• Sonuç bulunamadı

Edinsel bağışık yanıtDoğal bağışık yanıt

1.5.2. Edinsel Bağışık Yanıt 1. Hücresel Bağışıklık

Tropikal theileriosis’e karşı gelişen edinsel bağışık yanıt hem B, hemde T hücrelerinin uyarılmasını içermektedir, ancak bu güne kadar yapılan çelışmalarda koruyucu bağışıklıkta rol oynayan parazit antijenleri tam olarak belirlenebilmiş değildir. Ayrıca, enfekte lökositlerin makrofajları hangi yolla aktive ederek edinsel yanıtın oluşmasını indükledikleri de bilinmemektedir. Edinsel bağışık yanıtta rol oynayan makrofajlar ile NK hücreleri arasındaki döngüde hem CD4+ hemde CD8+ hücreleri tarafından salgılanan ve aralarında IFN-γ’nın da bulunduğu sitokinler rol oynamaktadır (Preston ve ark 1999). In vitro ortamda, IFN-γ’nın bu etkisini makrofajlar tarafından TNF-α ve NO’in sentezlenmesini arttırarak yaptığı bulunmuştur (Preston ve ark 1993, Visser ve ark 1995). Aktif haldeki makrofajlar tarafından üretilen NO enfekte lökositler üzerine etkimekte ve aynı zamanda bu etkilerini serbest merozoitler ve enfekte eritrositler üzerinde de gösterebilmektedir. Aynı zamanda makrofajlar enfekte eritrositleri fagositoz yoluyla direk olarak yok edebilmektedirler. Çoğu hücrenin yüzeyinde bulunan MHC sınıf I molekülleri, yüzeylerinde endojen parazit proteinlerinin işlenmesi ile oluşturulan kısa peptid zincirlerini sunarak bu hücrelerin enfekte oldukları gösteren belirteçlerdir. CD8+ sitotoksik T hücrelerinin MHC sınıf I moleküllerince sunulan bu antijenleri belirleyerek T. annulata’ya karşı gelişen bağışıklıkta rol alan önemli aracılar oldukları düşünülmektedir (Ahmed ve ark 1989). Yapılan çalışmada, oluşan birincil enfeksiyon sırasında sitotoksik hücrelerin sadece enfeksiyonu atlatan hayvanların dolaşım ve lenf yumrularında belirlenebildiği gösterilmiştir (Innes ve ark 1989, Preston ve ark 1983). T.annulata enfeksiyonlarına karşı oluşan sitotoksik yanıtın MHC aracılı olduğunu belirtmişlerdir. Otolog yada allogenik hücre kültürleri kullanılarak aşılanan iki grup sığırda; allogenik hücrelerle aşılanan gruptaki hayvanlarda hafif klinik bulgular gelişirken, autolog enfekte hücrelerle aşılanan diğer gruptaki hayvanlarda şiddetli bir yanıt oluşmuştur. İkinci grupta yer alan hayvanlarda parazite karşı bir sitotoksisite gelişirken, ilk grupta yabancı sığır hücreleri ile aşılanan hayvanlarda parazite karşı gelişen ikincil sitotoksisiteden önce yabancı hücrelerdeki MHC antijenlerine karşı bir sitotoksisite gelişmiştir. Tüm hayvanların bağışık yanıtta gelişen çapraz reaksiyonları doğrulayan tarzda, heterolog sporozoitler ile oluşturulan re enfeksiyonlara karşı bağışık olduğu görülmüştür. Makroşizontlar ile enfekte hücreleri lize edebildiği halde akut enfeksiyonlarda CD8+ sitotoksik T hücrelerinin dolaşımda kısa süreli olarak bulunduğu, bunun aksine bu hücrelere karşı gelişen makrofaj aktivitesinin ise uzun süre devam ettiği gözlenmiştir (Innes ve ark 1989). Makrofajların enfekte lökositlere karşı

geliştirdiği uzun süreli aktiviteye bağlı olarak, hücre kültürleri ile aşılanma sonucu hayvanlarda koruyucu bağışıklığın oluşmasında daha önemli rol oynadıkları öne sürülmüştür (Preston ve Brown 1988, Preston ve ark 1999). İkincil re enfeksiyonlara karşı oluşan yanıtta makrofajları aktive edebilme kabiliyetine sahip CD+ bellek hücrelerinin hızlı şekilde geri çağırılmaları ile ilişkilidir.

Theileria parva’da, CD8+ T hücrelerinin enfeksiyonun kontrolünde önemli rol oynağı gösterilmiştir (McKeever ve ark 1994). Aynı zamanda, sitotoksik T lenfositlerin (CTL) yüksek özgüllükle sadece şizontlar ile enfekte hücreleri belirlediği ve CTL yanıtın parazit suşuna özgü olarak geliştiği bilinmektedir (Morrison ve ark 1987a,b, Morrison 1996, Morrison ve ark 1996). Antijenlere özgü gelişen CD8+ T hücre aracılı IFN-γ yanıt ile CD8+ CTL aktivitesinin incelenmesi macıyla yapılan deneylerde antijenler kullanılara aşılanan hayvanların çoğunda öldürücü dozlarla sporozoitler verilerek oluşturulan ikincil enfeksiyonlara karşı IFN-γ yanıt gözlenirken, az oranda hayvanda CTL aktivitesi görülmüş ve öldürücü dozlardan sonra hayvanlarda oluşan CTL yanıtın hayvanların hayatta kalabilmeleri ile ilişkili olduğu gözlenmiştir (Taracha ve ark 1995).

Theileria annulata’ya karşı hücre aracılı koruyucu bağışıklığın gelişmesinde enfekte hücre yüzeyinde sunulan parazit aracılı antijenler önemli olduğu ve bu peptidlerin CTL hücrelerine MHC sınıf I molekülleri tarafından sunulup şizontların eliminasyonunun ardından bu peptidlerinde yok olduğu belirlenmiştir (Seitzer ve Ahmed 2008). MHC sınıf I aracılı CTL yanıt sadece bağışık hayvanlarda gelişirken, hasta yada duyarlı olanlarla da bu yanıta rastlanmayacağı vurgulanmıştır (Seitzer ve Ahmed 2008). Aşılı hayvanlarda gelişen korumanın heterolog şuşlara karşı zayıf olmasında oluşan CTL yanıtın farklı suşlara özgü olmasından kaynaklanabileceği belirtilmiş (Darghouth 2008) ve yapılan çalışmada aşılanmış hayvanlar da oluşan A-10 aracılı CD8 T hücre yanıtın parazit suşlarına özgü olduğu, bununla birlikte hem bağışık yanıt oluşan populasyon içinde hemde klonlanmamış parazit populasyonunda ki farklı hedef antijenlerde, suşlara özgü CD8 T hücrelerinin heterojenite gösterdiği belirlenmiştir (Machugh ND ve ark 2008).

1.5.2.2. Humoral Bağışıklık

Theileria annulata ile enfekte hayvanlarda etkili bir primer immun yanıtın gelişememesi bağışıklığın gelişmesinde parazitlerin direk etkilerini akla getirmektedir. Enfeksiyon esnasında CD4+ hücreleri, parakortekste yer alan antijen sunan hücreler ile etkileşim kurmak yerine medulla kısmında bulunan gelişmekte olan enfekte hücreler tarafında aktive edilmektedir. Bunun yanında parazit aracılı kontrolsüz IFN gamma üretiminin de lokal antikor yanıt oluşamaması üzerine etkili olabileceği düşünülmektedir (Campbell ve ark 1997b).

Oluşan birincil enfeksiyon sırasında sığır bağışıklık sistemi hücreleri tarafından üretilen antikorlar ne enfekte lökositleri nede eritrositleri tanıyamamakta (Ahmed ve ark 1988, Hall 1988, Shiels ve ark 1989) ve bu sebeple oluşan antikorlar parazitin bu dönemlerine karşı koruyucu bağışıklıkta rol oynamamaktadır. Bununla birlikte, bağışık serumun in vitro koşullarda sporozoit invazyonunu engellediği gösterilmiştir (Gray ve Brown 1981, Preston ve Brown 1985). Re enfeksiyon sonrası, sporozoitlere karşı oluşan antikorların konak hücrelerinin sporozoitler tarafından invazyonunu durdurmasının mümkün olduğu, ancak enfeksiyonu atlatan hayvanlarda asıl direncin parazite özgü CD4+ bellek T hücrelerinin makrofaj aktivasyonunu arttırması ve doğal bağışık yanıtın hızlı gelişmesine bağlı olduğu söylenmektedir (Preston ve Jongejan 1999). In vivo koşullarda ise sporozoitler ancak tekrarlı enfekte kene ile enfestasyona maruz kalmaya bağlı oluşan yüksek antikor titrelerinde etkilenmektedirler (Preston ve Brown 1985). Bu durum sporozoitlerin dolaşımda çok kısa süreler kalmasına bağlı olarak bağışıklık sistem hücreleri ile karşılaşma sürelerinin az olması ile açıklanabilmesine rağmen, ilginç şekilde sporozoitlere karşı gelişen antikorlar torfozoitler ile enfekte hücrelerin klonal olarak çoğalabilen makroşizontlara farklılaşmalarında yavaşlamaya sebep olabilmektedirler (Preston ve Brown 1985).

Enfekte makrofajlar tarafından üretilen sitokinler muhtemelen doğal bağışıklığı indükler ve CD4+ T hücrelerine antijen sunulmasına yardımcı olurlar. CD4+ T hücreleri, hem makrofajları aktive eden IFN-gama ve CD8+ T hücre çoğalmasını arttıran interleukin 2 (IL2) üretip hemde parazitin hücre dışı dönemleri olan meroziotler ve hücre içi piroplasmları nitrik oksit (NO) ile birlikte öldüren antikorların B hücrelerince üretimine yardımcı olurlar (Preston ve Jongejan 1999).

Merozoitlere karşı in vivo olarak gelişen antikor varlığı bilinmektedir (Irvin and Morrison 1987), ayrıca bağışık serumların serbest merozoitleri tanıma özellikleride yapılan çalışmada gösterilmiştir (Ahmed ve ark 1988) ve bunlar sadece komplement aktivasyonu

yoluyla lize olabilmektedirler. Bununla birlikte, bu çalışmada bağışık serumun in vitro ortamda enfekte hücre çoğalmasına inhibe edici bir etkisinin olamadığı gösterilmiştir. T.parva enfeksiyonlarında gelişen immun yanıtın hastalığın klinik belirtilerini azaltma üzerine bir etkisinin olmadığı ve duyarlı hayvanlara immun serum yada globulin verilmesinin re enfeksiyonlar sonrası oluşan klinik tabloyu etkilemediği hayvanlarda kontrol grubuna benzer şiddetli tablo oluştuğu belirlenmiştir (Muhammed ve ark 1975). Aşılama veya doğal yolla gelişen bağışıklıkta sporozoit ve merozoitlere karşı gelişen antikorların etkisi üzerine pek fazla veri yoktur (Hall 1988, Irvin 1985). Etkinliği hangi yolla verildiğine bağlı olarak değişse de rekombinant sporozoit veya merozoit yüzey antijenleri kullanılarak yapılan aşılamalar hayvanları sporozoit yada enfekte kan stabilatları ile oluşturulan re enfeksiyonlara karşı kısmı olarak koruyabilmektedir. Bu yanıtın başlatılması ve gelişmesinde CD4+ T hücre yardımına gereksinim olduğu bilinmekte, aynı zamanda naif ve bellek sitotokik T hücreleri belirgin şekilde bu yardıma gereksinim duymaktadırlar. CD4+ T hücre yanıtı aynı zamanda bağışık hayvanlarda da oluşmakta ve bu CD4+ T hücrelerinin bazıları sitolitik özellik göstermektedir (Preston ve Brown 1985).