• Sonuç bulunamadı

Eğitim-Öğretim Sürecinde Taklit

Terbiye ve Tarih’de Taklit Yrd Doç Dr Selâmi Sönmez Atatürk Üniversites

4. Eğitim-Öğretim Sürecinde Taklit

Ferdin eğitilmesi ve öğretilmesi hedefleri ferdin öğrenmesi temeli üzerine teşis edilir. Eski tabirle terbiye de tahsil de öğrenmeyi gerektirir. O münasebetle her türlü davranış değiştirmenin temelinde öğrenme vardır demek mümkündür. Öğrenmenin belli başlı tekniklerinden biri de taklittir. Taklit bir insan ferdinin bir diğer fert veya gruptan yaptığı gözlem sonucu öğrenmesini, hülasa davranışını değiştirmesini ifade eder. Bu hüküm yaygın ve örgün eğitim için de geçerlidir. Türk Eğitim Sisteminde “taklid”in en yoğun olarak kullanıldığı öğrenme ortamları şöyle sıralanabilir.

Çağın Problemleri Karşısında Eğitim Sempozyumu | 153 152 | Terbiye ve Tarih’de Taklit • Yrd. Doç. Dr. Selâmi Sönmez

4.1. Sıbyan Mekteplerinde: Bu kurumlarda Arapça harflerin yazımı, seslendiril- mesi, dua ve Kuran sürelerinin kraati, tecvit kurallarının uygulanışı ve makamlarına ilişkin özellik ve incelikler hep taklit ile öğrenilir. Öyle ki, bu metinleri öğrenciden dinleyenler onun hocasını tahmin etmekte güçlük çekmezler. Hatta bu ameliyedeki öğrenci başarısının hocasını hatasız şekilde taklit edebilmekten geçtiğini, yani tak- lit kabiliyetinin başarı seviyesini belirlediğini ifadeye gerek yoktur. Adolphe Ferriere çocuk gelişiminin 4-16 yaşları arasında hakim öğrenme yönünün taklit olduğunu belirtir (Charrier, C. H., Ozouf, R. 1972, s.500).Televizyon reklamlarının özellikle bu yaş grubu çocuklar üzerindeki etkileri,tahmin edilenden daha yüksek ve maalesef daha tahrip edicidir(Akyüz.Y.1979,s.97-106).

4.2. Tekke ve Tarikatta: Bu merkezlerden beslenen insanlar kendilerine model olarak seçtikleri şeyhlerini ilimde, ibadette, zikirde, giyim-kuşamda, yeme içmeden insan ilişkilerine kadar bütün bir hayat üslûbunu taklit etmeye hazır ve gönüllüdürler. Her müridin hayali hocasının bütün bilgi, görgü ve alışkanlıklarına sahip bir minya- türü haline gelebilmek ve yerini alabilmektir. Bu tam teslimiyet ve hatasız taklitten geçmektedir. Bu alemin bir vecizesinde “şıh önünde mürid, gassal elinde ceset gibi- dir” denir. Çünkü mürid şeyhinin dünyası içinde eriyip onunla yekvücut olmaktan asla rahatsızlık duymamaktadır. Bilakis şeyhin rızası da bu istikamettedir. Burada ilişki taklitten de öte taklit ile kendini yok etmeye varmaktadır.Taklit teslimiyetin kapısı olmaktadır.

4.3. Ahilik Teşkilatında: Tekke ve tarikattaki şeyhin yerinde Ahilik Teşkilatında usta (Ahi baba, Kethüda) vardır. Bir meslek öğrenmek üzere ahi teşkilatına mensup bir ustanın yanına kapılanan 8-10 yaşlarındaki çırak bu meslekte belli bir mesafe alıp hayallerini gerçekleştirmek istiyorsa tam bir taklit canavarı olmalıdır. Mesleki yeterli- likte, (Öztuna, Y. 1978, S.314-315) sosyalleşmede ve genel olgunlaşmada göstereceği başarısı; ustasının dini ve ahlaki değerlerini, mesleki yeteneklerini, insan ilişkilerine dair tutumlarını, yaşama biçimini katı şekilde taklit edebilmesine bağlıdır (Güllülü, s.1977, s.106-109). Hatta bazı çıraklar taklitte ustalarının tiklerini de taklit edecek kadar ileri giderler. Ustanın ürettiklerinin tiryakisi olan müşterilerin usta öldükten ya da işi bıraktıktan sonra çırağını aramış olmaları fikrimizi desteklemektedir.

4.4. Spor ve Sanatta: Bilginin, görgünün, yeteneğin ve kültürün paylaşıldığı ha- yatın bütün ortamlarında bir öğrenme tekniği olarak taklit yaygın bir biçimde kulla- nılmaktadır. Öğrenme makamında olanların sporun üstatlarından, sanatın duayenle- rinden bolca taklitler yaparak olgunlaşmakta hatta uzmanlaşmaktadırlar. Zira tiyatro

sanatında “taklit” diye bir disiplin olduğu bilinir. 5. Taklit Yanılgıları

Taklit; bir fert, grup ya da milletin kendini o fert veya O millet yapan karakteristik özelliklerini bırakıp, ya da ihmal edip başkalarına özgü kültür değerlerini -Gökalp bunlara hars der- benimsemeye çalışması yani, kılık, karakter ve şahsiyet değiştirmesi halinde bir yanılgı olarak karşımıza çıkar. Çünkü her toplumun değerleri o toplumun yaşadığı hayatın, sayısız tecrübenin, binlerce yıllık birikiminin bir sonucudur. Bu biri- kim başka bir hayatın faili olan toplumun değerleriyle kan, doku, organ ve organizma uyuşmazlığı gibi birleşmez. Değerler ahengini bozar. Bünyenin kimliğini ifsat eder, direncini ve bütünlüğünü bozarak geleceğini tehdit eder. Bu durum bütün grup ve toplumlar için geçerlidir.

5.1. Yabancı Taklit Yanılgıları

Bir başka kültürü taklit etme yanılgısı sadece bize has hata değildir. Bu pişman- lığı duyan bir kaç ülke örneği vermek gerekirse; İtalyanları, Almanları ve Japonları sayabiliriz. Murtori; “Biz İtalyanlar Fransızlar ne yapıyorsa hemen yapmak, onların her türlü adetlerini Tanrı emriymiş gibi taklit etmek için müthiş bir telaş içindeyiz” (Tozlu, N. 1998, s.57) demektedir.

Bir Alman entelektüel Thomasius ise “Ecdadımız tekrar dünyaya gelse bizi ka- tiyen tanıyamazlar, biz soysuz ve melez bir hale geldik. Bugün her şeyimiz Fran- sız usulü oldu. Kıyafetimiz, mutfağımız, dilimiz adetlerimiz, hâttâ kusurlarımız bile Fransız” (Hazard, Poul, 1973, s.78-79) diyerek duruma dair kaygılarını belirtmiştir.

Milletlerin taklidinde ilginç örnek Japonlarınkidir. Ülke bir ara Batılıların akı- nına uğrar. Yabancı okullar, misyoner teşkilatları Japonya’yı sarar. Japon aydını bu saldırıya donanım olarak zayıf oluşundan dolayı karşı koyamayacağını anlar. Ülke iki buçuk asra yakın bir süre kapılarını dış dünyaya kapatır. Bu bir güçlenme, hazırlanma programıdır. Kendi güvenlerini kazanınca, dışa açılır, kapılarını da açarlar. Artık dış dünya daha bir bilinçli algılanır, tanınır, tahlil edilir. Özümsenir ve domestik kültüre uyarlanır. Fakat bütün bu tedbirlere rağmen Japonlarda da bir düşünce tembelliği, bir kolaya kaçma davranışı görüldü. Sırasıyla Fransa, ABD ve Almanya’yı taklide giriş- tiler. Taklidin olumsuzluğu, yıkıcılığı fark edilince milli ruhun esas alındığı bir irade ülkeye hakim oldu. II. Dünya savaşını kaybetmeleri ülke yönetiminde bazı kararların ABD tarafından alınması keyfiyetini doğurdu. Fakat her şeye rağmen yazıları gibi

Çağın Problemleri Karşısında Eğitim Sempozyumu | 155 154 | Terbiye ve Tarih’de Taklit • Yrd. Doç. Dr. Selâmi Sönmez

karakteristik özelliklerini kaybetmemenin mücadelesini vermeyi sürdürüyorlar. La- kin Japonlar da artık viskinin tadını biliyorlar.