• Sonuç bulunamadı

2.3. POLĠS EĞĠTĠMĠ ĠLE ĠLGĠLĠ TEORĠK YAKLAġIMLAR

2.3.3. Eğitimin önemi

bir enstitü anabilim dalında, enstitü anabilim dalından değiĢik bir ad taĢıyan bir lisansüstü programda açılabilmektedir.

Bir programda, lisansüstü eğitim-öğretim yapılabilmesi için o programla ilgili anabilim dalında lisans eğitim-öğretimi yapılmakta olması Ģart değildir.

Enstitüdeki yüksek lisans ve doktora programına hangi programdan mezun olanların baĢvurabileceği, Yönetim Kurulu kararı ile belirlenmektedir.

toplanmaktadır. Eğitim sürecini oluĢturan bu üç hizmet alanın da nihai amacı;

öğrencilerin bütün yeteneklerini en üst düzeyde geliĢtirmelerine olanak sağlamaktır (Kepçeoğlu, 1985:28-31). Öğrencilerin bütün yeteneklerini en üst düzeyde kullanmaları

"kendini gerçekleĢtirme" kavramı ile ifade edilmektedir. Bu açıklamalar ıĢığında okulun ve eğitim sisteminin genel amacının öğrencilerin kendilerini gerçekleĢtirmeleri için uygun geliĢim ortamları sağlamak olduğu söylenebilir. Öğrencilere söz konusu geliĢim ortamlarını sağlayabilmede üç hizmet alanının da birbiri ile koordineli ve aktif bir Ģekilde iĢ görmesi gerekmektedir.

ÇağdaĢ eğitimin üç önemli yapı taĢı olan yönetim, eğitim-öğretim ve öğrenci kiĢilik hizmetleri ne kadar öğrencinin kiĢisel geliĢim ve gerçekleĢim gereksinmelerine uygun olarak sunulursa amaçlara o oranda ulaĢılmıĢ olunur. Ġstenilen bu durum;

demokratik ve öğrenci merkezli bir eğitim anlayıĢını gerektirir. Artık öğrencilerin kendileri dıĢındaki kiĢilerin (okul yöneticileri, öğretmenler, veliler vb.) onlar hakkında düĢünüp, onlar adına karar vermeleri yerine öğrencilerin kendilerini düĢünmeleri, kendileri ile ilgili kararlar vererek bu kararların sorumluluklarını üstlenmeleri esas alınmaktadır. Bu süreçte; öğrenci dıĢındaki tüm kiĢiler ve kurumlar öğrencinin istediğinde yararlanabileceği kaynaklar olmalıdır.

Eğitim bireyin davranıĢında kendi yaĢantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değiĢme meydana getirme sürecidir. Bireylerin davranıĢlarında meydana getirilen bu değiĢmelerin bütün toplumu etkilemesi kaçınılmaz bir olgudur. Günümüzde; çeĢitli alanlarda ün yapmıĢ bilim adamlarıyla siyaset liderlerin ve yöneticilerin eğitim yoluyla toplumların bir değiĢme süreci içine sokulacağına inanmıĢ olmalarının bir nedeni de budur ( Kaya 1996 ;11).

Eğitim etkinliklerinin bir kısmı geliĢigüzel, kasıtsız olarak düzenlenir. Bu tip eğitim informal olarak adlandırılır. Aile içinde, akran gruplarında, usta çırak iliĢkisi sonucu kazanılan davranıĢlar informal eğitimin ürünleridir.

Planlı eğitim etkinlikleri formal eğitim olarak adlandırılmaktadır. Formal eğitim sürecinde bireyde davranıĢ değiĢikliği meydana getirmek üzere bilinçli, planlı ve kasıtlı bir biçimde öğrenme ortamı düzenlenir. Bu süreçte bireyin davranıĢları belli amaçlar doğrultusunda değiĢtirilir. KuĢkusuz değiĢtirilmek istenen davranıĢlar toplum tarafından uygun görülen ve istenilen davranıĢlardır. Bunlara istendik davranıĢlar denir (Erden

1998;14).

Eğitim, insanın kendi baĢına kazandığında, edindiğinde çok uzun yıllar alacak olan bilgiyi, beceriyi, kısa sürede insana kazandırmak için vardır. Eğitim, geçmiĢ kuĢakların ömürlerini harcayarak edindikleri bilgi, beceri birikimini, kısa sürede düzenli bir biçimde, insana kazandırmak için uğraĢır. Eğitim, insanı yüceltmektir. Eğitim, insana kendisinin ne olduğunu göstererek insanın kendini tanımasına, bilmesine, bulmasına yardım etmektir. Bu yüzden insan, eğitimi değerli bulmakta; aramaktadır.

Çağımızda, eğitimsiz kalmak, aç kalmak, susuz kalmak gibi insanın yaĢamını tehlikeye sokmaktadır ( BaĢaran l996;35).

Bütün bunlara göre esas olan; eğitimin ruhsuz bilgi ve hüner kazandırmaktan ziyade bir davranıĢ ve Ģahsiyet olgunlaĢtırma süreci olduğu, bunun ise model Ģahsiyetle yaĢanacak ortak öğrenme tecrübeleri çerçevesinde gerçekleĢtirebileceğidir. Eğitimci ve eğitilen Ģahsiyetinin her çeĢit aracın önüne çıkarıldığı bu anlayıĢta eğitimci model Ģahsiyetinden beklenen stratejik rol; öğrencinin muhatap olduğu olumlu-olumsuz, önemli-önemsiz, soyut-somut ve basit-karmaĢık potansiyel öğrenme ve davranıĢ oluĢumları bağlamında önceden belirlenen amaç ve ilkeler istikametinde filtre görevi yapmak, insan Ģahsiyetinin hiyerarĢik katları bakımından dengeli beslenmesini kılavuzlamak ve her Ģeyden önemlisi Ģahsiyetin dinamik karakteri icabı, insanda yaĢam boyu devam eden sosyo-kültürel doğum ihtiyacını karĢılayacak kendi kendine yeterlilik ve problem çözme formasyonunu simgeleyen öğrenme açısı oluĢturmaktadır (Akgündüz 1998;28).

Burada eğitimin insanı değiĢtirme gücünü açıklamak gerekmektedir. Yani eğitim, insanı tamamen değiĢtirebilir mi? Öğrenciyi tamamen kendi kalıplarına sokabilir mi? Veya ne derece eğitimi, eğitileni kendi kalıbına sokabilir?... BaĢka bir ifade ile eğitim, öğrenciye yeni kabiliyetler kazandırabilir mi? Veya kabiliyet değiĢikliği yapabilir mi? Yoksa eğitim, eğitilendeki gizli yetenekleri bulup, onları geliĢtirmekle mi görevlidir (Çelikkaya 199;53)?

DüĢünce ve eğitim kurumlarının belirleyici gücü, karĢıladığı ihtiyacın ve buna tekabül eden rolün fert ve toplum hayatındaki stratejik öneminden kaynaklanmaktadır.

Söz konusu rolün açılımı ise; toplumsal bünyeyi besleyen kültür enerjisini yeniden üretme ve topluma katılan insan kaynağında nitelik dönüĢümü gerçekleĢtirme; kısacası

ait olduğu toplum sistemini inanç, düĢünce ve eylem bakımından süreklilik içinde yeniden inĢa etmektir (Akgündüz, 1997; 16).

DavranıĢ; bilgi veya kuralın öğreniminden sonra ortaya çıkar. DavranıĢ öğrenme ile iç içedir ve öğrenmeye sıkı sıkıya bağlıdır. Öğrenmenin Ģartları, bir bakıma davranıĢın gerçekleĢmesinin de Ģartları demektir. Bu Ģartlar genellikle Ģöyle özetlenebilir:

GeliĢim seviyesi müsait olmalıdır;

Yani kazandırılacak davranıĢa çocuğun akıl ve zekâ seviyesi, ruhsal durumu elveriĢli olmalıdır.

Bilgi seviyesi müsait olmalıdır;

Eğitilenin bilgi seviyesi, kazandırılacak yeni ilmi veya ahlaki davranıĢa müsait değilse, netice alınamaz. " Çocuğa göre öğretim ilkesi" nde anlatılmak istenen budur.

Ahlak ve din eğitiminde de keza haram-helal, ayıp günah gibi tabirlerin etkili olabilmesi için önceden bunlar hakkında teorik bilgi sahibi olması gerekir. Yeteneği müsait olmalıdır;

ġurası ilmi ve dini bir gerçektir ki, her insan, farklı bir kiĢiliğe ( karaktere), dolayısıyla farklı kabiliyetlere sahiptir. Öyleyse çocuğa, kabiliyetinin bulunmadığı bir eğitim vermeye kalkarsanız sonuç alamazsınız.

Ortam müsait olmalıdır;

Çocuğa kazandırılacak yeni bilgi, beceri ve davranıĢa, ortamında müsait olması gerekir. Örneğin vurma, kırma ve küfrün hakim olduğu bir muhitte siz, çocuğunuza kibar ve efendilik davranıĢlarını kazandırmakta zorluk çekersiniz. Evde yaptığınız güzel nasihatleri çevre, arkadaĢ grubu bozar.

Ġstekli olmalıdır;

Ġstek, baĢarının belki de birinci Ģartıdır, denilebilir. Çünkü çocuk bir alana kabiliyetli de olsa istekli bulunmazsa ona bir Ģeyler öğretemezsiniz. Anlattıklarınızı gönülsüz (zoraki) dinler ve dolayısıyla netice alamazsınız. Bu husus son derece basit ve

açık bir gerçektir.

Ancak Ģurası da unutulmamalıdır ki, eğitimcinin bir görevi de eğitime istek duymayanlarda eğitime (ilme) istek uyandırmaktır (Çelikkaya 1999;49).

Eğitimciler arasındaki benimsenen yaygın görüĢe göre eğitim insana yeni kabiliyet kazandıramaz. Mevcut kabiliyeti de yok edemez. Eğitimin görevi, var olan kabiliyetleri geliĢtirmektir. "Ġnsan, ham kabiliyetlerle dünyaya gelir. "Gazali, 'Yetenek, topraktaki tohum gibi, insan ruhunda gizli bir güçtür. Öğrenme (eğitim) o gizli gücü fiili duruma getirir, (açığa çıkarır ve geliĢtirir). "der. Eğitimsizlik de tabiatıyla bu kabiliyetlerin körelmesine, paslanmasına veya atıl (iĢe yaramaz halde, verimsiz) kalmasına sebep olur.

Dolayısıyla eğitimin gücü, sonsuz değildir. Veya eğitim, sonsuz bir güce sahip değildir. Eğitimin baĢarısı yukarıda da anlatılmak istenildiği gibi, çeĢitli faktörlere bağlıdır.

Polis okullarına yapılan atamaların önemli bir kısmının gerekçesi eğitim dıĢı sebeplerdir. Bu durum, muhakkak değiĢtirilmesi gereklidir. Sınıf komiserlerinin yeni mezunlardan seçilmesi önemli handikapları da beraberinde getirir; zira beĢinci sınıf psikolojisinden kurtulması mümkün değildir. Kanı öğrencilerinki kadar delidir.

Mezuniyet öncesi eleĢtirdiği Ģeyleri mezuniyetin hemen arkasından savunur hale gelir Bu hususa öğrencilerin terbiye sistemi bağlamında dikkat etmek gerekir.