• Sonuç bulunamadı

III. EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ

3.2. Eğitimde Fırsat Eşitsizliğinin Yapısı ve Önemi

Eğitimde fırsat eşitliği kavramı, hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm öğrenciler için eşit fırsatların sunulmasıdır. Ancak, sunulan imkânların eşitlenmesi ikincil bir hedef olmalıdır. Şehir merkezinde bulunan bir eğitim kurumunun olanakları ile bir dağ köyündeki eğitim kurumunun olanakları eşit olmamaktadır. Bu durumda, öğrencilere mevcut fırsatlardan ayrım yapılmadan eşit olarak yararlanma imkânı sağlanmış olsa da sunulan fırsat eşit olmadığından fırsat eşitsizliği oluşmaktadır (Yaşar, 2014: 24)

Başka bir deyişle, demokratik toplumlarda, özellikle, ayrımcılık yapmadan herkesin potansiyelini ve yeteneklerini geliştirmek için eğitim hizmetlerinden eşit şekilde yararlanma fırsatına sahip olunması, eğitimde eşitlik olarak görülmektedir. Eğitimde eşitlik kavramı ekseriyetle üç tür eğitim eşitliğini vurgulanmaktadır (Soylu, 2019: 2):

1. En Üst Düzeyde Öğretimin Herkese Sağlanması: Tüm vatandaşlara, tüm eğitim

eşitlik kavramıdır. Bu eğitim hakkı idealdir, ancak biyolojik ve ekonomik faktörler bunun olmasını önlemektedir.

2. Herkese Asgari Eğitim Hakkı Verilmesi: Bu ilkeye göre her ülkede kanunlar

ile düzenlenmiş asgari düzeyde belirlenen kurallar çerçevesinde ve zorunlu olan bir eğitim sistemi öngörülmektedir. Amaç tüm çocukların asgari eğitim seviyesine ulaşmasıdır. Bu hak, gelişmekte olan ülkelerde ilk veya orta eğitim seviyelerinin korunması için gereklidir. Mecburi eğitim hakkı kişilerin yükseköğretim düzeyinde eğitim alabilmesine olanak vermekle beraber, yükseköğretim kurumları sınav ile aldıkları öğrencileri seçmektedir. Farklı bir ifadeyle, yükseköğretime öğrenci seçimi yapabilmek için, herkese asgari öğretim olanakları sağlama ihtiyacı vardır.

3. Herkesin Yeteneğini ve Potansiyelini Kullanabilmesi İçin Öğretilebilir Bir Eğitim Sağlanması: Bu alandaki eşitlik, kişilerin potansiyellerini ortaya çıkarma

ve kullanma hakkı olarak anlaşılmalıdır. Bu eğitim hakkı genellikle gelişmiş ülkelerde gerçekleştirilebilir. Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde, kişilerin bu haklarını kullanabilmeleri kimi zaman toplum geleneklerinden kimi zamanda maddiyetten dolayı engellenmektedir. Örneğin, okutulmayan kız çocuklarının yeteneklerinin bulunamaması ve geliştirilmemesi gibidir.

Herkese fırsat eşitliği sağlamak, bireylerin eğitimden mahrum olduğu durumlarda devletin bu kişileri bularak eğitime dahil etmesi, böylelikle bireyin yaşamında dikkat çekici ve istenen değişikliklerin ortaya çıkması anlamına gelmektedir. Uzun bir süreç olan eğitimin amacı, bireyi eğitim sisteminin bütün kademelerine dahil ederek sosyal hareketliliğe ve üretkenliğe olumlu katkı sağlamaktır. Eşit eğitim hakkına sahip bütün kişilerin mümkün olan en iyi şekilde eğitim alması gerektiği böylece daha bilinçli bireylerin yetiştirilerek topluma daha faydalı olacağı savunulmaktadır. Eğitimde fırsat eşitliğini yetkinleştirmek; bütün kişilere en üst seviyede eğitim sağlama ve herkesin kendi kabiliyetinden ve potansiyelinden faydalanabilmesi için uygun eğitim politikası seçilmesi, bir toplumu dönüştürmede büyük önem arz etmektedir (Tanman, 2008: 36).

Türk eğitim yapısının başlıca sorunlarından biri, eğitimde gün geçtikçe eşitsizliğin artırmasıdır. Bu artış sosyal tabakalaşmayı arttırmaktadır. Bilhassa, son zamanlardaki yapısal müdahaleler, eğitimdeki eşitsizliği daha da yükseltmiştir. Bununla birlikte,

eğitimdeki fırsat eşitsizliğine çare bulmak için çeşitli gayretler söz konusudur ve eğitime erişimdeki eşitsizliğin çözülmesi politika yapıcıları tarafından öncelikli bir konu olarak kabul edilmektedir. Örneğin, devletin çıkarmış olduğu, ilk beş yıllık gelişim planından, sekizinci gelişim planına kadar bu problemin ortadan kaldırılması birincil amaçlar arasında olmuştur. Fırsat eşitsizliğine dair söz konusu olan önlemler, eğitim yapısının sebep olduğu sosyal tabakalaşma sorununu önlemede gerekli katkıyı sağlamamıştır. Bunun temel nedeni önlemlerin yapısal düzenlemelerde kâğıt üzerinde kalması veya uygulamada başarısız olmasıdır. Ekonomik ve kültürel açıdan üstünlük sağlayan ebeveynlerin çocukları, bu avantajları mevcut eğitim sistemi içerisinde arttırarak kullanmaktadırlar. Liselerin belli bir başarı sırasına göre sınıflandırılması, başarısı yüksek lisenin üniversite sınavına girişte avantajlı olması, öğrencilerin hangi lisede devam edeceklerinin ortaöğretim düzeyinde belirlenmesi, eğitimdeki fırsat eşitsizliğini giderek artırmaktadır. Toplumun eğitime bakışı ve felsefi yaklaşımı da eğitimde sunulan hizmetlerin eşit olarak dağıtılmamasına sebep olmaktadır. Örneğin Türkiye’de TÜİK verilerine göre 2008 yılı itibariyle nüfusun %7,6'sı okuma yazma bilmemektedir ve okuma yazma bilmeyenlerin %61'i kadındır. Erkeklerin ve kadınların toplam nüfustaki payı neredeyse aynı olsa da kadına yönelik eğitimde fırsat eşitsizliği çok yüksek boyutlardadır. Kız çocuklarının okula gönderilmemesi maalesef günümüzde hala devam etmektedir. Türkiye’nin birbirinden farklı coğrafî ve demografik yapısı yine sunulan fırsatların eşit dağıtılmasına engel olmaktadır (Yılmaz ve Altınkurt, 2011: 964).

Eğitim Reformu Girişimi raporuna göre, eğitime katılan kızların oranı, erkek çocuklara göre %21 daha düşük olduğu görülmektedir. Güneydoğu Anadolu kesiminde bir kız çocuğu için ilköğretime erişim olasılığı %48 ile %52 arasındadır ve çok yüksek bir rakamdır. Sosyo-ekonomik durum ve cinsiyet, orta öğretime katılımı şekillendirmektedir, örneğin, kırsal kesimde yaşayan, üç kardeşi olan bir ailenin kız çocuğunun, liseye gitme ihtimali %1 ile %2 arasındadır. Ancak, üniversite mezunu bir ebeveyne sahip ve kentsel alanda yaşayan bir erkek öğrencinin, liseye gitme ihtimali %68-70 arasında olmaktadır. Orta düzey olarak nitelendirilen ailelerde de eğitim için yapılan harcama miktarında ciddi eşitsizlikler vardır, mesela, en zengin kişinin, en fakir kişiye göre eğitim harcaması 21 kat daha fazladır. Bunlara ek olarak, en zengin kesimdeki 7-23 yaşındaki nüfusun %28'i üniversite eğitimine erişebilirken, en yoksul

kesimdeki aynı yaş grubunun sadece %0,4'ü üniversite eğitimine devam edebilmektedir (ERG, 2009:11).

Mevcut eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için fırsat eşitliği yerine bireylere fırsatların eşit olarak verilmesi gerektiği savunulmaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği ilkesi, kendisiyle çelişen ya da bu temelde çelişkileri bulunan bir ilke olarak görülmektedir ve özellikle sınıf toplumlarında daha yüksek bir sınıf olarak görülme fırsatı vaadiyle paralel olarak eşitliği eş zamanlı olarak getirmektedir (Çelikkol ve Avcı, 2017: 166).