• Sonuç bulunamadı

2. ÇALIŞMA HAYATI VE KADIN

2.1. Ev İşlerinde Çalışma

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana, erkekler çalışma yaşamı içerisinde aktif bir biçimde yer alır, üretim ve ekonomik faaliyetlerin baş aktörü ve yegâne mimari olarak gelmişlerdir. Bazı toplumlarda kadınların da çalışma yaşamında erkeklerle yan yana, ekip-biçme, üretim ve iş yerlerinde yer edindikleri söz konusu olsa bile, evrensel bir görüş haline dönüşen, erkeklerin diğer sosyal yaşam alanlarının olduğu gibi çalışma yaşamının da baş aktörü olma düşüncesi, Sanayi Devrimi ve özellikle 19.yy’ın yarısına değin kadının, çalışma yaşamında tıpkı erkekler gibi yer almasını engellemiştir. Bu düşünce, ekonomik ve teknolojik açıdan bir ilerleme sağlayamayan, geri kalmış ülkelerde, günümüze kadar böyle gelmiştir.

Kadın ve erkeğin toplumsal rol bölüşümü kesin çizgilerle belirlenirken, kadın da ekonomik açıdan tümüyle erkeğe bağlı hale gelmiştir. Yıllarca kadının temel çalışma alanı evi olurken, erkek evin geçimini sağlamak amacıyla, ev dışında gelir getirici işte çalışmaya yönelmiştir. Diğer bir değişle, kadın, yemek pişirmek, çamaşır yıkamak, ütülemek ve çocuk bakımı gibi, herhangi bir ekonomik karşılığı bulunmayan çok sayıda geleneksel işlerde çalışırken; erkek ise dışarıda çalışarak elde ettiği ekonomik gelirle evin geçimini sağlamış, bu durum karşısında kadın, ekonomik anlamda erkeğe bağlı hale gelmiştir.285

Bu sosyo-ekonomik ilişki biçimi, erkeği evin ekmeğini getiren kişi, çalışma ve üretim yaşamının birincil aktörü olarak toplumsal değer kazanmasında yardımcı olurken; kadınının ise, gündelik yaşam faaliyetlerinin ekonomik bir geliri olmadığı ve ekonomik açıdan da erkeğe bağlı olarak geldiği için, toplumsal

285

değersizliğe, komut veren değil de, komut alan olarak, ikincil bir aktör konumuna konulmasına neden olmuştur.286

Diğer yandan, tüm toplumlarda cinsiyete kayalı iş bölümü ve bu iş bölümü kadınları gündelik ev işlerinden sorumlu tutarken, Erkekler ise aileyi geçindirmek için gelir getirici işlerde çalışmayla meşgul olmuşlardır. Kadınların toplumsal olarak karşılıksız ve görünmez olan ev içi emekleri, kadınları çocukluktan başlayarak eğitim- öğretim fırsatlarından yararlanmada, üretken kaynaklara ulaşmada, gelir getirici çalışma biçimlerine katılmada, meslek ve kariyer edinmede erkeklere kıyasla dezavantajlı konuma sokulmaları, bu geleneksel iş bölümü kaynağının ta kendisinde yatmaktadır.287

Geçmişten bu yana dünyanın birçok ülkesinde varlığını koruyan, erkeklerin ev dışında ekonomik işlerde çalışma ve kadınların ise evin düzen-tertibi, çocuk bakımı, yemek yapması, bulaşık ve çamaşır yıkama olayı, Afganistan’da da varlığını sürdürmektedir.

XX. yy’ın başlarına kadar geleneksel, dini ve yerel kurallarla yönetilerek gelen Afganistan’da, kadın ve erkek arasında ciddi bir iş ayrımı yapılarak gelmiştir. Şöyle ki, o günkü şartlar, düşünce sistemleri ve toplumsal yapının gereği olarak çalışma yaşamında yapılması gereken bütün işler, erkekler tarafından yapılır ve bu alana ilişkin üstlenilmesi gereken her türlü sorumluluk ve rol da yine erkeklerce üstlenilir ve yerine getirilirken, kadınlar ise çalışma yaşamının dışında tutulmaya çalışılmıştır.

Gelenek-göreneklerin varlığını sürdürdüğü Afganistan’da, üzün yıllardan beri kadınların dışarıda çalışma şansı pek de olmamıştır. Bir taraftan örf ve adetlerin gölgesinde kalan dini anlayış, diğer taraftan da erken dönemde Batıdaki gibi modern bir toplumsal değişim-dönüşüme geçememe nedeniyle, yıllarca kadınların çalışma yeri ev ortamı olarak gelmiştir. 20.yy’ın yarısına kadar Afgan kadını, ekonomik karşılığı olmayan, çocuk doğurmak-terbiye etmek, yemek yapmak, bulaşık, çamaşır yıkamak gibi geleneksel işlerle uğraştığı için, ekonomik açıdan erkeğe bağlı olarak gelmiştir. Bu çerçevede kadın, erkeğin, ekonomik yaşamın tek aktörü ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılayan yegâne merci olarak görürken, kendisinin ise ailede yapılması gereken (yemek hazırlama, çocuk bakım-büyütmesiyle ilgilenme, bulaşık, çamaşır vs.) işlerden

286 Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, a.g.e., s. 15. 287

sorumlu olarak bilmiştir. Toplumsal hak ve özgürlükleri olmadığı gibi, ekonomik özgürlükleri de olmayan bu kadınlar, kendilerini ifade edebile kabiliyet ve savunma mekanizmalarını da kaybetmiştir. Hem savunma ve hem de ekonomik açıdan erkeğe bağlı kalarak gelen Afgan kadının çalışma alanı yıllarca ev işçiliğinin dışına çıkamamıştır.288

Küresel ve global ölçekte kadın hakları, özgürlükleri, eğitimi ve çalışma yaşamındaki değişim ve dönüşümlerden etkilenen Afganistan’da kadınların eğitim, özgürlük ve diğer sosyal haklarının kazanıldığı ve bu bağlamda önemli gelişmelerin yaşandığı gibi, çalışma yaşamındaki konumuyla ilgili de, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke kadınlarının çalışma yaşamında yer aldıkları ve erkeklerle eşit oranlarda rol üstlendikleri gibi, önemli gelişmelerin yaşandığı söz konusu olmakla birlikte, ev işlerinde çalışan kadınların izine de yoğun bir biçimde rastlamak mümkündür.

Ev işlerinde çalışan kadınlar, eğitim-öğretim seviyesi çok düşük ve hatta hiç okuma-yazması olmayan kent kadınları olabileceği gibi, kent dışında, köyde ve kırsal kesimlerde yaşayan Afgan kadınlarıdır. Bu kadınlar, okuma-yazma bilmemenin yanısıra, bazen de toplumun doğasında iyice işlemiş olan geleneksel karakterli kuralların etkisini üzerlerinden tam olarak atamadıkları için, ekonomik işte çalışmayı göze alamayan ve kendilerini ailenin büyüğü ve her şeyin sahibi olarak gören dominant yapıda olan erkekler tarafından korunup-kollandıklarına inanan Afgan kadınlarıdır.

Gündelik yaşam ve modern hayatın her türlü getir-götürlerinden, dünyada ve sosyal çevrelerinde olup-bitenlerden gelenlikle habersiz bir hayat modeliyle yaşamlarını sürdüren bu kadınlar, iki gruba ayrılırlar: Yaşamlarını kentlerde sürdüren birinci gruptaki bu kadınlar, sadece ev işlerini yapar ve çocuklarının bakım ve büyütülmesiyle ilgilenirken, ikinci gruptaki kadınların ise, ev işleri ve çocuk bakımın yanısıra, erkeğiyle birlikte bitki toplama, tarla-bahçede, ekip-biçme gibi türünden iş yerlerinde de çalışarak, aile ekonomisine katkıda bulunan kırsal kesim Afgan kadınlarıdır.

Bu kadınlar, geçmişten günümüze kadar, tarım ve hayvancılık gibi işlerle uğraşmanın yanısıra, ev işlerinin yapılması ve düzeltilmesinden sorumlu olmuştur. Örneğin yemek pişirmiş, inek sağmış, elbise dikip yıkamış, çocukların terbiyesiyle ilgilenip kızlara dikiş nakış ve yemek yapmayı öğretmiş, düğün dernek gibi

288

programların düzenlenmesiyle meşgul olan Afgan kadınlarıdır. Bu Kadınlardan bazılarının, ismi geçen görevlerin yapılmasında kendinden başarı gösterdiğinde ailesi ve mensubu olduğu aşiret ya da grup tarafından saygı ve övgüyle anıldığı da bilinmektedir. Günümüzde de aynı durumda olan kadınlara, şehirlerde nadir de olsa köy ve kırsal kesimlerde genellikle karşılaşmak mümkün olmaktadır.289

Yapılan araştırmalara göre, ev işlerinde çalışan Afgan kadınlarının %85’nin günde 12 saat ve geriye kalan %15’şinin de 14 saat çalıştıkları saptanmıştır. Öyle anlaşılıyor ki, bu kadınlar, zamanlarının çoğunu ev işlerinde çalışarak geçirirken, geriye kalan az bir zaman dilimini dinlenmek ve sosyalleşmek için ayırmaktadırlar. Bu olumsuz durum, bir yandan evde çalışan kadınların ekonomik özgürlüklerine kavuşmalarına engel olurken, öte yandan da kadınların dışarıda çalışabilme azim ve güveninin yok olmasına neden olmuştur.290

Netice itibarıyla, ev işlerinde çalışan bu kesim kadınların durumu eskiden ne ise, cumhuriyet ve Rus işgali dönemlerinde ve hatta günümüzde bile o’dur. Herhangi bir değişimin yaşandığı söz konusu değildir. Ve hatta, uzun bir süre böyle kalacak gibi gözükmektedir.