• Sonuç bulunamadı

ERKEĞİN SAVAŞÇILIĞI VE KULLANDIĞI SAVAŞ ALETLERİ

İnsanın sahip olduğu değerleri savunması ve bu değerlerin uğruna savaşıp mücadele etmesi, ilk çağlardan beri görülen bir olgudur. Savaşçılık, bir nevi insanın karakterini yansıtır. Değerleri uğruna savaşan millet veya fert onurludur, vatanseverdir, cesurdur ve yiğittir; ancak bunun yanı sıra hainlik eden, vatanını ve milletini sevmeyen, sevdiği ve inandığı değerleri hiçe sayan, namus, şeref ve onur gibi kavramlardan yoksun olan insanın hayatında ise dürüstlük ve yiğitlikten söz edilemez.

Her insan millî ve manevî değerlerine dikkat eder. Ancak erkekler, genellikle savaşçılık ve askerlik yönleri ağır bastığı için bu kavramlara kadınlardan daha çok önem verirler. Birçok erkek, yanında taşıdığı hayvanı, savaş aletlerini zamanın gereklerine uygun olarak seçerken yine bir başka çoğunluğu da kendisini savunmak ve özgür yaşamak için en iyi savaş aletlerini tercih etmekte ve kullanmaktadır.

Savaş aletleri, erkeğin bulunduğu ortamlarda, girdiği toplumda kendisine güven duymasını ve daha rahat yaşamasını sağlar. Böylece öz güveni elde eden erkek, kendini daha iyi hisseder. Ancak askerlik veya savaşçı olma gibi kavramlar, ülkeden ülkeye, yöreden yöreye farklılıklar göstermektedir. Bunların içerisinde Türk milletinin asker bir millet olma özelliğini tam anlamıyla yansıtan Anadolu insanının özelikle de erkeğinin yeri ayrıdır. Sade bir yaşamı seçen, gösterişten kaçınan Anadolu erkeği, savaşçılığı, fedakârlığı, masumluğu, misafirperverliğini ve iç dünyasında kopan fırtınalarını mertçe dışarıya yansıtır.

Halk hikâyelerinde yer alan kahramanlar ise umumiyetle bey veya padişah oğlu oldukları için savaşçı yaşam tarzları veya kullandıkları savaş aletleri de maddî durumlarına bağlı olarak bir mükemmellik arz etmektedir.

Erkekler, genellikle ok, kılıç, gürz, pala, hançer ve bıçak kullanırlar. Bellerinde kılıç bulunur, ata binerler ve ayaklarına ise mevsimine göre çizme giyerler.

Erkeklerin kullandıkları savaş aletlerinin türü, manevî durumlarına göre de değişir. Eğer sert bir savaş olacaksa cenk aletleri kuşanılır ve naralar atılarak muharebe meydanına çıkılır.

Örneğin on beşinci hikâyemizde Zaloğlu Rüstem, savaşçı bir kahramandır. Ondan önce Rüstem’in ataları Dal ve Zal düşmanlarıyla savaşmaktadırlar. Yine Zaloğlu Rüstem, on dört gün geceli gündüzlü savaştığı düşmanlarını yenmekte, devlerle savaşıp onları yok etmektedir. Yine Zaloğlu Rüstem’in oğlu Haydar da düşmanlarıyla girdiği amansız savaşta

zayıf düşer, yardımına ise babası Zaloğlu Rüstem yetişmektedir. Aynı hikâyede Zaloğlu Rüstem, 36 yıl Kaf Dağı’nda devlerle savaşır (Sakaoğlu vd. 1997: 41-42). Bütün bunlar göstermektedir ki savaşçılık Rüstem’in ailesinde bir gelenektir.

Erkek savaşırken elbette ki yalnız değildir ve savaştığı düşmanlarına karşı kullandığı birtakım savaş aletleri de mevcuttur. Halk hikâyelerinde geçen ve erkeklerin kullandığı belli başlı savaş aletleri şunlardır:

1-Kılıç

Bir çeşit savaş aletidir. Erkek, savaşa gideceği zaman beline kılıcını takar, kuşanır. Kılıç, üçüncü, beşinci, yedinci, on üçüncü, on dördüncü ve yirmi dördüncü hikâyelerde kahramanlar tarafından kullanılmıştır.

2-Gürz

Üçüncü, dördüncü ve sekizinci hikâyelerde kullanılır.

Üçüncü hikâyede Arap Üzengi’nin on batmanlık gürzü olarak Arap Üzengi tarafından kullanılmaktadır.

3-Hançer

Üçüncü, dördüncü, on dördüncü, on dokuzuncu, yirmi üçüncü ve yirmi dördüncü hikâyelerde kullanılmaktadır.

On dokuzuncu hikâyedeki yardımcı karakterlerden Arif Bey, kardeşi Sürmeli Bey’in ölümü üzerine kendi hançeriyle intihar etmek ister; fakat bu kararından vazgeçmektedir (Köse 1996: 109).

Yirmi üçüncü hikâyede Mehmet Bey, Arap’ı yakalamak için hançer kullanmaktadır (Boratav 2002: 203).

4-Bıçak

Dördüncü hikâyede, sihirli bıçak sayesinde Yaralı Mahmut olağanüstü özelliklere sahip olur.

5-Külünk

6-Ok ve Yay

Üçüncü, on dördüncü, on beşinci ve on yedinci hikâyelerde geçmektedir.

Üçüncü hikâyede Şah İsmail, çok iyi bir ok kullanıcısıdır. Babasına elleri bağlı iken bile iyi ok kullandığını söyler. On dördüncü hikâyede de okun değişik bir şekli olan kargı karşımıza çıkmaktadır. On beşinci hikâyede Kahraman-ı Kâtil’in oğlu, Zaloğlu Rüstem’e ok atar ve onu yaralar (Sakaoğlu vd. 1997: 42). On yedinci hikâyede Bey Böyrek sevdiği kızı alabilmek için girdiği imtihanda yüzük içinden ok geçirmektedir.

7-Pala

Dokuzuncu hikâyede geçmektedir. Tahir belindeki palayı çıkararak padişahın askerleriyle savaşır (Türkmen 1983: 232).

8-Cenk Aletleri

Beşinci hikâyede Murad Şah cenk aletleri ile haramilere karşı koyarak savaşır. 9-Süngü

Beşinci hikâyede geçmektedir. 10- Silah

Üçüncü, on üçüncü, on dördüncü ve yirmi dördüncü hikâyelerde geçmektedir. On üçüncü hikâyede kahramanımız Yahya Bey, beşli bir tüfek ve tabanca kullanmaktadır. On dördüncü hikâyemizde ise Köroğlu’nun düşmanı Bolu Beyi son çare olarak onu öldürmek için tüfek kullanmaktadır (İçel 2010: 239).

Yirmi dördüncü hikâyede asıl kahramanımız Kurbanî, annesinden babasının kendisine miras bıraktığı bir takım silahı istemektedir (Korgunal 1935: 12).

11-Kamçı/Kırbaç

Birinci ve on dördüncü hikâyelerde kamçı işkence edilmekte kullanılan bir alet olarak geçer. On dördüncü hikâyede Bolu Beyi, tutsak ettiği Köroğlu’na kamçı vurarak eziyet etmektedir (İçel 2010: 190). Yine aynı hikâyede kamçının yerini zaman zaman kırbaç almaktadır.

12-Kurşun/Mermi

13-Mil

Üçüncü hikâyede Şah İsmail’in gözlerine mil çekilir. 14-Kalkan

On üçüncü, on dördüncü ve on beşinci hikâyelerde geçmektedir.

On üçüncü hikâyede Yahya Bey’in “galhan” kullandığından bahsedilmektedir.

On beşinci hikâyede Zaloğlu Rüstem, kalkanının yardımıyla Zümrüdü anka ve yavrularının yaşadığı yuvaya saldıran yılanı öldürür (Sakaoğlu vd. 1997: 41).

14-Kement/Kelepçe

On dördüncü ve on sekizinci hikâyelerde geçmektedir.

On dördüncü hikâyede Köroğlu’na Bolu Beyi’nin kalleşliğinden dolayı ellerine kelepçe bağlanır, kollarına ve boynuna da zincirli kement vurulur. On sekizinci hikâyede Kirmanşah Hazret-i Hızır’ın verdiği kementle (yedi kat gökyüzüne çıkılabilen özellikte bir kement) Mahperi’yi Kaf Dağı’ndaki devin elinden kurtarmaktadır (Alptekin 1999: 32).

15-Palaska

Yirmi üçüncü hikâyede geçmektedir.

Yirmi üçüncü hikâyede Arap içeriye girip belinden palaskasını çıkararak Âşık Aydın’a palaska ile saldırmaktadır (Boratav 2002: 202).