• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.1.2. EleĢtirel Söylem Analizi Yöntemi

İçerik çözümlemesinin yanı sıra, toplumsal bir olgu içerisinde inşa edilen haber söyleminin, söylemsel üstünlüklerinin yeniden üretimine dair ciddi ipuçları veren Eleştirel söylem analizi de nitel araştırma yöntemleri arasındaki popülerliği ile dikkat çekmektedir. Eleştirel söylem çözümlemesini ortaya çıkaran ve geliştiren dilbilimcilerden biri olan van Dijk, egemen grupların kendilerine oranla daha zayıf bulduğu gruplar üzerinde sağladığı iktidarla beraber, dilsel pratikler içerisinde bir yeniden üretimin söz konusu olduğunu ve haber metinlerinde ortaya çıkan egemen ideoloji çerçevesinin etkileriyle beraber toplumsal eşitsizlik olarak nitelendirilen bir durumun söylem içerisinde de yapılandığını ifade etmektedir. Van Dijk literatüre kazandırdığı eleştirel söylem çözümlemesini, “eşitsizlik” ve “haksızlık” durumlarının yanı sıra, gücün kötüye kullanılması gibi durumların da söylemsel uzantılarıyla ilgilenen bir çözümleme şeklinde vasıflandırmaktadır (van Dijk, 1993:252).

Günümüzde kazandığı yeni görünümü ile çağdaş gazetecilik kavramının ortaya çıkması ile birlikte bu olgu içerisindeki yapılarda da bazı olumsuz durumlar dikkat çekmektedir. Modern gazetecilik olgusunun her geçen gün ciddi bir gelişim katetmesi

gerçeğinin bile önüne geçemediği ihlallerden biri, haber metinlerinde nesnellik ilkelerinin sık sık ihlal edilmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Kimi zaman bu ihlallerin doğrudan gerçekleştirilmiş olması mesleki etik kurallarını çiğnediği gerekçesi ile bu durumları eleştirilerin hedef tahtası haline getirebilmektedir. Doğrudan bir şekilde yapılan nesnellik ihlallerinin ötesinde diğer bir ihlal durumu ise haber metinlerinde saklanılan söylemsel safhadaki nesnellik ihlallerinin de ortaya çıkabilir olmasıdır. Söylem içerisinde konumlanan bu yapıların deşifre edilmesi bazı durumlarda daha güçlükle gerçekleştirilebilmekte, bu gibi durumlarda söylemsel seviyede kendini gösteren bu gizli yapılar ve nesnellik ihlalleri eleştirel söylem analizi yönteminin sağladığı imkanlar doğrultusunda mümkün bir hale gelmektedir. Eleştirel söylem analizine başvurulan bu durumlarda, haber metinlerinin tüm katmanlarına bu analiz yöntemi uygulanmakta, haber metinlerinin kapsamlı incelenmesi yapılabilmektedir. Bahsi geçen nesnellik ihlallerinin ortaya çıkarılabilmesi istikametinde eleştirel söylem analizi aracılığıyla haber metinlerinde gizledilen ideolojik vurgular ve verilmesi istenen mesajlar gün yüzüne çıkarılabilir (Şeker, 2003: 100).

Yöntemin sözcüklerinden birini oluşturan “söylem” olgusunu ele aldığımız zaman; siyaset, medya, bilim olmak üzere modern dünyanın çoğu alanında rastladığımız bir kavram olduğu, farklı zeminlerde kullanıldığı müşahede edilmektedir. İdeolojik, siyasi, felsefi ve buna benzer birçok anlamları kendinde ihtiva edebilen “söylem” kavramına medyada da sık sık rastlanmaktadır.

Bir kavram olarak “söylem”in oluştuğu dönemlerde ve gelişimini sürdürdüğü günümüzde de sık sık medyada kendine yer edindiği, bir kavram olarak yaygınlık kazandığı görülmektedir. Söylem analizinin hareketli bir tarihsel gelişim yaşadığını ve bu tarihsel yükseliş döneminde; 1940`lı yıllarda mikro-sosyolojik, 1960`lı yıllarda Garfinkel rehberliğinde etnometodolojik, 1970`li senelerin başında interdisipliner, Foucault önderliğinde ise 1980`li yıllardan itibaren meta-analitik boyutlara ulaştığı aşamalardan geçtiğini belirten Sözen (2017: 98-99), niteliksel analizlerin sosyal bilimlere entegresinin özellikle 1970`li yıllardan itibaren ivme kazandığını ve söylem analizi metodunun her geçen gün popüler bir kimliğe büründüğünü belirtmektedir.

Söylemin salt bir kavram olması üzerine olan betimlemelerin yanı sıra, söylem çözümlemesi üzerine de birçok tanımlamalar bulunmakta, söylem analizi nitel araştırmaların yapıldığı zamanlarda uygulanabilirliğine göre yaygın bir metod olarak karşımıza çıkmaktadır. Mc Carthy`nin söylem analizini, sosyal amaçlar doğrultusunda kullanılan ve dilin mühim bağlamlarından biri olarak nitelendirdiğini ve belirli bir sosyal kesimlere hitap eden ve bu kesimlere dahil olan bireyler arasında etkileşim sürecini diri tutan bir iletişim bağlantısı

olduğunu belirten Yüksel (2004: 3), söylem çözümlemesinin birçok sosyodilbilimciler ve araştırmacılar tarafından çalışıldığını, bu araştırmacıların bir birinden farklı sosyal alanlarda söylemlerin neden farklılık gösterdiği, dile yüklenen sosyal yükümlülükler ve dilin sosyal konjonktürlere göre anlamsal değişiklikler göstermesi üzerine araştırmalar yaptığını ifade etmektedir.

Söylem çözümlemesinin yapısal değişiklik gösterdiği ve meta-analiz görünümünde karşımıza çıktığı günümüzde, bu metodu diğer nitel araştırma metodlarından farklı kılan nedenler, çözümlemenin “refleksivite” kavramı ile iç içe bir hal alması ve yapısal bir değişim içerisinde olan söylem çözümlemesinin artık bir “özeleştiri”ye dönüşmesi, analizin analizini andırması şeklinde nitelendirilmektedir. XX. yüzyılın sonlarına doğru literatüre katılan “refleksivite” kavramının bu “özeleştiri” dönemini başlatması ve analizcilerin bu dönemle birlikte kendine de eleştirel yaklaşması, zamanla “refleksivite” kavramının özelliklerine doğru bir kayma içerisinde olan söylem çözümlemesinin yapısal farklılaşmalarını bu nedenler dolayısıyla ortaya çıkarmakta ve iki olgu arasında ilginç bir benzerliğe yol açmaktadır (Sözen, 2017: 99-100).

Tanımlamalardan da görüldüğü üzere, Eleştirel söylem analizi en basit betimlemesi ile dilsel öğelerin incelemesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu çözümlemenin sadece dilsel öğeler safhasında kalmadığı, bazen içeriksel özelliklerin de ötesine geçerek anlamsal özellikleri de ön plana çıkardığı görülmektedir. Bu nedenler dolayısıyla, araştırmacıya daha farklı bakış açıları olanakları sunan bu nitel araştırma yöntemi sık sık karşımıza çıkmakta, bilimsel çalışmaların önemli parçalarından biri halinde popülerliğini korumaktadır.

3.2. 15 Temmuz Darbe GiriĢiminin Ard Alan Bilgisi

Türkiye siyasal yaşamının en kanlı askeri girişimi olarak tarihe geçen 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi uzun seneler boyunca ordunun içerisine sızabilmiş FETÖ destekli bir cunta grubu tarafından gerçekleştirilmiştir. 15 Temmuz akşamı İstanbul`da Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi köprülerinin girişleri bir grup asker tarafından tutulmuş, Ankara`da Genelkurmay Başkanlığı`ndan silah seslerinin işitilmesi üzerine ülke gerilim dolu saatlere girmiştir. İlk başta hareketliliğin bir askeri kalkışma olduğu anlaşılmamış, Başbakan Binali Yıldırım`ın 23:00 sularında canlı yayına bağlanmasının ardından ülkenin emir komuta zinciri içerisinde hareket kabiliyeti bulamayan kanunsuz bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldığı açıklanmıştır.

Daha önceki darbeler ve sonrasındaki ülkede oluşan zor koşulları tecrübe edinmiş Türk halkı bu darbe girişiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın millete direniş çağrısının

ardından sokaklara akın ederek milli mücadele örneği sergilemiş, emniyet güçleri, örgütün dışında kalan TSK mensupları ve muhalefet liderlerinin kılavuzluk ettiği siyasi yöneticilerin demokrasiye sahip çıkılması adına kararlı bir direniş başlatmasıyla beraber darbe girişimi ülke tarafından bastırılmıştır. Belli bir örgüt tarafından yönlendirilerek girişimde bulunulan bir grup askerin bu kalkışması Türk siyasal tarihine kanlı bir anı olarak geçmiş, başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen bu kanlı girişimle beraber 241 kişi hayatını kaybetmiş, 2195 kişi ise yaralanmıştır.

MİT`e ulaşan bir istihbaratın ardından hazırlıksız yakalanan cuntacıların müdaheleden vazgeçmemesi üzerine darbe girişimi gerçekleştirilmiştir. Miş ve arkadaşları (2016: 30) cuntacıların iktidara el koymak arzularıyla beraber en büyük hedefleri Cumhurbaşkanı Erdoğan`ı rehin almak veya suikast düzenleyerek öldürmek olduğunu belirtmektedir. 15 Temmuz akşamı Marmaris`te bir otelde bulunan Erdoğan`ı öldürmek üzere özel eğitim görmüş 37 asker otele gitmiş, kısa bir süre önce otelden ayrılan Erdoğan`ı orada zannederek otele ateş etmeye başlamıştır. Cunta grubunun diğer mensupları Ankara`da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi`ni ele geçirmek amacıyla şehre çıkarma yapmış, Külliye`yi korumaya çalışan halkı bombalamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan`la beraber iktidar ve muhalefet parti liderlerinin halka çağırısı karşılık bulmuş, sokaklarda cuntacılara karşı halkın yoğun bir direnişi başlamıştır.

15 Temmuz darbe girişiminin amacına ulaşamamasında cuntacıların planları arasında bulunmayan ve hesaba katmadıkları tersliklerin büyük önem arz ettiği görülmektedir. TSK Özel Kuvvetler biriminde başkan yardımcılığı görevini yürüten ve ihtilalci subaylara önderlik eden Tuğgeneral Semih Terzi`nin Özel Kuvvetler Komutanlığı binasına yaptıkları çıkarma esnasında astsubay Ömer Halisdemir tarafından öldürülmesi cuntacıları panikletmiş ve planlarını sekteye uğratmıştır. Darbenin kırılma noktalarından biri olarak gösterilen bu gelişmenin yanı sıra, darbeci subayların iletişim birimlerini ele geçirmek bağlamında acemilik yapıp ulusal yayınların oluşturucusu olan küçük anteni değil de yerel haberlerin yayımlayıcısı büyük anteni vurması nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın CNN Türk`teki konuşmasını engelleyememiş, Cumhurbaşkanının açıklamaları üzerine sokaklara akın eden ulusun yoğun direnişi doğrultusunda başarısızlığa uğramıştır.

3.3. 15 Temmuz Darbe GiriĢiminin Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan Medyasındaki Yansımaları

3.3.1. Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan Medyasındaki 15 Temmuz