• Sonuç bulunamadı

3.4. POLĠS EĞĠTĠMĠNE ÇAĞDAġ YAKLAġIMLAR

3.4.2. Polis eğitim politikalarında yeni yaklaĢımlar

3.4.2.1. Eğitim hizmetlerinin yerelleĢmesi

Bir örgütün yönetimi ile yönetimden elde edilmek istenen sonuçlar arasında doğrudan bağlantılar bulunmaktadır. Ancak, istenilen sonuçlara ulaĢmak için yapısal öğelerin etkileri nedeniyle seçilmiĢ olan yönetim biçiminin amaca uygunluğu her zaman hedeflenen düzeyde olmayabilir. Esasen pek çok yönüyle, uygunmuĢ gibi görünen yönetim biçimlerinde de kendi yapısal açmazlarından kaynaklanan ve çözümlenmesi gereken sakıncalar bulunabilir. Dolayısıyla, bütün iç ve dıĢ öğeler dikkate alınarak, istenilen sonuçlara ulaĢılmasını sağlayacak amaçların gerçekleĢtirilmesi ile ilgili olarak yapılacak uygulamalarda tek bir yönetim biçiminden söz edilemez. Bu konuda, katı merkeziyetçi yönetim biçiminden, yerinden yönetim biçimine doğru giden geniĢ bir yelpazede çeĢitli yönetim biçimlerinin uygulandığı görülmektedir. Yönetim biçimi ister merkezi, ister yerel olsun, her iki yönetim biçiminde de diğerinden öğeler bulunabilir.

Ancak, esas olan, yönetim biçiminin ağırlıklı olarak ne olacağıdır.

Yönetim biçimini belirleyen en temel öğelerden birisi karar verme yetkisinin nasıl bir dağılım gösterdiğidir (Güçlüol 1985:49). "Örgütlerin sahip olduğu merkezden ya da yerinden yönetim biçimi ve dereceleri, bu örgütlerin karar verme yöntemlerine göre belirlenir" ifadesiyle, yönetim biçimi ile karar verme yöntemi arasındaki iliĢkiye dikkat çekerken; (Bursalıoğlu 1982:274-275) "yetki aktarmanın derecesi ne kadar yüksekse, o kadar az merkeziyetçi bir yapı" olacağını ve "yetki aktarma ile yerinden yönetim arasında iliĢki" kurulabileceğini ifade ederek, yönetim biçimi ile yetki aktarma iliĢkisine dikkati çekmektedir.

Tarihsel süreç içerisinde Aristo'dan beri, politika biliminde merkeze ait yetkilerin bölünmesi ve dağıtılması üzerinde durulduğu görülmekle beraber, Conyers (1984:189), yerelleĢmenin dikkat çektiği iki ana dönemden söz etmektedir. Conyers'e göre, bu dönemler 1950'lerden 1960'ların baĢına kadar olan dönemle, 1970'lerin baĢından 1980'lerin baĢına kadar olan dönemlerdir. Önceleri yerelleĢme kamu yönetimi ve siyaset bilimcilerin araĢtırma konuları içine girerken; bunlara son yıllarda, hukukçular, sosyologlar, antropologlar, örgüt kuramcıları ulusal ve yerel kalkınma planlamacılarının da katıldığı görülmektedir.

Merkezden yönetimin tanımlanması "merkezden yönetim, örgüt içindeki üst noktalarda yetkinin sistemli ve tutarlı biçimde saklanmasıdır. Kararlar, kararın gerektirdiği iĢleri yapanlarca değil, onların üstündeki yöneticiler tarafından verilmektedir" (Bursalıoğlu 1982:272) konusunda literatürde bir görüĢ birliğinin olmasına karĢın, yerelleĢme uygulamalarının disiplinler arası bir yaklaĢımla ele alınması, yerelleĢme ile ilgili bilgilerin aktarılması konusunda bazı sorunlar yaratmaktadır. Bu sorunlardan birisi; her disiplinin kendi dilini kullanma eğiliminde olması, aynı dili kullanmayanların literatürü okumasını ve düĢünce alıĢveriĢini zorlaĢtırmasıdır (Conyers 1984:190-91). YerelleĢmeyle ilgili olarak bilim adamları arasında genelde bir uyum görülmesine karĢın, ayrıntılar ve sürecin adlandırılması konusunda farklı tanımlama çabalarının olduğu dikkati çekmektedir. Örneğin;

Türkiye'de tanımlamanın ötesinde, bu süreçle ilgili olarak, bilim adamları ve yazarların birleĢmiĢ olduğu bir adlandırma söz konusu değildir. Bazıları, bu sürece

"desentralizasyon" derken, kimisi "adem-i merkeziyet", kimisi "yerinden yönetim" ve diğer bazıları da "yerelleĢme" demeyi tercih etmektedir. Bu araĢtırmada "yerelleĢme"

denmesi yeğlenmiĢtir. Çünkü yerinden yönetim bu sürecin türlerinden sadece birisidir.

Adem-i merkeziyet ya da desentralizasyon ise Türkçe olmamaları nedeniyle benimsenmemiĢtir.

Eğitimin merkezden ya da yerinden yönetimi merkezden yönetim ve yerinden yönetim, yönetsel erk ya da karar verme yetkisinin (otoritesinin) büyük oranda merkezi yönetimin elinde olduğu tekçi (unitary) yönetim sisteminden, bu erk ya da yetkinin yerel yönetim ya da topluluklara verildiği bir yönetim sistemine uzanan doğrunun iki ucunu temsil etmektedirler (Tural 1995:19). Ülkeler bu iki uçtan birine yakın olabilirler.

BaĢaran (1993:46), eğitimde yerinden yönetimi, "eğitim siteminin girdilerine, iĢlemesine ve çıktılarına iliĢkin tüm yönetsel kararların yerel yönetimlerce verilmesi"

biçiminde tanımlamaktadır.

Türkiye eğitim sistemi, yönetsel erk ya da karar verme yetkisinin merkezin elinde bulunduğu tekçi bir sistemdir. Türkiye'de Cumhuriyet'in kuruluĢ yıllarında merkezden baĢlatılan uluslaĢma, birlik ve beraberliğin kurulması, ekonomik kalkınma ve çağdaĢlaĢma giriĢimlerinin baĢarısı eğitim örgütlerinin de merkezden yönetimini gerektirdi. Türkiye eğitim sistemi‟ni bütünleĢtiren Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) Yasası‟nın arkasındaki temel nedenin bu olduğu söylenebilir.

Bilgen (1976:56-60)‟in "Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Örgütünün Analizi"

konulu araĢtırmasına katılan denekler, merkez örgütünün sistemsiz ve gereksiz bir biçimde büyüdüğünü ve büyümede üst düzey yöneticilerin kiĢisel beklentilerinin etkili olduğunu belirtmiĢler ve merkez örgütünün "görevsel örgütlenme" biçimine göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini ileri sürmüĢlerdir.

Özdamgacı (1987:10-12), "Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Merkez Örgütünde Yapısal DeğiĢmeler" baĢlıklı araĢtırmasında denek olarak kullandığı Bakanlık merkez örgütünde çalıĢan Ģube müdürü ve Ģeflerin, il ve ilçe eğitim örgütlerinde yapılacak iĢleri yaptıklarını ve yetkileri konusunda yeterli bilgilerinin olmadığını saptamıĢtır.

Çolak (1989:114), "T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Yönetimi, TaĢra ÖrgütleniĢi, Görev, Yetki, Sorumluluk ve Sorunların Değerlendirilmesi" konulu araĢtırmasında, Bakanlıkta, yetkilerin üst kademelerde toplanması, sorumlulukların ise alt

kademelere yıkılması gibi örgüt ve yönetim açısından ilkel bir görünümün sergilendiğini, üniteler arasında eĢgüdüm eksikliği olduğunu vurgulamıĢtır.

Türkiye'de zaman, enerji ve para savurganlığına yol açan kırtasiyeciliğin yaygın olduğu, yönetimde yetkilerin merkezde toplandığı, birimler arasında etkili bir eĢgüdüm ve iletiĢimi sağlamakta zorlanan bir eğitim siteminin olduğu, XIV. Milli Eğitim ġura'sında dile getirilmiĢtir (MEB 1993:16-17).

Ondördüncü Milli Eğitim ġurası'nda (MEB 1993: 81), "Merkez örgütünce yürütülen iĢ ve iĢlemlerden, valiliklerce ya da yerel yönetimlerce yürütülmesinde yarar görülenler, ilgili yerlere devredilmelidir. Merkez örgütü ayrıntılardan arındırılarak makro düzeyde eğitim politikalarının saptanması, yönlendirilmesi ve denetlenmesi hususlarında iĢlev görmelidir" açıklaması Ģurada yetki geniĢliğinin ve yetki devrinin önerildiğini göstermektedir.

Yedinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı taslak raporunun (DPT 1994:14), "Eğitim Yönetimi Alt Komisyon Raporu"nda yerelleĢmeyle ilgili olarak, VII. Plan Dönemi için

"eğitimde yerinden yönetime görev, yetki ve sorumluluklar verilmelidir" açıklaması yer almaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, 1995 yılı Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesi tartıĢılırken üyeler, merkezi yönetim odaklı eğitim sisteminin Türkiye'yi 21. yüzyıla değil, ortaçağ karanlıklarına götüreceğini ileri sürmektedirler (M.E. Bakanlığı Bütçesi, 1994).

Açıkalın (1994:3-4), görev yapan bakanların eğitim sisteminin giderek büyüyen, somutlaĢan yetersizliklerini kabullendiklerini belirtmekte ve Bakanlığın büyüyen gölgesinin okulların ıĢık almasına, geliĢmesine engel olduğunu vurgulamaktadır. Usluel (1995:37), yaptığı araĢtırmada okul, öğrenci ve öğretmen sayılarının artması, hizmet alanlarının geniĢlemesi ve Milli Eğitim Bakanlığı merkez örgütünün yapısal büyümesinin, birimler arası eĢgüdümün zorlaĢmasına ve örgütün rutin iĢlere boğulmasına neden olduğunu belirtmekte ve merkez örgütünün iĢleyiĢinin kolaylaĢması için, yetki ve görevlerinin bazılarını taĢra örgütlerine aktarması gerektiğini belirtmektedir.

Açıkalın (1995), yaptığı araĢtırmada, ilköğretim kurumlarında çalıĢan öğretmen, yönetici ve denetçilerin gelecek çeyrek yüzyılda kurumlarındaki değiĢmelere iliĢkin

kestirimlerinin, yön ve içeriğini kestirmeye çalıĢmıĢtır. Ġlköğretim kurumlarında yöneticilik ya da öğretmenlik yapan 450 denetçi adayının, 316'sı (%70) eğitim örgütlerinin kuruluĢ ve iĢleyiĢlerinde yerel yönetimlerin rolünün daha etkili olacağını belirtmiĢlerdir. Ödemelerin yerel yönetimler tarafından yapılacağını ve tatmin edici düzeyde olacağını ileri sürenler 260 (%58) kiĢidir. Öğretim programlarının yerel olarak geliĢtirileceğini savunanlar ise grubun yarısını (% 50) oluĢturmaktadır.

Çoker (1995:2), yaptığı araĢtırmada, Milli Eğitim Bakanlığı‟nın merkez örgütünde çalıĢan ve il özel idareleri ile dolaylı iliĢkisi olan yöneticilerin "eğitim hizmetlerinin yerelleĢmesi ve bu hizmetlerin il özel idarelerine devri" konusunda % 95'inin olumlu yanıt verdiklerini saptamıĢtır. ĠI özel idareleri ile doğrudan iliĢkisi olan yöneticilerin %75'i eğitim hizmetlerinin yerelleĢmesini istemektedir.

Bu çerçevede Türk emniyet örgütünün yapısı incelenmek istendiğinde ilk olarak Türk kamu yönetiminin merkeziyetçi bir yapıya sahip olduğu görülecektir. Bu doğrultuda Türk emniyet örgütü, ĠçiĢleri Bakanlığına bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü adı altında örgütlenmiĢtir. Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olarak, beĢ emniyet genel müdür yardımcısı, yirmi dokuz daire baĢkanlığı, TeftiĢ Kurulu BaĢkanlığı, Polis Akademisi BaĢkanlığı, Polis Koleji Müdürlüğü, Basın Halkla ĠliĢkiler ġube Müdürlüğü, Hukuk MüĢavirliği ile APK Uzmanlar Kurulu ile hizmet vermektedir. Türkiye‟de yönetim örgütlenmesinde iller ve ilçeler esas alınmıĢtır. Bu yönetsel bölünmeye uygun olarak emniyet örgütü illerde Ġl Emniyet Müdürlüğü ve nüfusun yoğun i1çelerde Ġlçe Emniyet Müdürlüğü ve Ġlçe Emniyet Amirlikleri biçiminde örgütlenmiĢtir. Emniyet örgütü merkezi yönetim sistemine paralel olarak örgütlenmiĢ, merkezi yönetim sistemine sahip bir örgüttür.

Esas olarak doğrudan ĠçiĢleri Bakanının emir ve direktifi altında bulunmakla birlikte fiilen Emniyet Genel Müdürünce yönetilmektedir. Ancak daha önceki Anayasada olduğu gibi halen yürürlükte olan 1982 Anayasasında ülke yönetimi bir bütün olarak görülmekle birlikte iki temel yönetim ilkesi olan merkezi yönetim ve yerinden yönetim ilkeleri kabul edilmiĢtir (Akgüner 1984:45).

Merkezi yönetim içinde illerin yönetimi ise yetki geniĢliği esasına dayandığından mülki amirlik bölgelerinde vali ve kaymakamlar güvenliği sağlamakla yükümlüdürler. Bu anlamda gerek polis, gerek jandarma il, ilçe ve bucaklarda mülki amirlerin emri ve direktifi altındadır.

Emniyet Genel Müdürlüğü merkez örgütündeki eğitim birimlerindeki eğitim yöneticilerinin ve öğretmenlerin, eğitim hizmetlerinin düzenlenmesi ve yürütülmesinde yerelleĢmenin yararları konusundaki görüĢlerini tespit etmeye yönelik yapılan bir çalıĢmada ise;

 Merkez örgütünün iĢ yükü azalır,

 Yerel eğitim sorunlarının giderilmesi imkânı artar,

 TaĢra örgütünün eğitim ihtiyaçlarının karĢılanması ve eğitim sorunlarının çözülmesi imkânı artar,

 Emniyet örgütünün genel eğitim politikaları ile yerel birimlerin eğitim politikaları arasında uyum sağlama imkânı artar,

 Eğitim uygulamalarının değiĢen çevre koĢullarına uyarlanması imkân artar,

 Yerel kurum ve kuruluĢlar, arasında iĢbirliği ve eĢgüdüm artar,

 Katılımcı yönetimin geliĢmesi imkânı artar,

Po lis in Eğitim S is te matiği Hizme t Önc e s i Eğitim

Polis Akademisi Başkanlığı Polis Koleji Müdürlüğü

Güvenlik B. F P.M.Y.O F.Y.O G.B.Enstitüsü

Hizme t İç i Eğitim Eğitim Daire Başkanlığı

Taşra Örgütü Merkez Örgütü

Polis Eğitim Merkezleri İl Eğitim Şube Müdürlükleri Daire Başkanlıkları Eğitim Şube Müdürlükleri -TADOC (Kaçakçılık Dai. Baş.) -Bilgi İşlem Daire Başkanlığı -Asayiş Daire Başkanlığı -Trafik Eğitim Araştırma Dai Bşk.

-Eğitim Daire Başkanlığı Ş e kil-1

 Yerel grupların ihtiyaç ve sorunları hakkında doğru bilgi elde etme imkânı artar,

 Yerel yönetim birimlerinin yönetim kapasitelerinin geliĢmesi imkânı artar,

 Örgütün genel ve yerel çıkarlarının bir arada dikkate alınması ve birbiriyle uyumlu hale getirilmesi imkânı artar,

 Emniyet örgütünün eğitimle ilgili hedef ve ilkelerinin yerel düzeyde uygulanma imkânı artar,

 Yerel eğitim ihtiyaçları ve sorunlarına yönelik yönetim kararlarının daha çabuk alınması sağlanır gibi sonuçlar çıkartılmıĢtır.

Ayrıca eğitimde ve eğitim programlarında yeknesaklığın sağlanabilmesi için;

1. Güvenlik Bilimleri Fakültesi, PMYO, POMEM ve Polis Koleji‟nde okutulacak dersler ve amaçlar Emniyet Genel Müdürlüğü‟nce, içerikler oluĢturulacak özel bir komisyonca belirlenmelidir,

2. Güvenlik Bilimleri Fakültesi, POMEM ve PMYO‟ların “öğretim yönünden denetimini” yapacak olan denetçiler, Emniyet Genel Müdürlüğü‟ne bağlı olarak çalıĢmalıdırlar,

3. PMYO, POMEM ve Polis Koleji‟nin “öğretim yönünden denetimini”

yapacak olan denetçiler, Polis Akademisi BaĢkanlığı‟na bağlı olarak çalıĢmalıdırlar,

4. Emniyet örgütünün eğitim programlarındaki yeknesaklığın sağlanması için Eğitim Dairesi BaĢkanlığı ve Polis Koleji Müdürlüğü, Polis Akademisi BaĢkanlığı‟na bağlanmalıdır,