• Sonuç bulunamadı

Ebubekir Efendi, eğitim verirken yaşadığı sıkıntıları anlatırken verdiği eğitim hakkında detaylı bilgi de vermiştir;

“ Bu havalide Kur’an-ı azimüşşan-ı mutlak okuyup yazmak ta’limine mahsus hiçbir mektep olmayıp, yalnız merkez mesabesinde olan Ümitburnu şehrinde altı sıbyan mektebi vardır. Bunlarda da yalnız Amme Cüzü, Yasin-i Şerif ve Tebareke

süreleri ta’lim olunur. Fakat bu taraf ahalisi heceyi bizdeki gibi telaffuz etmeyip, çoğu kendisine has bir şekilde telaffuz ederler: se (sa), cim(jim), he(ha), zel(zil), ra(ga), sin(şin), şın(şum), sad(set), dat(let), tı(jı), zı(za), ayn(in), fe(sa), kaf(tef), kef(tan), vav(kav), he(ca), ye(ina) olarak telaffuz edilir. İşte Kur’an, hutbe, tesbih ve saireyi yukarıda belirttiğimiz mahreçler üzere kıraat edip, Fatiha’yı Elhamdılillahagubbul’alemin. Aghamena’him…’ şeklinde, kelime-i şehadeti de ‘Eşedenlailacilallac ve eşed ene Muhammed agşulellac’ şeklinde telaffuz ederler.’’

250

Ebubekir Efendi, eğitim için Osmanlı devletinden kitap talep ettiğinde, bölge Müslümanlarının Cava dilinde ve Arapça yazılan eserlerde bu dilleri bilmedikleri için sıkıntı yaşadıklarını aktarmıştır. Efendi’nin aktarmış olduğu

249 Halim Gençoğlu, a. g. e., s. 43-44, 108-109. 250 Ahmet Uçar, a. g. e., s. 167.

bilgiden de anlaşılmaktadır ki, Arapça’ya hâkim olmayan topluluk, eğitimin telaffuz aşamasında da ciddi sıkıntı yaşamıştır.

Ömer Lütfi Efendi de eğitimin telaffuz kısmında yaşadıkları sıkıntıları şöyle aktarmıştır:

“Elhamdülillah” dedikte bir türlü telaffuz edemeyip “Elhamdülillahi” derler idi. Ve “Fetebarekallahuahsenü’l-halıkin” diyeceklerine “petebagake llahuahsenulhalikin” hurufiyle telaffuz eylerler idi. Elhasıl, yoluyla bir türlü dilleri dönmez idi. Bu biçareler doğru telaffuz edeceğiz diyerek son derece sa’y u gayret eylediklerinden kan ter içinde kalırlardı. Bu minval üzere akşam saat 5’e kadar kimisi kıraat, kimisi dini meseleleri talim ettikten sonra hanelerine avdet ederlerdi. ‘’ Ebubekir Efendi’nin mekteplerde verdiği eğitimi detaylı olarak bize Ömer Lütfi Efendi aktarmıştır:

“Evvela elifba ve sonraları fıkha dair bazı dini ve akidevi meseleleri kendi lisanları üzere tercüme ederek risaleler telif edip, bu risaleleri kıraat eyledikten sonra Arapça olarak akaid ilminden Fıkhu’l-ekber ve fıkıh ilminden de Mülteka’l- ebhur nam kitabı kıraat ettirdi. Bu sabiler içinde bazı güzel sadalılardan Abdülhamid, İsmail, Übeyde nam çocukları hıfza çalıştırdık. Hamdolsun, bu üçü iki sene zarfında kâmil derece kıraat üzere hafız oldular. Ve başka yeni gelip hıfza çalışanlar da bulunurdu. Üç sene zarfında bu sabilerden ekserisi, dini ilimleri lüzumu kadar öğrendiler. Bu bendeleri sabilerin talimine başladığımda çocukların üç yüzden fazla olmaları hasebiyle son derece zorluk ve meşakkat çekerdim. Vaktaki aradan iki sene geçti, içlerinde ileride beyan olunacağı gibi ekserisi fıkıh, tecvit ve kıraati talim eylediklerinde imtihanla ileri gelenleri diğerlerine kalfa nasb eyledik. Ben de bu kalfalara ders verir idim, Ebubekir Efendi’nin sınırsız himmetleriyle dört sene zarfında derece-i kemalde din-i mübin-i Ahmediyye’yi talim ve tedris eylediler.

Yaşlıların talim ve tedrislerine gelince, bunlar gündüzleri iş güçle meşgul olup akşamları mektebe toplanırlardı. Onlara birer birer Fatiha ve dinin şartlarını talim eyler idik. Her ne kadar bunların talim ve tedrisine sa’y u gayret eyledik ise de

tecvit üzere kıraate muktedir olamaz idiler. Pazar günleri de beldenin âdeti olduğundan cümlesi tatil ederek mektebe toplanırlardı. O gün talim ve tedris olmayıp Hacı Ebubekir Efendi Ruhu’l-beyan nam tefsir-i şeriften onlara vaaz ve nasihat ederlerdi. Toplanan Müslümanların Dikkatli kalpleri anlatılanları saatlerce dinler ve ağlarlar idi. Vaazın akabinde cümlesi birden el açarak cehaletin karanlığından halas buyurulan Resulullah’ın halifesine dua ederler idi. Öğle namazını eda eyledikten sonra hanelerine dönerler idi. Mektep çocuklarına gelince, her Cuma günü ayin-i Ahmediyye üzere tatil eylerler idi. Burada bulunan Hıristiyan memleketlerinde bir mektebin açılışına sebep olan her kim ise onun bir duası olur. Her cumartesi akşamüzeri tatil eylediklerinde sabiler bir yere toplanarak bir ağızdan bu duayı kıraat ederler ve sonra hanelerine giderler. Bunu dediklerinde bu aciz-i ahkar bendelerinin cüz’ice aruz ilmine aşina bulunduğundan zikrolunan beyitleri tanzim ettim. Sabiler her Perşembe günü akşamüzeri bu beyitleri okuyarak dağılırlar idi.251

Kız mektebinde; Ebubekir Efendi yalnız ders sırasında kendisine yardımcı olmak üzere, Hesna ve Velleyt adında iki muallime bulabilmişti. Kız öğrencilerin çokluğu nedeniyle Hesna ve Velleyt kendi keselerinden bazı muallimeler istihdam etmiş iseler de, kız çocuklarının ebeveynleri fakr u zaruret içinde bulundukları cihetle, kız çocuklarının terbiyeleri hususunda çok ağır fedakârlıklar edemiyorlar. Mezkûr mektebin idaresi için taraf-ı eşref-i Hazret-i şehriyariden bir miktar tahsisat inayet buyurulmazsa mektebin kapanacağından korkuyoruz. Kız mektebinde okuma yazma ve hesap derslerinden başka, Kur’an-ı Kerim, Almanca ve İngilizce’de okutuluyor. Muallimler şimdiki gibi kız çocuklarımızın eğitimine devam etmek şartı ile yıllık veya belli bir müddet için kendilerine maaş inayet buyurulmasını istiyorlar. Bu durumu size arza cür’et eyleriz.’’

Güney Afrika Müslümanları ise verilen eğitimden memnun olduklarını, Sultan Abdülaziz’e yazdıkları mektupta şu şekilde ifade etmişlerdir:

251 Ömer Lütfi, a. g. e., s. 49-51,175.

“Biz aşağıda imzası bulunan imamlar, hacılar ve din görevlileri, Müslümanlığı doğru ve Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’dan şeref-südur olan hadis-i şeriflerin mukteza-yı müniflerine uygun olarak, akaid-i İslamiyeyi talim ve telkin etmek üzere Ümit Burnu’na bir İslam âlimi göndermiş bulunmanızdan dolayı, sevgili Padişahımıza bağlılık ve teşekkürlerimizi bildiririz. Allah sizi bu dünyada ve ahirette muhafaza buyursun. Ebubekir Efendinin bize öğrettiklerinden fazlasıyla memnun kaldık. İslamiyet’i öğrenmek için uzun bir süredir bir İslam âlimine ihtiyaç duyuyorduk. Bu âlim hocanın bize Kur’an-ı Kerim’i ve sünneti doğru bir şekilde öğretmesinden dolayı size minnettarız. Onun sayesinde çocuklarımız Arapça okuma-yazma öğrenmenin yanında, helal ve haramı öğrendiler, Ümit Burnu’na gönderdiğiniz âlim için Zat-ı Şahanelerinize hep dua ediyoruz ve Ebubekir Efendi’nin daha uzun süre aramızda kalmasını sizden istirham ediyoruz. Zat-ı şahanelerinize en derin hislerimizle hürmetlerimizi sunarız.”

Ebubekir Efendi kıtaya ayak bastığı andan itibaren eğitim faaliyetlerine başlamış ve tüm zamanını görevine adamıştır. Efendi’nin vefatı bölge Müslümanlarının üzerinde büyük bir üzüntüye sebep olsa da eğitim faaliyetleri arkadan gelen birçok muallim ile tüm hızıyla kaldığı yerden devam ederek ilerlemiştir. Bu muallimlerden biri de Mahmut Efendi’dir.

Bir arşiv belgesinde, Mahmut Efendi hakkında gazetelerde yapılan haberlerden bahsedilmiştir. Efendi’nin maaşı ödenmediği için yokluk içindedir ve Ataullah Efendi’nin hatırına ara sıra mektebe uğramaktadır, gibi ithamlarda bulunulmuştur. Çıkan haberler üzerine Osmanlı Devleti durumun araştırılmasına karar vermiştir. Oysa Cape Town Mektebi muallimi Hacı Mahmut Efendi bölgede yaşanan savaş sebebi ile eğitimine devam edemediği gibi maaşını da alamamıştır. Durumunu izah ederek, Osmanlı Devletinden maaşını ve maaşına zam yapılmasını talep etmiştir. Osmanlı Devleti, ilk olarak durumun araştırılmasına karar vermiştir. Fakat mektebin tedrisi, idaresi ve eğitimine devam eden öğrenci sayısının şimdiye kadar nezarete bildirilmediği saptanmıştır. Mektebin öğrenci sayısının ders programı

ile beraber, 3 ayda 1 kere ve her sene yapılan imtihan cetvellerinin de sonuca eklenerek nezarete bildirilmesi istenmiştir.252

Efendi, 15 Eylül 1900 tarihinde Cap Town’a dönerek eğitime başlamıştır. Mektebin eğitimci kadrosundaki eksiklik orada bulunan muallimleri tarafından idare edilmiştir. Efendi, mektebe vardıktan sonra 11 öğrenci yüksek dereceyle Kuran-ı Kerim derslerine geçmiştir. Mektepte 167 öğrenci bulunmaktadır. Bu öğrenciler farklı seviyelerde ders görmektedir. Alınan eğitime göre dağılım şu şekildedir:

ÖĞRENCİ SAYISI DERSLER

64 Kur’an-ı Kerim

30 … Hece (Elifbanın bir üst seviyesi)

73 Hece hece

İmtihanlar, suret-i mahsusadan tayin olunan bir imam tarafından yapılmaktadır. Mektebin eğitimi hakkındaki istatistikler ise her sene sunulacak olan belgede ifade edilmiştir.253

Benzer Belgeler