• Sonuç bulunamadı

Kur’ân Eğitim ve Öğretiminin Önem

KUR’ÂN ÖĞRETİMİNDE TEMEL İLKELER VE GÜNÜMÜZ DİN EĞİTİMİ KURUMLARINDA KUR’AN ÖĞRETİMİ

3.1. Kur’ân Eğitim ve Öğretiminin Önem

İslâm’ın beş şartından biri de ilahi kitaplara imandır. İlahi kitaplar ise, fert ve toplum hayatına yön vermek sûretiyle rehberlik eden iman ve amel esaslarının temel kaynaklarıdır.212Bu nedenle Müslümanlar, mensubu bulundukları İslâm Dîni’ni daha iyi tanıyıp daha iyi yaşayabilmeleri için Kur’ân-ı Kerim’i mutlaka öğrenmeleri gerekir.

Peygamberimiz’de (s.a.v.) bu hususa çok önem vermiş ve ömrü boyunca, Kur’ân’ı güzel okuyup, iyi bilenleri hep önde tutmuş, teşvik etmiş, müjdelemiş ve destek olmuş; Müslümanların da bu konuya gereken hassasiyet ve önemi göstermelerini her fırsatta emretmiştir.Bu bakımdan başta Peygamberimiz (s.a.v.) ve Ashâb-ı Kiram olmak üzere, İslâm tarihi boyunca Müslümanlar Kur’ân-ı Kerim’in eğitim ve öğretimine büyük değer vermişlerdir. Gerek mescid ve mekteplerde, gerekse özel olarak tutulan hocalar vasıtasıyla, kız ve erkek çocuklara ilk öğretilen şey, Kur’ân-ı Kerim olmuştur.

Kur’ân öğretimi Müslümanlar üzerinde farzı kifayedir.213 Müslüman bir toplumda en az bir grup Müslüman’ın Kur’ân öğrenmesi ve öğretmesi gerekir. Ancak bu şekilde toplumun tamamı sorumluluktan kurtulur. Dinimizde Kur’ân öğretiminin ayrı bir yeri vardır. Yüce Allah, Kur’ân kıraatiyle meşgul olanları övgüyle anmakta ve onlara şöyle müjde vermektedir: “Gerçekten, Allah’ın kitabını okumaya devam edenler, namazı kılanlar, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık infak edenler, asla tükenmeyecek bir kazanç umabilirler.”214

212 Gölcük Şerafettin, Toprak Süleyman, Kelam, 2. baskı, Konya, 1991, s.304.

213 Zerkeşi Bedrüddin Muhammed b. Abdillâh (öl.794/1392), el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’an, c.1,

Mısır, 1972, s.456.

Kur’ân eğitiminin temel amacı, Kur’ân’ın Hz. Peygamber’den nakledildiği üzere okunmasını sağlamaktır. Bu çerçevede ele alınabilecek pek çok konu olmakla birlikte bu çalışmada meselenin iki yönüne temas edilecektir: Bunlardan ilki Kur’ân-ı Kerîm eğitiminde ehil bir öğretmenin, hocanın önemi, diğeri ise bu eğitimin temel özellikleri, yöntem ve teknikleriyle ilgili olacaktır. Bu konuların ardından günümüz Dini Eğitim Kurumlarında Kur’an eğitim ve öğretimine değinilecektir.

3.1.1. Kur’ân-ı Kerîm Öğretiminde Ehil Bir Hocanın (Fem-i Muhsin) Önemi

Kur’ân öğretiminin bir bölümü teorik bilgilerden oluşmakla birlikte, onun en temel özelliği, uygulamalı bir eğitim olmasıdır. Bu tür eğitimlerde hocanın en önemli unsur olduğu ise bilinen bir gerçektir. Bu nedenle işinin ehli bir Kur’ân hocasının (fem-i muhsin) olmadığı yerde sıhhatli bir Kur’ân eğitimi mümkün olmamaktadır. Hz. Peygamber’in, Arap olan ashabı bile, ana dillerinde inzal olunan Kur’ân’ı öğrenmeleri için kendi seçtiği bazı sahâbîlere yönlendirmesi,215 Kur’ân eğitiminde fem-i muhsinin önemini ortaya koyan en çarpıcı örnektir. Hz. Peygamber’den nakledilen bu örneğin, her ilmin kendine has bir öğretim metodunun olduğunu, bazı ilimleri kitapları okuyarak öğrenmek istediğimizde, o ilim şayet yabancı bir dille yazılmışsa, onun gramerini (alet ilimlerini) lügatlarını öğrenerek o ilme ulaşılabilir, hocasız o ilmi öğrenebiliriz. Kur’ân-ı Kerim’in eğitim ve öğretimi ise öyle değildir. Ne kadar çok Kur’ân-ı Kerim’le ilgili yazılmış kaynak kitap ve materyalimiz olsa da, hatta onları okuyup bütün ibârelerini ezberlemiş de olsak, bir hocadan, alanında kendini isbatlamış bir öğreticiden ağız yoluyla uygulamalı olarak duyarak, öğrenmezsek hakkıyla öğrenmemiz asla mümkün değildir. Kur’ân-ı Kerîm’in hatasız, okunabilmesi için, Kur’ân okumayı iyi bilen bir öğretmenin rehberliğine mutlaka ihtiyaç duyulmuştur. Bu rehberlik Kur’ân’ın nesilden nesile naklinde vazgeçilmez esas kabul edilir. Kur’ân’ı “bilen” birinden öğrenerek okuyan ve okutan kimseye genel olarak hoca, üstat, öğretmen, muallim ve mukrî dendiği gibi

215 Hz. Peygamber “Kur’ân’ı şu dört kişiden öğreniniz: Abdullah b. Mesûd, Sâlim, Muâz ve Übey b.

Kur’ân’ı mükemmel bir üslûp ve edâ ile okuyana ve öğretene, bu özelliğine mahsus bir sıfat ve rütbe olmak üzere “fem-i muhsin” denir.

“Fem” ve “muhsin” kelimelerinden meydana gelen bu tamlamada fem “ağız”, muhsin ise, “herhangi bir işi en mükemmel şekilde yapan kimse” demektir.

Terim anlamında fem-i muhsin, Kur’ân-ı Kerîm’i emredilene uygun olarak en güzel tarzda icrâ eden üstat demektir.216

Kur’ân-ı Kerîm’i tilâvet etme sanatı, sayısız tekrar ve alıştırmalarla uzun bir süreçte elde edilir. Bu alıştırmalar hemen her sanat dalında olduğu üzere, bir öğretmenin veya üstâdın gözetiminde başlar ve devam eder. Öğrenilecek şey, Allah kelâmının seslendirilmesi olunca bu önderlik daha da önem kazanmaktadır.

Bir mü’minin, hayatı boyunca okuyacağı, onunla ibadet edeceği ve gerektiğinde onu bir başkasına öğreteceği Kur’ân’ı, onun yüceliğine yaraşır bir tarzda öğrenmesi kendi kendine kazanılabilecek bir beceri ve marifet değildir, öyle incelikleri vardır ki bunlar ancak bir üstâdın gözetimi ve yardımı ile mümkün olur. Bu itibarladır ki tarih boyunca Kur’ân okuma, sonrakilerin öncekilerden aldığı (öğrendiği) bir an’ane’ olmuş ve öylece devam edegelmiştir. Doğru bir şekilde Kur’ân okuyabilmek için, uzun bir zaman gerektiğini göstermesi açısından -pek çok örneği olmakla birlikte- ülkemizin merhum Reîsü’l-Kurrâlarından Abdurrahman Gürses Hoca’nın bu eğitimle ilgili bizlere aktardığı hatırası, konunun daha müşahhas olarak anlaşılmasına katkı sağlayacaktır:

Abdurrahman Gürses Hoca, babasından hafızlık yapmış, bir nebze talim (tecvid ve tashih-i hurûf) okumuş; ancak bu yeterli gelmemiş ki daha sonra Abdurraûf Efendi’den sıkı bir talim eğitiminden geçmiştir:217 “Hoca (Abdurraûf

Efendi) bir sayfadan fazla dinlemez. Azami bir sayfa dinler. Böyle ağır bir şekilde okurduk. Bir misal vereyim: Allahü ekber üzerinde on gün-on beş gün çalıştık. Bir

216 Sarı Mehmet Ali, Kur’ân-ı Kerim’i Güzel Okuma Tekniği ve Kuralları, İFAV, Yayınları, 2. Baskı,

İstanbul 2011, s. 33.

217 Çollak Fatih, “Reîsü’l-Kurrâ Hendekli Hâfız Abdurrahman Gürses Hocaefendi”Erkam Yay.

kelime veya bir kelime grubu üzerinde günlerce durarak, ağır bir tempo ile ta’lîmi Rüştü Efendi’den bitirdim. Ta’lîm böyle okunur. Besmelesi, tekbiri, tahmîdi hepsi böyle uzun. Ondan sonra Ve’d-Duhâ’dan aşağıya iner. Sonra tekrar çıkar, tekrar iner, tekrar çıkar ve pişirir. Amme sûresini okur, ondan sonra Duhâ, sonra Fâtiha’dan başlar. Bu ta’lîm çok mühimdir. Öyle okunduğu zaman da hayat boyu devam eder. Velhasıl, Abdurraûf Hoca merhumdan çok şeyler öğrendim.”218

Kur’ân eğitimini bir fem-i muhsinden öğrenmek öylesine önemsenmiş ki; onu usûlüne uygun olarak ehil bir hocadan müşâfehe yoluyla öğrenen kişilere, hocaları tarafından icazetname verilmiştir.

Yukarıda özetle ele alınan konular ve konunun uzmanlarından yapılan alıntılar, usulüne uygun bir Kur’ân eğitiminde en temel unsurun işinin ehli bir hoca (fem-i muhsin) olduğunu göstermektedir. Kur’ân eğitimi veren kurumlardaki Kur’ân eğitiminin seviyesinin, öncelikli olarak buralarda görev yapan hocaların Kur’ân tilâveti ve öğretimi konusundaki maharetlerine bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle ülkemizde yaşayan Müslümanların genelinin usulüne uygun bir tarzda Kur’ân okuyabilmeleri için, bir taraftan Kur’ân hocası olmaya aday öğrencilerin iyi yetiştirilmesi için çalışmalar yapılırken diğer taraftan da hâl-i hazırda Kur’ân hocalığı yapan öğretmenlere destek programlarının düzenlenmesinin faydalı olacağı görülmektedir.

3.1.2. Kur’ân-ı Kerîm Öğretiminin Temel Özellikleri

Kur’ân-ı Kerim, biz insanların ve kâinattaki bütün varlıkların yaratıcısı olan Yüce Allah’ın kelâmıdır. Onu iyi tanımak, aynı zamanda yaratıcıyı ve O’nun öğretilerini anlamak, bu arada ise aslında kendimizi ve hayatın anlamını fark edebilmektir. Dünya ve âhireti doğru algılamak, onu anlayıp, onun istediği çizgide yaşamamıza bağlıdır.

Kur’ân, her şeyden önce Arapça bir kitaptır ve anlaşılmak için indirilmiştir. Özellikle ana dili Arapça olmayan milletlerin Müslüman olmaları ile birlikte,

218 bkz. Çakan, İsmail “Abdurrahman Gürses Hoca ile Kur’an Saatleri”, s. 12-16; Çollak, “Reîsü’l-

yaşamak ve yaşatmak için inen kitabın, anlaşılması ve öğrenilmesi sorunu ortaya çıkmıştır. Bunun için Kur’an’ın meâl’i dediğimiz farklı dillere çevirileri yapılmıştır. Bütün bunlar, aslında Kur’ân’ı daha iyi anlama ve anlatma çabalarının ürünü olan çalışmalardır.219

Kur’ân eğitiminin doğasından kaynaklanan kendine has birtakım özellikleri bulunmaktadır. Onun bu özelliklerinin göz önünde bulundurulması hem Kur’ân eğitiminde takip edilecek metotlar açısından öğretmenler için hem de söz konusu eğitimin yapısı hakkında bilgi vermesi bakımından öğrenciler için önem arz etmektedir. Zira Kur’ân eğitiminde onun bu özelliklerinin göz ardı edilmesi özellikle öğrenciler için “Kur’ân-ı Kerîm’i usulüne uygun olarak okumanın, çok zor olduğu” yönünde bir ön yargının oluşmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle aşağıda Kur’ân eğitiminin bazı özelliklerine temas edilecek, bunların öğrenciler üzerindeki etkisine değinilecektir. Kur’ân öğretimi denince ilk akla gelecek olan, Tilâvet öğretimidir. Tilâvet öğretimi, Kur’ân’ın doğru ve düzgün okunmasını sağlamaya yönelik bir öğretimdir. Tilâvet öğretimi de kendi içinde üç şekilde gerçekleşir:

a) Yüzünden okumayı öğretme / Elif-bayı bitirip Kur’ân’ı yüzünden okuyacak şekilde öğretme

b) Kur’ân’ı doğru okuma kurallarını öğretme

c) Kur’ân’ı ezberlemek

Daha üst seviyede Kur’ân-ı Kerim okumak için bu bilgi ve becerilerin yanında ses ve makam bilgisi de Kur’ân tilaveti açısından önemlidir. Bu durum daha çok mûsiki eğitimi almayı ve bunu hem Kur’ân okumada hem de mûsiki eğitiminde üstat sayılan bir hocanın gözetiminde uygulamayı kapsar.220

219 Öge Ali, Vehbi Dereli, Kur’ân Bilgisi Soru Bankası, Kitap Dünyası Yayınları, 4. Baskı, Konya

2014, s. 3.