• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM

4. EKONOMĠ

4.2. Erbil Halkının Ġktisadi Durumu

Osmanlı Devleti'nin ekonomisi daha çok tarıma dayanmaktaydı. Irak Türkmenleri, Osmanlılar'ın geldikleri ilk dönemde Ģehirlerde yönetim kadrolarında bulunmalarının yanı sıra, tarım ve hayvancılıkla da gücü ellerinde bulunduruyorlardı. Ancak Türkmenlerin 18. yüzyıldan itibaren, Irak'ın büyük Ģehir ve kasabalarında yerleĢmiĢ olanları büyük ölçüde el sanatları, esnaflık ve ticaretle uğraĢmaya baĢladılar.366

Erbil'deki Türkmenler, Erbil’in içinde yaĢamaktaydılar ve nüfusun çoğunluğunu oluĢturmaktaydılar. Fakat Riç, Erbil’in Kürt ve Türkmenlerden oluĢtuğunu yazmaktadır.367

Kürtler ise Erbil’in dıĢında yaĢamaktaydı. Kaptın Hay'a göre; Erbil ve Kerkük’teki Türkmenler okuma ve yazmayı öğrenmekteydiler ve bazı mülklere de sahiptiler. Bazıları da devlette memur olarak çalıĢmaktaydı ve Avrupaî tarzda giymekteydiler. Bunlar bir efendi tabakası oluĢturdular. Efendi lakabı, din adamları, devlet memurları ve askeriyede çalıĢan alt rütbeli askerlere de verilmekteydi. Erbil ve Kerkük özellikle Kerkük Türkmenleri, Türkçeyi bildikleri için devlet dairelerinde daha çok çalıĢmaktaydılar.368

Musul ve ġehrizor vilayetleri içinde yaĢayan Kürtler, genelde dağlık bölgede ve Ġran sınırı yakınlarında göçebe; kırsal kesimde yarı yerleĢik; Ģehirlerin etrafındaki köy ve kasabalarda da yerleĢik olarak aĢiretler halinde yaĢamakta idiler. Göçebe olan aĢiretler, geçimlerini hayvancılıkla sağlardı. Bir kısmı da geçimini bölgedeki köyleri basarak ve kervanları yağmalayarak sağlamaktaydı. Yarı yerleĢik olanlar ise geçimlerini hayvancılıkla uğraĢarak; köylerde yerleĢik olanlar ise aĢiret ağalarının geniĢ topraklarında çiftçilik yaparak geçinmekteydiler.369

AĢiretlerin idaresi aĢiret reisi, ağa veya kuha tarafından yürütülmekteydi. AĢiret reisinin, yiğit ve misafirperver olması gerekirdi. AĢiret baĢkanı ve aĢiretin ileri gelenlerinden oluĢan bir danıĢmanlık meclisi bulunurdu. Ağa ise, köyün baĢkanıydı. Köyün her Ģeyi ağadan sorulurdu. Ġdare ve kadılık iĢlerini de ağa görmekteydi. Ağalar ve toprak sahipleri bu zirai toprakları idare etmekteydiler. Zira bu ağa ve toprak malikleri ile çiftçiler arasında sıkı bir akrabalık bağı vardı.

365

Sinan Marufoğlu, Kuzey Irak, s. 223.

366

Aynı Eser, s. 62.

367

Rich, Rihlet Riç, s. 125.

368

William Rupert Hay, Two Years İn Kurdıstan, ss. 84-85.

369

96

Fakat bu durumun aynısı Erbil'in güneyinde yaĢayan Dizeyi aĢiretine uygulanmazdı. Zira aĢireti yöneten ile çiftçiler arasında bir akrabalık bağı yoktu.370

Çiftçiler, topraklarını korumakla sorumluydular. Bazıları ağaları, Ġngiliz baronlarına benzetmiĢlerdir. Zira kendisi hiçbir el emeği vermeden aĢiretin topladığı paradan gelirini temin etmekteydi. Çiftçi toprağının %10'unun vergisini ve ayrıca hayvanlarının vergisini vermekteydi. Devlet, ağadan arazilerin ve hayvanların vergisinin toplamının %10'undan daha aĢağı bir para alırdı.

Ağa'nın, köyde bir evi ve yanında da divahanesi (Misafirhane) vardı. Tabii ki köylüler bu misafirhanenin giderlerini de karĢılamakla yükümlüydüler. Muhtara ise aĢiret baĢkanı veya ağa, köyün baĢkanlığını verirdi. Zira aĢiret baĢkanı veya ağa, otoritelerini direkt köylere uygulayamazlardı. Bunun için muhtar; aĢiret baĢkanı ve ağa ile çiftçiler arasında bir bağlantı noktası idi.371

Çiftçi, mahsulün % 10'unu aĢiret reisine verirdi. Buna ilave olarak, aĢiret baĢkanı çiftçiden bir Ģey isteyemezdi. Buna rağmen bir aĢiret âdeti olarak çiftçi, aĢiret baĢkanına yılbaĢında her sürüden bir hamile koyun, ayrıca bayram gibi özel münasebetlerde de özel hediyeler verirdi. AĢiret adamları her türlü dıĢ tehlikeye karĢı aĢiret baĢkanına yardım edecekler ve gerekirse de devlete karĢı bile çıkarlardı. Bu da ağaların ne kadar büyük bir otoriteye sahip olduklarını göstermektedir.372

AĢiretlerde diğer bir önemli husus da fasıl konusudur. Fasıl da her türlü aĢiret içi veya aĢiret arası anlaĢmazlıkların aĢiret yoluyla çözülmesidir. Bu da aĢiret içinde bir kiĢiye, aĢiret adına konuĢma yetkisi vermekle olur. Mahkeme kurulsa bile, kurulan mahkemenin aĢiretin veya aĢiretlerin aldığı kararı onaylaması gerekirdi.

Mahkemelerde para cezaları, ayni ödemeler Ģeklinde gerçekleĢiyordu. Ama büyük anlaĢmazlıklarda bu tazminat hesaplanırdı. Yani kaç kiĢi ölmüĢ, ölenler erkek mi, çocuk mu yoksa bayan mı diye bakılır veya zarara uğrayan hayvan sayısı veya tarım miktarı hesaplanırdı. AĢiretler arasındaki anlaĢmazlıklara gelince bazen bu anlaĢmazlıklar yıllar sürer ve bu anlaĢmazlıklara bir son vermek için bazen devlet arabuluculuk yapardı. AĢiretler arasında bu anlaĢmazlıkların en büyük nedeni; aĢiretlerin daha fazla toprağa sahip olmak istemeleriydi. 373

370

Martin Van Bruinessen, Agha, Shaikh, and stat, s. 60.

371

Aynı Eser, s. 62.

372

William Rupert Hay, Two Years İn Kurdıstan, s. 68.

373

97 4.3. Ziraat

Erbil’in yüzölçümü 18.170 km. karedir. Ziraat için kullanılan toprak ise 4557 km karedir. Bu da Erbil toprağının %25'ne denk gelmektedir.374

Erbil Kazası, tarım bakımından Musul Vilayeti'nin en baĢarılı ve en verimli kazası idi.375 Erbil'de, diğer kuzey bölgelerde olduğu gibi ziraat, yağmura dayanmaktaydı. Yağmurun düzenli bir Ģekilde yağmaması kıtlığa yol açardı.376

Erbil'de, 1880 yıllarında büyük bir kıtlık meydana geldi. Her Ģeyin fiyatı yükseldi ve enflasyon yaĢandı. Gıda malzemeleri hariç her Ģeyin ticareti durma noktasına geldi. Aileler kızlarını mehir olarak yalnız yemeklerini temin etme karĢılığında evlendirdiler. Gıda fiyatları 10- 50 kat arası arttı. Çok ağır bir kıtlık idi. Bu kıtlığın nedeni o sene Erbil’i fırtınanın vurmuĢ olmasıydı. Bu fırtına tüm canlıları olumsuz etkiledi.

Bu açlık veya kıtılğın adı Bağdat’ta Birsime olarak geçti. Zira çok sayıda Kürt, Bağdat'a göç ederek orada birsime yani açım diye bağırdılar. Musul’da ise buğdayın bir ölçeği bir liraya satıldığı için bu yıla Am el-Lira (Lira Yılı) adı verildi.377

Bu kıtlıkta Musul’da bulunan bazı yabancıların olumlu rollerini ihmal etmemek gerekir. Musul’da bulunan Fransa konsolosu Mösyö Sufi, 23 ġubat 1880 tarihinde bu kıtlıkla ilgili hükümetine bir yazı gönderdi. Bu yazıda:

“Irak'ın kuzeyinde bir kıtlık yaĢandı ve gittikçe kıtlık Ģiddetleniyor. Köylüler, köylerini Ģehre doğru terk ediyorlar. Halk, büyük bir sıkıntı içindedir, açlık ve iĢsizlik yaĢanmaktadır. Halk, ölü hayvanların leĢlerini yemeğe kalktı” diye yazmaktadır.378 Osmanlı Devleti, M 1891 yılında bölgedeki çiftçileri teĢvik için bir takım önlemler aldı. Patates ziraatını teĢvik etmek için, patatesin beĢ yıl aĢar vergisinden muaf tutulması, hayvanlara ücretsiz yem dağıtılması bu önlemlerden bazıları idi.379

Erbil'de M 1895 yılında bir Ziraat Bankası kuruldu. Bu banka 1883 yılında Musul'da açılan Ziraat Bankası’nın bir Ģubesi idi. Bu tam anlamıyla bir banka değildi, bir yardım fonu (Sandığı) idi. Bu bankanın açılma nedeni çiftçileri yüksek faizlerle borç almaktan kurtarmaktı. Zira çiftçiler, bazı tacirlerden yüksek faiz karĢılığına borç almaktaydılar. Banka, çiftçilere %1 faiz karĢılığında borç vermekteydi. Çiftçinin aldığı borcun karĢılığında borç miktarının iki misli kadar bir arsa rehin koyması gerekiyordu. Borcun ödeme süresi en çok bir yıldı. Bu bankanın

374

Muhammed Emin Zeki, Hulasat Tarih el-Kurd ve Kurdıstan min Akdem el-Usur Et-Tarihiyye, Çev. Muhammed Ali Avni, Dar eĢ-ġuun es-Sekafiyye Yayınevi, Bağdat 2005, s. 176.

375

Musul Vilayeti Salnamesi, H 1330/ M 1912, s. 280.

376

Muhammed Emin Zeki, Hulasat Tarih el-Kurd ve Kurdıstan, s. 178.

377

Abbas el-Azzavi, el-Irak Beyne'l-İhtilaleyin, C. 8, Dar el-Arabiyye li'l-Mevsuat, Beyrut 2004, s. 63.

378

Kenan Müftü, “Grani Hawler”, Hawler Ansiklopedisi, 1. baskı, C. 3, Grin Galeri Basımevi, Lübnan, 2009, s.1326

379

98 çalıĢması hakkında fazla bilgi mevcut değildir.380

M 1899 yılında, devlet on yıl daha patatesi vergiden muaf tuttu. Ayrıca M 1875 yılında çıkan bir fermanla, çiftçileri teĢvik etmek için onlara altın, gümüĢ ve bakır madalyalar verildi. Ġlave olarak, 3 yıl daha çiftçiler vergiden muaf tutuldular.381 M 1879 yılında çıkan bir fermanla, her vilayette, sancak ve kazalarda ziraat odalarının kurulmasına izin verildi.382

Erbil, hububat (Buğday ve arpa) ürünlerinde çok verimliydi ve mahsul oranı 8-10 kata kadar çıkabilmekteydi. Bu oranı Erbil yakınlarına olan Karaçuğ Ovası'yla kıyaslarsak Karaçuğ Ovası'nda, yağmur bol yağarsa hububatın oranı, 30 ile 40 kata kadar çıkmaktaydı. Pirinç ise sulak ovalarda yetiĢtirilirdi. Pirinç mart ayında ekilir ve kasım ayında hasat edilirdi. Pirincin yanında nohut, susam ve pamuk da ekilmekteydi.383 Erbil'in ekonomik durumu, özellikle ziraati ve ticareti yabancı seyyahların ilgisini çekmiĢtir. Erbil’de, buğday ekini çok yaygındı. Bunun hakkında Kristiyan Nipur, Ģöyle demiĢtir:

“Erbil bölgesinde ekilen buğdayı diğer bölgelere kıyaslarsak 10-15 kat daha fazla idi. Ayrıca yağmura dayanan bölgelerde ekilen buğday daha güzel ve tatlıdır.”384

M 1906 yılı istatistikleri Erbil'in hububat üretimindeki verimliliğini doğrulamaktadır. Erbil’de buğday ekilen toprak, 100.000 dönümdü. Alınan hasat 480.000 kile idi. Arpa ekilen toprak, 50.000 dönümdü. Alınan hasat 240.000 kiledir. Pirinç ekilen toprak, 640 dönümdür. Alınan hasat 8000 kiledir.385

Tahılların yanı sıra baklagiller de ekilmekteydi. Erbil kazasında, 320 dönümden 3200 kile nohut, 320 dönümden 26.880 kile bakla ve 3200 dönümden 384.000 kile mercimek üretilmiĢtir.386

Erbil'de sanayide kullanılan tarım ürünleri de yetiĢtirilmiĢtir. M 1906 yılında pamuk ekilen 2000 dönüm topraktan 50.000 has kıyye ürün alınmıĢtır. Susam ekilen 160 dönüm topraktan 1600 has kıyye ürün elde edilmiĢtir.387

M 1906 yılında Musul, Süleymaniye ve Kerkük sancaklarına bağlı kazalarda üretilen meyve miktarı ile ilgili istatistiğe bakıldığında, Erbil'in Musul Vilayeti sancak ve kazaları içinde meyve üretimi yapılmayan tek yer olduğu göze çarpmaktadır.388

Niuman, Erbil toprağının:

380

Halil Ali Murat,”Ġdarey Hawler le Serdemi Osmanide”, Hawler Ansiklopedisi, 1. baskı, C. 2, Grin Galeri Basımevi, Lübnan, 2009, s. 1378.

381

Muhammed Emin Zeki, Hulasat Tarih el-Kurd ve Kurdıstan, s. 1178.

382

William Rupert Hay, Two Years İn Kurdistan, ss. 102-103.

383

Carsten Niebuhr, Rihlet Nipor, ss. 90-91.

384

John Philip Newman, The Thrones and Palaces in Babylon and Nineveh, New York, 1876, s. 223.

385

1325 Senesi Asya ve Afrikayi Osmani Ziraat Ġstatistiği, ss. 98-101.

386

Sinan Marufoğlu, Kuzey Irak, s. 194.

387

1325 Senesi Asya ve Afrikayi Osmani Ziraat Ġstatistiği, ss. 210-211.

388

99

“Çok verimli ve ziraat yanında hayvan beslemek için çok uygun” olduğunu belirtmiĢtir. ġehirde, maĢiye (Ġnek, koyun, kuzu vb.) sürülerini görmüĢtür. Çiftçilerin, bu sürüleri yaz mevsiminde dağlık bölgelerine götürdüklerini de belirtmiĢtir. Bazı Erbil zenginleri, yaz mevsiminde koyun sürüleriyle dağlık bölgeye gidiyorlar ve sonbahar mevsiminde köylerine ve Ģehirlerine dönüyorlardı.389

1906 yılında, Erbil’deki canlı hayvan sayısı Ģöyledir:

3750 kısrak, 6500 merkep, 1800 inek, 800 öküz, 228.000 koyun-kuzu, 30.352 keçi, 150 deve ve 590.000 kümes hayvanı. M 1906 yılı Musul vilayeti canlı hayvan istatistiğine göre kümes hayvancılığında Erbil birinci sıradadır ve büyük ölçüde vilayetin tavuk ve yumurta ihtiyacını karĢılamaktadır. Aynı yıl Süleymaniye Sancağına bağlı ġehr-i Pazar’da 25.000 kümes hayvanı mevcuttur. Musul'un diğer sancak ve kazalarında kümes hayvancılığı yapılmamaktadır.390

Erbil Kazası'nda, aynı yıl (M 1906) 100.000 kıyye süt, 150.000 kıyye peynir, 100.000 kıyye tereyağı, 250.000 kıyye yün, 20.000 kıyye keçi kılı, 1000 adet sığır kılı ve 4.200.000 adet yumurta üretilmiĢtir.391

Yakut Hamavi, Erbil ziraatının, yağmur suyu ve yeraltı sularına dayandığını belirtmiĢ, bu yeraltı sularının Dicle Nehri sularından hiç farklı olmadığını yazmıĢtır.392

Yeraltı suları kuyu kazarak elde edilirdi ve bu kuyuların derinliği de 60-80 ayak arasında değiĢmektedir.393

Birinci Dünya SavaĢı’nın sonlarına kadar hasat elle yapılıyordu. Erkek ve kadınlar buna katılırlardı. Ovalarda, dağlı bölgelere göre kıyasla hasat daha erken baĢlar ve daha erken biterdi. Halk, çalıĢmak, geçimini sürdürmek ve para kazanmak için bu iĢe katılırdı; iĢ sonucu da mahsulün altıda birini alırdı.

Mahsul az olursa, bu orandan daha az bir oran alırlardı. Mahsul cencer ile taĢınırdı ve cenceri olmayan da 2-6 hayvanla taĢırdı. Bu iĢ yaz mevsiminin ortasında gerçekleĢirdi. Sonra özel bir aletle hububatı samandan ayırırlardı ve mahsul arıtılırdı. Bu iĢ eylüle kadar devam ederdi.394 Buğdayın iki önemli türü var. Sert olan cinsine reĢgul denilir. ReĢgul bulgur için de kullanılırdı. Diğerine de kandehari adı verilmiĢti. Bu da un yapmak için çok uygundu. Birinci Dünya SavaĢı'ndan önce buğday Avrupa'ya ihraç edilirdi. Arpaya gelince, M 1918 Birinci Dünya SavaĢı'ndan önce ve sonra fiyatını kıyaslarsak fiyatlar Ģu Ģekilde idi: SavaĢtan önce buğday 40

389

John Philip Newman, Babylon and Nineveh, s. 224

390

1325 Senesi Asya ve Afrikayi Osmani Ziraat Ġstatistiği, ss. 344-345.

391

Sinan Marufoğlu, Kuzey Irak, s. 209.

392

Meğdid Haci, le Arbaillo ta Hawler, s. 38.

393

William Rupert Hay, Two Years İn Kurdistan, s.103.

394

100

sterlin ve arpa 24 sterlin idi. SavaĢtan sonra buğday 1500 sterlin ve arpa 1200 sterlin oldu.395 1920 yılında buğday, 300 sterlin ve arpa da 200 sterlin idi. Irak'ın güneyinde Erbil'in tersine arpa daha fazla ekilirdi. Eylül ayında ekilen ve nisan ayında yetiĢen buğdaydan dolayı köyün çevresindeki tarlaların hepsi parlak ve canlı idi. Bazı çiftçiler de tarlayı gelecek sonbahar için hazırlarlardı. Mayıs ayından, Ağustos ayına kadar tarlalar aynısı gibi kalır veya içinde kavun veya erik ekilirdi. Bu iki meyve sulama istemezdi.

Yaz mevsiminde istenmeyen bitkiler tarlaları kaplardı. Bu faydasız bitkiler, kıĢ ayında yakacak olarak kullanılır ve yakılırdı. Ağustos, eylül ve ekim aylarında tarlalar hazırlanır ve tohumlar serpilirdi. Bu durumda mahsul daha erken yetiĢir ve toprak, daha fazla mahsul verirdi. Ocak ve ġubat aylarında yağan yağmurlar, hububatın iyi yetiĢmesi için gerekliydi. Çiftçiler, bazen toprağı hazırlamak için yeterli hayvan bulunmaması, bazen bölgede olan huzursuzluktan dolayı veya devlet adamları tarafından el konulma endiĢesi olduğu için mahsullerini toplayamazlardı.396

Jeologlar (Yerbilimcileri) Erbil hakkında Ģu bilgileri vermektedirler. “Erbil Ovası su bakımından çok zengin bir bölgedir ve yeraltı sularıyla çok beslendiği için kuyu açmaya uygundur. Erbil’in buğday, pirinç ve pamuğu ünlüdür. Toprağı çok verimlidir. Hububatın en büyük düĢmanı çekirge ve güvedir. Çiftçi, çok az imkânla bu istilacılara karĢı savaĢır ve çoğu zaman ilaçlama parası olmadığı için eli kolu bağlı kalarak uğradığı zararı izler. Çekirge, mahsulleri büyük zarara uğratır ve bazen mahsulün tamamını yok eder.”397

4.4. Erbil'in Ticareti

Ekonomik yönden Erbil 1600’lerin üçüncü çeyreğinde Musul ile aynı düzeyde idi. Erbil, Kerkük, Zaho gibi kasabaların geçim kaynağı olan hayvancılık ve tarım, buna bağlı olarak deri, et, yün ve tarım ürünleri sadece kendi Ģehirleri için değil bölge için de önem arz etmiĢtir. Bunun yanı sıra Musul, Erbil, Altunköprü, Kerkük ve Hanekin'de bazı Türkmenler ticaret yaparken bazıları da küçük esnaflıkla uğraĢmakta idiler. Bir kısmı ise mesleklerini icra etmek veya memuriyet için Irak’ın değiĢik Ģehirlerine göç etmiĢlerdir.398

Osmanlı döneminde, Erbil ve çevresi birçok seyyah ve kervanın uğrak yeri oldu. Zira, Erbil, ulaĢım yolları üzerinde idi. Erbil,

395

Kemal Mezhar Ahmet, Kurdıstan fi Senevat el-Harb el-Alamiyye el-Ula, Çev. Muhammed Mulla Abdülkerim, 3. baskı Farabi Yayınevi-Beyrut ve Dezgay Araz Yayınevi-Erbil, Beyrut ve Erbil 2012, s. 86.

396

William Rupert Hay, Two Years İn Kurdistan, s. 93.

397

Aynı Eser, s. 100.

398

101

Irak’ın kuzeyinde önemli bir coğrafi konuma sahipti. ġehirleri birbirine bağlayan yollar Erbil’den geçiyordu. Erbil, Irak'ın diğer Ģehirlerine birkaç anayol ile bağlıydı. Burada da bazı yan yollar da bulunuyordu. Bu yolların en önemlisi; Doğu Dicle Yolu olarak tanınan, Bağdat ve Musul yolu idi. Bu yol Musul'dan baĢlar ve birçok yerden geçerdi. Geçtiği yerler Bartalla, KarakoĢ, Beldet ġeyh Emir, Amedan Köyü, Baz Gırdan Köyü ve Baz Sahır Köyü'dür. Sonra Hazır, Kelek ve Zap Nehri'ni geçer ve Ankava, Erbil, KuĢtepe, Altun Köprü ve Kerkük istikametinde ilerler. Bu yol Bağdat’a kadar devam etmektedir. Irak tarihinde çok önemli bir yol olan bu güzergâh Kerkük, Erbil ve Musul yoluyla Irak’ı Avrupa’ya bağlamaktaydı. Bu yola, Eski ġehrizor yolu denilirdi.399

Yabancı seyyahlar ve kervanlar, bu yolu kullanmayı tercih ederlerdi.

Zira bu yol diğer yollardan daha güvenli olup, birçok kasabadan geçiyordu ve Osmanlı Devleti tarafından korunmaktaydı. Buna rağmen bu yollar, ara sıra Dizeyi, Hemavend ve Caf gibi bazı Kürt aĢiretlerinin saldırısına uğramaktaydı. Ayrıca bu yolda, bahar mevsiminde karların erimesi sonucu bazı bölgelerde yol kesilirdi ve bu yolu kullanan kervanlar ilerleyemezdi; bunun sonucu olarak yolun ulaĢımını aksardı. Diğer bir yol da, Erbil’i Ġran Ģehirlerine bağlayan yol idi. Bu yol Erbil’den baĢlardı ve birçok Ģehir kasabadan geçerdi. Bu kasabalar Köysancak, Ranye, Sengeser, Kalet Dize, SerseĢt, Sakız, Bicar, Zincan, Kazvin ve Tahran idi. Erbil’i Ġran Ģehirlerine bağlayan baĢka bir yolda yine Erbil'den baĢlamaktaydı ve ġuvan Köyü, Harir Ovası, Halifan, Ravanduz, Rayat, Livan Nehri, Mehabad, Tebriz ve Erdebil’i geçip Kazvin Denizi’ne ulaĢmaktaydı. Bu yol Irak ve Ġran’ın birçok önemli kasabalarından geçmekteydi.400

Erbil ticaretinin canlanmasında birkaç faktör vardır. Erbil’in önemli coğrafi konumu Erbil’i bir ticaret merkezi yapmıĢtı. Yukarıda gördüğümüz gibi Erbil, Ġran’dan gelen kervanların merkezi oldu. AĢiretler arasında, takas yoluyla alıĢveriĢ yapılırdı. Sermayedarlar, küçük tacirlere anapara (Sermaye) vermekteydiler. Bunlar belirlenen oranda kazanca ve zarara ortak oluyorlardı. Bazen de bu sermayedarlar, Ġslam kurallarına aykırı olmasına rağmen %33’e varan faizlerle tacirlere kredi veriyorlardı. Bu tür krediler özellikle tarım meselelerinde çok yaygındı.

Zira çiftçi, tarımda kullanmak için, bazı küçük alet veya tohumları, bu kredilerle (Borçlar) almaktaydı. Mahsul verimsiz veya kötü olduğunda çiftçi bu borcu ödemiyordu ve aĢiret Ģeyhi tarafından da toprağına el konuluyordu. AlıĢveriĢ Türk lirası ile yapılırdı.401

Bu dönemde Erbil

399

Yusuf Gunayme, Ticaret el-Irak Kadimen ve Hadisen, Irak Basımevi, Bağdat, 1955, s. 105.

400

HiĢam Suadi, “Erbil”, ss. 91-92.

401

Halil Ali Murad, Tarih el-Irak es-Siyasi ve'l-İktisadi fi'l-Ahd el-Osmani, Bağdat Üniversitesi Yayınları, Bağdat, 1987, s. 407.

102

hububat ihraç etmekteydi. Erbil’in buğdayı bol ve kaliteli olduğu için Musul ve Bağdat’a ihraç edilen en önemli ürün idi.402 Erbil, buğday ve arpa yanında yün, tütün, ağaç ve bal ihraç etmekteydi.403 ġehir, önemli ürünlerini ile çay, Ģeker ve kahveyi de bazen Musul’dan bazen de Bağdat'tan temin ediyordu. Sablah gibi bazı Ġran Ģehirlerinden, ipek, deri ve katır alırlardı. Erbil tacirleri de bu ürünleri Bağdat’a keleklerle göndermekteydiler. Irak Ģehirlerinin çarĢıları (Erbil'de dâhil) bir canlılığa sahiptir. ÇarĢıları çok hareketlidir. Bu çarĢılar daima Ģehirde devleti temsil eden binaya yakındır. Bazı esnafların türlerinin ayrıca özel çarĢıları bulunmaktadır. Bu çarĢılar, o esnafların sattıkları malın adını almaktaydı.

Örneğin aktarlar çarĢısı gibi. Hayyatlar (Terziler) çarĢısında, bunlar hem kumaĢ satılmakta ve hem de elbise dikmekteydiler. Bezzazlar çarĢısı, bunlar, ev içinde kullanılan elbiseleri satmaktaydılar. Tütüncüler çarĢısında da tütün ve tütün malzemeleri satılmaktadır. Erbil çarĢıları geniĢ, güzel ve kalabalıktı. Bu çarĢıların tavanı vardır ve güzel bir Ģekilde süslenmiĢtir. Bazı çarĢılar da gölgeli ağaçlarla kaplanmıĢtı. Depolar da kerpiçlerle (Tuğla) yapılmıĢtır.404

1869 SüveyĢ Kanalı’nın faaliyete geçmesiyle Irak ekonomisi dünyaya açıldı ve Irak'ın dıĢ ticareti canlandı ve bunun da sonucu olarak Irak çarĢıları bir hareketlenme yaĢadı. Erbil'de 637 dükkan, 23 depo, 3 hamam ve 11 çayhane vardı.405

Hanları unutmamak gerekir.

Bu hanlar çarĢıları tamamlamaktadır ve ticareti ve tacirlerin iĢini kolaylaĢtırmaktadır. Bu hanlarda malları depolanıyor ve mal alıĢveriĢi yapılıyordu. Ayrıca bu hanları; tacirler ve yolcular, hayvanları için barınak olarak kullanılırdı. Burada iki çeĢit hanların bulunduğunu zikretmek gerekir: Birincisi; Ģehir merkezinde çarĢılara yakın hanlar, ikincisi de Ģehir etrafında olan hanlar. Birinci çeĢit hanların büyüğü ve küçüğü, çarĢının merkezinde veya çarĢıya yakın olan bir yerde

Benzer Belgeler