• Sonuç bulunamadı

II. İSLÂM ÖNCESİ TÜRK SAN’ATINDA BAZI HAYVANSAL VE BİTKİSEL

II.4. EJDERHA-YILAN

Ejder, büyük bir deniz canavarı, müthiş görünüşlü, uzun ve geniş gövdeli, kocaman başlı, parıldayan gözlü, büyük ağızlı, çok dişli olarak mitolojilerde tasvir edilmiştir.162 Ejder Asya milletleri terminolojisinde; Çinlilerde “lung”, Moğollarda “mağhur”, İranlılarda

155 Ahmet Çaycı, “Berlin Müzesindeki Stuko Parçasının Kozmolojik Yorumu”, Orta Çağda Anadolu (Prof. Dr.

Aynur Durukan’a Armağan), Ankara 2002, s.161.

156

Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin ABC’si, İstanbul 1999, s.159.

157 Sadettin Buluç, “Şaman”, İslâm Ansiklopedisi MEB, C.X, İstanbul 1970, s.316.

158 Selçuk Mülayim, “Kuzeyde Geyik Kültü ve Hayvan Ûslubu’nun Doğuşu”, Ege Üniversitesi Sanat Tarihi

Dergisi, İzmir 1994, s.179.

159 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Görülen Hayvan Figürlerine ‘Gök ve Yer’ Sembolizmi Açısından Bir

Bakış”, II. Ulurlararası Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, C.I, Ankara 1993, s.255.

160 Wolfram Eberhard, Çin Simgeleri Sözlüğü, Ankara 2000, s.124.

161 Gıyaseddin Aytaş, ‘Türk Kültür ve Edebiyatında Geyik Motifi ve Haza Destanı’, Hacı Bektaş Veli Araştırma

Dergisi, (y.y.) 1999, s.12.

162 Güner İnal, “Susuz Handaki Ejderli Kabartmanın Asya Kültür Çevresi İçindeki Yeri”, Sanat Tarihi Yıllığı,

İstanbul 1971, s.154; Hakkı Acun, “Ejder Motifli Kapı Tokmakları ve Değişik Örnekleri”, Sanat Tarihinde İkonografik Araştırmalar (Güner İnal’a Armağan), Ankara 1993, s.130.

“ejderha” veya “ejdeha”, Araplarda “tannin”, Türklerde “luu” veya “evren” adıyla anılmıştır.163

Çin ve Hint sanatında önemli olduğu kadar ejderha, Türk sanatında da ehemmiyet arz etmektedir. Bir masal hayvanı kabul edilen ejderha, yer ve su unsurlarına bağlı olarak geniş uygulama alanı bulmuştur.164 Çeşitli hayvanların özelliklerini bünyesinde toplayan ejderha, bütün hayvanların gücünü ve niteliklerini sembolize eder.165

Asya Hunlarına ait bazı eserlerde ejderha üzerine binilerek uçulan bir hayvan şeklinde tasvir edilmiştir.166 Hoço şehri yakınlarındaki Kızıl’da bir tapınağın odasında M.S. V.-VI. yüzyıllarına tarihlendirilen bir halı parçası bulunmuştur. Yün malzeme ile dokunan halıda, geometrik desenlerin yanı sıra ejder figürleri görülmektedir.167 Göktürkler’e ait Kültigin Anıtı üzerinde birbirine sarılmış ejder çifti resmedilmiştir.168 (Resim 9-10) Türk sanatında kuyruğu birbirine sarılmış ejder motifi, yeri ve göğü temsil etmektedir. Bu şekildeki tasvirler, tabiatın enerjisini, yeniden doğuşu, verimliliği ve ebedi hayatı sembolize eder.169 Ayrıca Kültiğin’in mezar taşında görülen ejderin kozmik bir anlamı bulunmaktadır. Luu gök kubbeyi temsil etmekle birlikte, Kültigin’in ruhunun Tanrıya varışının bir işaretidir.170(Resim 9-10)

Uygur resim sanatında ejder, farklı şekillerde tasvir edilmiştir. Uygurlar’a ait Bezeklik Külliyesi’nin Dokuzuncu Tapınağı’nda, havuz içinde ejder çifti resmedilmiştir. (Resim 11)171 Yine Bezeklik tapınağında bulunan bir freskoda dağlar arasına sıkışmış bir göl içerisinde ejder görülmektedir.172(Resim 12)

Uygur sanatında semavi ejder; erkek, boynuzlu, iri yapılı, pullu, kocaman gözlü, kanatlı ve ağzı ateşli vaziyettedir. Yeraltına mensup ejder ise, dişi, sorguçsuz(kuşlarda tüy,ejderha ve geyik gibi hayvanlarda boynuz), pulsuz ve kör olarak belirtilmiştir.173 Yer

163 Ahmet Çaycı, “Asya’dan Anadolu’ya Uzanan Serüven: Çarkıelek ve Ejder Birlikteliğinin Nadir Bir Örneği”,

Sanatta Anadolu-Asya İlişkileri (Prof. Dr. Beyhan Karamağaralı’ya Armağan), Ankara 2006, s.130.

164 Yaşar Çoruhlu, a.g.t., s.251.

165 Altan Armutak, “Doğu ve Batı Mitolojisinde Hayvan Sembolizmi”, İstanbul Üniversitesi Veterinerlik

Fakültesi Dergisi, İstanbul 2002, s.9.

166 Emel Esin, “Evren” (Selçuklu Sanatı Evren Tasvirinin Türk İkonografisinde Menşeleri), Selçuklu

Araştırmaları Dergisi, S.I, Ankara 1969-1970, s.162.

167 Bekir Deniz, “Orta Asya Türk Halı ve Düz Dokuma Yaygıları”, Türkler, C.IV, Ankara 2002, s.202. 168 Fuat Yöndemli, Hayat Ağacı, Ejder, Yılan, İstanbul 2006, 2.baskı, s.150.

169 Yaşar Çoruhlu, Türk Sanatında Hayvan Sembolizmi, İstanbul 1995, s.45.

170 Emel Esin, “Evren” (Selçuklu Sanatı Evren Tasvirinin Türk İkonografisinde Menşeleri), Selçuklu

Araştırmaları Dergisi, S.I, Ankara 1969-1970, s.167.

171 Emel Esin, “Bezeklik Külliyesinde Dokuzuncu Tapınak”, Türkiyemiz, S.37, İstanbul 1982, s.5. 172 Yaşar Çoruhlu, Türk Sanatında Hayvan Sembolizmi, s.46.

173 Emel Esin, “Ejder Takının Kozmik Simgeciliği ve Kötülükten Koruyan Maske”, Orta Asya’dan Osmanlı’ya

ejderi, ekseriyetle yılanı andırır. Kış ve sonbahar dönümünün hayvanıdır. Uygur ve Çin kozmolojisinde dört yön hayvanlarla sembolize edilmektedir. Ejder doğu yönü belirtmekle beraber, baharın, ağacın; mavi ve yeşil rengin remziydi.174

Uygur eserlerinde, gök gürültüsü, ejderin kükremesine benzetilmiştir.175 Ejderin ağzından çıkan ateş yani inci, gök cisimlerinin, suyla ilgili cevherlerin veya çintamanin176 imgesidir.177

Genellikle Göktürkler’de ve Uygurlar’da anıtlar üzerinde görülen ejder motifleri, Tanrıdan kut alma özelliğini ifade eder. Hükümdar oturma biçimi denilen bağdaş kurma sahnelerinde çift başlı ejderin kullanılması dünya hâkimiyetinin simgesidir.178

Eski Orta Asya inancına göre gök kubbenin idaresi ejder çiftine bağlıdır. Yıldızların senelik dönüşünü bu çift ayarlar. Gök kubbede yedi gezegenin altında, dünya eksenin en aşağısında bulunan bu ejderlerden biri dişi, diğeri ise erkektir. Aynı ejder çifti burç sembolleriyle birlikte karanlık ve kötülükle mücadelenin remzidir. Ejder çiftindeki zıt prensip güneş ve ay imgesi olarak kullanılır.179 Çin felsefesindeki Yin-Yang sembolü, zıtlığı belirtmekle beraber güneş ve ayın simgesidir. Güneş; Yang’ı, tek sayılarını, müzekkerliği, imparatorluğu, babalığı, ışığı, gündüzü, sıcaklığı ve kızıl rengi temsil eder.

Ay ise Yin’in, çift sayıların, müennesliğin, vezirliğin, anneliğin, soğukluğun, siyahın, kartal ve suyun imgesidir.180 Bu iki kategori zıtlıktan ziyade birbirini tamamlayıcı bir unsurdur. Biri olmadan diğeri asla var olamaz. Bu unsurların başında gökyüzü ve yeryüzü gelmektedir. Gökyüzü tamamen Yang, yeryüzü ise tamamıyla Yin’dir.181

Yaz gündönümlerinde Göktürkler, Gök Tanrı’ya ve su unsuru olan ejdere kurban sunuyorlardı.182

174 Annemarie Van Gabain, “Renklerin Sembolik Anlamları”, AÜDTCFD, C.III, S.1 Ankara 1968, s.108; Emel

Esin, “Evren” (Selçuklu Sanatı Evren Tasvirinin Türk İkonografisinde Menşeleri), Selçuklu Araştırmaları

Dergisi, S.I, Ankara 1969-1970, s.163.

175 Sevgi Babaoğlu, “Türk Mitolojisinin Halk Motiflerine Etkisi”, V. Milletler Arası Türk Halk Kültürü Kongresi

Maddi Kültür Seksiyon Bildirileri, Ankara 1997, s.75.

176 Çintamani: Sanskritçe’de çintamani şu anlamları ihtiva etmektedir: “Çinta” düşünce, istek, dikkat olup,

“mani” ise hazine veya inci tane anlamlarına gelmektedir. Budizm’de, “çintamani” bir hazine topu ve arzuları gerçekleştiren cevher olarak tanımlanır. Mistik anlayışa göre, çok saf, temiz ve belli bir rengi olmayan “çintamani” dünyayı ışıklandırır. Bu topu eline alanlar, arzu ettikleri hazineyi elde edebilirler. Türk sanatında özellikle Uygur duvar resimlerindeki “körklemoncuk” denilen motif çintami olarak tanımlanır. Sumiyo Okumura, Çintemani Motifinin Kökenleri, Gelişimi ve Kullanım Alanları, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 1998, s.18.

177 Yaşar Çoruhlu, a.g.t., s.253.

178 Emel Esin, “Ejder Takının Kozmik Simgeciliği ve Kötülükten Koruyan Maske”, s.154-156.

179 Gönül Öney, “Anadolu Selçuklu Sanatında Ejder Figürleri”, Belleten, C.XXXIII, Ankara 1969, s.189-190. 180 Emel Esin, “Kün-Ay” Türk Tarih Kongresi, C.I, Ankara 1970, s.315-316.

181 Rene Guenon, Büyük Üçlü, (çev.Veysel Sezigen), İstanbul 2006, s.41-42. 182 Yaşar Çoruhlu, a.g.t., s.252.

Ejderha Çin’in en karmaşık simgelerinden biridir. Çin ejderhası iyi huylu, zararsız bir yaratık olmakla birlikte pek çok hayvanın karışımı şeklinde tasvir edilir. Ejderha, bir devenin başına, erkek geyiğin boynuzuna, midyenin göbeğine, ineğin kulağına, balığın puluna, kartalın pençelerine ve kaplanın ayaklarına sahiptir.183 Çin burç kuşağının beşinci hayvanıdır. Ejderha, kışı yerin altında geçirir ve 2. ayın 2. gününde, yeryüzünden göğe çıkar ve böylece ilkbaharda gök gürlemesine ve yağmura neden olur. Göğe çıktığı gün yağmur bulutlarının arkasına gizlendiği için görünmeye bilirdi. Ejderha bir solucan gibi küçülebildiği gibi, gök ile yer arasındaki mesafeyi doldurabilecek kadar büyüyebilirdi. İstediği zaman görünür, istemediği zaman görünmezdi. Ejderha genel anlamda, güneşin doğduğu yerin yani doğunun ve verimliliğin sembolü olarak kabul edilirdi.184 Çin’de ejder, Çin’deki kraliyetin mührü ve krallık sembolüydü.185 Çin’de bir siyasi sembol olarak kullanılan ejder sarı renkteydi. Böylece ejder hükümdarın gücünü ve tahtını simgeliyordu.186 Ejderha, kozmik ritimleri temsil eder. Yani dünya ritminin bekçisidir.187 Ayrıca ejderha uzun ömrün ve

bilgeliğin sembolüdür.188

On İki Hayvanlı Türk Takvimindeki ejder yılında, yağmur yağar ve bolluk olur. Arpa ve buğday iyi mahsul verirdi.189

Türk sanatında ve mitolojisinde ejderha, bulunduğu yere mutluluğu getiren, karanlığı aydınlığı çıkaran, güçsüzlerin yardımına koşan bir hayvan olarak canlı tasvir edilmiştir.190 Ayrıca ejderha su amblemi olmakla birlikte, yıldırımın efendileridir. Göğün sularını boşaltır. Tarlalara ve kadınlara bereket dağıtırdı.191

Yılan Sürüngen, soğukkanlı, ayaksız, uzun bir hayvandır. Derisi pullarla kaplı, her yıl birkaç defa gömlek değiştirmektedir.192

Yılan Şamanizm’de yeraltı ilahı Erlik ile alakalı bir semboldür. Erliğin sembolü olan yılan, ölümün ve karanlık dünyanın sembollerinden biridir. Yılan, Şaman’ın yardımcı ruhlarından biridir.193

183 Altan Armutak, a.g.m., s.9.

184 Wolfram Eberhard, Çin Simgeleri Sözlüğü, Ankara 2000, s.104-105.

185 Güner İnal, “Susuz Han’daki Ejderli Kabartmanın Asya Kültür Çevresi İçindeki Yeri”, Sanat Tarihi Yıllığı,

İstanbul 1971, s.157.

186 Yaşar Çoruhlu, a.g.t., s.254.

187 Mircea Eliade, Dinler Tarihine Giriş, İstanbul 2003, s.213. 188 Altan Armutak, a.g.m., s.9.

189 Osman Turan, On İki Hayvanlı Türk Takvimi, İstanbul 1941, s.93. 190 Mehmet Önder. “Ejder Figürleri”, Kültür-Sanat, S.4, İstanbul 1976, s.13. 191 Mircea Eliade, a.g.e., s.213.

192 Meydan Larousse, “Yılan”, C.XII, İstanbul 1969, s.801. 193 Yaşar Çoruhlu, a.g.t., s.511-513.

Tababet ilmiyle de alakası olan yılanın, gözleri sabit ve gözlerinin kapakları yok gibidir. Bundan dolayı yılan baktığı zaman insanı tesiri altına almaktadır. Yılanın bu özelliğinden dolayı mitolojilerde genellikle düşmanlar yılan suretlerinde tasvir edilmiştir.194

Uygurlar’a ait yaratılış destanında yılanla ilgili motiflere rastlanılmaktadır. Destanda yılan Erliğin sözüne aldanan bir hayvan olarak yer alır. Çünkü yılan, yenilmesi yasak olan meyvenin koruma görevindedir. Erlik, ilk insan olan Törüngey ve eşi Eje’nin bu yasak meyveden yemeleri için kandırmaya çalışırken, yılan ağaca çıkarak, elmayı ısırır. Bu arada, Erlik’in sözlerine kanan ve yılanın yaptığını gören Eje’de elmayı ısırır ve Törüngey’in ağzına sürer. Bu olaydan sonra Tanrı Ülgen bu işin sorumlusunun kim olduğunu sorduğunda yılan, Eje ve Törüngey birbirinin üzerine atar. Tanrı Ülgen hepsini cezalandırır ve yılana; “Sen sinsi şeytan oldun. Kişiler sana düşman olsun ve seni vursun, öldürsün.” der. Tanrı Ülgen, Törüngey ve Eje’yi dünyada, şeytanı da yeraltında yaşamaya mahkum eder.195

Her yıl kabuk değiştirdiğinden dolayı yenilenmeyi simgeleyen yılan196 on iki hayvanlı Türk takviminde 1 yılı simgelemektedir. Bu yılda kışlar soğuk ve uzun geçer. Yılanlar çoğalır, hükümdar ve beyler arasında husumet zuhur eder ve halk arasında fitne ortaya çıkardı.197

Benzer Belgeler