• Sonuç bulunamadı

2. ÜRÜN YERLEŞTİRMEDE ETİK VE ETİKSEL SORUNLAR

2.4. Etikte Temel Yaklaşımlar

Etik konusunu ele alan birçok yaklaşım söz konusu olmaktadır. Bunlardan en bilinenleri teleolojik, deontolojik ve relativist yaklaşımlardır (Odabaşı ve Oyman, 2012: 433).

2.4.1. Teleolojik yaklaşım: Erek bilim olarak da bilinmektedir. Felsefede, olayların ve ilişkilerin bir amaca yada sona yönelik olduğu görüşüdür. Olguların yalnızca hareket ettirici nedenlerle değil, ereksel nedene bağlı olarak açıklanması biçiminde de tanımlanmaktadır. Ussal olduğu sürece insan davranışları genellikle amaçlanan bir sona yönelim olarak açıklanmaktadır. İnsan düşüncesi doğadaki başka şeylerin davranışını da benzer biçimde açıklama eğilimindedir; buna göre nesneler ya kendileri belirli bir amaca yöneliktir yada doğayı aşan bir zihin tarafından yönlendirilmektedir (Ana Britannica 1994:332).

Teolojik yaklaşım, faydacılık ve egoizm olmak üzere iki yaklaşımı kapsamaktadır. Faydacılık yaklaşımında bir eylemin o eylemde etkilenecek kişiler için en büyük faydayı yaratması arzulanmaktadır. Çok sayıda kişi için bir eylem en büyük faydayı yaratıyorsa ahlaki açıdan bu eylem olumlu değerlendirilmeli ve tercih edilmelidir. Ancak bir eylemin etkileyebileceği tüm kitleleri tanımlamak ve eyleme alternatif olabilecek diğer eylemlerin fayda boyutlarını ölçmek ve karşılaştırmak hiç de kolay olmamaktadır. Egoizmde ise sonuçlar genelleştirilmeden yani çoğunluk için değil de davranışı gerçekleştiren kişi açısından değerlendirilmektedir. Dolayısıyla

39

davranışın sonucu, davranışı gerçekleştirene en büyük faydayı sağlıyorsa, bu davranışı ahlaki olarak kabul etmektedir(Odabaşı ve Oyman, 2012: 433).

2.4.2. Deontolojik yaklaşım: Ödev etiği olarak da bilinmektedir. Felsefede, insan eylemlerinin ahlaklılığı ile ödev kavramı arasındaki ilişkilere ağırlık veren etik kuramdır. Özgül ahlaki yükümlülükleri değil, etik ile mantık arasındaki ilişkileri vurgulamaktadır. Ödev etiği açısından, bir eylem sonuçlarından değil taşıdığı niteliklerden dolayı iyi olmaktadır (Ana Britannica 1994:384).

Deontoloji bir mesleği belirleyen ve onu yapanların, uymaları gereken kuralların tümüdür (Büyük Larousse, 1986:3050).

Adalet yaklaşımda tüm insanlar için geçerli ve adil davranış sistemi olduğu kabul edilmektedir. Dürüstlük, eşitlik, tarafsızlık vurgusuyla davranışın ahlakiliği değerlendirilmektedir. Evrensel doğrular ve yanlışlardan hareketle davranışın değerlendirilebileceği bir ahlak sistemini vurgulamaktadır(Odabaşı ve Oyman, 2012: 433-434).

Deontolojik etik, sonuçlara önem veren teleolojik yaklaşımın aksine yükümlülüğü sonuçların bir fonksiyonu yapmaktadır. Bu davranışın ahlakiliğini değerlendirmede sonuçları esas alan teleolojik yaklaşımın aksine deontolojik yaklaşım, eylemin kendisini esas almaktadır (Sökmen ve Tarakçıoğlu, 2013:44).

2.4.3. Relativist yaklaşım: Görece; yerden yere, kişiden kişiye, zamandan zamana değişen ahlak kavramıdır. Toplumdan topluma değişmektedir (Tuğlacı,1972:922). Etik görecelik, kişinin kültürünün ahlak normlarına göre değerlendirilmesidir. Bir eylemin doğru ya da yanlış olup olmadığı toplumun ahlaki normlarına bağlı olmaktadır. Aynı eylem bir toplumda ahlaki açıdan doğru olabilir ama başka bir toplumda ise ahlaken yanlış olabilmektedir. Her zaman tüm halklara uygulanabilir etik görecelilik için evrensel ahlaki standartları vardır. Etik görecelik doğruysa, ahlaki anlaşmazlıkları çözmek için veya farklı toplumların üyeleri arasında etik konularda anlaşmaya varmak için ortak bir çerçeve olabilmektedir (Velasquez, Andre, Shanks, J.S. & Meyer).

40

Şu anda çeşitli meslekler ve hizmet alanları kendi etiklerini geliştirme çabasında olmaktadır. Etik ile ilgili gördüğümüz yeni bir gelişmede, bütün kültürlere saygı talebini ve postmodernizmin norm sorunlarına relativist yaklaşımın ‘her şey olur’ ilkesinin yarattığı kargaşa karşısında, bazı çevrelerde evrensel bir etik veya evrenselleştirilebilir bir etik yada global bir etik geliştirme girişimleri olmaktadır (Kuçuradi, 2003:7).

Etik konusundaki yaklaşımları temelde normatif ve betimleyici etik olarak ikiye ayırmak mümkün olmaktadır. Normatif etik, nasıl davranılması gerektiği üzerinde dururken, betimleyici etik insanların halihazırda nasıl davrandıkları ve bunların nedenleri üzerinde durmaktadır. Etik teorileri ayrıca sonuçsalcı (teleolojik) ve sonuçsalcı olmayan (deontolojik) olarak ikiye ayrılmıştır. Sonuçsalcılık kuramına göre bir eylem kendi başına iyi ya da kötü değildir; o eylemi iyi ya da kötü yapan eylemin sonuçları olmaktadır. Eğer eylem sonuçta yarar sağlıyor ise iyidir. Faydacılığın yakın tarihli gelişmelerine bakarsak, iki tür faydacılıktan söz edilebilmektedir: eylem faydacılık ve kural faydacılık. Eylem faydacılığa göre, belli bir durumda belli bir eylemin bu eylemden etkilenenlere ne gibi sonuçlar getireceği hesap edilmelidir. Eğer öngörülen sonuçlar, diğer eylem seçeneklerine göre daha fazla toplam iyilik ya da fayda getiriyorsa, söz konusu eylem tercih edilmelidir. Kural faydacılık, daha önce de değindiğimiz faydacılığa yöneltilen eleştirileri dikkate alarak, optimal ahlaki kural kavramını gündeme getirmiştir. Hangi eylemin değil, hangi kuralın daha çok fayda getirdiği üzerinde durmaktadır. İşletmeler ve yöneticiler çoğunlukla faydacı yaklaşımı kullanmaktadır (Küçükoğlu, 2012:180). Tüketici ve işletmecilerin etik yada etik dışı davranış gösterme nedenleri de birbirinden farklı olmaktadır. Yöneticiler için etik dışı davranışın temel nedeni işletmenin karını maksimize etmektedir. Diğer yanda, tüketicinin etik dışı davranışın temel nedeni ise bireysel yada ailevi ekonomik refahı arttırmaktır. Dolayısıyla, tüketicilerin etik davranışta bulunmaları deontolojik ve teolojik olmak üzere iki bağlamda tartışılabilir: deontolojik açıdan bakıldığında tüketiciler kişisel tatminleri için etik davranışta bulunurken, teolojik açıdan bakıldığında ise grup güdüsü çekici bir unsur konumuna gelmektedir. Yapılan çalışmalar, gençlerin yetişkinlere göre etik dışı davranışı haklı çıkarmada etkisiz hale getirme tekniklerini daha fazla kullandıkları ve tüketicilerin var olan zorunluluklarını kabul etmekten

41

ziyade, hakları üzerinde ısrar etiklerini göstermektedir. Davis’in 1979’daki çalışmasının sonucuna göre tüketicilerin %95’i haklarını %74’ü sorumluluklarını kabul etmektedirler. Çalışmaya katılanların etik dışı davranışları için ödüllendirildikleri durumlarda, etik dışı davranışları için ödüllendirilmedikleri durumlara göre daha fazla etik dışı davranışta bulunduklarını belirlemişlerdir. Ayrıca, etik dışı davranışa artan rekabet ortamında daha fazla başvurulduğu da ortaya çıkmıştır (Eser, Korkmaz ve Öztürk, 2011: 678-679).