• Sonuç bulunamadı

3. Araştırmanın Sınırlıkları

3.4. Dinin Toplumsal Etkisi İle İlgili Bulgular

3.4.2. Din-Eğitim İlişkisi

Dinin, toplumsal yapıyı oluşturan diğer kurumlarla olan karşılıklı ilişkileri çerçevesinde üzerinde durulması gereken önemli bir konu da, din ile eğitim arasındaki ilişkilerdir. Bu araştırmada din ve eğitim ilişkileri ile ilgili olarak, din eğitimi konusunun incelenmesine karar verilmiştir. “Din eğitimi, kişilerin ve toplumun din ihtiyaçlarının karşılanması amacı ile din kültürünün verilmesi ve dini kişiliğin kazandırılması olarak

açıklanabilir.”268 Araştırma yöresinde din eğitimi ile ilgili elde edilen bulgulara

geçmeden önce, Azerbaycan’da din eğitimiyle ilgili yürütülen siyaset ve resmi eğitim kurumları tarafından verilen din eğitimi konusunda kısa bilgilerin verilmesi faydalı olacaktır.

267 Hadise göre, “Allahın en çok sevdiği isim, Abdullah, sonra ise Abdurrahman’dır”. Ebu Davud, Edeb,

4949, 4950.

Azerbaycan’da din alanında yüksek eğitim vermekte olan kurumlardan biri Kafkas Müslümanları Dini İdaresine bağlı olarak öğretim faaliyetini sürdüren İslam Üniversitesidir. Dini idarenin mali desteği ile faaliyet gösteren üniversite ilk planda din görevlisi yetiştirmek amacıyla hareket etmekte olup, bu maksatla öğrencilerin bir kısmını çeşitli İslam ülkelerine göndererek oralarda yetiştirmeğe çalışmaktadır. Ayrıca, Türkiye Diyanet Vakfı ile Bakü Devlet Üniversitesi arasında bir anlaşmayla kurulan İlahiyat Fakültesi mevcuttur. Bunlardan başka Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve başka ülkelerden çeşitli vakıf ve kuruluşların Azerbaycan’da hem insani yardımı hem de din

öğretimini amaçlayan çalışmaları mevcuttur.269

1993 yılından başlayarak, Azerbaycan’da Arap teşkilatlarının faaliyetleri görülmektedir. 1994 yılında Arap teşkilatlarının sayısının 15 olduğu bilinmektedir. Araplara ait “İslam Mirasının Kalkınması Fondu” 2002 yılına kadar Azerbaycan’da 61 cami yapmışlardır. Bu camilerin bünyesinde Kuran ve Arapça kursları açılmıştır. 1993 yılından bu kuruluşların faaliyetleri sayesinde Zakatala, Kuba, Kusar, Haçmaz hatta ülkenin büyük illerinde Bakü, Gence ve Sumgait’te de Vehhabi düşüncesi yayılmağa başlayarak ciddi bir problem halini almıştır. 1998 yılında Arap teşkilatlarının faaliyetleri değerlendirilerek, devlet tarafından birçok sınırlamalar konulmuştur. 11Eylül olayı bu süreci daha da hızlandırmıştır. Arap ülkelerinden gelen sivil toplum örgütlerinin faaliyeti Azerbaycan’da kısmen yasaklanmıştır. Sadece, devlet kanunlarına bağlı, Vehhabilik

tebliğinden uzak teşkilatların faaliyetine izin verilmiştir.270

Bağımsızlığın ilk yıllarında Azerbaycan’a gelen dini teşkilatlar arasında İran devletine ait Müslüman teşkilatlar ve yardım kuruluşları da olmuştur. Onlar da, birçok camilerin yapılmasına, eğitim öğretim müesseselerin açılmasına öncü olmuşlardı. Bu kuruluşlar, kendi devlet siyasetlerinin propagandasını yapıyorlardı. Açtıkları okul ve kurslar kendi siyasetleri için bir araç olarak kullanıp girişimlerde bulunuyorlardı. Bu nedenlerle bu tür teşkilatların Azerbaycan’dan uzaklaştırılmaları söz konusu olmuştur.

269 Taştan, “Azerbaycan’da Sosyo-Kültürel Değişim…” s. 31-32. 270 Samadov, a.g.t., s. 50.

Bu teşkilatların yardımıyla kurulup gelişen İslam Partisinin başkanı İran devletine

casuslukla suçlanarak gözaltına alınmış ve partisi kapatılmıştır.271

Türkiye kaynaklı dini faaliyetleri iki yere ayırmak mümkündür: Resmî ve resmî olmayanlar. Resmî faaliyetler Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfı tarafından, resmî olmayanlar ise Türkiye’deki farklı dinî gruplar ve cemaatler tarafından yürütülmektedir. Söz konusu gruplar ve cemaatler arasında ikisi özellikle etkin durumdadır. Bunlardan birincisi Nakşibendiye camiasına bağlı Aziz Mahmut Hüdayi Vakfıdır. İkincisi de 20. yüzyılda yaşayan Said Nursi’nin öğretilerinden etkilenen Fethullah Gülen liderliğindeki dinî cemaattir. Fakat ister resmî, isterse de resmi olmayan Türkiye kaynaklı dinî faaliyetler arasında keskin hatlar bulunmamaktadır. Bu kuruluşların Sünni-Hanefi öğretisine dayanan dinî faaliyetlerinde daha çok ibadetlere ve sosyal-ahlaki konulara vurgu yapılmakta, istikrar ve ılımlılık telkin edilmekte, politik

konulardan kaçınılmaktadır.272

Günümüzde ilk ve orta eğitimde okullarda din eğitimi henüz okutulmamaktadır. Lakin bu konu üzerinde çalışan ilgililer, dini derslerin orta eğitimde yer almasının doğru olduğunu düşünmektedir. Yüksek okullarda ise, “dinşünaslık” (Din Kültürü) dersinin verilmesi kararı alınmıştır. Bu dersin okutuluş amacı, sosyal ve tarihi bir olgu olan din olgusunun, felsefi, psikolojik, sosyolojik ve fenomonolojik boyutlarıyla ele almaktır. Bu derste dinin, fert ve cemiyetin manevi hayatındaki rolü, sosyal hayatın çeşitli alanlarında İslam’ın ve genelde dinin rolünün değerlendirilmesi, dindeki aşırılıkların, batıl inanç ve

hurafelerin kaldırılmasını amaçlayan bir program verilmesi hedefleniyor.273 İşin ilginç

yanı, dinşunaslıkla ilgili program taslakları komünist dönemde ateizm dersleri vermiş olan öğretim elemanları tarafından hazırlanmakta, bu bakımdan, liselerde din dersinin

okutulması meselesi de şimdilik bir belirsizlik karakteri taşımaktadır.274 Fakat genel

olarak devletin dini bilgilendirme ve dini eğitimle ilgili siyasetinde, dini eğitimin

271 Samadov, a.g.t., s. 50. 272 Hasanov, a.g.t., s. 215. 273 Albayrak, e.a.m., s. 138.

kanunlar çerçevesinde, gönüllülük prensibi esasında gerçekleştirilmesi ve her tür dini

bölücülüğün engellenmesi hedefleniyor.275

Ülkede din eğitimi ile ilgili durumun genel bir tanıtımdan sonra, yöremizde din eğitimine karşı tutumlarla ilgili elde edilen bulguların değerlendirilmesine geçilebilir. Yörede dini eğitiminin gerekliliği konusundaki tutumları ortaya çıkarmak için, katılımcılara “sizce toplumumuzda genel bir din eğitimine gerek var mıdır?” sorusu verilmiştir. Bu soru ile ilgili elde edilen bulgular Tablo 54’te gösterilmiştir.

Tablo- 54: Toplumda din eğitim ve öğretimine gerekliliğine karşı tutumlar

Sizce din eğitimi ve öğretimi

gereklimidir? Sayı %

Evet gereklidir 110 80,3

Hayır, gerekli değildir 6 4,4

Hiçbir fikrim yok 19 13,9

Cevapsız 2 1,5

Toplam 137 100

Yukarıdaki tabloya baktığımızda, örneklemin %80,3’ünün toplumda din eğitim ve öğretiminin gerekli olduğunu, %4,4’ünün din eğitimine ihtiyaç olmadığını, %13,9’nun ise bu konuda hiçbir fikre sahip olmadıklarını ifade etmişlerdir. Örneklemin %1,5’i ise bu soruyu cevapsız bırakmıştır. Bu duruma göre, örneklemin çoğunluğunun dini eğitim ve öğretimin gerekli olup olmama konusunda olumlu tutum içerisinde olduğu ortaya çıkmıştır. Konu cinsiyet açısından incelendiğinde erkeklerin %84,9’unun, kadınların ise %77,4’ünün din eğitim ve öğretiminin gerekli olduğu kanaatinde bulundukları tespit edilmiştir. Din eğitimi konusunda erkeklerin daha çok olumlu tutum içinde bulundukları ortaya çıkarken, kadınların bu konuda daha çok kararsız oldukları görülmektedir. Nitekim kadınların %17,7’si, erkelerin ise %11’i bu konuda bir fikre sahip olmadıklarını belirtmişlerdir. Kadınların bu tutumu yine de onların dini bilgi düzeylerinin düşük olmasından kaynaklanabilir.

Anket sorularında din eğitim ve öğretiminin kim tarafından daha doğru olarak verilebileceği sorusu da yer almıştır. Bu soruya verilen cevapları Tablo 55’de yer verilmiştir.

Tablo- 55: Dini Öğretimin Kim Tarafından Daha Doğru Verilebileceği İle İlgili Kanaatler

Sizce En doğru din eğitimi kim

tarafından verilebilir Sayı %

Ailede anne-baba tarafından 39 28,5

Okulda Öğretmenler tarafından 24 17,5

Dini Kurumlar tarafından 50 36,5

“Molla”lar tarafından 7 5,1

Kendisi kitaplardan okuyarak 9 6,6

Başka 7 5,1

Cevapsız 1 0,7

Toplam 137 100

Tablo 55’e göre, din eğitim ve öğretiminin kim tarafından en doğru verilebileceği ile ilgili soruya deneklerin %28,5’i “ailede anne-babadan”, %17,5’i “okulda öğretmenler tarafından”, %36,5’i “Resmi din eğitimi veren kurumlar, Kuran kursları tarafından”, %5,1’, geleneksel din görevlileri adlandırılabilen “mollalar tarafından”, %6,6’ı “kendisi kitaplardan okuyarak” öğrenilebileceğini belirtmişlerdir. %5,1’lik oranda “başka” seçeneği işaretleyenler de, “dini bilgisi yüksek olan her hangi birisinden”, “din görevlileri, öğretmenlerden ve ailede” birçokları ise “hiçbir fikri olmadığını” açıklamışlarıdır. Bazı denekler ise en doğru din eğitiminin “yalnız din eğitimi veren yüksek okullarda” öğrenilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Deneklerden iki kişi de “öğretmenler” ve “din görevlileri” olmak üzere birden çok şıkkı işaretlemiştir.

Buna göre, zaten hiçbir dini eğitim almayan mollalar ve ilk bakışta yadırganan bir durum olan ortaokul ve liselerde öğretmenler tarafından din eğitiminin verilmesi önemsenmemektedir. Önce de söylendiği gibi günümüz Azerbaycan’da ilkokul, ortaokul ve liselerde din eğitimini içeren dersler verilmemektedir. Dini bilgilerin en doğru verilebileceği kurum olarak da sırf din eğitimi veren kurumlar önemli bulunmaktadır. Bu

kurumlar da günümüzde din eğitimi veren yüksek okullar olmaktadır. İkinci sırada ise aile gelmektedir.

Eğitim düzeyi ile dini bilginin en doğru nereden öğrenilebileceği konusu arasındaki ilişki incelendiğinde, ailede din eğitimine en fazla önem verenlerin ilkokul mezunlarının olduğu (%35,7), bunları lise mezunlarının takip ettiği (%28,7), en az önem verenlerin ise yüksek eğitimlilerin olduğu (%23,8) anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, eğitim düzeyinin artması ile ailede din eğitimine önem verilme oranında düzenli bir düşüş olduğu ortaya çıkmıştır. Resmi eğitim kurumlarında (ortaokul ve liselerde) din eğitimine önem verenlerin oranı ise eğitim düzeyinin yükselmesi ile beraber artmaktadır. Nitekim okullarda din eğitimine üstünlük verenlerin oranı, yüksek eğitimliler arasında %19, ortaokul ve lise mezunları arasında %18,8, ilkokul mezunları arasında ise %7,1 oranlarında belirlenmiştir.

Araştırma yöremizde din ile eğitim arasındaki ilişkiler ve din eğitimine karşı tutumlar konusundaki elde edilen bulgular topluca değerlendirilecek olursa, deneklerin tümü tarafından olmasa da büyük çoğunluğu tarafından, toplumda eğitim faaliyetleri içerisinde din eğitimine de mutlaka yer verilmesi istenmektedir. Din eğitimi ile ilgili olarak anket sorularında yer alan “dini eğitimin gerekliliği” ve “en doğru din eğitiminin kimlerden öğrenileceği” konularında elde edilen bulgular ile cinsiyet ve eğitim düzeyi değişkeni arasında da farklı ilişkiler mevcut olmakta, bu değişkenlere göre din eğitimi ile ilgili tutum ve kanaatler de değişmektedir.