• Sonuç bulunamadı

3. TÜRK EDEBİYATI SAHASINDA YAZILAN AHLÂK KİTAPLARI

2.4. AHLÂK-I AHMEDÎ

2.4.4. Eserin Genel Değerlendirmesi

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki Osmanzâde’nin yaptığı tercüme Hüseyin Vâiz Kâşifı̂’nin eserinin bire bir terümesi değildir. Konusu aktarılıp anlam itibari ile yapılan bir tercümedir. Osmanzâde eserinin girişinde yazdığı bir kıtada belirttiği üzere

296 Zekeriya Güler, “Rebı̂‘ b. Ziyâd”, DİA, TDV Yay., İstanbul 2007, c. 34, s. 498. 297 Ali Bolat, “Şakı̂k-ı Belhı̂”, DİA, TDV Yay., İstanbul 2010, c. 38, s. 305-306.

105

her ne kadar Ahlâk-ı Muhsinı̂ ’nin muhtasar tercümesini yapmış olsa da Ahlâk-ı Nâsırı̂ ve Ahlâk-ı Celâlı̂ ’den de istifade ettiğini belirtmiştir.

Ahlâk-ı Muhsinı̂ veya Ahlâk-ı Ahmedı̂’de yer alan başlıkların tertibinde göze

çarpan bir husus, ilk bâblarda daha çok ibâdet konuları, sonraki bâblarda ise ahlâkı̂ faziletler ve siyâsetnâme tarzında konularının işlendiği görülmektedir.

Ahlâk-ı Muhsinı̂, mensur olmakla birlikte gerek Hüseyin Vâiz Kâşifı̂, gerek

Osmanzâde’ye ait veya ismi belirtilmeyen başka kişilere ait çokça manzumeler bulunmaktadır. Osmanzâde, Ahlâk-ı Muhsinı̂’de yer alan Farsça ve az da olsa Arapça şiirleri kadarıyla Türkçe’ye tercüme etmeyip Farsça veya Arapça olarak eserine almıştır. Ahlâk-ı Ahmedı̂’de bulunan bazı şiirlerin ise III. Ahmed’i övdüğü için Osmanzâde’ye ait olduğunu anlıyoruz. Osmanzâde’nin yazmış olduğu şiirler Türkçe şiirlerdir. Ancak Farsça yazılmış bir kıta Sultan III. Ahmedı övüldüğü için Osmanzâde’ye ait olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca hâtime böülümünde III. Ahmed’e bir mısra ve beyitte duaya yer verildiği için bu mısra ve beyit de Osmanzâde’ye aittir. Âyet ve hadisler de Arapça olarak verilmiş olup ayrıca Türkçe’ye tercümeleri yapılmamıştır.

Osmanzâde, giriş kısmında, bâbların sonunlarında kendisine ait olduğu anlaşılan kıtalarda ve hâtime bölümünde III. Ahmed’i her fırsatta övmeyi ihmal etmemiştir.

Ahlâk-ı Ahmedı̂, bireysel ahlâkı̂ erdemleri ve dinı̂ hasletleri barındırmakla

birlikte bir bakıma siyasetnâme örneği de sayılabilir. Hemen hemen her bâbda yönetimle ilgili açıklama veya hikâyeler bulunmaktadır. “Eserde Geçen Şahsiyetler” başlığı altında görüleceği gibi eserde en çok ismi geçen şahsiyetler yönetici sınıfıdır. Bu itibarla Osmanzâde de, Ahlâk-ı Ahmedı̂’de özellikle kendisine ait olan şiirlerde III. Ahmed’in yönetim anlayışını benimsediği için yöneticilerin taşıması gereken vasıfları Sultan Ahmed’i örnek göstererek ifade etmeye çalışmıştır.

Ahlâk-ı Ahmedı̂, teorik ahlâk veya ahlâk felsefesinden ziyade pratik-âmelı̂

106

verici nitelikte çokça hikâye ve anektot yer almaktadır. Eser bir bakıma nasihatnâme tarzını da yansıtmaktadır.

Eserde hemen hemen her bâbda konuyla ilgili bir veya birden fazla hikâye aktarılmıştır. Bunula birlikte eser, konuyla ilgili âyet ve hadisler zikredilerek eserin dinı̂ temele dayanmasıyla birlikte dinı̂ duyguları coşturan bir yapıya da sahiptir.

Ahlâk-ı Ahmedı̂ ’de devlet büyükleri, ârif ve âlimlerin sözleri ve nasihatlerini

ihtiva eden pasajlar bulunmaktadır. Bazen şahısların isimleri anılarak, bazen de “Hükema şöyle buyurmuştur” şeklinde genel ifadelerle aktarımlar yapılmıştır. Yine anlatılan hikâyelerde bazen olayın yeri ve şahısları zikredilirken bazen de “selâtinden biri”, mülûkten biri”, “Belh Emiri”, “Rum Padişahı” veya “Mısır Padişahı” şeklinde şahıs ismi anılmadan veya “bir gün”, “zaman-ı mâzı̂de” şeklinde zaman belirtilmeden hikâyeler anlatılmaktadır. Ayrıca cidd ve cehd bâbında çaba ve gayretin öneminden söz edilirken Hint masallarında geçmekte olan karınca ile kuşun hikâyesi geçmektedir. Bu hikâye dışında hayvanların dilenden aktarılan başka bir hikâye bulunmamaktadır. Bu hikâyelerin ortak bir niteliği hepsinin ders çıkarıcı nitelikleri ihtivâ etmeleridir.

Aktarılan bazı hikâyelerde menkıbevı̂ bir yön olduğu görülmektedir. Sultan Melikşâh ile yaşlı bir kadın arasında meydana gelen bir hikâyede Melikşâh’ın adâlet ile hareket etmesi sonucu Melikşâh vefat edince hayatta olan yaşlı kadın, onun kabri başına gelip hayır dua ile anar. Sâlihlerden biri Melikşâh’ı rüyasında görüp ahvalini sorunca Melikşâh, yaşlı kadını kasederek “Duâsı feryâd-ı resm olmasaydı çengâl-ı ikâb-ı ukûbûbdan halâs olmazdım”298 şeklinde cevabı veya Adullah Tâhir’in gâibden

ses işitmesi menkıbevı̂ olarak tahkiyye edilen örneklerdendir.

Eserde nasihatler de fazla yer almaktadır. Abdullah Tahir oğluna, Aristo İskender’e, Ya‘kûb-ı Leys’in babası Yakûb’a, Şakı̂k-i Belhı̂ Hârun Reşı̂d’e nasihatleri bunlardan bir kaçıdır.

Ahlâk-ı Ahmedı̂’de bazı eserler de zikredilmiştir. Bunlar Târih-i Vilâyet,

Tevârih-i Selâmi, Nasâyihü’l-Mülûk, Nigâristân, Kitâb-ı Cevâhirü’l-İmâre ve

107

Zahiretü’l-Mülûk eserleridir. Seyyid Ali Hemadânı̂’ye ait olan sonuncu eserde fizyonomi ile ilgili geniş bir alıntı bulunmaktadır.

Özellikle şu hususu ifade etmek gerekir ki eserde Makedonya Kralı İskender, Kur’ân-ı Kerim’de ismi geçen Zülkarneyn ile aynı kişi olarak ele alınmıştır. Aristo, İskender’e savaşın ilke ve prensiplerini aktarırken “Cengden ġarazın iktisâb-ı hayr ve taleb-i dı̂n ve rıża-i Rabbü’l-âlemı̂n ve def-i zulm u fesâd-ı müfsidı̂n ola”299 şeklinde ifadelerine bakılırsa Aristo ve İskender tevhid inancının yayılması için çaba harcayan kimseler olarak takdim edilmişlerdir.

Sonuç itibari ile Ahlâk-ı Ahmedı̂ muhtasar bir tercüme olsa da âyet ve hadisler, şiirler, nasihatler, hikemı̂ sözler gibi çok zengin bir içeriği bulunmaktadır. Bütün bunlar esere bir dinamizim katarak okuyucu açısından ilgi uyandırıcı unsurlardır.

Benzer Belgeler