• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.4. Ermeni Milletinin Eğitimi

2.4.5. Ermeni Eğitiminde Amerikan, İngiliz, Protestan ve Fransız

Daha 1844 yılının 7 Şubat’ında Erzurum’da iki Amerikalı rahibin Ermenileri Protestan yapmak için çalıştıkları bilinmekteydi (BOA A MKT MHM 1/14, 1260: 1).

24 Temmuz 1883’te ise Kayseri Ermeni Meclisi’nin yönetimi altında kurulan “Cemiyet-i Tedrisiye” azalarının bazı uygunsuz davranışlarının hükümet

kanadında tepkiye neden olduğu görülmekteydi. İlimperver cemiyetleri ile Ermeni Piskoposhanesi arasındaki İncil-i Şerif tartışmasının genişlemesinden, hükümet haberdardı. Fakat bu cemiyetler nasıl şeylerdi? Azaları kimlerdi? Hangi cemaate mensuptular? Ne zaman, nasıl oluşmuşlardı? Tartışmaya sebep olan mesele neydi? Taraflar davalarını hangi nizam ve kaideye göre temellendirmekteydiler ve özellikle İngiliz Konsolosu’nun bu işe müdahalesi neden gerekmişti? Bunlara dair yeterli bilgi olmadığından ve ayrılığın bugün de devam edip etmediği bilinemediğinden, durumun Ankara Vilayeti tarafından bildirilmesi gerekmekte ve ayrılık devam ediyorsa neden ibaret olduğunun ve sebeplerinin ayrıntılı olarak yazılması istenmekteydi (BOA DH MKT 1341/59, 1300: 1).

Bu olayı sonuçlandırmak için Ankara Vilayeti, Dahiliye Nezareti, Adliye ve Mezahib Nezareti ve Maarif Nezareti arasında yapılan yazışmaların sonunda, 28 Temmuz 1883 tarihinde, şu netice ortaya çıktı (BOA DH MKT 1341/59, 1300: 1-3):

Adı geçen “Cemiyet-i Tedrisiye”, Protestan milleti tarafından oluşturulmuştu ve Düstur’un 4. cildinin 615. sayfasından başlayan Protestan Cemaati Nizamnamesi, bunların mezhep işlerini ve mekteplerinin tabi olmaları gereken kayıt ve şartları içermekteydi. Bu nizamname dikkatlice okunup, incelendiğinde, hükümlerine ve gereğine uygun hareket edildiği takdirde, tartışmaya gerek kalmayacaktı. Mektep muamelesinde ise Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’nin 129. maddesinin hükümleri esas alınmalıydı.

Anlaşıldığı üzere Protestan milleti güdümündeki “Cemiyet-i Tedrisiye” ile Ermeni Piskoposhanesi, İncil’e bakış açısı yüzünden, tartışma halindeydi. Bu mezhepsel tartışmaya İngiltere de dahil olmuştu. Hükümet ise kanun ve nizamnamelere uyulduğu takdirde, sorunun çözüleceğini belirtmekteydi.

28 Aralık 1892 tarihinde Yıldız Sarayı Başkatibi Süreyya tarafından kaleme alınmış bir evrak, bize, Protestan okullarının Ermeniler üzerindeki etkisini göstermektedir (BOA İ HUS 7/1310 C 26, 1310: 1).

Bu evrakta, Anadolu’nun çoğu yerindeki Ermenilerin fikirlerini her şeyden çok kışkırtanların Merzifon ve Ayıntab (Antep) Protestan mektepleri olduğu belirtilmektedir. Bu iki mektepte de bir işi başarabilme kabiliyeti olan, zeki ve uyanık öğretmen ve müdürler yoluyla, görünüşte dil ve bilim öğretilmekteyse de, gerçekte Eldezagi Ermeni kitapları getirtilerek, fikirler fesat amaçlar için

hazırlanmaktaydı. Bu yüzden Merzifon ve Ayıntab’a iktidar sahibi iki kaymakamın tayini, Maarif Nezareti’nce dahi ara sıra özel memurlar gönderilmek suretiyle adı geçen mekteplerin durumlarının teftiş ettirilmesi ve bu mekteplerin iç durumlarını haber vermek üzere içlerinden birer hafiye temin edilmesi gereğini belirten ve Ankara Vilayeti’nden gelen şifreli telgrafname okunduğunda dikkatleri üzerinde toplamıştı. Ankara Vilayeti’nin bu konudaki yazısı gerçeğe uygun ve dikkate değerdi. Gerçekte maarif serbestse de, bu serbestlik özel kanun ve nizamlara tabiydi. Devletin, halkını kendi menfaatine uygun şekilde eğitmeye hakkı olduğu da malumdu. Bu yüzden, Maarif Nezareti’nce, bu konuya yeterince dikkat ve itina gösterilmesini bizzat padişah emretmekteydi (BOA İ HUS 7/1310 C 26, 1310: 1).

Protestan mekteplerinin Ermeni mektepleriyle beraber, Ermeniler üzerindeki etkisini, Van Vilayeti’nden Dahiliye Nezareti’ne gönderilen 2 Nisan 1897 tarihli bir telgraf ortaya koymaktadır. Bu telgrafta, Osmanlı ülkesinin çoğu yerlerinde olduğu gibi Arancede? Ermeni hadisesinde, Ermeni ve Protestan hususi mekteplerinin, müdür ve öğretmenleriyle beraber tahrik unsuru olduğu ve bu mekteplerden kışkırtılarak çağrılmış öğrencilerin bulunduğunun sabit olduğu belirtilmekteydi. Bu okulların öğretimleri, genel ve özel davranışları teftiş edilmeli, nizamname ve talimatname mevzularına uygun hareket etmeleri sağlanmalıydı. Mevki bilinenden de önemliydi. Ayrıca bu vilayetin halkı genel olarak maariften uzaktı. Mevcut özel ve genel mekteplerin talep edilen seviyeye ulaştırılması derecesinde ıslah edilmesiyle, durumun teftişi ve bir takım yerlerde yeniden mektep kurulması zorunluydu. Ermeni diline vakıf bir maarif müdürünün atanması da Van Vilayeti tarafından Dahiliye Nezareti’nden istenmekteydi. Nezaret ise, mevcut mekteplerin tanzim ve ıslah edilmesi, bazı yerlerde yeni mekteplerin kurulmasının önemi doğrultusunda bu amacı gerçekleştirecek Ermeni diline vakıf bir maarif müdürünün atanması konularına cevap yazılması ve gereğinin yapılması için “Tesri’-i Muamelat Komisyonu*” ’nu görevlendirdi (BOA DH TMIK S 10/85, 1313: 1-2).

Yine Protestan Mektebi müdürlerinden “Mesterli” adlı şahsın Amerikalı olup, Haçin’e gittiği ve orada ahaliden bir adamla ve oradaki misyonerlerle 3 gün görüşüp kaldıktan sonra, Göksun’u dolaşarak bu defa Maraş’a gideceğinin

öğrenildiğini, Halep ve Adana Umum Kumandan Vekili Ferik Ali Muhsin Paşa, şifre ile 21 Eylül 1897’de İstanbul’a bildirdi. Paşa şöyle devam etmektedir:

Maraş Fransız Konsolosu Bartalemi, Halep Fransız Konsolosluğu’nda resmi işleri yapan memurken, Zeytun meselesinin halli için orada önceden toplanan konsoloslarla beraber bulunmuş ve kendisine mükafat olarak Maraş Fransız Konsolosluğu verilmişti. Kendisi hükümetin her hal ve hareketine itiraz etmekte ve gizli gizli anlatımlarda bulunmaktaydı. O’nun, görevinden alınması için üst mercilere yazı yazıldığı halde, O hala görevi başındaydı. Bartalemi, Zeytun ve Elbistan taraflarını dolaşmak üzere yola çıkmaya hazırlanmaktaydı. Bartalemi ve Mesterli, adı geçen yerleri her defa dolaşmaktan geri kalmamaktaydılar. Bundan sonra Ali Muhsin Paşa, Haçinlileri aldatmaya çalışan Zeytunluların isimlerinin araştırılarak arz edileceğini ve kendisinin de bu gece yola çıkarak Antakya, Halep ve Adana’da teftişlerde bulunacağını belirtmekteydi. Paşa, teftişi esnasında bulunduğu yerlerden ardı sıra İstanbul’u bilgilendireceğini ve fesat sahiplerinin zararlı amaçlarına meydan vermeyeceğini de eklemekteydi (BOA Y PRK ASK 132/55, 1315: 1).

Fransa’nın Ermeniler üzerindeki etkisine daha erken tarihli bir örnek ise, 20 Temmuz 1891’de Fransa Sefareti’nden Hariciye Nezareti’ne ulaşan bir takrirdi. Bu yazı, Babıali Tercüme Odası’nda Osmanlıca’ya çevrildi. Bu yazıda, Fransa’dan Ermeni Katolik Frerler Mektebi yönetimine gönderilen (F.I.G) markalı 9 nüsha coğrafya kitabı ile 10 nüsha atlasın sansüre uğradığı ve bunların Osmanlı ülkesinde kullanılmasına izin verilmeyerek, bir takım zararlı bölümleri içerdiği bahanesiyle Erzurum maarif memuru tarafından zorla alındığı belirtilmekteydi. Durumu 1889 senesinin Ağustos ayında Sefaret’e bildiren, Erzurum Konsolos Vekili’ydi. Bu konuda Sefaret ile Maarif Nezareti arasında yazışma yapılmış ve nüshaların Fransa’ya iadesine karar verilmişti. Durum, 1 Ocak 1890 tarihli telgrafla Erzurum Vilayeti’ne bildirilmişti. Hal böyleyken nüshaların Fransa’ya iadesi için Maarif Nezareti’ne ya da Rüsumat Emaneti’ne verilmesi konusunda bir hareket söz konusu olmamıştı. Sefaret, bu uygunsuzluğu teessüfle Babıali’ye bildirmekte ve alınanların hemen Fransa’ya iadesi ya da bedeli olan 440 kuruşun Erzurum Ermeni Katolik Frerler Mektebi idaresine verilmesi konusunda gerekenin yapılmasını istemekteydi (BOA HR TO 208/44, 1891: 1-2).

Bu durumda, Fransa’dan Erzurum Ermeni Katolik Frerler Mektebi’ne gönderilen kitap ve atlasların devletçe zararlı bulunduğu fakat bunların Fransa’ya ya da ücretlerinin adı geçen okula verilmesi için Osmanlı Devleti’ne Fransa tarafından baskı yapıldığı ortaya çıkmaktaydı.

Diğer taraftan, yukarıda verilenler ışığında, Amerikalıların Ermenileri Protestan yapmak için çalıştıkları, Ermeni mezhepleri arasındaki tartışmaya İngiltere’nin de dahil olduğu, Antep ve Merzifon Protestan mekteplerinin öğretmenleri, idarecileri ve kitapları aracılığıyla Anadolu’daki Ermenileri kışkırttıkları, Anadolu’nun güneyinde de Amerikalı Protestan Mektebi Müdürü’nün ve Fransız Konsolosu’nun sürekli faaliyet halinde bulundukları -ki bu faaliyet bölgesi Ermeni kıpırdanmalarının yaşandığı yerlerdi- Van Vilayeti’nde Ermeni kalkışması sırasında Ermeni ve Protestan mekteplerinin öğretmen ve müdürlerinin tahrik unsuru oldukları ve öğrencileri kışkırttıkları da alenen ortadaydı.