireyin karşı cinsle olan ilişkisinde koyacağı sınırları ve kuralları belirler (Özabacı, 2004: 42).

Geleneksel toplumlarda toplumsal beklentiler tutumların kararlaştırılması, şekillenmesi ve sergilenmesinde önemlidir. Geleneksel erkek ve kadın rollerindeki farklılık, duygusal ilişkilere yaklaşımlarında da farklılık oluşturmaktadır. Geleneksel toplumlarda geçerli norm ve kurallara göre erkek ve kadın cinsiyetine yönelik farklı şekillerde belirlenmiş beklentilere göre roller oluşur.

Görücü usulü; “genellikle kırsal kesimde ve bazen şehirde oğullarını evlendirmek isteyen ailelerin, yakın akraba ve komşulardan başlayarak, tanıdıkların da yardımıyla kız aramaya çıkarak” görücü grubu ile birlikte, kızları bulunan uygun evleri ziyaret ederek, ilgili kızın hamaratlığına, temizliğine, saygısına, sadakatine, saflığına, ailenin geçmişine ve sosyo-ekonomik özelliklerine bakılarak, gelin adayı yada adaylarının belirlenmesidir (Özgüven, 2004: 34).

Flört ise, karşı cinslerin birbirlerini tanımak ve uyumluluklarını test etmek amacıyla arkadaşlık, sevgililik ve cinsellik aşamalarının yaşandığı duygusal ilişki (Hortaçsu, 2002) biçimidir.

Bireyler, hangi ilişki tarzını seçerse seçsin, son aşamada da olsa, toplum da görücü usulü ile evlenmeler, hakim ilişki biçimi olarak görülmektedir. Flört na göre, görücü usulü evlilik için daha çok ciddiye alınmaktadır.

TÜĐK’in Aile Yapısı Araştırmasında (2006), cinsiyetlere göre evlilik usulü tercihleri sorulmuştur. Anket sonucunda, kendi kararıyla görücü usulle evlenen erkek % 31.9 kadın % 28, ailesinin kararı ile görücü evlenen erkek % 24.8 kadın % 36.2 olmuş,

çıkmasına rağmen evlenen erkek % 6.3 kadın ise % 6.7 olmuştur. Sonuç olarak ailesinin ve kendisinin kararı ile görücü usulle evlenen erkek, % 56.7 kadın ise % 64.2’lik yüzdeye ulaşmaktadır. Diğer taraftan ailesinin karşı çıkmasına rağmen sadece kendi kararıyla evlenenler % 6’lık orana sahiptir. Bu durum bize görücü usulün yaygın bir

şekilde devam ettiğini göstermektedir.

Flört, evlilik öncesi karşı cinsi tanıma amaçlı, arkadaşlık ilişkisi olarak, görücülük ise, evlilik amacıyla geleneksel eş seçim yöntemi olarak kabul edilmektedir.

3.6.1. Görücü Usulü Đlişkisi Aşamaları

Görücü usulü genellikle evlilik öncesi üç aşamadan oluşmaktadır. Bunlar kız isteme ve söz kesme, nişan ve nikah aşamalarıdır. Evlilik kararına etki eden en önemli aşama nişandır.

3.6.1.1. Kız Đsteme ve Söz Kesme Aşaması

TÜĐK 2006 Aile Yapısı Araştırması verileri evliliklerde toplumun % 82.9 oranında “kız isteme” ve “söz kesme” geleneğinin uygulamakta olduğunu göstermektedir. Genellikle aile büyükleri ile birlikte grup olarak, kız istemeye gidilmektedir.

Yöreye göre ve zamana göre değişse de kız istemeye gidildiğinde hemen cevap verilmez ve erkek tarafından süre istenir. Daha sonra evlenecek kıza da sorularak karar bildirilir. Eskiden evlenecek kıza isteyip istemediği sorulmadan, kararı ailenin verdiği olurdu. Fakat hızlı toplumsal değişme ve modern evlilik tipinin yaygınlaşmasıyla birlikte kız isteme geleneği kızın ve erkeğin daha önceden kendi aralarında anlaşmaları sonrası da yapılmaktadır.

Görücü usul içinde kız isteme, karşı cinsin birbiriyle tanışarak etkilenmeleri sonucu görücü gidilmesinden sonra; söz kesme ise, tanışılan kişinin uygun bir eş adayı olabileceği kanaatiyle gerçekleşmektedir. Bazen flört sonrasında ise, görücü usul aşamaları ailenin onayını almak zorunluluğu ile gerçekleşir.

Flört ilişkisinin sağlıklı tamamlanabilmesi için, görücü aşamaların bir zorunluluk olarak algılanmaması gerekmektedir. Türk toplumunda flörtün başarısı daha çok kendi yapısal durumuna değil, geleneksel yapılaşmalara uyum sağlayıp sağlayamamasına bağlıdır.

3.6.1.2. Nişan Aşaması

Kız istenmesi ve söz kesme’ den sonra daha çok aileler ve yakın akrabalar arasında nişan töreni yapılır. Fakat nikahla birleştirildiği de olur. Nişan yüzüğü takılarak birlikteliğin çevreye ilan edilme aşamasına gelinmiş olmaktadır.

TÜĐK araştırmasına göre (2006) nişan Türk toplumunda % 75.8 oranında yapılmaktadır. Nişan devresinde iki tarafın aile ziyaretleri artar. Bu dönemde kız ve erkek aileler eşliğinde sıkça bir araya gelerek birbirlerini daha yakından tanımaya çalışırlar. Ayrıca birlikte dolaşıp gezebilir, ortak programlar yapabilirler. Bu aşamada bazı aileler kızlarının yada oğullarının birliktelik ve na izin vermez bir tutum içine girebilirler.

Erkek ve kız arasındaki ilişkinin nişanlılığa dönüşmesi, her iki tarafın ailesi ve yakınlarının katıldığı "nişan töreni" ile çevreye ve topluma duyurularak gerçekleştirilir. Evlenme teklifinin ve törenlerin yapılma biçimi gelenek ve göreneklere göre farklılıklar göstermektedir.

Türk Medeni Kanunu nişanlanmanın amacını, "nişanlanma, evlenme sözü ile olur"

şeklinde belirtmiştir. Evlenmeye karar veren kız ve erkeğin evliliklerinin ne dereceye kadar uygun olduğunun son bir kez daha sınanması ve evlilik için planlar yapılmasını sağlayan bir dönemdir

Nişanlı gençler, geleceklerini düşünmeli, planlar yapmalı, kararlar almalı, evlilik yaşamlarına ve geleceğe yönelik önemli konularda fikir birliğine varabilmelidir. Evlilik öncesinde, geleceğe yönelik önemli konular arasında, evlendikten sonra, eşlerin iş ve çalışma durumları, kadının çalışıp çalışmayacağı, aileyle birlikte veya bağımsız olarak nerede oturacağı, evin gelirinin nasıl yönlendirileceği, ne zaman çocuk sahibi olunacağı, eşlerle birlikte oturacak, yakın akrabalar, eşlerin birbirine bazı konularda ne ölçüde karışabileceği gibi konuları bulunmaktadır (Özgüven, 2000: 46). Bu dönemde nişanlıların sağlıklı bir iletişim içinde olmaları gerekir.

Nişanlanmak aslında çiftlere, ”geçici ve geçersiz” (Demirci, 2005: 51) bir statü tanımaktadır. Daha ilişki şekli, yoğunluğu, başarısı, süresi ,düzeni , rol dağılımı ve paylaşımı gibi birçok unsur belirli değildir.

Görücü usulü ile nişanlılık aşamasına gelinmişse ve karşılıklı farkındalıkların gereği için nişanlı çifte verilecek, birbirini tanıma fırsatı, ailelerin sert tutumlarıyla engellenebilmektedir. Oysa nişanlılık dönemi, sağlıklı bir ilişkinin sağlanabilmesi için, nikah ve düğünden önceki son dönemdir. Sert kurallara, Türkiye’de bazı yörelerde nadiren rastlanmaz. Mesela, Abhazlarda kız ve erkek önce kendi aralarında anlaşır (Yılmazçoban: 1996: 24) ve aileler, gençleri destekler. Nişanlılar bu dönemde, birbirlerini tam olarak tanıyıp, evliliklerini test edebilmelidir.

Eğer flört sonunda nişanlılık aşamasına gelinmişse, bu dönem aile ve eş adayını tanımak için iyi bir fırsat olarak kullanılabilmelidir. Çünkü flört ilişkisinin başarısını, aile ile ilişkiler ve uyum aşamasının varlığı yada yokluğu önemli ölçüde etkilemektedir.

Nişanlılar birbirlerini sağlıklı şekilde tanımaları sonucu uyumlu bir çift olamayacaklarının farkına varırlarsa, ilişkinin bu aşamasında ayrılmalıdırlar. Aile ve akrabanın baskıları ve yönlendirmelerin etkisinde kalarak, evlilik kararı alınacak olursa, ilişki kısa bir evlilik yaşantısından sonra boşanmayla sonuçlanacaktır. Eğer böyle bir ilişki sürdürülecek olursa da, mutlu bir aile yapısı oluşturulamayacaktır. Bu durumdan daha çok çocuklar etkilenecektir.

3.6.1.3. Nikah Aşaması

Görücü usulde nikah töreni nişanlı adayın artık eş olduğunun kararının verilmesi ilanı olacaktır. Bu aşamadan sonra geri dönülmez ve geleneksel anlayışta “bir yastıkta kocamak” deyimi ile belirlenen, ciddi bir birliktelik tutumu geçerlik kazanır. Törene aile, yakın akrabalar, tanıdık, arkadaş çevresi davet edilir.

TÜĐK araştırması sonuçlarına göre (2006), ülkemizde nikah töreni yapanların oranı % 71.4, düğün töreni ise, % 85.7 oranında yapılmaktadır. Ayrıca bu aşamada dini nikah oranı % 72.4 olmakta, kına gecesi ise % 81.3 oranında gerçekleşmektedir. Düğün ve resmi nikah birleşebildiği gibi bu arada dini nikah töreni de yapılabilmektedir. Araştırmada, sadece resmi nikah yapanların oranı % 9.7 iken, hem resmi hem dini

nikahı birlikte yapanların oranı, % 85.9 olduğu görülmektedir. Bu da toplum ve aileler için Dini nikahın ne kadar önemli bir olgu olduğunu göstermektedir.

Zaman içinde cemiyetimizin tecrübelerinden elde ettiğimiz ve Đslamiyet’in bazı hallerde bu tecrübelere lüzum bırakmaksızın bize, hazır olarak verdiği manevi değerlerle, maddi değerlerimizin bir bütünüdür.” (Kurtkan, 1993: 2) diye tarif edilen kültür yapımız

Đslamiyet temelinde yükselmektedir.Türk toplumunda, geleneksel olgu haline gelen dini uygulamalar, kanun ve hukuki mevzuat ile uyumlaşabilir. Böylece bu durum, sağlıklı bir toplumsal bütünleşmeye ulaştırılabilir.

3.6.2. Arabuluculuk Mekanizması

Geleneksel toplumsal yapıda, asırlardır uygulana gelen dayanışmacı, bütünleşmeci ve diğergam kültür ve zihniyetin ürünü olarak, insan ilişkilerini düzenleyerek; toplum ile siyaset (yönetim) alanı arasında arabuluculuk yapan, siyasi alanla ilişkili, birtakım toplumsal kurumlar ve mekanizmalar bulunmaktadır

Türk tarihi, geçmişi mahalle ve sokak teşkilatlanmasına kadar varan kimi yaygın uygulamalara sahip olmuştur. Selçuklu ve Osmanlı imparatorluğundaki birlik ve bütünlük şuuru ile, ahilik (Öksüz, 1993: 32) gibi teşkilatlanmış kurumlaşmalar oluşmuştur. Ahilik toplumsal ilişkiler mekanizmasıyla mesleki örgütleri düzenlerken, diğer taraftan da, toplumdaki bütünleşmeci, dayanışmacı normatif yapıyı yenileyerek dönüştürmektedir. Siyasi alanla toplumsal alan arasındaki mekanizma, sürekli yenilenerek hareketli ve canlı şekilde dönüşerek, devam etmektedir. Toplumsal hayatı düzenleyen, kurumlaşmış ilişkiler ağı sonucunda, birtakım mekanizmalar ortaya çıkmıştır. Bu mekanizmalar yapısal bir ilişkiler örgüsü içindedirler.

Ahilik gibi çeşitli toplumsal alanlarda, zamanın sivil toplum örgütü olarak çalışan birçok vakıf organizasyonu, yine bir taraftan siyasi alan ile ilişkilidir. Başlı başına toplumsal alana ait olarak, yapısında diğerkam kültürün dayanışmacı ve bütünleşmeci işlevselliğini barındıran, birtakım mekanizmalar da bulunmaktadır. Toplumda kendiliğinden zaman içinde oluşmuş ve insan ilişkilerini birbirine eklemleyen ve sürekli devinimle dönüşen / dönüştüren mekanizmalar, toplumsal yapı içinde bulunmaktadırlar.

Đnsan ilişkilerinin kurulmasında aracı görev yapan bu tür geleneksel yapılara, “arabuluculuk mekanizması” denebilir.

Toplumsal alandaki arabuluculuk mekanizması daha çok, aile ve evlilik ile ilgili ilişkileri düzenlemektedir. Toplumsal düzen ve denge, toplumun temel birimi olan ailenin denge içinde olmasına bağlıdır. Diğerkam kültür normları ürünü arabuluculuk mekanizmanın en güçlü öğeleri, hiyerarşik toplum yapılanmasında toplumun en yaşlı üyeleri değil, en bilge üyeleridir. Teşkilatlanmış organizmanın son temel birimi, kendi sokak ve mahallelerinde ikamet eden bilgelik ve ariflikleriyle maruf, “hoca efendi” ve “hacı bey”lerdir. Đçlerinde tekke ve tarikat erbabı olanlar da bulunmaktadır. Osmanlı’da tekke, tarikat ve mektepler zamanın eğitim kurumlarıdır. Hoca efendi ve hacı bey’ler ise, buralarda görevli eğitimcilerdir.

Hoca efendi ve hacı bey’ler mahalledeki aile sorunlarına olduğu gibi, yeni evliliklere de danışmanlık yapmaktadırlar. Bu konudaki yardımcıları ise, karısı başta olmak üzere bütün ev halkıdır. Bilgelikleriyle, mahallenin evlenme yaşı gelmiş kız ve erkeklerinin birbirine uygunluğunu denetlemek toplumsal görevlerindendir.

Cumhuriyet döneminde, bu işlev uzun müddet eski muallim ve öğretmenler tarafından sürdürülmüştür. Türk toplumundaki güçlü aile ve akrabalık bağları bu tür mekanizmaları devam ettirmekle birlikte, modernizmin etkisiyle bağlılıklar zayıflamaktadır. Toplumsal alandaki arabuluculuk mekanizması geleneksel yöntem olan görücülük usulünü beslemektedir.

Modernleşme sürecindeki Türk toplumunda arabuluculuk mekanizması işlevleri tam anlamıyla karşılanamamaktadır. Aile ve evlilik kurumlarına yönelik “arabuluculuk” işlevi, “uzman danışmanlar” tarafından yerine getirilmelidir. Sosyolog, psikolog ve pedagoglar bu alanda profesyonel olarak işlev üstlenebilirler. Uzman evlilik ve aile danışmanlarında mesleki formasyonları dışında, bulunması gereken yeterlilikleri, sosyokültürel yapıları bilmeleriyle tamamlanmalıdır. Evlilik öncesi ilişkilerin nasıl bir ilişki ve iletişim örgüsü taşıması gerektiği kognitif dünyasındaki (Arslantürk, 2004: 52), karmaşıklığıyla, çağımız insanını önemli ölçüde etkilemektedir.

3.6.3. Evliliğe Etkisi Bakımdan Ulaşılan Sonuçlar

Evliliğe etkisi bakımından flört ve görücülük usulüyle ilgili gelinen durumu özetlemek ve birtakım sonuçlar çıkartmak gerekirse, şu şekilde özetlenebilir:

Evlilik öncesi flörtün bireyi, evliliğe sağlıklı hazırladığı öngörüsü, toplumda yaygın bir kanaattir.

Ancak, araştırmalar uzun süreli ilişkilerin, evliliğe sağlıklı bir hazırlık sağlamakta yeterli olmadığını, göstermektedir.

Evlilik gibi, uzun dönemli ilişkiler kurmak ve sürdürmek, sadece duygusal değil, mantıksal öğeleri de gerektiren bilinç düzeyi artışını gerekli kılmaktadır.

Sağlıklı bir evlilik için aile ve akrabalar ile yetişilen çevrenin tanınması önemli olmaktadır.

Evlilik adaylarının karşılıklı olarak aile ve yetiştiği çevrenin toplumsal, kültürel, ekonomik özelliklerinin tanınması, eş adayının da tanınmasını sağlayacaktır.

Bireyin üzerinde etkili olan psiko-sosyolojik unsurlar onun, öz benliğini

şekillendirmektedir.

Yetişme tarzı ve çevre etkisine göre bireyin, beklentileri ve tercihleri de belirlenmektedir. Kültür beklentileri aynı zamanda, karşı cinsle ilişkide koyulacak sınırları ve kuralları belirler.

Geleneksel toplumlarda toplumsal beklentiler tutumların kararlaştırılması, şekillenmesi ve sergilenmesinde önemlidir.

Geleneksel toplumlarda cinsiyet farklılığıyla belirlenmiş beklentilere göre, roller oluşur.

Flört daha çok duygusal, görücü usulü daha çok mantıksal bir ilişki biçimidir.

Bireyler, hangi ilişki tarzını seçerse seçsin, son aşamada da olsa, görücü usulü ile evlenmeler, hakim ilişki biçimi olarak görülmektedir.

Flörte göre görücü usulü, evlenmek için daha fazla ciddiye alınmaktadır.

Flört, evlilik öncesi karşı cinsi tanıma amaçlı arkadaşlık ilişkisi olarak, görücülük ise, evlilik amacıyla geleneksel eş seçim yöntemi olarak, kabul edilmektedir.

Görücü usulü genellikle evlilik öncesi üç aşamadan oluşmaktadır. Bunlar kız isteme ve söz kesme, nişan ve nikah aşamalarıdır.

Evlenmeye karar veren kız ve erkeğin evliliklerinin uygunluğunun son kez daha sınan-ması ve evliliğin planlandığı dönem, nişan dönemidir

Flört sonunda nişanlılık aşamasına gelinmişse, bu dönem aile ve eş adayını tanımak için iyi bir fırsat olarak kullanılabilmelidir.

Nişanlılar birbirlerini sağlıklı şekilde tanımaları sonucu uyumlu bir çift olamayacaklarının farkına varırlarsa, ilişkinin bu aşamasında ayrılmalıdırlar.

Türk toplumunda flört’ün başarısı daha çok kendi yapısal durumuna değil, geleneksel yapılaşmalara uyum sağlayıp sağlayamamasına bağlıdır.

Toplumsal alanda arabuluculuk mekanizması, aile ve evlilik ilişkilerini düzenlemektedir.

Aile ve evlilikle ilgili, arabuluculuk mekanizması görücülük usulünü güçlendirmektedir.

Günümüzde “arabuluculuk” işlevi, “uzman danışmanlar” tarafından yerine getirilmelidir. Sosyolog, psikolog ve pedagoglar bu alanda profesyonel olarak işlev üstlenebilirler.