1. ARAġTIRMANIN KONUSU, YÖNTEMĠ VE KAYNAKLARI
1.2. Beyânî Tefsirin GeliĢimi
1.2.1. Tedvin Dönemi Beyânî Tefsir ÇalıĢmaları
1.2.1.1. Ebû Ubeyde (ö 210/825)
Tefsir, hadis, fıkıh ve ahbâra dair ilimlerle yakından ilgilenen Ebû Ubeyde Ma„mer b. el-Müsennâ, daha ziyade Arap dilinde ve eski Arap menkıbeleri hakkındaki geniĢ bilgisiyle tanınmıĢtır.201
Beyânî i„câz düĢüncesinin geliĢimine dair teorik araĢtırmalarda ilk adım, Ebû Ubeyde‟nin Mecâzu‟l-Kur‟ân‟ıyla atılmıĢtır.202
Emin el-Hûlî bu esere yazdığı mukaddimede, bu eserin Ġslam kültürünün geliĢimine katkı sağlayan kitapların baĢında geldiğini belirtmektedir.203
Bu eser, ihtiva ettiği belâğat üslupları ve beyânî konularıyla kendisinden sonrakilerin istifade ettiği önemli bir eserdir. Ağırlıklı olarak meânî ve beyân ilimleri gibi belâğat konuları hakkında açık bir tablo sunan ve Ebu Ubeyde‟nin bu alandaki birikimini ortaya koyan önemli bir eserdir.204
201 Ġbnu‟n-Nedîm, Muhammed b. Ġshak, el-Fihrist, Beyrut 1389/1998, s. 79; Ġbn Hallikân, Vefeyâtu‟l-
A„yân, Kahire, 1367/1948, IV, 326.
202 ġeref, Hafnî Muhammed, Ġ„câzu‟l-Kur‟âni‟l-Beyânî Beyne‟n-Nazariyyeti ve‟t-Tatbîk, Kahire,
1970/1390, s. 17.
203 Ebû Ubeyde, Mecâzu‟l-Kur‟ân, tah. Muhammet Fuat Sezgin, Mektebetu‟l-Hâncî, Kahire, I, 6. 204 Abbas, Fadl Hasan, et-Tefsîr Esâsiyyâtuh ve Ġtticâhâtuh, s. 407.
ġavkî Dayf, kitabın, her ne kadar ıstılahî manada bir belâğat terimi olan mecaz alanında yazıldığı hissini uyandıran bir adı olsa da aslında Ebu Ubeyde‟nin bu kelimeyle Kur‟ân‟ın anlatım tarzına dair değiĢik kullanımları ince bir üslupla ele alan bir kavramı kastettiğini belirtmektedir.205
Ebû Ubeyde bu kitabında bize Kur‟ân-ı Kerim‟deki manaları ifade etme yollarını açıklamayı ve bunları Arap kelamındaki benzer kullanımlarla karĢılaĢtırarak Kur‟ân‟ın nazmıyla beyânî üslubunun üstünlüğünü ortaya koymayı amaçlamaktadır. Ebu Ubeyde, eserinde, bütün sûrelere yer vermekle beraber Kur‟ân‟ın bütün ayetlerini incelememiĢ, sadece mana, üslûp veya irab bakımından izah edilmesi gereken kelime ve terkipleri açıklamakla yetinmiĢtir.
Ebû Ubeyde, metot olarak önce âyeti açıklamıĢ sonra da o âyetin manası ve ifade üslubuna iliĢkin Arapların fasih kelamından ve kadim Ģiirinden Ģahidler getirmiĢtir. Bunu yaparken de Kur‟ân-ı Kerim‟in anlatım üslubu ile Arapların sanat ve üslupları arasındaki iliĢkiyi ortaya koymada büyük bir özen göstermiĢtir. Ebu Ubeyde‟nin, bazı ayetlerle ilgili sözlerini “Araplar böyle yaparlardı”206 cümlesiyle bitirmesi Arap kelamına verdiği önemi ortaya koymaktadır.
Bol bol eski Arap Ģiiriyle istiĢhadda bulunulan söz konusu tefsirde, bazen zâid harflere iĢaret edilmekte207
, bazen de âyetlerde yer alan sanatlara değinilmektedir.208
Ebû Ubeyde‟nin tefsir metodu “Araplardan yapılan nakillerin tümüne uyulur” ilkesi üzerine kuruludur. Dolayısıyla o, incelediği kelimenin Arap kelamındaki kullanımlarına büyük bir önem vererek onları huccet kabul eder. Ebû Ubeyde‟nin, - özellikle- âyetlerdeki irap vecihlerini incelerken “ٗ ِث ّْٛ ٍّ َىز٠ ْلل فٚوؼ َِ يئبع ان٘ ًُّوٚ -
205 Dayf, ġavkî, el-Belâğa Tetavvur ve Târîh, Dâru‟l-Maârif, Kahire, s. 29.
206 Ebû Ubeyde bu ifadeyi, “هٌم ًُ َؼ ْف َر ُة َو َؼٌا” (18 yerde), “ان٘ ًُؼفر ةوؼٌا” (6 yerde) ve “ان٘ ًَضِِ ًُؼفر ُةوؼٌا”
(2 yerde) Ģeklinde 26 yerde kullanmıĢtır.
207 Ebû Ubeyde, a.g.e., I, 36. 208 Ebû Ubeyde, a.g.e., I, 186.
Bunların tümü Arap kelamında bilinen caiz kullanımlardır” sözü209
buna iĢaret etmektedir.210
Ebû Ubeyde‟ye göre Kur‟ân‟da, dil namına, ancak Arapça konuĢmada var olan irab biçimleri, garib ifadeler ve anlamlar vardır. Ebu Ubeyde‟de mecâz, bu iĢin mantığının izahı konumundadır.211
Ebû Ubeyde Kur‟ân‟ın, Arap dil üslûplarına göre tefsir edilmesinin esas olduğunu vurgulamaktadır. Ona göre Arap dilinde ğarib kelimelerin yanı sıra, Arap dil üslûplarından hazif, ihtisar, çoğul kasd edildiği halde lafzın tekil gelmesi, tesniye kasd edilip çoğul gelmesi, canlı ve cansız varlıklarla ilgili anlatımların insana ait ifade ile bildirilmesi, zâid harfler, te‟kid için sözün tekrarı, tekrardan kaçınmak için sözün mücmel getirilmesi, takdîm-te‟hîr, lafzın müzekker ve müennes getirilmesi, isimlere bedel kinaye kullanılması vb. hususlar Kur‟ân‟da da yer almaktadır.212
Ġbn HiĢâm (ö. 218/833), Ebû Ubeyd Kâsım b. Sellâm (ö. 224/838), Zeccâc (ö. 311/923), Ġbn Düreyd (ö. 321/933), Ezherî (ö.370/980) ve Cevherî (ö. 400/1009‟dan önce) gibi Arap dil âlimlerinin istifade ettiği213 Mecâzu‟l-Kur‟ân; sarf, nahiv, lügat ve iĢtikâk meseleleri yanında mecâz, teĢbîh, temsîl, kinâye, îcâz, hazif, takdîm-te‟hîr gibi örneklerle dolu Cahiliye ve Ġslâm dönemlerine ait zengin Ģiir hazinesine sahip olmasıyla, Arap dili ve belâğatı çalıĢmaları için temel kaynaklardan biri olmuĢtur.214
Ebu Ubeyde eserinin giriĢ bölümünde Kur‟ân‟da yer alan 38 çeĢit „mecâz‟ çeĢidi hakkında bilgi vermektedir. ÇalıĢmada, bunlardan, beyanî tefsir metodunu yakından ilgilendiren bazı örneklere yer verilmiĢtir.
209 Ebû Ubeyde, a.g.e., I, 16.
210 Rufeyde, Ġbrahim Abdullah, en-Nahvu ve Kutubu‟t-Tefsîr, Beyrut, 1980, I, 180. 211 Ebû Ubeyde, a.g.e., I, 8.
212 Ebû Ubeyde, a.g.e., I, ss. 18-19.
213 Suat Yıldırım, “Râgıb el-Isfahânî‟nin Mukaddimetü‟t-Tefsir‟inin Kökleri ve Kitabın Türkçe‟ye
Tercümesi”, Yeni Ümit Dergisi, yıl. 23, sy. 92, Nisan-Haziran 2011, s. 10.
214 Yerinde, Adem,“Mecâzu‟l-Kur‟ân”, DĠA, Ankara 2003, XXVIII, 226; ayrıca bkz. Demirci,
1- Ayetlerdeki kısaltma (Îcâz) Amaçlı Gizli Ġfadelere ĠĢaret Edilmesi
“اُٚوِجْٕاَٚ اُِْْٛا َِْأ ُُِِْْٕٙ ُ َ٥ٌَّْا َكٍََطٔاَٚ” “Aralarından önde gelen bir grup (birbirlerine): “Yürüyün ve direnin (diyerek / seslenerek / tavsiyesinde bulunarak) gittiler.”215 Burada muhtasar olarak gelen âyette “اِْٛا ْأ إٛاٛرٚ” “birbirlerine tavsiyesinde bulunarak”veya “اِْٛا ْأ اٚكبٕرٚ” “birbirlerine seslenerek” Ģeklinde bir ifade muzmar / gizli haldedir.216
2- Hazif Sebebiyle Gizli (Muzmar) Olan Ġfadeye ĠĢaret Edilmesi
“بَٙ١ِف بٍََْٕجْلَأ ِٟزٌَّا َوْ١ِؼٌْاَٚ بَٙ١ِف بَُّٕو ِٟزٌَّا َخَ٠ْوَمٌْا ِيَؤٍْاَٚ” “Bulunduğumuz Ģehir (halkına) ve birlikte geldiğimiz kervan(da bulunanlar)a sor.”217
Burada hazif sebebiyle mecazı (manası)“و١ؼٌا يف ٍيٚ خ٠ومٌا مهأ يؤٍاٚ” “ġehrin halkına ve kervanda bulunanlara sor” olan gizli (muzmar) bir ifade vardır.218
3- KiĢileĢtirme (TeĢhîs) Sanatının Kullanımı
“ َٓ٠ِلِعبٍَ ٌِٟ ُُُْٙزْ٠َأَه َوََّمٌْاَٚ ٌٌََّّْْاَٚ بًجَوَْٛو َوََْػ َلَؽَأ ُذْ٠َأَه” “Ben on bir yıldızı, güneĢi ve
ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana secde ediyorlar.”219
“ َٓ١ِؼِئبَٛ بَْٕ١َرَأ بَزٌَبَل” “Ġkisi de (gök
ve yer) “Ġsteyerek geldik” dediler.”220
“ َُْٛمِطَٕ٠ ء َ٨ُئَ٘ بَِ َذٍَِّْػ ْلَمٌَ” “Sen de biliyorsun ki
bunlar (putlar) konuĢmaz.”221
“ ُُٖكُُٕٛعَٚ ُْبَّْ١ٍٍَُ ُُْىََِّّٕطْؾَ٠ َ٨ ُُْىَِٕوبَََِ اٍُُٛفْكا ًٌَُّّْٕا بَُّٙ٠َأ بَ٠” “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin. Süleyman ve ordusu farkında olmadan sizi
ezmesin.”222 “ ً٨ُٚئََِْ َُْٕٗػ َْبَو َهِئٌُٚأ ًُُّو َكاَئُفٌْاَٚ َوََٖجٌْاَٚ َغٌََّّْا َِّْا” “Kulak, göz ve kalp; bütün
bunlar ondan sorumludur.”223 Bu âyetlerde hayvan ve ölü (cansız) varlıkların,
insanlar gibi konuĢturulması Ģeklinde bir anlatım (mecaz) söz konusudur.224
215 Sâd, 38/6.
216 Ebû Ubeyde, a.g.e., I, 8. 217
Yusuf, 12/82.
218
Ebû Ubeyde, a.g.e., I, 8.
219 Yusuf, 12/4. 220 Fussilet, 41/11. 221 Enbiyâ, 21/65. 222 Neml, 27/18. 223 Ġsrâ, 17/36.
4- Dilde Zâid Harflerin Kullanımı
“بََٙل َْٛف بََّف ًخَُٙٛؼَث بَِّ ً٩َضَِ َةِوَْٚ٠ َْأ ِٟ١ْؾَزََْ٠ َ٨ َ َّاللّ َِّْا” “ġüphesiz, Allah sivrisineği de
ötesini de örnek vermekten çekinmez.”225 Âyet “ ًخَُٙٛؼَث ً٩َضَِ َةِوَْٚ٠ َْأ” manasındadır.
Zâid bir harf olan “بِ”, tekid amacıyla âyette zikredilmiĢtir. “ َٓ٠ِيِعبَؽ َُْٕٗػ ٍلَؽَأ ِِّْٓ ُُىِِٕ بََّف” “Sizden hiçbiriniz de buna mani olamazdınız”226
âyeti de böyledir. Buradaki “ ِِْٓ” zâid harflerdendir. “اُٚلُغٍْا ِخَىِئ َ٩ٌٍَِّْ بٍَُْٕل ْمِاَٚ” “Meleklere „secde edin‟ dediğimiz
zaman..”227 âyetindeki mana “اُٚل ُغٍْا ِخَىِئ َ٩ٌٍَِّْ بٍَُْٕلَٚ” Ģeklindedir. “ما” zâid harflerdendir.
“ َلُغََْر َّ٨َأ َهَؼََِٕ بَِ” “Secde etmekten seni alıkoyan neydi?”228
Âyet “ َلُغََْر َْْأ َهَؼََِٕ بَِ” manasındadır. Buradaki “٨” edatı zâid olarak gelmiĢtir.229
5- Te‟kid Ġçin Mükerrer Kullanım
“ َٓ٠ِلِعبٍَ ٌِٟ ُُُْٙزْ٠َأ َه َوََّمٌْاَٚ ٌٌََّّْْاَٚ بًجَوَْٛو َوََْػ َلَؽَأ ُذْ٠َأَه” “Ben on bir yıldızı, güneĢi ve
ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana secde ediyorlar.”230
“ٌََْٝٚؤَف َهٌَ ٌَٝ َْٚأ” “Yazık sana
yazık!”231
“ خٍَِِبَو حَوََْػ َهٍِْر ُُْزْؼَعَه اَمِا ٍخَؼْجٍََٚ ِّظَؾٌْا ِٟف ٍَبَّ٠َأ ِخَص٩َص َُبَ١َِٖف” “Üç gün hacda yedi gün
de döndükten sonra olmak üzere tam on gün oruç tutsun.”232 “ َّتَرَٚ ٍتٌََٙ ِٟثَأ اَلَ٠ ْذَّجَر”
“Ebû Leheb‟in iki eli kurusun, kurudu da!”233
Bu âyetlerde te‟kid için lafız tekrarlanmıĢtır.234
Ebû Ubeyde, Arapların, tekid için söyledikleri Ģeyin daha iyi anlaĢılmasını sağlamak için onu değiĢik lafızlarla tekrarladıklarını belirtmektedir.235
225 Bakara, 2/26. 226 Hâkka, 69/47. 227 Bakara, 2/30. 228 Arâf, 7/12. 229
Ebû Ubeyde, a.g.e., I, 11.
230 Yusuf, 12/4. 231 Kıyâme, 75/35 232 Bakara, 2/196. 233 Leheb, 111/1.
234 Ebû Ubeyde, a.g.e., I, 11. 235 Ebû Ubeyde, a.g.e., II, 70.
6- Mukaddem ve Muahhar Kullanım (Takdim-Te‟hîr)
“ ْذَثَهَٚ ْدَّيَزْ٘ا ءبٌَّْا بَْٙ١ٍََػ بٌََْٕئَأ اَمِبَف” “Biz onun üzerine su indirdiğimiz zaman, o
filizlenir ve geliĢir”236 âyeti mukaddem ve muahhar Ģeklindeki anlatım (mecaz)a
örnektir. Buradaki “ ْذَثَهَٚ ْدَّيَزْ٘ا” ifadesi ( ْدَّيَزْ٘اَٚ ْذَثَه) “GeliĢir ve filizlenir”237
manasındadır.238
7- Kıraatlere Dayalı Analizler Yapması
“ َُْٚوَِّْجُر َُِجَف” “(Beni) neyle müjdeliyorsunuz?”239
Medine ehli, fiili muzâf „nûn‟undan baĢka bir nûn‟a izâfe ederek bu Ģekilde okumuĢlardır. Ebû Amr ise َُْٚوَِّْجُر fiilini, kinâye nûnuna izâfe ederek َُٟٕٔٚوَِّْجُر Ģeklinde okumuĢtur. Çünkü ona göre َُْٚوَِّْجُر fiili, kinâye nûnundan baĢkasına izafe edilmez.240
8- Ġstiâre (Nakl) Sanatına Yer Vermesi
Ebû Ubeyde, Mecâzu‟l-Kur‟ân isimli eserinde beyân ilminin konularına da değinmektedir. Kitabının birçok yerinde kinâye, teĢbih ve mecâz-ı aklî‟nin yanı sıra “Nakâ‟id Cerîr ve‟l-Ferezdâk” adlı kitabında istiâreye de yer vermiĢtir. O bu olguya dikkat çekerken istiâre kavramını kullanmamıĢ, onu “nakl” kelimesiyle ifade etmiĢtir.
ِلا َجلآاَك ٍَْقَسُي ِءاَسُّنا ُروُع ْثَذَغ ْرإ ٍىيًَِح ٍْ ِي ُوَشْكأ َوْوَق َل “Temim‟den daha cömert bir kavim yoktur
Kadınların çocukları eceller gibi sürülünce”241
Ebu Ubeyde, el-Ferezdak‟ın yukarıdaki beytini açıklama sadedinde Ģöyle demektedir: “ءبٌَٕا مٛػ” yanında çocukları olan kadınlardır. Yanında yavruları
236 Hacc, 22/5.
237 Ebû Ubeyde‟nin iĢaret ettiği ifadenin ( ْد َّيَزْ٘ا
َٚ ْذَثَه) Ģeklindeki orijinal kullanımını Bûsîrî‟nin Hz. Peygamber‟e söylediği “Mustafa (s.a.v.)‟in Medhiyle Kalpler Hayat Bulur” baĢlıklı kasidesinin “ ُْوَٚ ُت٠ِلَغٌا ُٗه٤ا ِدَّيَزْ٘اَٚ ْذَثَه ** بِٕٙ ًِْؾٌَّا ٟف ٍحَْٛػَك ِِْٓ Verimsiz çorak yerlerdeki susuz ekinsiz toprakların
onunla geliĢip filizlendiği nice davetler vardır” beyitlerinde görmekteyiz. Bkz. Bûsîrî, ġerafüddîn
Muhammed b. Saîd b. Hammâd (ö. 696/1296), Dîvânu‟l-Bûsîrî, yy. ts., I, 15.
238
Ebû Ubeyde, a.g.e., I, 12.
239
Hicr, 15/54.
240 Ebû Ubeyde, a.g.e., I, 13. 241 ġiir, kâmil bahrindedir.
bulunan deve için kullanılan “مٛػ” ibaresini Araplar, kadınlara nakletmiĢlerdir. Araplar bunu çokça yapmaktadır.”242
Ebû Ubeyde, Kur‟ân çalıĢmalarında mecaz tabirini ilk defa kullanan alim olması ve filolojik yorumlarında mecazî vurgularıyla dikkati çekmektedir. O, her ne kadar mecazı, “Sözün bir karine veya alaka dolayısıyla hakikî / sözlük anlamı dıĢında bir manada kullanılması” anlamını ifade eden teknik manasıyla kullanmasa da243
ona göre mecaz, Arap dilinin her türlü kullanım özellikleri, üslup ve ifade çeĢitlerini içine alan, ayrıca filolojik izahları da kapsayacak Ģekilde tefsir ve te‟vil anlamını içeren geniĢ bir kapsama sahiptir.244
Ebu Ubeyde‟nin Mecâzu‟l-Kur‟ân‟ı, sözcüklerin sarf ve nahiv yönlerini, Arapların bu kelimeleri kullanıĢ biçimlerini geniĢçe ele alması sebebiyle özellikle araĢtırmacılar için vazgeçilmez bir eser niteliğindedir.