• Sonuç bulunamadı

4. ABDURRAHMÂN es-SA’DÎ’NİN TEFSİRDEKİ METODU

4.3. Rivâyet Yönünden Sa’dî’nin Tefsîri

4.3.1. Ayetin Ayetle Tefsîri

Abdurrahmân es-Sa’dî Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim’i üstün beyan niteliklerine sahip eşsiz bir mucize olarak kabul etmektedir. Kur’ân, Allah Teâlâ tarafından, beşeri ihtiyaçlara uygun bir tarzda peyderpey nazil olmuştur.

Kur’ân ayetleri birbirini tefsir eder bir mahiyettedir. Bir ayetin tefsiri başka bir ayetle yapılmış olabilir. Diğer taraftan manası âmm olan bir lafız, başka bir ayet tarafından tahsis edilmiş olabilir. Bu konuda dikkat çekilmesi gereken en önemli husus, Kur’ân ayetlerinin birbirini tefsir ediyor olmasıdır. Bu ise, kitabın, Allah katından olduğuna dair büyük bir delildir:

“Hâla Kur’ân üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı.”2

es-Sa’dî, Kur’ân ayetlerinin doğru bir şekilde anlaşılması için, ayetlerin, içerisinde nazil oldukları bağlamın çok iyi bir şekilde tesbit edilmesi gerektiğini savunur. Bu anlamda, ayetin anlaşılmasına katkı sağlayacak yolları araştırır. Ayetleri

1 Ayetten çıkarılabilecek dersler için bkz. es-Sa’dî, Teysîru’l-Kerîm, s. 407–412. 2 Nisâ, 4/82.

tefsîr ederken, onun sure içerisindeki bağlamı ile aynı konuyu ele alan diğer ayetlerle olan bağlantısını kurmaya çalışır. Bu itibarla tefsirinde, çok sık bir şekilde, konulu tefsîr yöntemini kullanmaya çalıştığını görebiliriz.

Bunun yanı sıra, es-Sa’dî’nin diğer bir metodu ise, aralarında konu birliği olmayan ancak birbirleriyle ilintilendirilebilecek ayetleri aynı bağlamda ele alarak tefsîr etmesidir. Tefsir ettiği ayetin anlamını daha da pekiştirmek için -söz konusu ayetin bağlamıyla aynı olmasa da- farklı ayetleri kullanmak suretiyle ayeti tefsîr eder. Bu yöntem, tefsîr anlayışının, daha çok irşad ve tebliğ gibi bir alana kaymasına sebep olduğu gözden kaçmamaktadır.

Abdurrahmân es-Sa’dî’nin, tefsirde en çok benimsediği yöntem olan Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri yöntemine dair eserinde sayısız örnekler vardır. Bunlardan bir kaçını zikretmek istiyoruz:

Örnekler:

1. Fatiha suresinde, “kendilerine nimet verilenlerin yoluna ilet.” ayetinde geçen kendilerine nimet verilenler’ in, Nisa suresi 79. ayetinde geçtiği üzere: Nebiler, sıddîkler, şehidler ve salihler olduğunu ifade ediyor.1

2. Müellife göre; Bakara suresi 37. ayetinde geçen ve Hz. Adem’in (as) Rabbinden telakki ettiği kelimelerden kasıt, onun şu ayette geçen duasıdır:2

“(Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”3

3. Kıyamet gününde hiçbir fidyenin kabul edilmeyeceğini belirten Bakara suresi 48. ayetini tefsîr ederken yine aynı gerçeği vurgulayan bir başka ayeti, zümer suresi 47. ayeti de zikretmiştir.4 Ayette şöyle buyruluyor:

“Yeryüzünde olanların hepsi ve bir misli daha zalimlerin olmuş olsa, kıyamet günündeki kötü azap (tan kurtulmak) için fidye olarak verseler, kabul edilmez. Allah katından onlara hiç hesaplamadıkları şeyler beliriverir.”5

4. Bakara suresinin 233. ayetinde geçen ve annelerin, çocuklarını tam iki yıl emzirmelerini tavsiye eden ayeti tefsîr ederken, Ahkâf suresinin 15. ayetine değiniyor; çünkü söz konusu ayette hamilelik ile çocuğu sütten ayırmanın toplam süresinin otuz ay olduğu vurgulanmıştır. Buradan yola çıkan es-Sa’dî, çocuğu iki yıl emzirmeyi konu 1 es-Sa’dî, Teysîru’l-Kerîm, s. 39. 2 es-Sa’dî, Teysîru’l-Kerîm, s. 50. 3 A’râf, 7/23. 4 es-Sa’dî, Teysîru’l-Kerîm, s. 52. 5 Zümer, 39/47.

edinen ayetin ibâha ifade ettiğini, ancak iki yılı aşan emzirmelerin çocuğa herhangi bir fayda sağlayamayacağını kanıtlamaya çalışmıştır.1

5. Uhud savaşı’nda Müslümanların, düşman ordularından kaçarak Allah Resûlünü (s) yalnız bırakmalarının konu edildiği Âl-i İmrân suresi’nin 155. ayetini tefsîrinde, Müslümanların Uhud günü savaş meydanından kaçmalarına sebep olan şeyin, gerçekte şeytanın tasallutu olduğunu hatırlatarak sözlerine şöyle devam ediyor: “Çünkü onlar, günah işlediler ve böylece şeytanın kendilerine musallat olmasına fırsat verdiler. Oysaki şeytan, gerçek müminleri yoldan saptıramaz.” Müellif, bu gerçeği hatırlattıktan sonra, ayetin tefsiri bağlamında İsra suresinin 65. ayetini zikrediyor:

“Doğrusu benim mümin kullarım üzerinde senin bir hâkimiyetin olamaz. Rabbin vekil olarak yeter.”2

6. Müfessir, Nahl suresi 41. ayette geçen “Ahiret Ecri” tabirini tefsir ederken: “Burada kastedilen ecir, muhacirlere verilecek olan mükâfat ve onların Allah katındaki dereceleridir.” diyerek ayetin tefsiri babında Tevbe suresi 20. ayetini zikreder:3

“İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır.”

7. İnsan, belli bir yaratılış sürecinden geçmiştir. Yaradılış serüveni toprakla başlayan insan, bu sürecin sonunda belli bir olgunluğa ulaşmıştır.

İnsanın yaradılış sürecini konu edinen birçok ayet-i kerime bulunmaktadır. Müellif, bu ayetlerden birisi olan Müminûn suresi 12. ayeti tefsîrinde, insanın yaradılışından bahseden ve onun mükemmelliğini dile getiren diğer ayetleri de zikretmektedir.4

Abdurrahmân es-Sa’dî, tefsirinde her ne kadar sistematik anlamda konulu tefsîr yapmamış olsa da genel anlamda ayetlerin daha iyi anlaşılması için Kur’ân’ın diğer ayetlerinden oldukça istifade etmiştir. Çünkü onun benimsemiş olduğu tefsîr anlayışına göre Kur’ân ayetlerini en iyi, yine Kur’ân ayetleri açıklar. Bir başka ifadeyle Kur’ân tefsîrinde izlenmesi gereken en önemli metod, yine Kur’ân ayetlerinden yola çıkarak elde edilebilecek olan metodtur.

1 es-Sa’dî, Teysîru’l-Kerîm, s. 104 2 İsrâ, 17/65.

3 Bu konudaki örnekler için bkz. Abdullah b. Sâbih et-Tayyâr, Abdurrahmân es-Sa’dî Müfessiran, s.182– 202.