• Sonuç bulunamadı

A. Allah’ın Gazabına Uğrayacaklar (Cehennem Ehli)

3. Ebu Leheb ve Karısı

Ebû Tâlib’in ölümünden sonra Hâşimîlerin lideri olan Ebû Leheb, kabile içi dayanışmayı sağlamak amacıyla ilk başlarda Hz. Peygamber aleyhine yürütülen faaliyetlere karşı çıkarak onu himaye etmiştir. Ancak bu durum çok uzun sürmemiş ve Hz. Peygamber’in putlara karşı olan tutumu ve söylemine öfkelenerek onu himaye etmekten vazgeçmiştir. Ebû Leheb’in bu davranışı üzerine zor durumda kalan Hz. Peygamber, kendisini himaye edecek birini aramak amacıyla Tâif’e gitmiştir. Ebû Leheb, Hz. Peygamber’i himaye etmemekle kalmamış, her yerde onu takip ederek sözlerini yalanlamaya, onun sihirbaz ve yalancı

320 Beyzâvî, a.g.e., c. V, s. 341; Bursevî, a.g.e., vr. 81a-83a.

321 Bakara, 2/8.

322 Nisâ, 4/137, 143.

323 Âl-i imrân, 3/167.

324 Enfâl, 8/49; Ahzâb, 33/12.

325 Bakara, 2/14.

326 Hac, 22/11.

327 Alper, a.g.m., s. 565.

151 olduğunu ve sözlerine itibar edilmemesi gerektiğini söylemeye başlamış ve Hz. Peygamber’in en azılı düşmanlarıyla işbirliği yapmaktan geri durmamıştır. Öte yandan evi Hz.

Peygamber’in evine yakın olduğundan onun evini sık sık taşlar veya başkalarına taşlatır, karısıyla birlikte evinin önüne her çeşit pislik atmaktan çekinmemiş ve Hz. Peygamber’i rahatsız etmek amacıyla her türlü yola başvurmuştur.328 Allah’ı inkâr etmekle kalmayıp Hz.

Peygamber’in en yakınlarından biri olması ve Hz. Peygamber’e türlü işkenceler etmesi nedeniyle Hz. Peygamber’in amcası Ebu Leheb, Tebbet Sûresi’nde özel olarak cehennem ehlinden sayılmıştır.

Beyzâvî ve Bursevî sûrenin nüzûl sebebini “En yakın hısımlarını uyar”329 ayeti nazil olduktan sonra Hz. Peygamber’in Safâ Tepesi’ne çıkıp akrabalarına peygamberliğini ilan etmesi ve onları İslam’a çağırması olarak söylemektedir. Çünkü bu davet üzerine Peygamber’in amcası olan Ebu Leheb’in “Helak ol ya Muhammed! Bizi bunun için mi çağırdın” dediği nakledilmektedir. Bu sözü üzerine sûre nâzil olarak Ebu Leheb’in cehennem ehlinden olduğu anlatılmıştır.330 Süleyman Ateş ise bu duruma itiraz ederek, sûrenin ilk inen sûrelerden olduğunu ve Şuara Sûresi’ndeki bu ayetin Tebbet Sûresi’nden sonra nâzil olduğunu söylemektedir. Dolayısıyla bu sûrenin bu olay üzerine nâzil olma durumu bulunmamaktadır.331 Ateş, İzzet Derveze’den naklederek, Hz. Peygamber’in kızlarından birisinin Ebu Leheb’in oğlu Uteybe ile nişanlı olduğunu, hatta Hz. Peygamber ile evlerinin yan yana olduğunu söylemektedir. Hz. Peygamber’in hem amcası hem de dünürü olması sebebiyle Ebu Leheb’in kendisine destek vereceğini umarak peygamberliğini kendisine haber verdiğini ancak Ebu Leheb’in ona karşı geldiğini ve düşmanlık yaptığını vurgulamaktadır.

Sûrenin bu düşmanlıkların neticesinde nâzil olduğunu ileri sürmektedir.332

Birinci ayette Ebu Leheb’in elleri kurusun denilerek, onun yok olacağı ve helak olacağı haber verilir. Bu haber ayetin sonunda gelen “ve tebbe” fiili ile de tekid edilmektedir.

Nitekim fiilin mazi sıygasında kullanılması mutlaka helak olma olayının gerçekleşeceğine delalet etmektedir.333 Süleyman Ateş ilk kelimenin beddua için, ikinci “Tebbe” nin ise mutlaka gerçekleşeceğini bildirmek için geldiğini vurgulamaktadır.334

Ayette Ebu Leheb’in künye ile anılmasının hikmeti için şunlar nakledilmektedir.

Aslında bir kişiye künye verilmesi onun izzet ve şerefinin artırılması içindir. Ancak ayette

328 Kapar, Mehmet Ali, “Ebû Leheb”, DİA, İstanbul, 1994, c. X, s. 178.

329 Şuarâ, 26/214

330 Beyzâvî, a.g.e., c. V, s. 345; Bursevî, a.g.e., vr. 117b-118a.

331 Ateş, a.g.e., c. XI, s. 167-168.

332 Ateş, a.g.e., c. XI, s. 168.

333 Beyzâvî, a.g.e., c. V, s. 345.

334 Ateş, a.g.e., c. XI, s. 165-166.

152 Ebu Leheb künyesi ile anılması izzet için değil, asıl adı Abdu’l-Uzza olan Ebu Leheb’in, ismindeki putu zikretmemek için söz konusu bu lakap kullanılmıştır. Ayrıca “alev babası”

anlamındaki lakabı cehennemlik olmasından dolayı kendisine kinaye olarak kullanıldığı da söylenebilir. Bu şekilde “Alevli bir ateşe girecektir” ayeti ile uygun düşmektedir. Bu künye onun cehennemlik olan haline izafete daha elverişlidir.335

Bursevî ayetin Hz. Peygamber’e hitaben “ﻞﻗ” emriyle “Elleri kurusun de” şeklinde nâzil olmamasının hikmetini ise el-İtkân adlı eserden naklen şöyle anlatmaktadır: “Hz.

Peygamber’in amcasına karşı kötü konuşma ve kınama durumunda olmasın diye “De ki”

lafzıyla başlamamıştır. Çünkü babaya karşı olduğu gibi amcaya karşı da hürmet gerekir. Hz.

Peygamber’in ahlakı da bunu gerektirir. Ebu Leheb’in hak ettiği cevap bizzat Allah tarafından verilmiştir.”336

İkinci ayette bulunan “mâ” edatı hem nehiy hem de istifhâm için olabileceği vurgulanır. Nehiy manası verildiği takdirde ayet “ona ne malı ne de kazandığı şey fayda verdi” anlamına gelmektedir. İstifhâm olarak kullanımında ise ayet “Malı kendisine ne fayda verdi, ne kazandı?” anlamına gelmektedir. Her iki kullanım da ayetin muradına uygundur.

Beyzâvî kazandıklarından muradın Hz. Peygamber’in kızı ile evli olan oğlu Uteybe olduğunu ve Şam kervanında başına bir şey gelmemesi için kervanın ortasına alınmasına rağmen bir aslanın gelip Uteybe’yi parçaladığını, kendisinin de çiçek hastalığından öldüğünü, üç gün boyunca gömülemediğini ve yanına kimsenin yaklaşmadığını nakletmektedir.337 Bursevî Uteybe’nin ölümü olayını ayrıntılı şekilde anlatarak, Uteybe’nin Hz. Peygamber’in yanına gelerek ayetleri inkâr ettiğini ve Hz. Peygamber’in yüzüne tükürdüğünü, ardından da kızını boşadığını söylemekte ve Hz. Peygamber’in de “Allah’ım! Köpeklerinden birini ona musallat et” şeklinde beddua ettiğini nakletmektedir. Bunun üzerine Ebu Leheb’in ne kadar korumaya alsa da bir aslanın gelip Uteybe’yi parçaladığını söylemektedir.338

Üç ve dördüncü ayette ise Ebu Leheb’in künyesine uygun olarak alevli ateşe gireceği karısının da onun odun hamalı olarak aynı ateşe atılacağı bildirilmektedir. Beyzâvî bu ayetin nüzûlünden sonra Ebu Leheb’in müslüman olma ihtimalinin ortadan kalkmış olduğuna dair düşüncelerin yanlış olacağını, ayetten bunun çıkarılamayacağını sadece o fıskından ve yapmış olduğu kötülüklerden dolayı bu cezanın ona uygun düştüğünün hatırlatıldığını

335 Beyzâvî, a.g.e., s. 5, s. 345; Bursevî, a.g.e., vr. 118b-119a.

336 Bursevî, a.g.e., vr. 120a-b.

337 Beyzâvî, a.g.e., c. V, s. 335.

338 Bursevî, a.g.e., vr. 122a-b.

153 vurgulamaktadır.339 Bursevî de aynı şekilde yapmış olduğu kötülüklerden dolayı bu cezayı hak ettiğini söylemektedir.340

Ebû Leheb’in karısı olan Ümmü Cemîl aynı zamanda Ebû Süfyan’ın da kardeşidir.

Onun odun hamalı olarak anılmasının farklı hikmetleri olduğu bildirilmektedir. Bu hikmetlerden biri Ümmü Cemil’in peygambere olan düşmanlığı sebebiyle ortalığı kızıştırması ve kocasına Hz. Peygamber’e eziyet etmesi için kışkırtması olarak kendisinin cehennem odunu gibi olduğudur. Odun hamalı ifadesinden bir başka murat da, bu kadının Peygamber ile alakalı olur olmaz ifadelerle söz taşıyarak ateşe odun taşıyan gibi olmasıdır. Bir başka anlamın ise Ümmü Cemîl’in geceleyin odun hamallarının küfesiyle sırtında diken taşıyarak Hz. Peygamber’in geçeceği yollara dökmesi olarak nakledilmektedir.341 Bursevî, onca zenginliğine rağmen, cimri olmasından dolayı sırtında odun taşıyıp hamal tutmamasının da ayetin muradı olabileceğini nakletmektedir.342

Süleyman Ateş de benzer görüşleri de naklederek beşinci ayetteki boynuna ip bağlayarak odun küfesini taşımasından muradın Hz. Peygamber’in yoluna dökeceği dikenler olabileceğini söylemektedir. Ayrıca bu ayetlerde Ümmü Cemil’in cehennemde ne şekilde bulunacağı da vurgulanmaktadır. Çok güzel bir gerdanlığa sahip Ümmü Cemil bu gerdanlığı, Peygamber’e düşmanlık uğrunda harcayacağını söylediği için, cehennemde onun gerdanlığının oduncu ipi olacağı ayette söylendiğini nakletmektedir.343 Üç âlimin yorumlarından ve gelen bilgilerden haraketle Ebû Leheb’in inkar etmek, müşrik ve zalim olmak gibi İslâm’ın yasak kıldığı fiilleri işlemesi sebebiyle cehenneme gireceği anlaşılmaktadır. Sûrenin asrımıza verdiği mesaj ise aynı filleri işleyenlerin cehenneme girecek olmalarıdır.