• Sonuç bulunamadı

5. TEFSİR USÛLÜ KONULARIYLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİ

5.1. Geleneksel Anlayışta Esbâb-ı Nüzûl

5.1.2. Esbâb-ı Nüzûle Dair Tefsirinden Örnekler

Abdurrahmân es-Sa’di eserinde, ayetlerin nüzul sebebini nadiren zikreder. Çünkü her ayetin günümüz insanına hitab eden yönünün olması gerektiği düşüncesine sahip olması sebebiyle bu tür rivayetlere fazlaca yer vermediği görülür. Çünkü O, yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi ayetlerin nüzûlüne sebep olan olayların hususi; ayetlerden çıkarılacak anlamların ise umumi olduğu kanaatindedir.

Tefsirinin bazı bölümlerinde ayetlerin nüzûl sebebini zikreden müellif, bu konuda herhangi bir yöntem izlememektedir. Yani ayetin nüzul sebebini zikrederken rivayetin sahih olmasına dikkat etmekten başka özel bir sebep aramaz.

1. Abdurrahmân es-Sa’dî, Mâide suresi 93. ayeti tefsîr ederken, bu ayetin, içkinin haram kılınmasının ardından daha önceleri içki içen kimselerin durumlarını açıklamak ve onların, daha önce işlemiş oldukları bu tür suçlardan dolayı herhangi bir sorumluluklarının olmadığını bildirmek için nazil olduğunu belirtir. Ayetin nüzûlüne sebep olan rivayeti naklettikten sonra, şu şekildeki ifadeleriyle, ayetin günümüze bakan yönü üzerinde durmayı da ihmal etmez:

“Ayette geçen nefiy edatı, ayetin kapsamında zikredilen kimselerle birlikte başkalarını da kapsamaktadır. Allah Teâlâ ayetin devamında: ‘yeter ki takvalı davranıp

iyi işler yapsınlar. Allah iyilik edenleri sever.’ buyurmaktadır. Buradan hareketle şunu

söyleyebiliriz ki daha önceleri içki içenlerin bağışlanmalarının tek şartı, söz konusu fiili terk etmeleri, gerçek anlamda Allah’a inanmaları ve işledikleri günahları bir daha

1 es-Sa’dî, el-Kavâ‘idü’l-Hisân, s. 10.

işlememeleri konusunda ahd etmeleridir. Diğer taraftan, sadece içki değil haram olan bütün yiyecek ve içecekler de bu ayetin kapsamında değerlendirilmelidir.”1

2. Hz. Zeyd ile Zeyneb (ra) hakkında nazil olan Ahzab suresi 37. ayetini tefsîr ederken şu değerlendirmelerde bulunur:

“Bu ayetin nüzûl sebebi, Allah Teâlâ’nın, mü’minler için genel bir hüküm koymak istemesidir. Sözkonusu hüküm şudur: ‘Evlatlıklar her açıdan gerçek evlat gibi değillerdir. Onların eşleriyle evlenmekte hiçbir sakınca yoktur.’ Evlatlıkların eşleriyle evlenmeme yasağı Araplarda yaygın olan bir gelenekti. Dolayısıyla bu geleneğin, bizzat Resûllullah’ın (s) uygulamasıyla izale edilmesi gerekiyordu ki Allah Teâlâ bu şekilde bir uygulamayı Resûlullah’ın (s) şahsında sona erdirmek istemiştir. İşte ayetin nüzul sebebi bu olaydır.”2

3. Abdurrahmân es-Sa’dî, “Kullarım beni sana soracak olurlarsa ben onlara

çok yakınım.”3 ayetinin nuzul sebebiyle ilgili şu değerlendirmelerde bulunmuştur:

“Bu ayet-i kerime Ashâbın, Allah Resûlüne (s) gelerek: ‘Rabbimiz bize çok mu yakın? Biz ona dua edersek bizi duyar mı?’ sorusu üzerine cevap olarak nazil olmuştur.”4

4. “Ey iman edenler! Birinize ölüm gelip çatınca vasiyet esnasında içinizden iki

adalet sahibi kişi aranızda şahitlik etsin…”5 ayetinin nüzûl sebebi ile ilgili olarak da:

“Bu ayet-i kerime temim ed-Dârî ve Adiy b. Bedâ’ hakkında nazil olmuştur. Bu rivayette Adiyy, Hatim’e vasiyette bulunmuştur.”6 şeklinde değerlendirmelerde bulunmuştur.

5. “Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların

hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup ta zalimlerden olasın!”7 Bu ayetin nüzûl sebebi ile ilgili es-Sa’dî:

“Kureyşten veya diğer Arap kabilelerinden bazıları Allah Resûlü’ne (s) şu teklifte bulundular: ‘Eğer kabul edersen biz sana tabi oluruz; ancak sen de etrafında bulunan fakir sahabilerden falanca ve falanca kişileri kov. Çünkü Araplar, onlarla birlikte oturduğumuzu görürlerse bundan utanç duyarız.”8 şeklindeki rivayeti nakleder. 1 es-Sa’dî, Teysîru’l-Kerîm, s. 243. 2 es-Sa’dî, Teysîru’l-Kerîm, s. 665. 3 Bakara, 2/186. 4 es-Sa’dî, Teysîru’l-Kerîm, s. 87. 5 Mâide, 5/106. 6 es-Sa’dî, Teysîru’l-Kerîm, s. 247. 7 En’âm, 6/52.

8 es-Sa’dî, Teysîru’l-Kerîm, s. 258. Bu konudaki diğer rivayetler için bkz. Abdullah b. Sâbih et-Tayyâr,

6. Abdurrahmân es-Sa’dî’nin, nüzûl sebeplerini zikrettiği başka ayetler de Tevbe suresi 75–77. arası ayetleridir. Bu ayetlerde Allah’ın, kendisine ihsanda bulunduğu bir kimsenin tasaddukta bulunacağı hususunda daha önceleri söz verdiği halde bu sözünde durmaması ve bu sebeple nifak hastalığıyla cezalandırılmasını konu edinmektedir:

“Onlardan kimi de, Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız! diye Allah'a and içti. Fakat Allah lütfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler. Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifak (iki yüzlülük) soktu.”1

Müellif bu ayetin nüzûl sebebi ile ilgili şu rivayeti zikrediyor: “Bu ayetler

Sa’lebe isminde bir münafık hakkında nazil olmuştur. Bu şahıs Allah Resûlüne (s) gelerek, kendisine, lütfundan bir şeyler ihsan etmesi için Allah’a dua etmesini söylemişti. Allah’ın da kendisine bir şeyler ihsan etmesi durumunda mutlaka sadaka vereceğini ve akrabalık bağlarını gözeteceğini, hak yolda karşılaşılan sıkıntıların giderilmesi için insanlara destek olacağını söylemişti. Hz. Peygamber (s) onun için dua etti. Adamın koyunları vardı. Hz. Peygamber’in (s) bu duası sayesinde koyunları artmaya başladı. Nihayet koyunlarını alarak Medine’nin dışına çıktı. Beş vakit namazın artık sadece bir kaçına gelebiliyordu. Gittikçe de namazlardan uzaklaşmaya başladı. Öyle ki sadece Cuma namazına gelmeye başladı. Koyunları arttıkça namazdan uzaklaştı. Artık ne Cuma namazına ne de vakit namazlarına gelmez oldu.

Hz. Peygamber (s) onun yokluğunu fark edince halini sordu. Adamın durumu konusunda ona bilgi verildi. Bir gün zekât memurları zekât toplamak üzere gönderildiler. Memurlar Sa’lebe’ye uğrayınca, onlara zekât vermek istemedi. Onlar da gelip durumu Resûlullah’a (s) iletince: ‘Yazıklar olsun Sa’lebe’ye!’ diye buyurdu. Bunun üzerine o ve onun gibilerinin hakkında bu ayet-i kerime nazil oldu. Ayetin nüzûlünden arkadaşları onu haberdar edince zekatını vermek istedi; ancak Resûlullah(s) onun zekatını kabul etmedi. Hz. Peygamber’in (s) vefatından sonra zekâtını Hz. Ebû Bekir’e (ra) vermek istediyse de yine kabul edilmedi. Ömer (ra) döneminde de zekâtı kabul edilmeyen bu şahsın Osman (ra) döneminde vefat ettiği nakledilir.”2

1 Tevbe, 9/75-77.

3. Son olarak Abdurrrahman es-Sa’dî’nin nüzûl sebebini zikrettiği ve Hz. Ebû Bekir (ra) hakkında nazil olduğu söylenen Leyl suresi 5–19 arasındaki ayetlerin nüzül sebebiyle ilgili naklettiği rivayeti aktararak bahsimize son vermek istiyoruz:

“Artık kim verir ve sakınırsa, Ve en güzeli de tasdik ederse, Biz de onu en kolaya hazırlarız (onda başarılı kılarız)...”1

Abdurrahmân es-Sa’dî bu ayetin nüzûl sebebiyle ilgili şu değerlendirmelere yer verir: “Bu ayet-i kerimenin nüzul sebebi Hz. Ebû Bekir’i (ra) de ilgilenmektedir. Hatta bu ayetin nüzûl sebebinin, bizzat kendisi olduğunu söyleyenler bile olmuştur. Çünkü onun üzerinde, hiç kimsenin bir nimet borcu veya bir minnet borcu yoktur.”

Dikkat edileceği üzere müellif, bu rivayetlerin kimden nakledildiğini zikretmemiştir.2

Abdurrahmân es-Sa’dî’nin ayetlerin nüzûl sebebine dair yaptığı nakillerin zikrettiklerimizden ibaret olmadığını söylemek isteriz. Sözü uzatmamak açısından bu örneklerden sadece bir kaçını burada zikretmeyi yeterli gördük.