• Sonuç bulunamadı

Ergenlik Döneminde Akran İlişkileri ve Siber Zorbalık

BÖLÜM II. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.8. Ergenlik Döneminde Akran İlişkileri ve Siber Zorbalık

Ergenlik döneminde arkadaş grubunun genç üzerinde etkisi büyüktür. Bu dönemde genç aileden çok arkadaş grubuna yönelir; onlar tarafından aranmak, beğenilmek, kabul görmek, benlik saygısının önemli bir koşuludur. Gencin sıkı arkadaşlıklar kurmadan toplumsal ilişkilere girmesi, topluma açılması düşünülemez. Genç bu ilişkilere girerek kendini sınar, dener, geliştirir; kendisini tanır ve tanıtır. Arkadaşlar gence kendi kişiliğini yansıtan ayna gibidir. Olumlu geliştirilen arkadaşlık ilişkileri genci korur, onu olumlu davranışlara yöneltir. Bu nedenle son derece önemli olan bu dönemde geliştirilen arkadaşlık ilişkileri de önem kazanmaktadır (Yörükoğlu, 2012).

Ergenler gerek okul ortamında gerek okul dışı ortamlarda akranlarıyla bolca vakit geçirmektedirler. Ergenlik dönemi yapısı gereği zorlu ve risk faktörlerinin fazla olduğu bir dönemdir. Bu dönemi başarıyla atlatan ergenlerin zorluk yaşayan ergenlerden ayrıldığı nokta ebeveyn ve arkadaşlarıyla kurdukları nitelikli ilişkilerdir (Bayraktar, 2007).

Ergenlerdeki suç davranışı ile akran ilişkileri ve anne-baba ilişkileriyle ilgili pek çok görüş bulunmaktadır. Bunlardan biri de Sosyal Kontrol Kuramıdır. Kontrol teorilerine göre, bireyin topluma olan bağı zayıflamışsa veya kopmuşsa suç içeren eylemler oluşabilmektedir (Hirschi, 1969). Sosyal Kontrol Kuramı, suç olgusunu, bireylerin toplumsal değerlere ve normlara bağlılık düzeyleri açısından ele almakta, bireylerin aile, okul, arkadaş, din gibi geleneksel kurum veya unsurlara bağlarının güçlü olmasının suçu engelleyici bir görevinin olduğunu belirtmektedir. Bağlılık düzeyi zayıf ise bireylerin suç işleme olasılılıkları artmakta, birey veya toplum üzerinde sosyal denetim başarısız veya yetersiz ise suçluluk oluşabilmektedir (Kızmaz, 2005).

Sosyal kontrol kuramcılarından Hirschi’ye (1969) göre, bireyin topluma olan bağının, sosyal bağının birbiriyle ilişkili 4 elementi bulunmaktadır: Bağlılık (attachment), bireyin anne, baba, kardeş gibi kişilere hissettiği sevgiyi, yakınlığı ve geliştirdiği duyarlılığı;

taahhüt (commitment), geleneksel eylemelere ve kurallara uyma ve uymama ile ilgili

değerlendirmeyi ve bireylerin belirli davranışları sürdürmeye ne derece istekli olduklarını;

katılım (involvement), bireylerin geleneksel etkinliklere ne derece katıldıklarını; inanç (belief), bireyin toplumun değer sistemini kabul etmesini ve ona uygun davranması

konusunda kendini sorumlu hissetmesini ifade etmektedir.

Diğer bir sosyal kontrol kuramcısı olan Nye’ye (1958) göre ise sosyal kontrolün temel ögesi ailedir (Lotz, Poole, Regoli, 1985; Akt: Kaner, 1996b) ve dört tip sosyal kontrol

vardır: İçselleştirilmiş Kontrol (internalized control), anne babaların çocuklarına uyguladıkları ödül ve ceza sistemi yolu ile norm, kural ve değerlerin içselleştirilmesi sonucu gelişir. Vicdanın ve benlik kavramının gelişmesini sağlar; doğrudan kontrol (direct

kontrol), bireyin dışındaki anne-baba, öğretmen, polis gibi kişilerin sınırlandırmalarına,

denetimlerine, yaptırımlarına ve ceza-ödül sistemine dayalıdır; dolaylı kontrol (indirect

control), anne-babaya ya da diğer geleneksel kişilere duyulan yakınlık ve bağlılığa

dayalıdır. Bu kişilere duyulan yakınlık, genci suça daha az eğilimli yapar; geleneksel ve

sapan etkinlik fırsatlarının kontrol edilmesi, seçimleri ve seçenekleri sınırlandırır (Krohn,

1991; Lotz, Pool ve Regali, 1985; Seydlitz, 1991, 1993; Wells ve Rankin, 1988; Akt: Kaner, 1996b).

Sosyal Öğrenme Kuramı ise suçluluğu, “öğrenme”nin sonucu olarak görmekte ve bireyin anti-sosyal akran grupları ile etkileşime girmelerini, onların suç işlemeye eğilimli bir duruma gelmelerinde temel bir risk faktörü olarak görmektedir (Kızmaz, 2005).

Teknolojinin ergenler arasında hızla yayılması olumsuz etkilerini de beraberinde getirmekte ve siber zorbalığı risk faktörü haline getirmektedir. Bu dönemde ergenin akranları ile kurduğu ilişki onu risk alma davranışlarından ve sapmaya karşı korumaktadır (Delikara, 2002; Sayıl, 2009). Akran desteği çevrim içi ve çevrimdışı ortamlarda olumlu iklim yaratılmasında ve olumsuz davranışlara yönelik ergenin takibi anlamında katkı sağlamaktadır (Cowie ve Colliety, 2010). Ergenin bu dönemde kimi zaman en fazla iletişim kurduğu, vakit geçirdiği kişilerin arkadaşları olduğu düşünüldüğünde, ergenin hayatında arkadaşların rolünün daha da önem kazandığı görülmektedir.

Yapılan araştırmalar incelendiğinde; arkadaş grubunun ergenlerin siber zorbalık davranışları üzerinde etkili olduğu (Patchin ve Hinduja 2013); siber zorbalığa karışmayan ergenlerin akran algısının daha olumlu olduğu, siber mağdurların ise zorba ve zorba- kurban ergenlerden akran algısı bakımından farklılaşmadığı ve akranların bu anlamda iki yönlü işlevi olduğu, bunlardan birinin mağduriyetten koruma diğerinin ise zorbalık yapmayı engelleme olduğu (Bayar, 2010); öğrencilerin siber zorbalık yapma nedeninin, daha çok arkadaş ortamı geliştirmek olduğu (Yaman ve Peker, 2012) belirlenmiştir. Bu durum ergenlik döneminde akran ilişkilerinin önemini ve siber zorbalık ile olan bağını ortaya koymaktadır.

Riebel, Jäger ve Fisher (2009), yaptıkları araştırmada, ergenlerin geleneksel ve siber zorbalıkla baş etme yöntemlerine verdikleri yanıtlar 4 kategoride toplanmıştır: Sosyal baş

etme, arkadaş, ebeveyn ya da öğretmenden yardım istemeyi içermektedir. Araştırma bulguları baş etme yöntemlerinin fiziksel, sözel ve siber zorbalık için farklılaşmadığını göstermektedir.

Ergenlik döneminde akran desteğinin önemi ve siber mağduriyet ile olan ilişkisine bakıldığında ergenlerin siber mağduriyet durumunu ailelerinden çok arkadaşlarıyla paylaşma eğiliminde oldukları gözlenmiştir (Arıcak vd., 2008; Dehue vd., 2008; Patchin ve Hinduja, 2006; Slonje ve Smith, 2008; Topçu ve Çapa, 2008).

Arıcak vd.’nin (2008) ergenlerle yaptığı araştırma sonucunda, siber mağdur ergenlerin %15’i bu durumu arkadaşlarıyla, %10’u ise aileleriyle paylaştıklarını belirmiştir. Ayas ve Horzum (2012), ortaokul öğrencileri ile yaptıkları araştırma sonucunda, siber mağdurların 4’te birine yakınının bu durumu arkadaşları ile paylaştıklarını belirtmiştir. Patchin ve Hinduja’nın (2006), ergenlerle yaptığı araştırma sonucunda siber zorbalığa maruz kalanların bu durumu en fazla sanal arkadaşları ile paylaştıklarını (%56.6), %25.7’sinin ise okuldan arkadaşlarına söylediklerini belirlemiştir. Slonje ve Smith (2008), siber mağdurların %35.7’sinin mağduriyetlerini arkadaşları ile paylaştıklarını bulmuştur. Baker, Topçu ve Çapa’nın (2008) lise öğrencileri ile yaptığı bir araştırma sonucuna göre ise siber mağduriyet yaşayan öğrencilerin mağduriyet sonrası en fazla arkadaşlarından yardım istedikleri saptanmıştır. Burnukara (2009), kızların erkeklere göre siber zorbalık ve akran zorbalığı durumunda sosyal destek arama davranışını daha fazla tercih ettiklerini belirlemiştir. Bu dönemde arkadaştan alınan sosyal destek aile ve diğer bireylerden alınacak destekten daha önemli hale gelebilmektedir (Ayas ve Horzum, 2012).

Smith vd. (2008), siber zorbalıkla en iyi başa çıkma yönteminin, rahatsız eden materyali/durumu engellemek ya da bunu bir yetişkine bildirmek olduğunu belirtmişlerdir. Siber zorbalık ve mağduriyet ile akran desteğini içeren araştırmalarda ; Calvete vd. (2010), siber zorbalığın arkadaştan algılanan sosyal destekle negatif yönde ilişkili olduğunu; Williams ve Guerra (2007), düşük akran desteğinin sözel, fiziksel ve siber zorbalığı negatif yönde etkilediğini; Eroğlu ve Peker (2011), aileden algılanan sosyal desteğin arttıkça, siber mağduriyetin azaldığını, siber mağduriyetin azaldıkça, arkadaştan algılanan sosyal desteğin arttığını; Bingöl (2013), siber zorbalık ve mağduriyetin arttıkça arkadaştan algılanan sosyal desteğin azaldığını; Wang vd. (2009), ebeveyn desteği arttıkça tüm zorbalık türlerinin azaldığını; arkadaş sayısı ile fiziksel, sözel ve ilişkisel zorbalık türleri arasında pozitif ilişki olduğunu, kurban olma durumu ile negatif ilişki olduğunu, siber zorbalığın ise arkadaş sayısı ile ilişkili olmadığını bulmuşlardır.

Benzer Belgeler