2.4. İŞTİRAKÇİLERİN SORUMLULUĞUNA DAİR SİSTEMLER
2.4.1. Suça İştirakte Sorumluluğun Belirlenmesinde Geçerli Olan Sistemler
2.4.1.2. Eşitlik Sistemi
Eşitlik sistemi Roma Hukukundan başlayarak kabul edilen ve 1791 ve 1810 Fransız Ceza Kanunları tarafından da kabul edilmiş en eski görüştür.105Bu görüşe göre belli bir suça katılan herkes o suçtan eşit bir şekilde sorumludur ve aynı ceza ile cezalandırılır.106Bu teorinin taraftarlarına göre bir suç bölünemeyeceği için cezai sorumluluğun da bölünmesi mümkün değildir;bir suça katılan herkes o suçun failidir ve o suçun tam cezası ile cezalandırılmalıdır. Bu görüş bir suç ve birden fazla faili kabul ettiği için öğretide “Tekçi teori”, ya da “Objektif suç birliği” adı altında da bilinmektedir. Kanuni tipe farklı hareketlerle katkıda bulunan her bir iştirakçinin eşit ceza ile cezalandırılmasından yana olan yazarların eşitlik sistemini savunmak için ileri sürdükleri gerekçeler farklılık arzetmektedir.107
Geniş fail prensibine dayanan eşitlik sistemi uyarınca suç tipinin ihlaline kendisine isnat edilebilecek şekilde herhangi bir katkıda bulunan her kişi katkının ağırlığına bakılmaksızın fail sayılmaktadır. Kabahatler Yasasında “Kabahatin
işlenişine birden fazla kişinin iştirak etmesi halinde bu kişilerin her biri hakkında, fail olarak idari para cezası verilir” hükmü uyarınca anılan yasada eşitlik prensibi
benimsenmiş bulunmaktadır. Bu fıkra uyarınca kabahatlere iştirak haliyle ilgili olarak tek tip fail sistemi benimsenmiş, kabahatin işlenişine iştirak eden kimseler
103 Devrim Aydın, a.g.e., s. 64 104 Doğan Soyaslan, a.g.e., s. 516
105 Doğan Soyaslan, a.g.e., s. 517; Timur Demirbaş, a.g.e., s. 473
106 Doğan Soyaslan, a.g.e., s. 490; Mahmut Koca; Kayıhan İçel, a.g.e., s. 272; İlhan Üzülmez,
a.g.e., s. 422; Nevzat Toroslu, a.g.e., s. 296 “ Modern Doktrin daha çok eşit sorumluluk esasına doğru kaymaktadır. Bu ilke çeşitli kanunlar tarafından da benimsenmiştir. (Örneğin İsviçre, İtalya Ceza kanunları gibi)Bununla beraber eşit sorumluluk ilkesi mekanik bir eşitliği yani bütün ortakların cezasının aynı miktarda olmasını gerektirmez. Çünkü bu ilke her şeyden önce niceliksel değil, niteliksel bir eşitlik anlamına gelir. Dolayısıyla adalet gereği her bir iştirak edenin somut olarak getirdiği gerçek katkıya göre müeyyide derecelenmelidir. Ancak sorumluluğun ve müeyyidenin derecelenmesinde esas alınacak ölçütler sorunu çeşitli yaşamlarda farklı biçimde çözümlenmektedir. Ödetici-bastırıcı bir anlayışa dayanan ceza hukuku sisteminde iştirak edene uygulanacak müeyyide suçun ağırlığı ve her bir iştirak edenin kastının yoğunluğu ile ilgilidir. Esas itibariyle önleyici bir ceza hukuku sisteminde müeyyidenin ölçüsü iştirakin objektif tehlikeliliğine ve iştirak edenlerin subjektif tehlikeliliğine bağlıdır. Karma sistemlerde ise bastırıcı ve önleyici amaçların yumuşatılması söz konusudur. ”
29
arasında fail ve şerik ayrımı yapılmamıştır.(m 14/1-4)108
2.4.1.2.1. Suç Birliğini Benimseyen Görüşler
Bu görüşe istinaden başkasının eylemine iştirak eden kişi, suçun asıl faili ile birlikte kader birliği yapmış olur ve onun fiilini bütün sonuçlarıyla birlikte kendisine mal etmiş sayılır ve suçun tam cezasıyla cezalandırılır.109 Suç birliğini esas alan görüşlere göre suça iştirak durumunda işlenmiş olan bir tek suç olduğundan “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz” formülü uygulama alanı bulur. Suç hukuksal açıdan bir olarak kabul edildiği zaman suçda birlik cezada birliği de getirmektedir. Suçu ayırmak ve suça katılanlar arasında ayrım yapmak ve farklı ceza vermek mümkün değildir. Zira başkasının eylemine iştirak eden kimse, onun eylemini bütün neticeleriyle birlikte kendisine mal etmiştir. İştirakçiler açısından kader birliği durumu söz konusu olduğunu savunan bu görüşe göre iştirak bir çeşit şirkete benzetilmiş ve bu şirketin sorumluluğuna katılmış olan bu kimselerin eşit cezalar ile cezalandırılmaları gerektiği ifade edilmiştir.110
2.4.1.2.2. Şart Teorisini Benimseyen Görüşler
Subjektif Suç Birliği olarak da bilinen bu görüşe göre iştirak halinde işlenen suç, suça katılan herkesin ortak eseridir. Başka bir anlatımla suç birliği şartların eşitliği teorisine dayanılarak anlatılmaya çalışılmıştır. Buna göre her fail suçun bir sebebini meydana getirmiştir ve sebeplerden birini diğerini üstün tutmak söz konusu değildir. Suça katılanlar başkalarının fiilini kendi fiili haline getirmiştir. Suçun işlenmesine katkı verenler hareket eşit nedensel değere sahiptir. Şartlar arasında ayrım yapılmadığından nedensel katkıda bulunan her bir fail işlenen suçtan eşit şekilde sorumludur.111
2.4.1.2.3. Faillerin Çokluğunu Benimseyen Görüşler
Fail sayısına göre suçların çokluğunu benimseyen bu görüş uyarınca bir suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde bir tek suç değil fail sayısı kadar suç bulunmaktadır. “Ne kadar fail o kadar suç” formülünden yola çıkan
108 Mahmut Koca; İlhan Üzülmez, a.g.e., s. 422
109 Doğan Soyaslan, a.g.e., s. 517; Mahmut Koca; İlhan Üzülmez, a.g.e., s. 422 110 Doğan Soyaslan, a.g.e., s. 517; Vesile Sonay EVİK, a.g.e., s. 32
30
bu görüşe göre iştirak halinde işlenen suç yerine “İştirak suçundan” söz etmek daha doğru olur.112Her fail ayrı suç işlediğinden herbirinin ceza sorumluluğu da kendi işlediği suça göre belirlenmelidir. Netice olarak herkes işlenen suçun cezasıyla cezalandırılacağı için aynı ceza ile tüm failleri cezalandırmak söz konusu olacaktır. Bu sistemde ağırlatıcı ve hafifletici nedenler diğer faillere, her bir fail suçu tek başına işlediği ve kendi kusuruna göre sorumlu tutulması gerektiği için sirayet etmeyecektir. Bu husus ise suça iştirak iradesini göz ardı etmektedir. Nitekim ceza hukukunda suç sayısını belirlemede kıstas fail sayısı değil ihlal edilen norm sayısıdır.113
2.4.1.2.4. Eşitlik Sistemine Yöneltilen Eleştiriler
Eşitlik sistemi hangi teorik denkleme dayanırsa dayansın bütün suç ortakları hakkında eşit ceza verilmesi prensibini kabül ettiği için iştirak halinde işlenen suçların özüne aykırılık teşkil eder. Her durumda iştirakçilerin bölünmez bir kader birliği yaptığını söylemek doğru olmayacaktır. Suçta birlik cezada birliği gerektirmez. Yapılan hareketlerin nedensel değerine göre bir tasnife gidilerek farklı cezalar verilebilir. Yine başkasının eylemine iştirak eden kimsenin onun eylemini bütün neticeleriyle birlikte kendisine mal ettiği doğru değildir. İştirakin bir çeşit ticari şirkete benzetilerek bu şirketin sorumluluğuna katılmış olan eşit olarak cezalandırılması da savunulamaz. Suçun işlenişine katkı sağlayan her hareketin netice açısından nedensel olduğu kabul edilse dahi her hareket eşit nedensel değere sahip değildir. Dolayısıyla şartların eşitliği teorisine dayanarak tüm suç ortaklarına eşit ceza verilmesini savunan görüş de kabul edilemez. Nitekim suça katılanlar eşit ceza ile değil hareketlerinin nedensel değerine göre cezalandırılmalıdır. Yine iştirak halinde işlenen suçlarda fail sayısınca suç olduğu görüşü de eleştirilmiştir. Bu görüşün suni ve gerçeğe aykırı olduğu belirtilmiştir. “Her bir suç ortağı fail, her birinin işlediği ayrı suç, dolayısıyla her failin işlediği suça göre ceza sorumluluğu belirlenmelidir” anlayışı hiçbir esasa dayanmayan felsefi bir spekülasyondan ibarettir. Ayrıca aynı suçu işlemek amacıyla birden fazla hareketin bir araya gelmesinden ibaret iştiraki parçalarabölmek gerçeklerle de bağdaşmamaktadır. Bu sistemin kabul edilmesi durumunda gönüllü vazgeçme kurumu da uygulama alanı
112 Doğan Soyaslan, a.g.e., s. 517 113 Vesile Sonay Evik, a.g.e., s. 33
31 bulamaz.114