• Sonuç bulunamadı

Theophanes kroniğinde Araplarla ilgili ilk bilgilere M. 630-631 yılları arasında değinmiĢ olup bu yıl içerisinde Hz. Peygamber’in vefat ettiğini ve ardından Hz. Ebû Bekir’in halife seçildiğini belirtmiĢtir. Oysaki Hz. Peygamber 632 yılında vefat etmiĢ ve birtakım tartıĢmalar ve belirsizliklerin ardından Hz. Ebû Bekir aynı yıl içerisinde halife olarak seçilmiĢtir (Fayda, 2017: 112). Arapların kendi iç siyasetinin konusu olduğu için Hz. Ebû Bekir döneminde yaĢanan halifelik tartıĢmalarından ve Ridde SavaĢlarından bahsetmemiĢtir. Theophanes Hz. Ebû Bekir dönemindeki fetihler hakkında;

“Bu yıl içerisinde29

Ebû Bekir daha önce de söylediğim gibi Araplar tarafından gösterilen yola dört generalini gönderdi, onlar Hire ve Gazze‟nin tüm topraklarını aldı. Sergios birkaç askeri ile birlikte Filistin‟deki Kayserya‟dan geldi; Araplarla savaştı fakat üç yüz askerinden ilk öldürülen kişi o oldu. Araplar kesin bir zafer aldıktan sonra birçok esir ve çok miktarda ganimetle birlikte geri çekildiler.”(Theophanes, 1989: 37).

Theophanes yukarıdaki ifadeleri kullanarak sadece Hire ve Gazze fetihlerinden bahseder ve daha sonra Hz. Ebû Bekir’in vefat ettiğini nakleder. Oysa bu dönemde fetihler bu iki yer ile sınırlı kalmamıĢ Irak ve Suriye topraklarında birçok bölge ele geçirilmiĢtir. Diğer dönemlerle konu bütünlüğünün sağlanması adına Hz. Ebû Bekir döneminde yapılan fetih hareketlerinden kısaca bahsetmek yararlı olacaktır.

Hz. Peygamber’in vefatının ardından Müslümanların ilk halife seçimi Ġslam siyasi tarihi açısından çok önemli bir konu teĢkil etmiĢtir. Hz. Peygamber’in kendisinden sonra yerine kimin halife olacağına dair bir vasiyet bırakmaması Müslümanların ne yapacaklarını bilememelerine yol açmıĢtır. Lidersiz kalan

20

Müslümanlar her Ģeyi bir kenara bırakıp kendilerine bir lider atama gereği duymuĢlar ve bu konu üzerinde birtakım tartıĢmalara giriĢmiĢlerdir. Öyle ki Müslümanlar için halife seçimi Hz. Peygamber’in defnedilmesini sonraya bırakacak kadar önemli bir gündem haline gelmiĢ ve Hz. Peygamber’in naaĢı ilk halifenin belirlenmesinin ardından gerçekleĢmiĢtir (Azimli, 2005: 67).

Hz. Peygamber’in vefat ettiği gün ortaya çıkan hilafet meselesine dair hadislerde açıklık olmaması Müslümanlar arasında fikir ayrılıklarının meydana gelmesine yol açtı (Cevdet, 2015: 21). Hz. Peygamber’in vefat ettiği gün Ensar, Hz. Peygamber’den sonra baĢa kimin geçeceğini görüĢmek üzere Beni Sâide gölgeliğinde toplandı ve toplantıda

Hazrec30 kabilesinin reisi olan Sa’d b. Ubâde’yi aday gösterdiler (Ġbn HiĢam, 2006, c. 4:

412). Böyle bir toplantının gerçekleĢtiğini haber alan Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde b. Cerrah hemen yola çıktılar ve Benî Sâide gölgeliğine vardılar. Onların gidiĢiyle birlikte halifenin Ensar’dan mı yoksa Muhacirlerden mi olacağı tartıĢması baĢladı (Hibban, 2017: 329-330). Ensar’dan biri söz alarak bir kiĢinin Ensar’dan, bir kiĢinin de Muhacirler’den emir olması gerektiğini söyledi. Ancak böyle bir uygulamanın devlet yönetiminde iki baĢlılığa ve kargaĢaya yol açacağı görüĢü her iki tarafça da kabul edilince bu öneri reddedildi. Ardından Hz. Ebû Bekir bir konuĢma yaparak, Hz. Peygamber’in kabilesine mensup olan muhacirlerin ona ilk önce iman ettiklerini ve kendisine her türlü yardımda bulunduklarını anlattıktan sonra akrabaları sıfatıyla halifelik hakkının onlarda olduğunu söyledi. Bu arada Ensar’ın yaptıklarını belirttikten sonra onların haklarını teslim ederek muhacirlerden sonra en Ģerefli kimselerin onlar olduğunu ifade etti (Fayda, 2017: 116-117). Ardından Hz. Ebû Bekir; “

Ben sizlere Ömer ile bu ümmetin emini olan Ebû Ubeyde‟den birisini tavsiye ediyorum.” (Ġbn’ül Esir, 1991, c. 2: 298) diyerek konuĢmasını bitirdi. Buna karĢılık

olarak Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde, “sen varken biz bu görevi kabul etmeyiz diyerek”, Hz. Ebû Bekir’e biat ettiler. Hemen ardından orada bulunan Muhacirler ve Sa’d b. Ubâde dıĢındaki Medineliler daha sonra da Hz. Ali ve bazı diğer Sahâbeler Hz. Ebû Bekir’e biat ettiler ve Hz. Ebû Bekir halife seçildi. Böylece Hz. Peygamber’in vefatının

30 Medine’de Ensar’ın mensup olduğu Kahtânî asıllı meĢhur iki Arap kabilesinden biri. Hazrec kabilesi Hz. Peygamber’in bütün gazvelerine katılmıĢ ve önemli görevlerde bulunmuĢtur (Önkal, 1998, c. 17: 144).

21

ardından Ġslam dünyasında ortaya çıkacak olan kargaĢanın önüne geçilmiĢ oldu (Aktan, 2017: 209).

Hz. Peygamber Mûte SavaĢı’nın ardından hala daha önemli bir tehdit olarak gördüğü Bizans'ın sınır ihlallerini önlemek amacıyla, Suriye üzerine Üsame b. Zeyd komutasında bir ordu göndermek istemiĢtir. Fakat hazırlatmıĢ olduğu bu ordu, Hz. Peygamber’in vefatı üzerine sefere gidememiĢti. Ancak Hz. Ebû Bekir halife olduktan sonra ilk icraatına bazı sahâbelerin, ridde olaylarından ve genç ordu komutanının tecrübesizliğinden dolayı karamsarlığa düĢüp Hz. Ebû Bekir’i kararından döndürmeye çalıĢmalarına rağmen Üsâme ordusunu Suriye üzerine göndermekle baĢladı (Fayda, 1994: 103). Üsâme ordusunun gönderilmesi Arap yarımadası üzerinde çok sayıda isyanın ortaya çıkmasına sebep olmuĢtur. Ġslam ordusunun Medine'den ayrıldığını duyan civardaki Araplar eski dinlerine dönerek itaatten yüz çevirmiĢlerdir. Bununla

beraberÜsâme ordusu 40 günlük seferin ardından kayıp vermeden ve ganimet kazanmıĢ

olarak geri dönmeyi baĢardı (Ġbn’ül Kesir, 1995, c. 5: 432).

Hz. Peygamber döneminde ona bağlılığını bildiren birçok Arap kabilesi onun halefi olan Hz. Ebû Bekir’e aynı sadakat ve bağlılığı göstermeyip; “namaz kılarız ancak

zekât vermeyiz.” (el-Belâzurî, 2013: 111) söyleminde bulunarak irtidat ettiler (dinden

döndüler) ve zekât vermeyi reddettiler. Ġsyan hareketleri kendisini peygamber ilan eden yalancı kimselerin ortaya çıkmasına neden oldu. Bazı Arap kabileleri isyan hareketlerinin kabileleri adına yararlı olacağı beklentisine girerek peygamber oldukları iddiasında bulunan kiĢilerin altında birleĢerek isyanın büyümesine yol açtı. Böyle bir hareketliliğe karĢılık olarak da Hz. Ebû Bekir, “Hz. Peygamber‟e verdikleri bir yıllık

zekâtı bile bana vermezlerse onlarla savaşırım.” (Hayyât, 2001: 127) cevabını vererek

bu isyan hareketlerine olan tavrını kesin ve net bir Ģekilde ortaya koydu. Hz. Ebû Bekir

Peygamber oldukları iddiasında bulunan, Müseylime el-Kezzâb31, Esved el-Ansî32,

Tuleyha b. Huveylid33 ve Secâh34’ın üzerine baĢta Halid b. Velid olmak üzere önemli

31 Benû Hanîfe’ye mensuptur. Dini emirlerin bir bölümü kaldırdığı ilan ederek insanları tarafına çekmeye çalıĢtı (Demircan, 2018: 35).

32

Asıl adı Abhele veya Ayhele’dir. Siyah tenli olduğu için “Esved” lakabıyla tanınır. Kahtânîler’den Mezhic’in bir kolu olan Ans’a mensuptur (Algül, 1995, c. 11: 440).

33 Necid’de oturan Mudar kabilelerinden Benî Esed’in reislerinden olup araplar arasında kahramanlığı ile bilinir. Asıl adı Talha’dır. Peygamberlik iddiasında bulunduğu için Tuleyha (Talhacık) denilmiĢtir (Arı, 2012, c. 41: 362).

22

komutanlarını göndererek isyanları bastırmıĢ ve düzeni sağlamıĢtır (Cevdet, 2015: 31- 40).

Hz. Ebû Bekir devlet içerisinde çıkan isyanları baĢaralı bir Ģekilde atlattıktan ve Arap yarımadasını tamamıyla kontrolü altına aldıktan sonra Hz. Peygamber’in baĢlatmıĢ olduğu Ġslam’ı yayma politikasını devam ettirmek istiyordu. Zira dünyaya Ġslamiyet’i yaymak istiyorsa bunu sadece Arap yarımadasıyla sınırlamayıp uzak coğrafyalara da taĢımasının bilincindeydi. ĠĢte bu amaç doğrultusunda döneminin ilk fetih hareketlerine çağının iki büyük devleti olan Bizans ve Sâsânî Devletleri’nin elinde bulundurduğu Suriye ve Irak topraklarına seferler düzenlemekle baĢladı (Aktan, 2017: 220; Kelpetin, 2012: 160).

Hz. Ebû Bekir, Benî ġeybân kabilesinin reisi olan Müsennâ b. Harise’nin Ġranlılarla savaĢmak için kendisinin kumandan tayin edilmesini istemesi üzerine ona

Müslümanlar adına Irak topraklarını fethetme izni verdi. Hîre35

ve Sevâd36 bölgesine

kadar ulaĢan Müsennâ Ġranlıların kendisini durdurmak için ordu göndermesi üzerine halifeden yardım istedi ve Hz. Ebû Bekir Hâlid b. Velid’i görevlendirdi. Hâlid’in de Müsennâ’ya katılması ile birlikte yapılan savaĢların ardından Hîre toprakları Müslümanların kontrolü altına girdi (Altungök, Yıldırım,2015: 106-107). Daha sonra Hâlid, halifenin Müslümanlara yardım etmek üzere ġam’a gitmesini emrettiği bir mektubu alması üzerine Suriye cephesine doğru harekete geçti (Dinneverî, 2017: 172). Halifenin Suriye üzerine göndermiĢ olduğu üç ayrı birlik Filistin’deki Kaysâriye ve Gazze Ģehirlerini ele geçirdiği sırada cepheye gelen Hâlid, Mercirâhit karargâhındaki Bizans birliklerini mağlup etti. Ardından DımaĢk’ın kuzeyine doğru ilerleyerek Busrâ

34Cezire’de mensubu olduğu Benî Tağlib kabilesi arasında Peygamberlik iddiasında bulundu (Kelpetin, 2012: 80).

35 Hire, bugün Irak’ın Necef iline bağlı bir ilçedir. Kûfe ile arası1 fersahtan (5.76 km.) azdır. Kûfe ile Havernak arasında bulunan Kinidre höyüğünün güneydoğusunda, Fırat Nehri kenarında yer alan geniĢ bir ovada kurulmuĢtur. Hire isminin etimolojik kökeni hakkında çeĢitli görüĢler ileri sürülmüĢse de genellikle Arâmice-Süryânice hirtâ (ordugâh) kelimesinden geldiği kabul edilmektedir. 4.-6. Yüzyıllarda askeri roller oynamıĢ ve Ģahret kazanmıĢtır. (Kister, 2005: 29-30; Havkal, 2014: 198)

36 Arapların Ġslam fetihleri sırasında çölün sarı kumlarından çıkıp Fırat-Dicle havzasındaki ekili, ağaçlık ve koyu yeĢil alanı uzaktan gördüklerinde buraya “siyah” anlamında Sevâd kelimesini kullanmıĢlardı. Orta Çağ Ġslam coğrafyacıları Fırat ve Dicle arasındaki bölgeyi genellikle ikiye ayırmıĢ, Bağdat’ın kuzeyinde kalan ve merkezi Musul yakınlarındaki Ninevâ Ģehri olan, tarihte Asurluların yaıyıldıpı alana el-Cezîre güneyde kalan Akad, Babil ve Sümer bölgesine karĢılık gelen Mezopotamya’ya da Sevâd demiĢlerdi (Demirci, 2009: 576).

23

Ģehrini fethettikten sonra Bizans askerleri ile yaptığı Ecnâdeyn SavaĢı’nı kazanarak Filistin yolunu Müslümanlara açtı (M. 634) (Fayda, 1994: 104).

Hz. Ebû Bekir, Ecnâdeyn SavaĢı’nın neticesini öğrendikten sonra hastalandı. Hastalığı sırasında kendinden sonra Hz. Ömer’in halife olmasını vasiyet etti. Hz. Ebû Bekir vasiyetinden kısa bir süre sonra M. 634 yılının Ağustos ayında 63 yaĢında vefat etti (Demircan, 2018: 46). YaklaĢık 2,5 yıl halifelik yapan Hz. Ebû Bekir, önemli kararları alırken sahabelere danıĢmasının yanı sıra güç ve otoritesinin yetkilerini sonuna kadar kullanarak otoritesini bütün Arabistan’a yaymayı baĢardı. GösteriĢten uzak sade ve halkla iç içe bir yaĢam sürmeyi tercih ederek gayrimüslimlere eziyet edilmesini yasakladı (Azimli, 2005: 87-88).

Theophanes M. 632-633 yılları arasında Filistin’de bir deprem meydana geldiğini söyler. Depreme ilaveten kuzey gökyüzünde bir iĢaretin belirdiğini ve bu iĢaretin güneyden kuzeye uzanarak 30 gün boyunca kaldığını belirtir. O, gökyüzünde görünen bu iĢareti Arapların bundan sonra yapacakları fetihlerin bir kehaneti olarak görür (Theophanes, 1982: 37). Gerçekten de Hz. Ebû Bekir döneminde baĢlayan Ġslam fetihleri ilerleyen dönemlerde Bizans Ġmparatorluğu üzerindeki etkisini arttırarak topraklarını geniĢletmeye devam etti.