• Sonuç bulunamadı

Ben ufak bir ekleme yapacağım. Yapısal şiddetten bahsetmek daha fazla konuşmak Hasan Bey’in konuşmasında da ifade etti sevgili Cem Hocamızın şiddetle ilgili konuyu bahsederken öznel kökenleri olduğu yani geçmiş hikâyelerimizin aslında şiddete başvururken etkin olduğundan bahsedince şöyle bir şey çıkıyor, bir kısır döngüye giriyor gibi iş. Geçmişinde bu tür uygulama- lara maruz kalan kişinin güç sahibi olduğunda, erki eline geçirdiğinde yapısal şiddet uyguladığı noktada bu kısır döngü devam edip duruyor biz o yapısal şiddet neden var niye onun önüne geçemiyoruz diye ya da onun önüne geçmeli miyiz diye tartışırken aslında o toplumda o travma- ları yaşamış o şiddet geçmişi olan kişilerin yönetme noktasına geldiklerinde de o tavrı o yapısal

şiddet olarak karşımıza çıkarttığı gibi bir şey anladım ben bugünkü konuşmalardan. Bence yapısal şiddet belki ayrı bir çalıştay konusu olabilecek kadar geniş. Belki bizim özellikle sağlık çalışanları ve sağlık alanındaki uygulanan şiddetin yapısal şiddet bağlamında değerlendirilmesi ile ilgili bir oturum yapmak gerekir Hasan Bey ayrı bir çalıştay olarak onu değerlendirelim. Son bir soru sizden alalım.

Dr. Gürkan Alıcı

Çok teşekkürler başarılı sunumlar için. Ben şunu merak ediyorum önce bir sağlık çalışanı olarak belki bundan 10 yıl 20 yıl önce farklı bir algı olabilir ama özellikle günümüzde hastanın sağlık çalışanlarına olan bakışını merak ediyorum. Acaba hasta sağlık çalışanını nasıl görüyor, nasıl bir rol biçiyor kafasında? Acaba otorite olarak mı görüyor yoksa bir elitist olarak mı görüyor? Yoksa mesela durgun yüz olarak mı görüyor ya da ‘ağlamayan çocuğa meme vermezler’ misali acaba baskın olarak ya da şiddet göstererek kendi istediğini mi kabul ettirmeye çalışıyor? Yani ezik ya da zayıf taraf olarak mı görüyor sağlık çalışanını bunu merak ediyorum. Kişisel görüşleriniz olabilir tabii. Sağ olun.

Dr. Cem Kaptanoğlu

Yani çok yönlü bir ilişki olduğu için sağlık çalışanlarının da hiç sorunsuz ve istenileni veren ol- duğunu söyleyemeyiz. birincisi sağlık sisteminden kaynaklanan çok ciddi aksaklıklar var. Yani 80 ya da 100 hasta bakmak ki bu mümkün değil. Bu yapılan şey tamamen bir göz boyama. Burada bir hizmet verilmiyor sadece reçete yazılıyor buradaki hoşnutsuzluğu anlamak mümkün. Ama söylendiği gibi oraya oturtulmuş hekimin bir şekilde parçası olduğu ama tamamen sorumlu olmadığı bir durum. Bir ölçüde sorumlu çünkü performans sistemine hekimler olarak beklenen- den daha hızlı bir uyum sağladık ne yazık ki. Bu son derece önemlidir. Onun dışında hekimlerin geçmişte yaptığı hatalar sistemin onlara biçtiği rol çerçevesinde kendi çıkarları yönünde yaptığı suiistimalleri de görmezlikten gelmemek gerekiyor. Türkiye’de bir “bıçak parası” kavramı vardı muayenehaneye uğramadan sağlık hizmeti alamama söz konusuydu, bunları biliyoruz. Bunlarla ilgili biraz önce söylediğimiz önyargılar bir şekilde o öfkeyi o tepkiyi üretiyor. Yolunda gitmeyen bir şey oldu mu, “biliyorum işte muayenehaneye gelmedik ya para vermedik ya ondan böyle yapıyorsun.” Düşüncesi zihinlere üşüşürdü. Şimdi şehir hastaneleri deniyor. O dediğiniz durgun yüz oralarda çok daha ortaya çıkacak. Çünkü insanlar kayboluyorlar orada. Kayboluyor, şaşkına dönüyor hasta. Hele psikiyatri hastalarının düşününüz filan. Devasa birimler gittikçe toplumlar insanlar devletler daha insani ortamlara, ev ortamına benzer muayene odalarına, ofislere doğru giderken bizde ürkütücü o 1930’ların Nazi Almanya’sına benzeyen insanı ezen yapılara gidiyo- ruz. Ayrıca biraz önce belirttiğim başvuran hastalar ile ilgili kışkırtılmış talepkârlılığı da vurgu- lamak isterim.

Eczacı Sinan Usta

Öncelikli olarak değerli katılımcılara verdikleri bilgilerden dolayı bir kez daha teşekkür ediyo- rum. Sizlere de süre aşımı sonunda gösterdiğiniz sabır konusunda bir kez daha teşekkür ediyo- rum. Keyifli bir panel oldu, tekrar teşekkürler.

SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDET VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ - HUKUKSAL MÜCADELE

Çalışma Grup Toplantısı

Oturum Başkanları

Dr. Hasan Oğan

Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Çalışma grubu

Av. Mustafa Güler

TTB ve TDB Hukuk Büroları

İKİNCİ

BÖLÜM

Dr. Hasan Oğan

Geçen yıl sağlık çalışanlarına yönelik şiddet kapsamında “Ne yaptık, ne yapmadık, neleri yap- mamız gerekirdi” başlıklarını içeren bir çalışmamız oldu. Orada hemen hemen bütün eksiklikle- ri bir şekilde ortaya koymaya çalıştık. Yapamadıklarımız arasında başta şiddetin gerçek nedenini tam olarak topluma, hekimlere anlatamadık tespiti vardı. Devlet ya da Sağlık Bakanlığı ya da başkaları bizi dinler gibi gözüktüler ancak çözüm için hiçbir şey yapmadılar. Çünkü karşımızda olanlar profesyoneller yani yöneticiler profesyonelliğin olumsuz tüm unsurlarını uygulamaktan çekinmiyorlar. Ayrıca özellikle de hukuksal haklarımız konusunda çok fazla ilerleyemedik. Bugüne kadar hiçbir sağlık çalışanı işverene (Sağlık Bakanlığı) karşı herhangi bir dava süreci başlatmadı. Şiddetin iş kazası olması ile ilgili davaları bir türlü açamadık. Yani biz sağlık çalışan- larına sağlık çalışanının sağlını ve güvenliğini bir şekilde anlatamadık.

Şiddetin iş kazası olarak değerlendirilmesi yönünde birçok yazı yazdık, çizdik, toplantılar- da konuştuk ama bu konuda kimse bizi dinlemedi biz de kendimizi dinletemedik, kendimiz dahi dinlemedik. Yargıtay kararı var o belgeleri gruptaki üyelere gönderdim. 2007 yılında olan bir Yargıtay kararı. O Yargıtay kararına, ben kendimi de eleştireyim, daha bundan birkaç ay öncesinde ulaştım. Yani şimdi elimizde böyle bir belge ya da buna benzer birçok Yargıtay kararı varken bunlara bile geç ulaşıyorsak kabahati biraz da bizde, kendimizde aramak lazım.

Artık Türkiye’de bireysel olarak hak arama neredeyse imkânsız hale geldi. Bu çerçevede özellik- le sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konusunda kurumların daha öne çıkması gerekiyor. Yani kurumsal kimlikle ne yapılır, ne yapılmaz bunları değerlendirmek gerekecek. Sonuçta sağlık çalışanları açısından meslek birlikleri, uzmanlık dernekleri, sendikaların biraz daha öne çıkması zorunlu. Bugün bu öne çıkışın bir şekilde altını çizmemiz, içini doldurmamız gerekiyor.