• Sonuç bulunamadı

Eğitim-Kültür Politikası

2.3 İş ve Düşünce Dergisi’nin İncelenmesi 1 Dergisi’nin Biçimsel Özellikler

2.5.1 Eğitim-Kültür Politikası

Eğitim politikasının temel işlevi; ahlaklı, faziletli, vatanperver, tarih şuuruna, meslek ve iş ahlak ve şerefine sahip ilim ve meslek adamları yetiştirmektir. Milletlerin ve memleketlerin kalkınması ilmin ve araştırmanın ciddi bir şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu araştırmayı ciddi şekilde yapıp ülkeleri kalkındıracak olan genç nesilleri de yetiştirmek için sağlam politikalara ihtiyaç vardır (Bilgiç, 1986:21-22).

Toplumda amaçlar ferdin arzu ve ihtiyaçları ile toplumun beklentilerinden ortaya çıkmakta, bu nedenle de toplumun ihtiyaçları değiştikçe bir toplumsal yapı olan eğitim sisteminin de amaçları değişmekte ve gelişmektedir. Bütün bunların ışığında Tanzimat ve Meşrutiyet aydınlarının eğitime yükledikleri amaçlar sosyal ve siyasal bütünlüğü temine yönelik olmuştur. Cumhuriyetin ilanı ile eğitimin amacı cumhuriyet mefkûrelerine uygun adam yetiştirmek olarak şekillenmiştir (Özkan, 2008:105).

Cumhuriyet dönemi eğitim politikası doğruya, bilime ve pozitif bilgiye dayanmıştır. Atatürk inkılâplarının getirmek istediği cumhuriyet eğitiminin amaçları milliyetçi, halkçı, inkılâpçı, laik cumhuriyet vatandaşları yetiştirmek, ilköğretimi yaygınlaştırmak, yeni nesilleri gerçek ahlaka ve erdeme kavuşmuş şekilde yetiştirmek, yeni nesillere Türk olmak gururunu aşılayarak Türk milletini ileri medeniyetler seviyesine çıkarmak olmuştur (Sakaoğlu, 1992: 53).

Türkiye‟de Milli Şef Dönemi olarak bilinen 1938- 1950 yılları arasında eğitim politikalarında da İsmet İnönü tarihin tek belirleyicisi durumunda olmuştur 1938-50 dönemi, Türkiye‟de eğitime önem verilen bir dönem olmuştur. Bu tarihlerde ilk defa düzenlenmeye başlanmış olan eğitim şuraları 1939, 1943, 1946 ve 1949 olmak üzere dört kez toplanmıştır. Bu şuralarda Türkiye‟nin eğitim sorunları kurulan komisyonlarda en ufak ayrıntılarına kadar tartışılmış ve kararlar alınmıştır. İnönü dönemi eğitiminde iki hedef belirgin olmuştur. Bunlarda ilki her ferdin okuma yazma öğrenmesini sağlamak amacıyla ilköğretimi yaygınlaştırmak diğeri de teknik öğretim şeklindedir. Hatta İnönü, bunu 27 Temmuz 1939 yılında toplanan Birinci Maarif Şurasında Türk milletinin layık

olduğu mevkiye çıkmasını sağlayacak tek aracın onun kültür ve teknik kuvveti olduğunu söyleyerek belirtmiştir (Özkan,2008:159).

İnönü cumhurbaşkanlığı sırasında laiklik ilkesinin topluma yerleşmesi amacıyla eğitim ve ekonomiye büyük önem vermiştir. Ona göre kişi ve toplumu özgür kılacak yolların kaynağı olan bu iki unsur titizlikle takip edilmeli, ekonomik alanda atılımlar yapılmalı, ilkel tarım düzeyini yükseltilmeli ve ekonomi politikası olarak devletçiliğe önem verilmelidir. Ekonomik bağımsızlığın az gelişmişlikten kurtulmak için gerekli olduğunu, bu bağımsızlık bilincinin kazanılması için de eğitim ve bilgiye ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştir. Toplumun ekonomik gelişmesi, eğitim düzeyini etkileyecek ve ekonomi ile eğitim gelişmede paralellik göstererek tam bağımsızlığın temellerini oluşturacaklardır (Özkan, 2008:142).

1950‟li yıllara gelindiğinde eğitimde dini ideolojilerin ağırlık kazanmaya başladığı görülmüştür. Bu dönemde 1930-50 yılları arasında toplumda doğan manevi boşluğun siyasi partilerce oy kazanmak amacıyla kullanıldığı görülmüş, din eğitimi sıkça tartışılır olmuştur. Türkiye‟de eğitimde laiklik ilkesi göz ardı edilir hale gelmeye başlanmıştır. Hâlbuki 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat yasası ışığında Türk milli eğitiminde laiklik eğitimin temel ilkelerinden biri sayılmıştır. Kemal Aytaç (1984)‟ a göre Atatürk, eğitimde laiklik ilkesini, eğitimi dini makamların ellerinden kurtarıp, müspet bilimlere dayalı programı hâkim kılarak devletin kontrolüne alınması, diğer taraftan da eğitim öğretimin amaçları ile içeriklerinin dünyevi ihtiyaçlara göre düzenlenmesi şeklinde tanımlamıştır. Fakat çok partili hayatın getirisi olan oy kaygıları bu temel ilkeyi zedeleyecek girişimler yapılmasına neden olmuştur (Güçlü, 2011: 53).

1950-1960 yılları arasında ülke yönetiminde tek başına söz hakkını elinde bulunduran Demokrat Parti, Atatürkçü eğitim anlayışının değişmez ilkesi olan millilik ilkesine önem vermiş, eğitimde ikiliği ortadan kaldıran Tevhid-i Tedrisat yasasını uygulamayı temel prensibi olarak kabul etmiştir. Eğitimi toplumun ihtiyaçlarına göre yeniden düzenleme yoluna gitmiş, programlarında eğitimi maddi ve manevi unsurlarıyla bir bütün olarak ele almıştır. Genel ve mesleki eğitim ve öğretimi yurt ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenleyeceğini parti tüzüğünde belirtmiş, gelecek nesillerin sadece ilim ile değil milli ve manevi değerlerle de bezenerek yetiştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır (Eren, 2007:58-71).

Bütün bu amaçları parti programında dile getirmiş olan DP, hedeflenen başarıya ulaşamamıştır. Demokrat Parti dönemi, eğitime yönelik umutların söndüğü, „bir müdür, bir mühür‟ sloganıyla eğitim felsefelerinde ciddiyetsizliğin başladığı, oy kaygıları nedeniyle plansız ve programsız okulların açıldığı, köy enstitülerinin ıslah edilme yoluna gidilmeyip kapatıldığı, halkevlerinin de köy enstitüleri ile aynı kaderi paylaştığı, kısa vadede politik kaygılar nedeniyle eğitimin politik bir araç olduğu bir dönem olmuştur (Sakaoğlu, 1992:111).

Demokrat Parti Hükümeti zamanında izlenen dış politikanın da etkisi ile ABD‟ den çok sayıda uzman ülkemize çağrılarak incelemeler yapması sağlanmıştır. Uzmanların ileri sürdükleri görüşleri yerinde incelemek için çok sayıda eğitimci de ABD‟ ye gitmiştir. Ülkeler arası karşılıklı etkileşim sayesinde ülkemiz eğitim alanında yeni kavramlar ve projeler ile karşılaşmıştır. Program Geliştirme, Araç Geliştirme, Beslenme Eğitimi, Deneme lisesi, Fen Lisesi, Barış Gönüllüleri Vakfı Bursları bu kavramlardan bazılarıdır. Bu uzmanlardan biri olan Wolferd‟in raporuna göre 1952- 1953 yılında köy enstitüleri ile öğretmen okullarının öğretim programları birleştirilmiş, derslerde ve konularda değişiklikler yapılmıştır. Programa pedagoji dersi konulup, Pedagoji Tarihi ve Özel Öğretim Yöntemleri dersi kaldırılmıştır. Yine DP Hükümeti zamanında Beals‟in yaptığı çalışmalarla Türkiye‟de eğitimde rehberlik anlayışı yerleşmeye başlamıştır (Özkan, 2008: 223).

İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye ABD ile yakın ilişkiler içerisine girmiş, CHP döneminde görülen seçkinler eğitimi yerini kitle eğitimi anlayışına bırakmıştır.

Demokrat Parti döneminde Amerikan komisyonu ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında iki ülke arasındaki eğitim ve kültür ilişkilerinin yoğunlaştırılması amacıyla Milletlerarası Kalkınma Teşkilatı komisyonu kurulmuş, çok sayıda Türk öğrenci eğitilmek üzere ABD‟ye gönderilmiştir. Ayrıca kısa adı AID olan örgüt, köy kalkınma eğitimi, tarım profesörü yetiştirme, tarım eğitimi, ev idaresi ve eğitimi, Atatürk Üniversitesi personel eğitimi, öğretmen yetiştirme, araştırma, ölçme ve istatistik, İngilizce okulu projesi, eğitim yöneticilerini yetiştirme, özel polis eğitimi, kamu yönetimi, mesleki ve teknik eğitim alanında projeler ortaya koymuştur. CHP zamanında askeri ve ekonomik alanda başlayan ABD yakınlaşması Demokrat Parti zamanında da devam etmiş, eğitim ve kültür alanına da sıçramıştır (Güçlü, 2011: 54).

1960 Askeri darbesinden sonra iş başına gelen hükümetlerden birinci koalisyon hükümeti eğitim politikaları belirlerken eğitimi, sadece genç nesilleri yetiştirmek amacıyla bir vasıta olarak görülmemiş, aynı zamanda milli kalkınmayı hızlandıracak ve geliştirecek verimli bir yatırım olarak algılamıştır. 25 Haziran 1962 tarihinde kurulan ikinci koalisyon hükümeti programında milli eğitimin toplumsal ve ekonomik kalkınmadaki rolü vurgulanmıştır. Üçüncü koalisyon hükümeti programına göre, eğitimin amacı Atatürk ilkelerine ve Batı uygarlığının temel ilkelerine dayalı bir düzeni ve milli değerleri yaratıp pekiştirmektir. Dördüncü koalisyon hükümeti programında memlekete ümit verici gençlerin, hayata atıldıkları zaman ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde yetişmelerini sağlayan milli bir eğitim politikası hedeflemiştir. Birinci Adalet Partisi Hükümeti izleyeceği eğitim politikasını gençlerin maddi ve manevi hayatını idam edecek ve milli şuuru hakim kılacak şekilde belirlemiştir. Birinci Adalet Partisi Hükümeti eğitim politikasında din eğitimini yaygınlaştıracak önlemler almıştır (Kaplan, 1999:220-234).

1960 yılından sonra ülkede kalkınma planları yapılmaya başlanmış, bu planlarda da eğitim alanında yapılması gerekenler görüşülmüştür. 1963- 1967 yılları arasını kapsayan birinci beş yıllık kalkınma planında eğitimde fırsat eşitliğini sağlayıcı tedbirler alınması gerekliliği görüşülmüştür. Buna göre hazırlanan 1966 Yılı İcra Planı ‟nda maddi durumları iyi olmayan öğrencilere ödün kitap verilmesi konusunda karar alınmıştır. 1968- 1972 yılları arasını kapsayan ikinci beş yıllık kalkınma planında ise eğitimin kalkınma ile yakın ilgisi olduğu vurgulanmış, eğitim yoluyla bireylerin toplum içinde çalışma alanlarında gerekli bilgi ve kabiliyetlerle donatılmasının sağlanması gerektiği görüşü anlam kazanmıştır (Güçlü, 2011: 52).