• Sonuç bulunamadı

Hz Ebû Bekir ve Hz Osman İlişkileri

Hz. Ebû Bekir'in vasıtasıyla Müslüman olan Hz. Osman'ın (r.a.) rivayetlerini ele alarak değerlendireceğiz. Bu konuda Hz. Osman'ın Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) vesilesiyle Müslüman olması ile ilgili olarak her şeyden önce ilk siyer kaynaklarındaki rivayetlere ve daha sonra da çağdaş siyer ve tarih kaynaklarındaki rivayet ve yorumlara yer vermeyi hedefledik:

İslam Tarihi klasik kaynaklarında Hz. Ebû Bekir'den sonra Müslüman olanlar veya Hz. Ebû Bekir'in vasıtasıyla Müslüman olanların ismi genel mahiyette yer almakta; birbirine

23

benzeyen veya biraz farklı rivayetlerle anlatılmaktadır. Bunların başında da Hz. Osman ve diğer güzîde sahâbîler gelmektedir.107

İbn İshak'ın (v. 151/768) es-Sîresi'nde şöyle bir rivayet mevcuttur: "... Zübeyr b. Avvâm, Osman b. Affân, Talha b. Ubeydullah, Sa'd b. Ebû Vakkâs ve Abdurrahman b. Avf, onun vasıtasıyla Müslüman oldular..."108

İslâmiyet'in yayılmasında Hz. Ebû Bekir'in Kureyş'in ileri gelenlerinden biri olmasının büyük etkisi vardır. Hz. Peygamber'in Mekkeliler'i İslâmiyet'e gizlice davet ettiği sıralarda Kureyş'in ileri gelenlerinden birçok kimse onun vasıtasıyla Müslüman olmuştur. Bunlar arasında, başta aşere-i mübeşşere'den Hz. Osman, Talha b. Ubeydullah, Sa'd b. Ebû Vakkâs, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf ve Ebû Ubeyde b. Cerrâh olmak üzere Osman b. Maz'ûn, Abdullah b. Mes'ûd, Ebû Seleme el-Mahzûmî, Hâlid b. Saîd b. Âs, Ubeyde b. Hâris, Habbâb b. Eret, Erkam b. Ebü'l-Erkam, Bilâl-i Habeşî, Suheyb-i Rûmî gibi önemli kişiler bulunmaktadır.109

Hz. Osman, İslâmî davetin ilk safhasında Hz. Ebû Bekir'in yönlendirmesiyle Rasûlüllah'ın (s.a.s) yanına giderek Müslüman oldu ve ilk on Müslüman arasında yer aldı.110

Marting Lings (Ebû Bekir Sirâcüddin), Hz. Muhammed'in Hayatı adlı eserinde bu konu hakkında açıklayıcı bir yaklaşım sergilemektedir: "Din artık abdest ve namaz esasları üzerine

kurulmuştu. Hatice'den sonra bu esasları ilk uygulayanlar Ali, Zeyd ve Peygamber'in yakın dostu Teym'li Ebû Bekir idi. Ali daha on yaşındaydı. Zeyd'in henüz Mekke'de hiç bir etkisi yoktu. Fakat Ebû Bekir sevilen ve saygı duyulan bir kimseydi; çünkü bilgili, anlayışlı ve yumuşak huylu bir adamdı. Çoğu kimse şu veya bu konuda danışmak için ona gelirdi. Artık Ebû Bekir, güvenebileceği kimseleri Peygamber'e uymaları için yeni dine davet etmeye başlamıştı. Uyanların çoğu yeni dine onun aracılığıyla girmişlerdi. Çağrıya ilk karşılık verenlerden biri Zühre kabilesinden Avf'ın oğlu Abdü'l-Amr -Peygamber'in annesinin uzaktan akrabası- diğeri ise Beni'l-Hâris kabilesinden el-Cerrâh'ın oğlu Ebû Ubeyde idi... Bu sırada

107 İbn İshâk, Sîre, I/121; İbn Hişâm, Sîre, I/249; İbn Kesîr, el-Bidâye, IV/73. 108

İbn İshâk, Sîre, I/121.

109 Çağdaş yeni siyer kitaplarında Hz. Ebû Bekir'den sonra Müslüman olanlar veya Hz. Ebû Bekir'in vasıtasıyla

Müslaman olanlar için yakın veya biraz farklı rivayetler bulunmaktadır Bkz. Muhammed Ğazzâlî, Fıkhu's-Sîre

(Rasûlüllah'ın Hayatı), çev. Resul Tosun, Risâle Yay., 5. bsk, İstanbul, 2010, s. 100; Muhmud Şâkir, (Hz. Âdem’den Bugüne)İslam Tarihi, çev. Ferit Aydın, Kahraman Yay., İstanbul, I/235; Muahmmed Hahmidullah, İslam Peygmaberi, I/94; Mevlana Şiblî, çev. Ömer Rıza Doğrul, Asr-ı Saadet (İslam Tarihi), Eser Neşeriyat,

İstanbul, 1977, I/ 154-155; Hayati Ülkü, İslam Tarihi (Başlangıçtan Günümüze), Akit Yay., İstanbul, Thz., I/102; Fayda, " Ebû Bekir", DİA, X/102-103;

110

Yiğit, "Osman", DİA, XXXII/438; ayrıca bkz. Sallâbî, Osman Zü'n-Nûreyn, s. 31-33; Fayda, " Ebû Bekir", DİA, X/102-103.

24

Sûriye'den memleketine dönmekte olan Abdu Şems'li bir tüccar da, çölde bir gece şöyle bir sesle uyandı: "Ey uyuyanlar, uyanın, çünkü Mekke'ye Ahmed geldi!" Bu tüccar, Ümeyye kabilesinden Affân'ın oğlu Osman'dı; aynı zamanda annesi tarafından, Abdu'l-Muttalib'in kızlarından birinin, Peygamber'in halası Ümmü Hakim el-Beyza'nın da torunu oluyordu. Her ne kadar "gelmek"ten ne kastedildiğini bilmese ve çok yüceltilmiş anlamındaki Ahmed'in, 'yüceltilmiş' anlamındaki Muhammed'in yerine kullanıldığını fark etmese de, bu sözler onun ruhuna işledi. Fakat Mekke'ye varmadan, Teym'li bir adamla, Ebû Bekir'in kuzenlerinden Talha ile karşılaştı. Talha, Kutsal Ev'in halkı arasından Ahmed'in meydana çıkıp çıkmadığını soran bir rahibin bulunduğu Busra'dan henüz dönüyordu. "Ahmed de kim?" diye sordu Talha. Rahip "Abdu'l-Muttalib'in oğlu Abdullah'ın oğlu" cevabını verdi. "Bu ay onun ortaya çıkacağı ay; ve o Peygamberlerin sonuncusudur" dedi. Bu sözleri, kendi başından geçenleri anlatan Osman'a da tekrarladı. Döndüklerinde Talha, Muhammed'in (s.a.s) en yakın arkadaşı olan Ebû Bekir'e gitmelerinin doğru olacağını söyledi. Bunun üzerine Ebû Bekir'e gittiler ve duyduklarını ona anlattılar. O da hemen onları, çölde duyduklarını ve rahibin söylediklerini anlatmaları için Peygamber'e götürdü ve başlarından geçenleri anlattıktan sonra inançlarını dile getirdiler."111

Marting Lings'in nakline göre, Hz. Ebû Bekir, İslam'a ilk girenlere sebep olan birisidir. Onun sebebiyle Müslüman olanların arasında Hz. Osman da bulunmaktadır. Hz. Osman, Hz. Talha ile birlikte Hz. Ebû Bekir'in yanına gitmişler ve Hz. Ebû Bekir de o ikisini Rasûlüllah'ın yanına götürmüştür. O ikisi, Hz. Peygamber'in (s.a.s) yanına vardıklarında Müslüman olmuşlardır.

İbrahim Sarıçam'ın değerlendirmesine yer vererek bu konuyu bitirmek istiyoruz: "...

Üstelik sadece kendisi (Hz. Ebû Bekir) iman etmekle da kalmadı; yakın dostlarına, söz geçecek kimselere Müslüman olduğunu anlatarak onları da İslam dinine girmeye, Allah'a ve O'nun elçisine iman etmeye çağırdı. İlk siyer yazarlarından İbn Hişâm, eserinde Ebû Bekir'in daveti ile Müslüman olan sahâbîler için özel bir bölüm ayrımıştır. Buna göre Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebû Vakkâs ve Talha b. Ubeydullah, Ebû Bekir'in daveti üzerine Müslüman olmuşlardır."112

111

Martin Lings, Hz. Muhammed'in Hayatı, çev. Nazife Şişman, İnsan Yay., 183. bsk., İstanbul, 2010, s. 52-53.

25

Sonuç olarak gerek ilk el sayabileceğimiz İslam tarihi kaynaklarında gerekse çağdaş İslam tarihi kaynakarında bu konuyla ilgili yeterli bilgi yer almaktadır. Dolayısıyla Hz. Osman'ın, Hz. Ebû Bekir'in vesiylesiyle Müslüman olduğunu söyleyebiliriz.

2. Hz. Ebû Bekir ile Hz. Osman'ın Cahiliye'deki Ortak Özelliği

Allah Resûlü'ne Peygamberlik gelmeden önceki dönem, cahiliye dönemi olarak bilinmektedir. Bu dönemin sosyal hayatla ilgili belli başlı özellikleri vardır. Bu özelliklerin bazılarını İslam, kendi üsul ve kanunlarına ters düşmediği için kabul etmiş ve bazılarını da kabul etmemiştir. İçki içmek, cahiliye toplumuna olmazsa olmazlarındandı. Herhalükârda cahiliye dönemindeki Arapların dininde bir beis olarak görülmemekteydi. Sonraları İslam dini bu özelliği tedricî olarak yasakladı. Ele alacağımız konu da cahiliye dönemindeki bu özellikle ilgilidir.

Kaynaklarda Hz. Ebû Bekir'in faziletini anlatırken şu özelliğine de değinilmektedir. Hz. Ebû Bekir (r.a.), İslam'a girmeden önce "cahiliye döneminde" de insanların en iyisi olup temiz kalpli ve çirkin şeylerden uzak olan biriydi. Cahiliye döneminde içki içmek normal karşılanırken bile Hz. Ebû Bekir, içki içmeyi kendisine o zamandan haram kılmıştı. Ayrıca Hz. Ebû Bekir'in yanı sıra Hz. Osman'ın da içki içmediği görülmektedir.113

Nitekim Hz. Aişe'den (r.a), şöyle rivayet edilmektedir: "Ebû Bekir ve Osman (r.a.), cahiliye döneminde

içki içmeyi kendilerine yasaklamışlardı (haram kılmışlardı). Ebû Bekir'e birisi sordu: 'İslam'dan önce, hiç içki içtin mi?' 'Allah'a sığınırım' dedi. (Soran kişi) 'Neden?' dedi. Ebû Bekir: 'Ben, hep kendi şerefimi ve haysiyetimi korumuşumdur. Çünkü içki içen kişi şeref ve haysiyetini koruyacak durumdan çıkacaktır.' Bu konuşma Allah Resûlü'nün kulağına ulaştı ve Rasûlüllah şöyle dedi: 'Ebû Bekir doğru söylemiştir.'"114

Bu rivayetin konumuzla ilgisi, cahiliye döneminde Hz. Ebû Bekir ve Hz. Osman'ın bir ortak özelliği olan içki içmemesidir. İslam'dan önce ikisi de içkiyi kendilerine yasaklamışlardır.

113 Süyûtî, Târîhu'l-Hulefâ, I/29; Sallâbî, Ebû Bekir Sıddîk, s. 42.

114 Süyûtî, Târîhu'l-Hulefâ, I/29, 49; Sallâbî, Ebû Bekir Sıddîk, s. 42; bu konuyla ilgili Hz. Aişe'den gelen diğer

bir nakil de şöyle dir: "Ebû Bekir, içkiyi kendisi haram kılmıştı. o, ne İslamdan önce ve ne de İslam'ın zuhurunda

içki içmiştir. Onun, içki içmeyi kendisine yasaklamasının sebebi, bir defasında, elini insan pisliğine götürüp sonra ağzına götüren ve aynı zamanda da onu koklayan bir sarhoş adamı gördü. Ebû Bekir bu görüntüyü gördükten sonra: 'O, ne yaptığını bilmiyor' dedi. Ve böylece şarabı kendine haram kıldı." Sallâbî, Ebû Bekir Sıddîk, s. 42.

26