• Sonuç bulunamadı

Bugün Amerika’da 40’tan fazla eyalet Ermeni soykırımını tanımakta ve müfredatlarına bu konuyu almaktadır. Mesela Amerika’nın en büyük eyaletlerinden biri olan California’nın müfredat programında, öğrencilerden “ Osmanlı Devleti’nin Ermeni vatandaşlara karşı yaptıkları dâhil insan hakları ihlallerini ve soykırımı tartışmaları” istenmektedir (California Education, 1998: 44).

İncelenen Amerikan tarih ders kitaplarının çoğunda Osmanlıların Ermenilere soykırım yaptığı kabul edilmekte genocide-soykırım- ve massacre-katliam- gibi ifadeler kullanılmaktadır.

Prentice Hall World History: The Modern World ve McDougal Littell World History’de Ermeni meselesine kitabın birbiriden farklı kısımlarında yer verilmesi dikkat çeken bir husustur. Prentice Hall Ermeni sorununa üç kısmında yer vermiştir. Biri Osmanlı Devleti’nin Problemleri başlığı altında Ermeni Soykırımı şeklinde bir başlık ile anlatılmış, ikincisi Dünya Genelinde Savaş başlığı altında Osmanlı Devleti İttifak Devletlerine Katılıyor yan başlığı altında verilmiştir. Üçüncüsü İkinci Dünya Savaşı ile ilgili ünitenin sonunda Soykırım başlığı altında verilmiştir. Prentice Hall World History: The Modern World’te Ermeni Soykırımı başlığı altında, geleneksel olarak Osmanlıların azınlıklara kendi cemaatlerinde yaşamalarına ve dinî inançlarını uygulamalarına izin verdikleri anlatılmakta ancak bunun 1890 yılına kadar sürdüğü ve bundan sonra milliyetçiliğin etkisiyle kendi devletlerini kurma çabasında olan azınlıklar ile Türk milliyetçileri arasında gerilimin oluştuğu, bu gerilimin Ermenilere karşı acımasız bir soykırımı tetiklediği belirtilmektedir. Ayrıca soykırımın ne anlama geldiği mavi renk ile dikkati çekecek şekilde açıklanarak ifade edilmiştir:

“Bu gerilim imparatorluğun doğu bölgelerinde yaşayan Hıristiyan Ermenilere karşı acımasız bir soykırımı tetikledi. Soykırım ırkî, politik veya kültürel bir grubu kasıtlı yok etme teşebbüsüdür.

Müslüman Türkler, Hıristiyan Ermenileri Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Rus planlarını desteklemekle suçladılar. Ermeniler baskıcı Osmanlı politikalarını protesto ettikleri zaman, sultan onların yüz binlercesini katletti” (Ellis ve Esler, 2007: 300).

Tehcirde adı ön plana çıkan ve bir Ermeni tarafından öldürülen Talat Paşa’ya göre Ermenilerin tehcir edilmesinde Ermenilerin Osmanlı ülkesini düşmanlara karşı savunan ordunun harekâtını zorlaştırmaları, erzak ve cephane sevkini engellemeleri, düşmanla fikir ve işbirliği yapmaları, düşman saflarına katılmaları, memleket içinde masum insanlara ve askerlere saldırmaları, şehir ve kasabalarda katliam, hırsızlık ve yağmalama yapmaları, düşman deniz kuvvetlerine erzak sağlamaları, askeri savunma alanlarını düşmana göstermeleri gibi sebepler etkili olmuştur (Karaca, 2001: 97). Yukarıda sayılan sebeplerin çoğu incelenen ders kitaplarında göz ardı edilmekte, bazı Ermenilerin Ruslarla işbirliği yapmaları yeterli sebep olarak sayılmaktadır:

“Bu arada Türkiye kuzey sınırındaki Kafkas Dağları’nda Ruslarla savaşmaktaydı. Bu bölge bir kısmı Rus, bir kısmı Osmanlı egemenliğinde yaşayan etnik Ermenilerin vatanı idi. Hıristiyanlar gibi Ermeniler Osmanlı İmparatorluğu’nda bir azınlıktı ve Müslümanlar ile aynı haklara sahip değillerdi.

Ruslar 1914’te ilerlerken bazı Türk(iyede yaşayan) Ermeniler Türklere karşı Ruslara katılıp yardım ettiler. Osmanlı hükümeti bu işbirliğini tüm Ermeni nüfusunu güneye, Suriye ve Mezopotamya’ya tehcir için bir sebep olarak kullandı.”

(Ellis ve Esler, 2007: 363).

People Place and Changes adlı kitapta da tehcirin sebebi olarak Ermenilere iyi muamele edilmemesi gösterilmektedir:

“1800’ler boyunca Rusya Doğu Ermenistan’ı, Azerbaycan ve Gürcistan’ın çoğunu aldı. Osmanlı Türkleri Batı Ermenistan’ı yönetmeye devam ettiler. Çoğu Ermeni Osmanlı İmparatorluğu boyunca yayılmıştı. Bununla birlikte onlara iyi

muamele edilmedi. Yüz binlercesi I. Dünya Savaşı boyunca Türkiye’den ayrılmaya

zorlandığından öldü. Bazıları Rusya Ermenistan’ına kaçtı.” (Helgren vd., 2001: 381).

Prentice Hall World History: The Modern World’te ve People, Place And Changes’te ileri sürülen Ermenilerin Müslümanlarla aynı haklara sahip olmadıkları

ve onlara iyi muamele edilmediği tarihsel gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Fatih Sultan Mehmet’in Bursa Piskoposu Hovakim’i 1461’de İstanbul’a davet ederek kendisini tüm Ermenilerin patriği olarak tayin etmesinden beri Osmanlı-Ermeni ilişkileri karşılıklı güven ve saygı esasına dayanmıştır. Gene Fatih Sultan Mehmet’in Bizanslılar tarafından Kırım’a sürgüne gönderilen 70 bin Ermeni’yi İstanbul yakınlarında Marmara kıyılarına yerleştirdiği de bilinen bir vakıadır. Ermenileri koruması altına almakla yetinmemiş onların dinî hak ve özgürlüklerini tanımış ve onları Osmanlı Devleti’nin güveneceği sadık bir öğesi haline getirmiştir ki Ermeniler zamanla “tebaa-i sadıka-ı Şahane” veya “millet-i sadıka” olarak bilinir olmuşlardır. (Sonyel, 2000: 4).

19. yüzyılda da Osmanlı hâkimiyetinde bulunan Ermeniler ticarî ve sınaî işlerle uğraşmakta ve oldukça rahat bir hayat sürmekte idiler. Devlet kademelerinde de çalışmaktaydılar. Mesela III. Selim zamanında Dadyan Ailesi ile II. Mahmut zamanında Balyan ailesi bunlar arasında sayılabilir. Zira kendisi bir Ermeni olan Varandiyan’a göre: “Türkiye’deki Ermeniler milli kültür, dil, tarih ve edebiyatlarında Rusya’da yaşayan Ermenilerden çok daha ileri ve özgürdürler. 19.yüzyılın başında Ermeni ulusu fikri Avrupa’da pek fazla bilinmemekte idi. Avrupalılar sadece İstanbul Ermenilerini bilmekteydiler” (Uras, 1988: 370).

Ancak Osmanlı Devleti’nin gerilemeye başlaması ile Ermenilerin bazı liderleri yayılmacı güçlerle özellikle Ruslarla işbirliği yaparak güvenilirlik özelliklerini kaybetmişlerdir (Sonyel, 2000: 4).

Pretice Hall’in belirttiği tüm Ermenilerin tehcire tabi tutulduğu da doğru değildir. 30 Mayıs 1915’te Meclis-i Vükela’da kabul edilen muvakkat kanuna göre Ermenilerin boşaltması gereken yerler şunlardır: Van, Bitlis, Erzurum vilayetleri, Adana, Mersin, Kozan şehir merkezleri hariç olmak üzere Adana, Mersin, Kozan ve Cebel-i Bereket sancakları, Maraş şehir merkezi hariç olmak üzere, Maraş Sancağının diğer yerleri, Merkez kazaları hariç olmak üzere Halep vilayetinde, İskenderun, Beylan Cisr-i Şu’ür ve Antakya kazaları, köyleri ve kasabaları. Ermenilerin gideceği yerler arasında kuzey tarafı hariç Musul vilayeti, Halep vilayetinin doğu ve güneydoğu tarafları, Suriye’nin doğusu gibi yerler bulunmaktadır (Babacan, 2001: 164–165). Anlaşılacağı üzere tehcire tabi tutulanlar daha çok Ruslarla savaş bölgesi olan Doğu Anadolu’da ve buraya komşu bölgelerde

yaşayanlardır. Önemli sayıda Ermeni’nin yaşadığı İstanbul ve Batı Anadolu’dan tehcir edilenler çok azdır. Bunlar daha çok Ermeni komite üyeleri ile devlet aleyhtarı faaliyetlerde bulunanlardır. I. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında burada yaşayan Ermeni nüfusu karşılaştırınca durum daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Mesela Aydın vilayetinde 1914 yılında yaşayan toplam Ermeni nüfusu Katolikler dâhil 20.287’dir. 1918 yılında ise Ermeni nüfusu 21.177 Geregoryen, 1.500 Katolik ve Protestan olmak üzere toplam 22.677’dir. Ermeni nüfusu 2390 kişi artmıştır. Bu istatistikî bilgiler ülkede yaşayan bütün Ermenilerin tehcire tabi tutulmadığını açıkça ortaya koymaktadır (Bilgi, 2001: 234).

Prentice Hall da İkinci Dünya Savaşının anlatıldığı kısmın Concept Connector bölümünde Soykırım başlığı kullanılmış ve başlığın altında hükümet ya da bir grup insanı soykırım yapmaya hangi faktörlerin sevk ettiği sorulmuştur. Soykırım kavramının Birleşmiş Milletler’in tanımına göre “millî, etnik, ırkî ya da dinî bir grubu bütünüyle yok etme fikri ile işlenen herhangi bir eylem olduğu”, Holokost’un soykırım için iyi bir örnek oluşturmasına rağmen 20. yüzyıldaki diğer örnekler üzerinde de düşünülmesi gerektiği belirtilmektedir. Burada örnek olarak verilen Ermenistan, Kamboçya, Ruanda’dır (Ellis ve Esler, 2007: 493).

“1915 yılında I. Dünya Savaşı bütün şiddeti ile sürerken Osmanlı İmparatorluğu hükümeti erkek Ermeni nüfusunun çoğunun sistematik olarak

imhasını emretti ve Ermeni kadın, çocuk ve yaşlıları tehcire zorladı. Bu acımasız tehcir sonucu Osmanlı Ermeni nüfusunun dörtte üçü yok edildi.

Daha sonra Nazi olan birkaç Alman askeri lider, I. Dünya Savaşı boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunmuştu ve bunlar II. Dünya Savaşı boyunca Yahudilere yaptıkları zulüm için burada gözlediklerini uygulamış olmalılar.” (Ellis ve Esler, 2007: 493).

Sayfanın sol alt köşesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni Soykırımı başlıklı harita verilmiştir. Haritada “katliam ve tehcir merkezleri ve tehcir için başlıca rotalar” gösterilmiştir (Ellis ve Esler, 2007: 493).

Thomson Wadsworth World History de soykırım kavramını kullanmıştır. Osmanlıların Ermenilere soykırım yaptığı ifade edildikten sonra, bunun sebebi de belirtilmiştir: “1915 yılında Osmanlı hükümetine karşı yapılan bir isyandan sonra bu isyana misillemede bulunmak” ( Dukier ve Spielvogel, 2006: 643). Ancak 1915

yılındaki bu isyan Ermenilerin ilk isyanı değildir. Adı geçen kitapta ileri sürüldüğü gibi sadece isyan sebebi ile Ermeniler katledilmek istense idi Osmanlıların bunu çok daha önceleri yapması gerekirdi.

America: Pathways to the Present’ta da Ermenilerin Osmanlı hükümetine sadakatsizliklerinden şüphelenildiği için tehcire tabi tutulup öldürüldükleri yazmaktadır:

“Milyonlarca sivil savaştan kalan yaralardan, hastalıktan, açlıktan savaş boyunca ya da savaştan hemen sonra ölmüştür. Bu ölenler arasında yüz binlerce sivil Ermeni de vardır. Soykırım- veya tüm insanları planlı öldürme- harekâtında Osmanlı kuvvetleri hükümete sadakatsizliklerinden şüphelendikleri Ermenileri öldürdüler ya da tehcir ettiler. Ermenilerin öldürülmesine 1920’lerin başlarına kadar devam edilecekti” (Cayton vd., 2003: 431).

McDougal Littell World History’de milliyetçiliğin yaşlı imparatorluklara olan etkisi anlatılırken Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili kısımda Osmanlı İmparatorluğu Zayıflıyor başlığı kullanılmış ve Ermeni milliyetçiliğine gösterilen tepkinin Ermenilerin katledilmesi şeklinde olduğu belirtilmiştir:

“ Osmanlı İmparatorluğu Zayıflıyor Osmanlı İmparatorluğu’nu yöneten

Türkler Grekleri, Slavları Arapları, Bulgarları ve Ermenileri idare ediyorlardı. 1856’da İngiliz ve Fransız baskısı altında Osmanlılar yönetimleri altında bulunan tüm insanlara eşit vatandaşlık hakkı tanıdılar. Bu önlemler mevcut durumda değişiklik istemeyen muhafazakâr Türkleri öfkelendirdi ve imparatorlukta gerilime sebep oldu. Örneğin Ermeni milliyetçiliğine tepki olarak Osmanlılar 1894’ten 1896 ya kadar ve tekrar 1915’te Ermenileri katletti ve tehcir etti” (Beck vd., 2009: 693- 694).

McDougal Littell World History’de I. Dünya Savaşı kısmında da Ermeni meselesine değinilmiştir. History in Depth başlığı altında sayfanın sol tarafında bir kutu içerisinde Ermeni Katliamı başlığı kullanılmış ve Ermeniler Güneydoğu Avrupa’da bağımsızlık çabalarından dolayı muzdarip bir millet olarak tanıtılmıştır28. 1880’e kadar Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan yaklaşık 2,5 milyon Ermeni’nin bağımsızlık talebinde bulunmaya başladıkları belirtilmiştir. Bunun sonucunda

Ermeniler ve Türk yöneticileri arasında gerilimin arttığı belirtilmiştir. Burada Ermeniler bağımsızlıklarını arayan bir ulus olarak gösterilmekte ve bunun neticesinde katliama uğradıkları ima edilmektedir:

“1890’lar boyunca Türk askerleri yüz binlerce Ermeni’yi öldürdü. I. Dünya Savaşı 1914’te patlak verdiğinde Ermeniler Türklerin düşmanlarına yardım vaadinde bulundular. Buna karşılık Türk hükümeti yaklaşık 2 milyon Ermeni’yi

tehcir etti. Yol boyunca 600 binden fazlası açlıktan öldü veya Türk askerleri

tarafından öldürüldü” (Beck vd., 2009: 844).

Gene aynı kitapta II. Dünya Savaşı kısmında Prentice Hall de olduğu gibi Soykırım başlığı altında şu ifadelere yer verilmiştir: “…Ermenilerin 1915’ten

itibaren Osmanlı Türkleri tarafından topluca öldürülmeleri 20. yüzyılın ilk soykırımı

olarak düşünülmektedir” (Beck vd., 2009: 957).

Bundan sonra Osmanlı Devleti’ndeki Amerikan konsoloslarının çektiği iki telgrafa yer verilmiş ve bunlar öğrenciye birinci elden kaynak olarak sunulmuştur. 20 Temmuz 1915 tarihli Beyrut Amerikan Başkonsolosluğu tarafından çekilen telgrafta Ermenilerin bir saat gibi kısa bir sürede yolculuğa hazırlanmadan, aile üyelerini dahi toplamaya fırsat bulmadan ve küçük çocuklarını arkalarında bırakarak tehcir edildikleri belirtilmiştir: “ Birçok durumda hemen hemen tamamı askerlik yaşında olan erkekler zincir ve iplerle sıkı bir şekilde birbirine bağlandılar. Kollarında küçük çocukları olan ya da hamileliğin son gününde bulunan kadınlar sığır gibi kamçı ile sürüldüler… onun acımasız sürücüsü yol boyunca onu acele ettirdi. O öldü…” (Beck vd., 2009: 957).

31 Temmuz 1915 tarihli ikinci telgrafta bir yardım örgütünün başkanından alınan bilgiye yer verilmektedir: “Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Ermeniler Erzurum’dan tehcir edildiler ve Kemah yakınlarında katledildiler… Diğer kaynaklardan gelen benzer raporlar bu talihsiz insanların çok azının gidecekleri yere ulaşabileceklerini gösteriyor.” (Beck vd., 2009: 957)29.

Birinci elden kaynak olarak sunulan bu belgenin altında öğrenciye şu soru sorulmaktadır: “Ermenilerin böyle korkunç şartlar altında tanımadıkları yerlere

29 Bkz. Ek–21

dağıtılmalarının sonucu ne olabilir?” (Beck vd., 2009: 957). Öğrenciden vermesi istenen cevabın “ Göç eden Ermenilerin ölmesi” şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Glencoe World History’de Ermeni Soykırımı başlığı kullanılmıştır: “Osmanlı Türkleri savaş boyunca azınlıklara özellikle Ermenilere karşı politikaları İtilaf Devletleri ile aralarının açılmasına sebep oldu. Hıristiyan Ermeni azınlığı yıllardan beri bağımsızlık için Osmanlı hükümetine baskı yapmaktaydı. 1915’te Osmanlı Hükümeti Ermeni erkekleri öldürmeye kadın ve çocukları imparatorluk sınırlarından kovmaya başladı.

7 ay içinde 600 000 Ermeni öldürüldü ve 500 000’i tehcir edildi. Tehcir edilenlerin 400 000’i Mezopotamya ve Suriye’nin bataklık ve çöllerinden geçerken öldü. 1915 Eylülüne kadar yaklaşık 1 milyon Ermeni öldü. Onlar belirli ırkî, politik

veya kültürel bir grubu kasıtlı olarak bütünüyle yok etme anlamına gelen soykırım kurbanlarıdır. (1993-1996’da Bosna Savaşı’nda etnik temizlik olarak adlandırılan

uygulamaya benzer) (Spielvogel, 2008: 823–824).

Bundan sonra Primary Source-Birincil elden Kaynak- kısmında olayın şahidi olarak gösterilen Martin Gilbert’in The First World War adlı eserinden alıntı yapılmıştır: “(O) yol kenarında ölü bulunan çocuklar üzerinde dolanan akbabaları gördü. O yol boyunca emekleyen, sakatlanmış, aç ve ekmek için dilenen insanları gördü… Önündeki askerleri geçti… tüm aileler, erkekler, kadınlar ve çocuklar acı feryatlar atıyor, yalvarıyor, ağlıyordu… dönüşü olmayan çöle sürgün için yola koyuluyorlardı” (Spielvogel, 2006: 824).

Görüleceği üzere öğrenci üzerinde derin tesir bırakacak bir metin seçilmiştir. Alıntının alt kısmında Rusya, Fransa ve İngiltere’nin Türk eylemlerini “insanlığa ve medeniyete karşı suç” oluşturduğu için kınadıkları belirtilmiştir (Spielvogel, 2008: 824).

Aynı sayfanın alt kısmında History&Arts Primary Source-Tarih ve Sanat Birincil Elden Kaynak- kısmına 12 Aralık 1915’te Fransız Le Petit Journal’ de yayınlanan The Massacre of the Armenians adlı litografa yer verilmiştir30. Bu litografta binlerce yoksul Ermeni yanında 300 Ermeni yazar, lider ve mütehassısın katli gösterilmektedir Litografın sağ tarafında Ermeniler’e yapıldığı ileri sürülen

soykırım ile ilgili bilgiler bulunmaktadır: “ Osmanlı İmparatorluğu yıkılırken etnik gerilim de arttı. İttihat ve Terakki Partisi 1913’te iktidarı devraldığı zaman Ermenilerin reform isteklerine güç yoluyla karşılık verdiler. Sadece Türklerin yaşadığı bir devlet çabasıyla soykırım harekâtına giriştiler. 1915’ten itibaren Ermeni Hıristiyanları öldürüldü, tehcir edildi ve toplama kamplarına gönderildi.” Genç Türklerin lideri olarak gösterilen Enver Paşa’nın 19 Mayıs 1916’da sarf ettiği söylenen sözlerine de yer verilmiştir: “Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermenileri ve Lübnanlıları temizlemesi gerekir. Kılıçla öncekileri-Ermenileri- imha ettik, açlık yoluyla da daha sonrakileri-Lübnanlıları-yok etmeliyiz.” İttihat ve Terakki Partisinin I. Dünya Savaşı boyunca Ermenileri katlettiği, İtilaf Devletlerinin soykırımı durdurmak için yaptığı tüm uyarılarına rağmen 1919’a kadar katliamın devam ettiği ve bugünkü Türkiye’nin soykırımı kabul etmeyi reddettiği de belirtilmiştir (Spielvogel, 2006: 824).

Bundan sonra öğrenciye şu sorular sorulmaktadır:

1-Tanımlayın: Litograftaki hangi ögeler Ermeniler’e sempati oluşturmaktadır? 2-Çıkarım Yapın: İtilaf Devletleri’nin niçin doğrudan soykırımı önlemeye müdahalede başarısız olduğunu düşünüyorsun?

Muhtemel Cevaplar:

1-Elinde hançerleri olan Osmanlılar, Ermenilerin kendilerini korumaya çalışması vs.

2-Öncelikle kendi çıkarlarını korumak istemeleri

İkinci sorunun cevabı aynı kitapta değerlendirme kısmına koyulan bir karikatürden çıkarılmaktadır. Bu karikatürde bir Osmanlı Türk’ü elinde kaması ile bir Ermeni kızını öldürmeye çalışmaktadır. Ermeni kızı John Bull adlı bir İngiliz’e kendisini kurtarması için yalvarmaktadır. John Bull ise elinde İngilizler’in Doğudaki çıkarlarını temsil eden bir çuval tutmakta ve Ermeni kızına yardım edecek gibi görünmemektedir. Karikatürün alt kısmında “John Bull çuvalını düşürmekten nefret eder” ifadesi bulunmaktadır. Karikatürün ilginç bir özelliği de Osmanlı Türk’ü için çizilen sakallı, şalvar giyinmiş, başında fesi bulunan, çarıklı, sinsi tiplemedir. Karikatür ile ilgili “Hangi seçenek karikatürün mesajını en iyi şekilde ifade eder”

sorusu sorulmakta ve cevap olarak da “İngiltere’nin Ermenilere yardım etmek için ekonomik çıkarlarından vazgeçmeyeceği” verilmektedir (Spielvogel, 2008:853) 31. Osmanlı sınırlarında yaşayan ve tehcire tabi tutulan Ermenilerle ilgili verilen rakamların oldukça abartılı olduğu görülmektedir. Glencoe World History 1 milyon rakamını verirken, McDougal Littell World Histoy, Osmanlı sınırlarında 1880 yılına kadar 2,5 milyon Ermeninin yaşadığını, tehcir edilen Ermeni sayısının 2 milyon olduğunu bunlardan 600 binden fazlasının öldüğünü belirtir. İncelenen diğer ders kitaplarında da tehcir esnasında ölen Ermeni sayısı 600 bin ile 1,5 milyon arasında verilmekte ya da yüz binlercesi denilerek kesin rakam vermekten kaçınılmaktadır. Ders kitaplarında verilen bu rakamların nesnellikten uzak olduğu değişik kaynaklarla mukayese yapıldığında ortaya çıkmaktadır. Tournebize, 1900 yılında Türkiye, İran ve Rusya’da toplam 2.550.000 Ermeninin yaşadığını bunlardan 1.300.000’inin Türkiye’de bulunduğunu belirtir. İngiliz seyyah Lynch 1901 yılında yayınladığı kitabında Anadolu’da yaşayan Ermeni nüfusunu 1.658.484, olarak gösterir. Keork Aslan 1.800.000, İngiliz propaganda kitabı Mavi Kitap(1912) 1.056.000, L.D Contenson(1913) 1.400.000, Fransız Sarı Kitap 1.475.000, Ermeni Patrik Ormanyan 1.579.000, Alman Lepsius 1.600.000 rakamlarını verirler (Sonyel, 2000: 175–176; Uras, 1988: 353–364). Ancak Osmanlı 1914 yılı resmi nüfus istatistiklerine göre tüm devlet sınırları içerisinde yaşayan Ermeni nüfusu aşağıdaki gibidir:

Tablo 3: 1914 Yılı Osmanlı Ermeni Nüfusu Gregoryen---1.161.169 Katolik---67.838 Protestan---65.844 Toplam---1.294.851

Kaynak: Sonyel, 2000:176.

Yukarıda verilen istatistikî bilgilerden hareketle tehcir öncesi Ermeni nüfusunun 1,5 milyondan fazla olamayacağı açıktır. Nüfusu 1,5 milyonu aşmayan Ermenilerden 2 milyonunun tehcire tabi tutulduğunu ya da 1,5 milyonunun öldüğünü söylemek mantık dışıdır.

31 Bkz. Ek–23

Osmanlı arşiv belgelerinden elde edilen bilgilere göre 438.758 Ermeni tehcir edilmiş, bunlardan 382.148 tehcir bölgesine ulaşmıştır. Tehcir edilenlerle tehcir bölgesine varanlar arasındaki 56.610 kişinin eşkıya ve aşiret saldırıları sonucu hayatlarını kaybettikleri belgelerde kayıtlıdır (Halaçoğlu, 2002: 13). I. Dünya Savaşı boyunca meydana gelen Türk-Ermeni çatışmalarında ve tehcir esnasında ölen Ermeni sayısı Türk kaynaklarında 300–400 bin arasında verilmektedir. Garabet Hagopyan, İngiliz Dışişleri Müsteşarlığına gönderdiği bir yazıda 1 milyon Ermeni’nin sağ olduğunu yazmıştır. Buradan hareketle hayatını kaybeden Ermeni sayısının 400 binin altında olduğu söylenebilir. Gene Robert Koleji müdürü Caleb F. Gates’e göre Ermeni Patrikhanesi tarafından da onaylanan 1921 Ocağındaki Ermeni nüfus istatistiklerine göre 355 bin Ermeni hayatını kaybetmiştir. Bu rakamları göz önüne aldığımız zaman ders kitaplarında kullanılan soykırım, katliam gibi ifadelerin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkmaktadır (Sonyel, 2000: 176–177). Ayrıca Ermeni saldırıları sonucu 1 milyondan fazla Müslüman’ın hayatını kaybettiğini belirtmek gerekir ki tarihte soykırım yaptığı iddia edilen hiçbir bir ulusun kaybedeceği insan sayısı bu kadar fazla olamaz.

Buraya kadar ders kitaplarının soykırım olarak kabul ettikleri Ermeni tehcirinin sebepleri şöyle özetlenebilir:

-Ermeni milliyetçileri ile Türk milliyetçileri arasında yaşanan gerilim -Baskıcı Osmanlı politikaları

-Ermenilerin Müslümanlarla aynı haklara sahip olmamaları

-Ermenilerin Ruslarla işbirliği yapmaları veya bunun vaadinde bulunmaları -Ermenilere iyi muamele edilmemesi

-Ermenilerin bağımsızlık isteği

-Osmanlı hükümetine sadakatsizliklerinden şüphelenilmesi

Dikkat edilirse ileri sürülen sebepler Ermenilerin suçsuz olduğunu ve isyanlarının haklı gerekçelere dayandığını göstermektedir. Ancak burada sorgulanması gereken Osmanlı yönetiminden memnun olamayan ve kendilerine iyi muamele edilmediği söylenen Ermenilerin Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinde uzun yıllar içerisinde varlıklarını korumayı nasıl başardıkları ve birçok kez Osmanlı Devleti’ne isyan etmiş olmalarına rağmen neden Osmanlı Devleti’nin Ermenileri daha önceden tehcir etmediğidir ya da katletmediğidir.

Prentice Hall World History: The Modern World I.Dünya Savaşı ile ilgili kısmın Connection Today kısmında Genocide: Memory and the Armenian Genocide -Soykırım: Hafıza ve Ermeni Soykırımı- başlığı altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin I.Dünya Savaşı boyunca meyadana gelen Ermeni tehcirini bir soykırım olarak kabul etmediğine buna karşılık Ermenileri savunan grupların da bununla uyuşmadıklarına ve bu grupların Ermenilerin başına gelenlerin planlanmış bir soykırım olduğunun tanınması için kampanyalarına devam ettiklerine değinilmiştir. Öğrenciden kampanyanın şimdi hangi seviyede olduğunu bulması ve bulduklarını bir makale şeklinde özetlemesi istenmiştir (Ellis ve Esler, 2007: 383). Dikkat çeken bir husus da Ermeni meselesi anlatılırken sürekli Türk hükümeti

Benzer Belgeler