• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.6. Yabancıların Eğitimi

1.1.7. Özel Okullar

1.1.8.2. Seydiköy Bağcılık, Bağçevanlık, Böcekçilik, Mayiat-ı

Seydiköy’de bağcılık, bahçıvanlık, ipekçilik gibi bölümleri olan bir ziraat mektebinin açılmasına, 1910 yazında karar verildi ve bunun için gerekli olan 1.800 lira, ait olunan nezaretten gönderilerek, okulun bir an önce faaliyete geçmesi için bir komisyon oluşturuldu (Telci, Mert, Gökçe, 2003: 112).

Seydiköy Bağcılık, Bağçevanlık, Böcekçilik ve Mayiat-ı Mütehammire Ameliyat Mektebi, Ekim 1912’de açıldı (Hüseyin Rıfat, 1997: 88).

Okul, Seydiköy nahiyesinin doğusunda, denizden 132 m. yükseklikte, temiz havalı bir yerdeydi. Okula gitmek için Punta İstasyonu’ndan trene binildiğinde, 14. km.’de bulunan Gaziemir İstasyonu’nda inilmeli ve 15 km. uzunluğundaki demiryolu takip edilmeliydi. Punta’dan Gaziemir İstasyonu’na yarım saatte ve Gaziemir’den mektebe kadar 15 dakikada gidilmekteydi. Her gün İzmir’den Aydın’a gidenden başka ayrıca İzmir’den Gaziemir’e -İzmir’den Gaziemir İstasyonu’na 1. sınıf tren bilet 4; 2. sınıf tren bilet 2,5 kuruştu- Gaziemir’den İzmir’e günde birkaç tren hareket etmekteydi (Hüseyin Rıfat, 1997: 88-89).

Anlaşıldığı üzere İzmir, 1884 yılında Ziraat Mektebi halinde kullanılabilecek bir binaya sahip olmuş; fakat binanın mevkisi ve diğer koşullar uygun olmadığından, İzmir’de ancak 1902 yılında, ziraata dair “Bağcılık, Aşı, Ameliyat Mektebi” açılabilmiş, bu mektebe birkaç sene sonra Böcekçilik Bölümü

eklenmiş, 1912 yılında ise Seydiköy Bağcılık, Bağçevanlık, Böcekçilik Mayiat-ı Mütehammire Mektebi resmen kurulmuştur. Yani; istenilen Ziraat Mektebi İzmir’de, yaklaşık 30 yıl sonra açılabilmiştir.

Bu mektebin 1475 eski dönümden ibaret olan arazisi, flokseradan harap olan bağların yenilenmesi amacıyla, 1312’de, Osmanlı Hükümeti adına satın alınmış ve kurulmuş olan Amerikan asma fidanlığına ait olup; bugün, mektebin eklentisi halindeydi. Toprağın fazla killi olması sebebiyle arazi, tarıma fazla elverişli değildi. Tarım yapılabilecek olan 100 dönüm arazinin taksimatı ise şöyle idi (Hüseyin Rıfat, 1997: 89; 1330: 98):

Bağ………14 Dönüm Amerikan Asma Fidanlığı………….15,5 Dönüm Sebze Bağçesi………..……..2,5 Dönüm Meyve Ağaçları Fidanlığı………..…10 Dönüm Zeytin Bağçesi ve Ormanlık………..15,5 Dönüm Boş……….……42,5 Dönüm

Seydiköy Bağcılık, Bağçevanlık Mektebi’nin kuruluş amacı ilk olarak bağcılık, ikinci olarak bağçıvanlık, üçüncü olarak böcekçilik, dördüncü olarak da Mayiat-ı Mütehammire üretimi sınıflarına hakkıyla vakıf, uzman sanayi erbabı yetiştirmekti. Bu sanatları öğrendikten sonra, diploma alarak mezun olacak olanlar, gerek kendi özel arazilerinde; gerekse diğer zirai kurumlarda, kendi adlarına sanatlarını icra edebileceklerdi. Bunların devlet memuriyetinde istihdam edilmeleri şart değildi. Ancak Yüksek Ziraat Mektepleri’yle Ziraat Ameliyat Mektepleri’nde hükümete ait numune; tarla, bağ ve bahçelerde ve ipek böcekçiliği öğretilen yerlerde yeniden tayin edilerek, bağcı ve bağçıvan ustaları, ameliyat muallim yardımcısı, ameliyat muallimi, ipek böcekçiliği öğretimi gibi memuriyetlere bu mektepten çıkanlar, öncelikli olarak tercih edileceklerdi (Hüseyin Rıfat, 1997: 90).

Bu okulda eğitim, pratik ve teorik olarak, 2 sene sürmekteydi. Her sınıfta 20 talebe olduğundan, mektebin genel mevcudu 40 talebeydi (Hüseyin Rıfat, 1997: 90). Programa göre dersler, pratik olarak, eğitim yılında öğretilirdi. Her dersin pratik ve teoriği ayrıca gösterilerek, öğrencinin pratikte alışkanlık kazanması için her türlü tarımsal işlem, talebeye bizzat yaptırılırdı. Öğrencinin bağcılık, bağçevanlık, böcekçilik ve çeşitli tarımsal sanayide uzmanlaşması için öğrenci, yarım gün teorik dersler ile yarım gün de mevsime göre düzenlenen program gereğince gösterilerek ve görevlendirilerek, hizmet ve pratikle meşgul edilirdi. Her bir sanat şubesinde,

öğrencilerin bilgilerinin artırılması için mektepte gösterilen ders ve verilen konferanstan; gösterilen zirai tatbikat ve pratikten başka, senede birkaç defa hususi bağ ve bahçelere, zirai müesseselere ve fabrikalara, öğrenciler, staj için gönderilirlerdi. Öğretimin kolaylaştırılması ve daha fazla etkin bir hale gelmesi için, mektebin müzehanesinde bulunan çeşitli tohumlar, bitkiler, hayvanlar, madenler, ahşap haşerat ve zararlı hayvanları gösteren levha ve cisim numuneleri, bağcılık, bağçevanlık, böcekçiliğe ve zirai sanayiye ait alet ve edevat ve kütüphanede mevcut kitap ve zirai dergiler, öğrencinin istifadesine sunulmaktaydı (Hüseyin Rıfat, 1330: 99).

Mektep, ücretsiz ve yatılıydı. Mektebe kabul edilecek talebenin adedi belirli olup, her sene yeniden kaç öğrenci alınacağı, mektep müdüriyetince belirlendikten sonra, durum, gazetelerde ilan edilirdi. Mektebe kabul edilecek öğrencilerde şu özellikler aranırdı (Hüseyin Rıfat, 1330: 99-100; 1997: 91):

1) Osmanlı tebaası çiftçilerinden olacak, 2) İyi ahlak sahibi olacak,

3) 15 ila 18 yaş arasında olacak,

4) Vücudu sağlam ve hastalıktan yoksun olacak.

Bu şartları taşıyan ve okula girmek isteyen öğrenci, dilekçesine aşağıdaki evrakları ekleyerek; en son, Ağustos’un 15’ine kadar, mektep müdüriyetine müracaat etmeliydi (Hüseyin Rıfat, 1330: 99-100; 1997: 91):

1) Nüfus kaydı,

2) Belediyeden ya da Meclis-i İdare’den onaylı iyi hal kağıdı,

3) Herhangi bir hastalığı olmadığına dair belediye doktorundan alınmış sağlık raporu,

4) Öğrenim gördüğü okulun diploması.

Ne sebeple olursa olsun, Ağustos’un 15’inden sonraki başvurular, kabul edilmemekteydi. Mektebe girmek isteyenlerin sayısı, kabul edilecek miktardan fazla olursa, talipler arasında müsabaka imtihanı yapılacak ve yeterliliklerini ispat edenler kabul edileceklerdi. Müsabaka imtihanı Türkçe, Kıraat, İmla, Hüsn-i Hat, Hesap, Amal-i Erbaa, Coğrafya-i Osmani, Tarih-i Osmani derslerinden yapılacaktı (Hüseyin Rıfat, 1997: 91).

Anlaşıldığı üzere, mektebe seçilecek öğrencilerin Türkçesi’nin iyi olması, 4 işlemi, hesabı, Osmanlı tarih ve coğrafyasını bilmeleri önemsenmekteydi. Bu imtihandan eşit derecede not alanlardan da, Türkçesi daha kuvvetli olanların mektebe

kabul edilmeleri (Hüseyin Rıfat, 1997: 91) ise, bu dersler içerisinde seçimi en fazla etkileyenin, Türkçe olduğunu ortaya koymaktadır.

Müsabaka imtihanının yapılacağı tarih, ayrıca gazetelerde ilan edildiğinden, imtihana girecek olanların, sınav tarihinde, İzmir’de Ziraat Müdüriyet Odası’nda bulunmaları gerekmekteydi (Hüseyin Rıfat, 1997: 91). Mektebe kabul edilen öğrenciler, mektebe girerken şu eşyaları getirmek zorundaydılar (Hüseyin Rıfat, 1997: 91): 6 iç gömleği, 6 iç donu, 6 çift çorap, 6 mendil, 3 yüz havlusu, lüzumu miktar dış gömleği ve fanila, tuvalet takımı (tarak, fırça vs.).

Okulda öğretilen dersler ise şunlardı (Hüseyin Rıfat, 1997: 92): Türkçe, Fransızca, Akaid-i Diniye, Hesab, Hendese, Coğrafya-i Osmani ve Umumi, Malumat-ı Medeniye ve Ahlakiye, Malumat-ı Fenniye (Hikmet ve Kimya) Nebatat, Ziraat-ı Umumiye, Bağcılık, Sebze Bahçıvanlığı, Çiçek Bahçıvanlığı, Böcekçilik Mayiat-ı Mütehammire İmali.

1915 yılına gelindiğinde ise, valinin isteği üzerine, Seydiköy Ziraat Mektebi’nin Balıkesir Ziraat Mektebi’ne taşınmasına karar verildi. Yerine, Sanayi-i Ziraat Mektebi kuruldu. Rağbet görmeyen bu mektep, 1920 Eylül’ünde kapalı durumdaydı (Tutsak, 2002: 200). Ancak Seydiköy Ziraat Mektebi’nin alınan karar gereğince, Balıkesir Ziraat Mektebi’ne değil de, yine Aydın Valisi Rahmi Bey’in girişimleriyle, Haziran 1915’te, idare ve okul binalarına, lojmanlarına ve 300 dönüm arazisine hükümet tarafından el konan, Akhisar’daki Yahudi “Or Yehuda Çiftlik Okulu” ’na nakledildiği görülmekteydi (Bora, 1993: 389-398). Or Yehuda, 30 Kasım 1918’de tekrar açıldığından (Bora, 1993: 397-398), Seydiköy Ziraat Mektebi’nin artık burada faal olmadığını, tamamen kapandığını ya da başka bir yere taşındığını düşünmek, doğru bir yaklaşım olacaktır.