• Sonuç bulunamadı

III. M ETODU VE P LANI

1. BÖLÜM

2.8. EKONOMİK HAYATLA İLGİLİ HUTBELER

yaygın olması ve kolay ulaşılabilirliği noktasında Sedd-i Zerâi190 ilkesi gereği, devlet ve toplum bazında alınması gereken önlemlerle ilgili bir tavsiye de bulunulmalıdır.

Bu noktada; “Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.” (Âl-i İmran 3/104-105) ayetleri sorunun çözümü için ışık tutmaktadır.

Ayetle ilgili şu görüş de konuya katkı sağlayabilir; Maruf ve münker kavramları salt ahlâkî ilkelerden ibaret olmayıp, Allah’ın dinini ve şeriatının tatbikatını ifade eden iki mücmel ifâdedir. Bu nedenle maruf; Allah’ın dininin emrettiği inanç, fikir, ibâdet, ahlâki ilkeler, siyasî ve medenî kanunların tümünü kapsamaktadır. Buna mukabil bunların dışında kalan saha da münkeri ifâde etmektedir. Marufu emr münkeri nehiy görevi ise davet ve tebliğe ihtiyaç duyduğu kadar kuvvet ve iktidara da muhtaçtır.191

2.8. EKONOMİK HAYATLA İLGİLİ HUTBELER

İslam hayat dini olması hasebiyle her alanda olduğu gibi iktisat/ekonomi alanında da bir takım ilkeler belirlemiştir. Ticaret/alışveriş ekonominin temel unsurlarındandır. Kur’an’da ve sünnette alışverişe dair birçok hüküm bulunmaktadır.

Fıkıh kitapları da bu hükümlerden çıkarılan birçok fetvayı içermektedir.

Alışverişe konu olan mal, alışverişin tarafları, ödeme şekli, şirketler, borçlanmalar, emanet mallar, buluntu mallar, vadeli satış, hibe, kefalet, enflasyon, sigorta, faizle ilgili meseleler gibi birçok madde ekonomik hayat başlığı altında değerlendirilmektedir.

Toplum içinde çok yoğun bir şekilde alışveriş eylemi tekrarlanmaktadır.

Alışveriş süresince tarafların tutumu ve karşılıklı olarak birbirlerinde bıraktıkları izlenimlerin etkisi toplumun tamamını etkilemektedir. Bu bağlamda toplumda bir alışveriş ahlakının bulunması zorunluluk arzetmektedir. Aksi takdirde, alışverişte

190 Karaman v. dğr, İlmihal II İslam ve Toplum, 154.

191 Mehmet Karabulut, Kur’an ve Sünnette Emr-i Maruf Nehy-i Münker, (İstanbul, 1991), 87.

98 bireylerden sadır olan herhangi bir olumsuz davranış ticari hayatta güven sorununa sebep olacaktır. Bu güvensizlik ortamı sadece ticari/ekonomik hayata darbe vurmakla sınırlı kalmayıp hayatın her alanını olumsuz etkileyecektir.

İslâm Dini, ticarî faaliyetlerin temel ahlâk ilkeleri ve kuralları çerçevesinde yürütülmesini, maddi kazancın yanında insanların ihtiyaç duyduğu maddeleri onlara ulaştırmak suretiyle ticaretin Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olarak değerlendirilmesini de telkin etmektedir.192 Kur’ân-ı Kerim’de sekiz ayette dokuz kere “Ticaret” kelimesi geçmekte ve Nisâ sûresinin yirmi dokuzuncu âyetinde haksız yollara tevessül etmeden ve aldatmadan ticaret yapılması gerektiği vurgulanmaktadır.193

DİB’in 2017 yılında yayımladığı hutbeler içerisinde ekonomik hayatı konu edinen bir adet hutbe tespit edilmiştir. Hutbenin başlığı “Alışveriş ve Ticaret Ahlakı”194 olarak belirlenmiştir. Hutbenin başında, ticarette dürüstlük ve ticaret ahlakı konusunu işleyen Mutaffifin Suresinin ilk altı ayetinin195 verildiği görülmektedir:

“Ölçü ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun. Onlar, insanlardan bir şey aldıklarında tam ölçüp tartarlar. Kendileri başkalarına vermek için ölçtüklerinde ise eksik tartarlar. Onlar, büyük bir gün için diriltileceklerini hiç mi düşünmezler? O gün insanlar, Âlemlerin Rabbinin huzurunda hazır beklerler. ( ﻰَ ﻠَﻋ اﻮُ ﻟﺎَﺘْﻛا اَذِا َﻦﯾ ٖﺬﱠ ﻟَا َﻦﯿ ٖﻔِّﻔَﻄُﻤْﻠِﻟ ٌﻞْﯾ َو ٍم ْﻮَ ﯿِﻟ َنﻮُ ﺛﻮُﻌْﺒ َﻣ ْﻢُﮭﱠﻧَا َﻚِﺌ ٰﻟوُ ا ﱡﻦُ ﻈَ ﯾ َﻻَا َنو ُﺮِﺴ ْﺨُﯾ ْﻢُھﻮُﻧ َز َو ْوَا ْﻢُھﻮُ ﻟﺎَﻛ اَذِا َو َنﻮُ ﻓ ْﻮَﺘْﺴَ ﯾ ِسﺎﱠﻨﻟا ُمﻮُ ﻘَ ﯾ َم ْﻮَ ﯾ ٍﻢﯿ ٖﻈَﻋ

ِ ّب َﺮِﻟ ُسﺎﱠﻨﻟا

َﻦﯿ ٖﻤَ ﻟﺎَ ﻌْﻟا)” (Mutaffifin 83/1-6).

Elmalılı tefsirinde yapılan açıklamaya göre, alışverişin ve ticaretin en temel unsuru olan ölçme konusunda karşı tarafı aldatanlar Mutaffifin suresinde çok ağır bir şekilde eleştirilmektedir.196 Ayrıca Kurtubî’nin bu surenin Medine’ne nâzil olan ilk

192 Mustafa Çağrıcı, “Ticaret”, DİA (Ankara: TDV Yayınları, 2012), 41: 144-147.

193 Cengiz Kallek, “Ticaret”, DİA (Ankara: TDV Yayınları, 2012), 41: 134-144.

194DİB, “Alışveriş ve Ticaret Ahlakı”, erişim: 21 Mayıs 2019, https://www2.diyanet.gov.tr/DinHizmetleriGenelMudurlugu/HutbelerListesi/Al%C4%B1%C5%9Fver i%C5%9F%20ve%20Ticaret%20Ahlak%C4%B1.pdf.

195 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 8: 312-314.

196 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 8: 312-314.

99 sure olduğu görüşü197 dikkate alınacak olursa, İslam’ın alışveriş ahlakına verdiği önem daha iyi anlaşılacaktır. Hutbenin konusunun alışveriş ahlakı olduğu dikkate alındığında, ayetlerin bağlamına uygun olarak kullanıldığı söylenebilir.

Hutbede Mutaffifin suresinin ayetleri dışında “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol. ( َت ْﺮ ِﻣُ ا ﺎ َﻤَﻛ ْﻢِﻘَﺘْﺳﺎَﻓ)” (Hûd 11/112) ayetine de yer verildiği görülmektedir. Elmalılı bu ayetin tefsirinde; Her işte Kur’an ahlakı ve ahkâmı üzere tam bir doğrulukla hareket edip bilfiil doğruluk örneği olunması gerektiğini ifade etmiştir.198 Dolayısıyla doğrudan ekonomik/ticari hayatla ilgili olmasa da, hayatın her alanına temas etmesi bakımından bu ayetin kullanılması hutbeye zenginlik katmaktadır.

Günümüzde ekonomik hayatın ayrılmaz bir parçası gibi yaygınlık kazanmış olan faiz konusuna da hutbede değinilebilir. Çünkü bireysel, kurumsal ve kamusal ölçekte gerçekleşen ticari hareketlerde ciddi oranda faizli işlem gerçekleşmektedir.

Artık toplum içinde, özellikle ev ve araba ihtiyacını karşılama ve iş yeri açma gibi hususlarda faizli borca girmek alışverişin vazgeçilmez bir parçası gibi görülmektedir.

Bu noktada; “Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar.

Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez.” (Bakara 2/275-276) ayetlerine mutlaka yer verilmelidir. Çünkü bu ayetler faiz ve alışverişin birbirinin zıddı olduklarını ortaya koymaktadır.199

Kur’ân’ın faize karşı duruşunu ortaya koyan; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.” (Bakara 2/278-279) ayetleri de burada zikredilmelidir.

197 Kurtubî, el-Câmi’ li-Aḥkâmi’l-Ḳurʾân, 18: 466-468.

198 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 4: 449-450.

199 Nesefî, Medârikü’t-Tenzîl Ve Hakâiku’t-Te’vîl, 1: 224-225.

100 Taberî’nin tefsirinde yaptığı bir açıklamaya göre Bakara ikiyüz yetmiş sekizinci ayetin nuzül sebebi olarak, İslam’dan önce mallarını faize veren bazı kimselerin Müslüman olduktan sonra kalan faiz alacaklarından vazgeçmelerinin istenmesi gösterilmektedir.200 Yani bu ayetten, zaten Müslüman olan birisinin faiz yemesinin asla düşünülemeyeceği de anlaşılabilir.

İkinci ayette geçen “ ِﮫِﻟﻮُﺳ َر َو ِ ﱠ َﻦ ِﻣ ٍب ْﺮَﺤِ ﺑ اﻮُﻧَذْ ﺄَﻓ” ifadesinin ise Medine’lilerin kıraatine göre “Allah ve Resulü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin”

anlamına geldiği, ancak Kûfe ehlinin kıraatine göre ise “Allah ve Resulüne karşı savaştığınızı diğer insanlara ilan edin” manasına geldiği ifade edilmiştir.201 Dolayısıyla verilen iki mana da faize bulaşmanın ne kadar cüretkâr ve kötü bir iş olduğunu ortaya koymaktadır. Tefsir kaynaklarımız bunlara benzer nice güzel yorumlar ihtiva etmektedir. Hutbede bu görüşlere yer vermek hutbeye ayrı bir değer katacaktır.