• Sonuç bulunamadı

Ey duyular alemini aydınlatıcı akıl ile aydınlatan Sen bütünün başlatıcısısın, asırlar geçse de hala varsın

Belgede . - - lhvan-ı Safa Risaleleri (sayfa 152-161)

Alem zuhurundan önce de senin ilminde hep

Sağlam eser idi kalbin vehmindeki suret gibi Sonra varlığa çıkardın görenin çıkarması gibi

Bütün olarak ve onları kudretli yaratıcı gibi yarattın

Bölüm

Birlikte Ruhani ve Cismani İlkeler ve Mertebelerine D air

Ey iyilik sever ve merhametli kardeş, -Allah seni ve bizi kendinden bir ruh ile desteklesin- bil ki Allah'ın -övgüsü yüce olsun- yarattığı ve var ettiği ilk şey tamam­

lık, yetkinlik ve fazlın zirvesinde olan basit ve ruhani bir cevherdir. Onda bütün şey­

lerin suretleri vardır ve o faal akıl olarak adlandırılır. Bu cevherden mertebesi daha düşük olan tümel mertebe adlı başka bir cevher taşar. Nefisten de ilk madde adlı baka bir cevher taşar. İlk madde, boy, en ve derinlikten oluşan miktarı kabul eder; bu şekilde mutlak cisim olur. O ikinci maddedir.

Cisim, şekillerin en üstünü olan küre şeklini alır. Bundan, arınmış ve incelmiş olarak, felekler (gezegenler) ve yıldızlar alemi olur. Çevreleyen felekten Ay feleğinin sonuna kadar ilkten ilke gider. Onlar, iç içe olan dokuz okerdir. Merkeze en yakın olanı Ay feleği; en uzak ve en yüksek olanı çevreleyen felektir. O da yine bütünü ta­

şıyan felek diye adlandırılır. O, feleklerin en ince cevherli ve en basit cisimli olanıdır.

Sonra onun altında sabit yıldızlar feleği, sonra onun altında Satürn (Zühal) feleği, sonra onun altında Jüpiter (Müşteri) feleği, sonra onun altında Mars (Merih) feleği, sonra onun altında Güneş feleği, sonra onun altında Venüs (Zühre) feleği, sonra onun altında Merkür (Utarit) feleği, sonra onun altında Ay feleği, sonra Ay feleğinin altında ateş, hava, su ve topraktan oluşan dört unsur vardır. Toprak merkezdir ve cisimlerin cevheri en kaba ve cirmi en yoğun olanıdır.

Bu okerler/felekler, şanı yüce Yaratıcılarının istediği ve hikmetinin ince düzenli ve güzel sıralı olmasını gerektirdiği gibi iç içe sıralanınca, felekler dört unsur üzerin­

de burçları ve yıldızlarıyla dönünce, gece ve gündüz, kış ve yaz, sıcak ve soğuk peş

8. Bağlama göre "erbap sahipleri" değil de "rabler" olması gerekir; ama metinde zevi'l-erbab ibaresi yer al­

maktadır. (ç.n.)

1 5 2

peşe gelince, bunlar birbirinin içine girince, onların incesiyle kalını, ağırıyla hafi­

fi, sıcağıyla soğuğu ve yaşıyla kurusu birbirine karışınca onlardan zaman sürecinde madenler, bitkiler ve hayvanlardan oluşan çeşitli bileşimler meydana gelir. Maden, toprağın bağrında, denizin çukurunda ve dağların içinde çözülmüş buharlar, yükse­

len dumanlar, mağara ve çukurlarda birikmiş nemlerden meydana gelen her şeydir.

Onda topraklık baskındır. Bitki, yeryüzünde biten her türlü ot, çayır, bakla, ekin ve ağaçtır. Onda su özelliği baskındır. Hayvan, hareket eden, hisseden ve bir yerden başka bir yere bedeniyle intikal eden her cisimdir. Onda hava özelliği baskındır.

Bileşim bakımından madenler unsurlardan, bitkiler madenlerden, hayvanlar bit­

kilerden, insan da bütün hayvanlardan üstündür. Onda ateşlik baskındır. İnsanın bile­

şiminde daha önce adı geçen basit ve bileşik bütün mevcutların manaları toplanmış­

tır. Çünkü insan, katı cismani beden ve basit ruhani nefisten meydana gelir. Bundan dolayı filozoflar insanı küçük alem, alemi de büyük insan olarak adlandırmışlardır.

İnsan kendisini gerçek olarak beden bileşiminin gariplikleri, iskelet yapısının inceliği, nefis güçlerinin onun üzerindeki tasarruf çeşitleri, onda gösterdiği sağlam sanat ve meslekler şeklindeki fiilleri ile tanırsa onda bütün duyulur manaları ona kıyaslama ve tüm alemlerin bütün düşünülür manalarını onunla kanıtlama gücü hazır hale gelir.

Ey kardeş, Allah seni ve bizi kendinden bir ruh ile desteklesin, varlıkların ha­

kikatlerini bilmeye yöneldiğimiz zaman işe önce kendimizi tanımakla başlamamız gerekir. Çünkü onlar bize en yakın şeylerdir. Bundan sonra diğer şeyleri bilmemiz gerekir. Zira bizim kendimizi tanımadan şeylerin hakikatlerini iddia etmemiz çir­

kindir.

Bölüm

Ey iyilik sever ve merhametli kardeş -Allah seni ve bizi kendinden bir ruh ile des­

teklesin- bil ki külli nefis, daha önce belirttiğimiz gibi, ancak övgüsü yüce Yaratıcı'nın izniyle akıldan taşan ruhani bir güçtür. Onun tıpkı Güneş ışığının bütün hava parça­

larına nüfuz etmesi gibi, çevreleyen felekten yeryüzünün merkezine kadar bütün ci­

simlere nüfuz eden iki gücü vardır. Onun iki gücünden birisi bilen, diğeri yapandır.

O, yapan gücü sayesinde cisimleri kendisine nakşolan suretler, şekiller, görünümler, süs, güzellik ve boya renkleri ile tamamlar ve yetkinleştirir. Bilen güç sayesinde de kuvveden fiile çıkan faziletleri olan hakiki ilimler, güzel huylar, doğru düşünceler, iyi davranışlar, sağlam sanat ve meslekler ile onların zatını şahsın onların etkilerini cevherinin saflığı ve cisminin inceliği ile kabul etmesi oranında yetkinleştirir.

Bölüm

Ey iyilik sever ve merhametli kardeş -Allah seni ve bizi kendinden bir ruh ile des­

teklesin- bil ki nefsin cevheri yok olmaz, güçleri ortadan kalkmaz, fiilleri kesintiye uğramaz. Çünkü onun akıldan gelen maddesi, onun desteğiyle devamlı ve ondan sürekli feyiz kabul etmesiyle ebedidir.

1 5 3

Yüce Yaratıcı'nın aklı daima ve ebediyen desteklemesi de böyledir; feyzi sürek­

li, aklın onu kabul etmesi devamlıdır. Zira Yüce Yaratıcı'nın faziletleri yok olmaz, lütufları bitmez, feyzi son bulmaz. Çünkü o, hayırların kaynağı, bereketlerin ilkesi, cömertliğin madeni ve her mevcudun sebebidir. Hamd, övgü

(sena),

şükür ve vergi ona aittir.

Bölüm

Ey iyilik sever ve merhametli kardeş -Allah seni ve bizi kendinden bir ruh ile desteklesin- bil ki külli nefsin mertebesi çevreleyen feleğin üstündedir ve güçleri yönetim, sanat ve hüküm vasıtasıyla feleğin tüm parçalarına, şahıslarına ve feleğin ihtiva ettiği diğer bütün cisimlere yayılır. Onun [nefsin] feleğin her şahsında o şahsa özgü, onu yöneten ve onda fiillerini açığa çıkaran bir gücü vardır. Bu güce o şahsın tikel nefsi adı verilir. Mesela; Satürn'ün cismine ait, onu yöneten ve kendisiyle onun fiillerini açığa çıkaran güç, Satürn' ün nefsi olarak adlandırılır. Aynı şekilde Jüpiter' in cismine ait onu yöneten ve kendisiyle onun fiillerini açığa çıkaran güce Jüpiter'in nefsi denir. Felek cisimlerinden ve şahıslarından herhangi bir yıldıza ve cisme ait ve onları yöneten ve fiillerini açığa çıkaran diğer güçler de bu örnek ve kıyasta olduğu gibi onların nefisleri olarak adlandırılırlar.

Bu, ilahi kitaplarda işaret edilen meleklerin, yüce topluluğun ve Allah'ın ordusu­

nun gerçek mahiyetidir. Onlar Allah'ın emrettiği şeylere karşı gelmezler ve kendile­

rine emredilen şeyleri yaparlar.

Bu, bilge ve filozofların tikel nefisleri açıklarken alemi korumakla ve feleklerin dönüşü, yıldızların akışı, devirlerin çevrilişi ve zamanların değişmesi yoluyla yara­

tıkları yönetmekle, rükünleri gözetmekle, bitki ve hayvanları yetiştirmekle ve muha­

faza etmekle görevli ruhaniler diye adlandırılan felekler ve rükünler alemi hakkında söylediklerinin gerçek mahiyetidir.

Bölüm

Ey nazik ve merhametli kardeş, Allah seni ve bizi kendinden bir ruh ile destek­

lesin, bil ki çevreleyen feleğin üstündeki külli nefsin Ay feleğinin altındaki bütün cisimlere nüfuz eden özel bir gücü vardır. O bunları yönetir, Üzerlerinde tasarrufta bulunur, onlarla fiillerini açığa çıkarır. Onu filozoflar ve tabipler oluş ve bozuluşun tabiatı olarak, şeriat ise meleklerden bir melek olarak adlandırır. O bir tek nefistir.

Onun Ay feleğinden yerin merkezine kadar bütün hayvan, bitki ve maden kısımları­

na ve dört unsura yayılmış birçok gücü vardır.

Bu varlıklar içinde bu nefsin ilgili olmadığı, yönetmediği ve kendisinde fiillerini ortaya çıkarmadığı hiçbir cins, tür ve şahıs yoktur. Bu güç, o şahsın tikel nefsi olarak adlandırılır.

1 54

Bölüm

Bil ki bu nefsin ateş, hava, su ve toprak unsurlarındaki ilk gücü sıcaklık, so­

ğukluk, yaşlık ve kuruluktur. Yine bu güçlerin bu unsurlardaki ilk fiilleri; hare­

ket ettirme ve durdurma, soğutma ve ısıtma, eritme ve dondurma, buharlaştırma ve damıtma, karma ve karıştırma, birleştirme ve terkip etme, şekillendirme, res­

metme, boyama ve benzerleridir. Bütün bunlar, Yüce Allah'ın izniyle bu güçlerin bu unsurlarda onlara ait feleki şahısların güçleri yardımıyla yaptığı fiiliyle olur.

Bunun örneği, onun ateş unsurunu, Güneşin gücünün kendisine sürekli yardım etmesiyle alemin ısıtılması için hareket ettirmesi; Satürn'ün gücünün kendisine sürekli yardım etmesiyle toprak unsurunu durağanlaştırması; Jüpiter'in gücünün kendisine sürekli yardım etmesiyle akarak su unsurunu çözmesi; Mars'ın gücünün kendisine sürekli yardım etmesiyle hava unsurunu inceltmesi; Venüs'ün gücünün kendisine sürekli yardım etmesiyle yaş buhar unsurunu damıtması; Merkür'ün gücünün kendisine sürekli yardım etmesiyle kuru buhar ve yaş buhar unsurlarını karıştırması ve Ay'ın gücünün kendisine sürekli yardım etmesiyle sıkılmış su un­

surunda doğanlara destek vermesidir.

Bölüm

Ey nazik ve merhametli kardeş, Allah seni ve bizi kendinden bir ruh ile destek­

lesin, bil ki bu güçlerin yani madenlerin oluşumundaki sıcaklık, soğukluk, yaşlık ve kuruluğun ilk fiili, cıva ve kibrit yapımıdır. Yer cisimlerinin içindeki nemlere ve orada hapsolmuş buharlar, Üzerlerine peş peşe yaz sıcağı ve maden sıcaklığı gelince yumuşar, hafifler, bu çukur ve mağaraların tavanlarına yükselir ve ora­

larda bir süre yapışmış halde dururlar. Peş peşe kış soğuğu dokununca sertleşir, donar, tekrar bu çukur ve mağaraların en aşağısına damlar, bu bölgenin toprağıyla karışır ve orada uzun bir süre kalırlar. Madenlerin sıcaklığı onları daima pişirme, olgunlaştırma ve arıtma işlevi görür. Bu sıvı nem, içine karışan toprak parçaları, zamanla onun ağırlık ve sertliğinden aldıkları ve sıcaklığın onu pişirmesiyle ağır ıslak cıva haline gelir. Madenlerin altındaki bu toprak parçaları, onlara karışan yağlı nem ve sıcaklığın pişirmesiyle yanıcı kibrite dönüşür. Civa ve kibrit ikinci kez karılıp birbirine karışınca -ki halinde tedbir vardır- onların karışımından madeni cevherlerin cins ve türleri meydana gelir. Bunun eriyen cevherlerle ilgili örneği şudur: Civa saf ve kibrit katışıksız olduğunda, ikisi eşit olarak karıştığında, top­

rağın suyun nemini emdiği gibi kibrit de cıvanın ıslaklığını emdiğinde, parçaları dengeli olarak birleştiğinde, miktarları birbirine uygun olduğunda, madenin sı­

caklığı ikisini mutedil bir şekilde pişirdiğinde ve onlara pişmeden/olgunlaşmadan önce soğukluk ve kuruluk gibi herhangi bir şey dokunmadığında bundan zaman içerisinde saf altın meydana gelir. Eğer bu ikisine pişmeden önce soğuk dokunursa birleşirler ve beyaz gümüş meydana gelir. Eğer onlara aşırı sıcaktan dolayı kuru­

luk dokunursa kuru bakıra dönüşür. Kibrit parçaları ile cıva parçaları birleşmeden önce bunlara soğuk vurursa değerli kurşun oluşur. Onlara pişme öncesinde soğuk

1 55

vurur ve kibrit parçaları daha çok olursa demir meydana gelir. Civa çok, kibrit az ve sıcaklık zayıf olursa onlardan değersiz kara kurşun meydana gelir. Diğer ma­

den cevherlerinin cinsleri de onlara dokunan civa ve kibritin çokluğu veya azlığı, pişme öncesinde aşırı sıcaklık veya soğukluk ve dengeyi kaybetme gibi dokunan geçici durumlar sebebiyle bu örneklerde olduğu gibi farklılaşır.

Bölüm

Ey nazik ve merhametli kardeş, Allah seni ve bizi kendinden bir ruh ile des­

teklesin, bil ki şanı yüce Yaratıcı bitkisel nefsi yedi etkin güçle destekledi. Bunlar;

çeken güç, tutan güç, sindiren güç, iten/atan güç, besleyen güç, şekillendiren güç, büyüten güç. O, bu güçlerin her birisiyle diğer güçle yaptığının aksine bir işi yapar.

Bitkiyi oluştururken yaptığı ilk iş, toprak, su, hava ve ateşten oluşan dört unsurun öz sıvılarını çekmesi, onların ince kısımlarını ve içlerindeki her bitki türüne ben­

zer parçaları emmesi, sonra akmamaları, çözülmemeleri ve geri dönmemeleri için tutan güç vasıtasıyla onları kendisinde tutması, sonra özüne iletmek üzere onları sindirici güçle sindirmesi, sonra onları itici güçle bölgelerine itmesi, sonra besle­

yen güçle beslemesi, sonra büyüten güçle büyütmesi ve çoğaltması, sonra şekillen­

diren güç sayesinde şekiller ve renklerle şekillendirmesidir. Bunun örneği şudur:

Tıpkı hacamatçının9 hacamat aletiyle kanı veya ateşin fitil ile yağı çekmesi gibi çeken güç, bitkinin damarları vasıtasıyla toprağın nemini emdiği ve çektiği zaman birleşmenin şiddetinden dolayı onunla birlikte toprak parçaları da çekilir. Bu mad­

de bitkinin damarlarında meydana gelince sindiren güç onu olgunlaştırır/pişirir, damarların cismine benzer bir şekle dönüştürür, besleyen güç onları alır, bu organ ve eklemlere ait her şekle şekillendiren gücün uygun gördüğü şeyleri yapıştırır; bü­

yüten şey, onun boyutlarını en, boy ve derinlik olarak artırır. Bu maddeden artan, ufalanan ve incelen şeyler, iten güç tarafından bitkinin köklerinde ve dallarında10 yukarıya itilir, çeken güç tarafından oradakilere çekilir, tutan güç tarafından tekrar aşağı dönerek akmaması için tutulur. Sonra sindiren güç, onu ikinci defa pişirir ve köklerin ve dalların şekline ve ona ait bir maddeye dönüştürür. Boyutlarını en, boy ve derinlik olarak artırır. Sindiren güç, bu maddenin ağır, yumuşak ve ince kısımları dalların yukarısına gönderir, çeken güç oraya çeker, tutan güç de onları tutar. Sonra sindiren güç onları üçüncü defa sindirir; yaprak, çiçek ve tohum ile meyve kapçığının cismine benzetir ve bunların maddesi yapar. Onların boyutla­

rını en, boy ve derinlik olarak artırır. Bu maddenin ufalan ve incelen kısımlarını tohum ve meyve için madde yapar ve tutan güç bunları orada tutar. Sonra sindiren güç onları dördüncü defa pişirir, olgunlaştırır, inceltir, incesini kalınından, katısını yumuşağından ayırır; katı ve kalın olanları kabuk ve çekirdeğin cismi için madde yapar ve boyutlarını en, boy ve derinlik olarak artırır. İnce ve ufak olanları öz, to­

hum ve meyvenin maddesi haline getirir. Bunlar un, tahin, yağ, pekmez, tat, renk

9. Vücuttan kan alma yoluyla yapılan bir tür tedavi işlemini yapan kişiye hacamatçı denir. (ç.n.)

1 0. Metinde dallar anlamına gelen üç kelime: kudban, füru' ve ağsan birlikte peş peşe kullanılmış olup aynı şeyi kast etmektedirler. (ç.n.)

1 56

ve kokudur. Hayvan beslenmek için bitki tohumunu yiyince ve bu madde midede hasıl olunca bu güçlerin ondaki ilk işi, sindiren gücün doğal sıcaklık ile yapması, sonra bağırsakta arıtılması, sonra mide suyunun/kimusun karaciğere çekilmesi, sonra onun ikinci kez pişirilmesi, sonra kan, balgam ve iki acı sudan(mira) oluşan karışımların birbirinden ayrılması, sonra onların kendilerini kabule istidatlı organ ve kaplara itilmesi, sonra kanın organ ve eklemlere dağıtılması, sonra onun her organı kendisine uygun madde ile beslemesi, sonra bütün boyutlarda en, boy ve derinlik olarak büyüme ve artma, sonra cinsel ilişki esnasında erkek hayvanın bü­

tün parçalarından kanın özü olan meninin çıkarılması, sonra onun buna istidatlı aletlerle dişinin rahmine nakledilmesidir.

Meninin rahimde meydana gelmesi ve onu insanın bünyesi tamamlanıncaya ve orada şekli olgunlaşıncaya kadar halden hale geçerek dokuz ay idare etmesi esna­

sında bu güçlerin insan bedeninin bileşimindeki etkisi konusunu, bunun dışındaki başka bir risalemizde açıkladık.

İnsan için övgüsü yüce Yaratıcı'nın takdir ettiği belirli süre tamamlandığında ve hisseden hayvani nefis gücü Allah'ın izniyle onu o mekandan bu dünya alanına naklettiğinde dört yaşın bitimine kadar başka bir yönetim başlar. Sonra duyulur­

ların isimlerini açıklayan natık (konuşan) güç gelir ve onu on beş yaşın bitimi­

ne kadar başka bir şekilde yönetmeye başlar. Sonra duyulurların manalarını ayırt eden akledici güç gelir ve otuz yaşın bitimine kadar onu yönetmeye başlar. Sonra düşünülürlerin manalarını algılayan hikmet gücü gelir ve onu kırk yaşın bitimi­

ne kadar yönetmeye başlar. Sonra desteklenmiş meleki güç gelir ve onu elli yaşın bitimine kadar başka bir şekilde yönetmeye başlar. Sonra ahiret için hazırlanmış ve maddeden ayrı kanun/şeriat gücü (el-kuvvetü'n-namusiye) gelir ve onu ömrün sonuna kadar başka bir şekilde yönetmeye başlar. Eğer nefis, bedenden ayrılma­

dan önce tamamlanır ve yetkinleşirse yükselme (miraç) gücü gelir, onunla Mele-i a'hfya (yüce topluluğa) ayrılır ve başka bir yönetime başlar. Eğer nefis, bedenden ayrılmadan önce tamamlanmaz ve yetkinleşmezse en aşağı seviyeye düşürülür.

Sonra Yüce Allah'ın belirttiği gibi onunla ilgili yönetim baştan başlar. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Biz insanı en iyi şekilde yarattık, sonra onu en aşağı seviyeye düşürdük. İman edip iyi işler yapanlar bunun dışındadır. Onlar için hiç eksilmeyecek bir mükafat vardır. O halde bundan sonra seni hesap gününü yalanlamaya sevk eden nedir? Allah en adil hakim değil midir?"11, "Biz ilkin nasıl yarattıysak bunu yeniden gerçekleştireceğiz. Bu bizim verdiğimiz bir sözdür. Şüphesiz biz her şeyi yapabilecek güçteyiz."12 Eksiklikten münezzeh olan Allah yine şöyle buyurmuştur: "Sizden ve­

fat ettirilenler de vardır, bildikten sonra bir şey bilmez hale geldiği ömrün en kötü evresine döndürülenler de vardır. "13

l l. Tin, 95/ 4-8.

12. Enbiya, 2 1 / 104.

13. Hac, 22/5; benzeri: Nah!, 1 6/70.

1 57

Bir Soru

Eşyanın ilkeleri hakkında düşünen ve konuşan kimsenin ne söyleyeceği ve neye inanacağı düşünülür? Onların tamamı son derece tamam, yetkin ve üstün bir şekilde yaratıldı da sonra bazısı kusurlu ve aşağılık hale mi geldi, yoksa hepsi son derece ku­

surlu yaratıldı da sonra arttı, yetkinleşti, tamamlandı ve bazıları diğerlerinden üstün mü oldu, ya da bazısı böyle, bazısı öyle midir?

Bölüm

Kardeşim, Allah seni ve bizi kendinden bir ruh ile desteklesin, bil ki, Yüce Allah, varlığı tam, faziletleri yetkin, her şeyi oluşundan önce bilen, onları dilediği zaman var etmeye güç yetiren olduğunda bu faziletleri zatına hapsedip cömertçe vermemesi ve taşırmaması hikmete uygun değildir. Hikmetin gereği olarak tıpkı Güneşin kay­

nağından nurun ve ışığın taşması gibi kendinden cömertlik ve faziletleri taşırdığı ve bu taşma sürekli, art arda ve kesintisiz devam ettiği zaman ilk taşan şey "Faal Akıl"

olarak adlandırılır. O, son derece tamam, yetkin ve üstün olan basit bir ruhani cev­

her ve mutlak ışıktır. Tıpkı alimin aklında bilinenlerin suretlerinin olması gibi onda da bütün şeylerin suretleri vardır.

Faal akıldan mertebesi ondan düşük olan edilgen

(münfail)

akıl adlı başka bir

feyz

(güç) taştı. Bu,

külli (tümel) nefis

olup tıpkı öğrencinin öğretmenden ilmi alması gibi faal akıldan gelen suret ve faziletleri sıralı ve düzenli olarak alabilen basit bir ruhani cevherdir.

Aynı şekilde nefisten mertebesi ondan aşağı olan ve ilk madde olarak adlandırı­

lan başka bir feyz taştı. O, ruhani ve nefisten suret ve şekilleri zamanla art arda alan basit bir cevherdir. Maddeyi kabul eden ilk suret en, boy ve derinliktir. Bununla o, ikinci madde denilen mutlak cisim olur. Cismin varlığıyla birlikte taşma durdu ve mertebesinin ruhani cevherlerden düşük olması, cevherinin katılığı ve ilk nedene uzaklığı sebebiyle ondan, başka bir cevher taşmadı.

Yüce Allah'tan akla, akıldan nefse taşma devam edince nefis cisme yöneldi ve onu cismin kabul edebilme ve cevherinin saflık imkanı ölçüsünde tamamlamak için onda suretler, şekiller ve renkler meydana getirdi. Nefsin cisimde yaptığı ilk suret, bütün şekillerin en üstünü olan küre şekli ve onun en üstün hareket olan dairevi hareketidir. Çevreleyen felekten yerin merkezine kadar onların bazısını bazısının içinde sıraladı. Onlar on bir küredir. Tamamı bir tek alem ve düzenli olan bir tek tümel sistem oldu. Yeryüzü, çevreleyen feleğe uzaklığı nedeniyle bütün cisimlerin en katısı ve en koyu karanlığıdır. Çevreleyen

(muhit)

felek ise düşünülür basit cevher olan ilk maddeye yakınlığı sebebiyle bütün cisimlerin en incesi, ruhaniyeti en çok ve

Yüce Allah'tan akla, akıldan nefse taşma devam edince nefis cisme yöneldi ve onu cismin kabul edebilme ve cevherinin saflık imkanı ölçüsünde tamamlamak için onda suretler, şekiller ve renkler meydana getirdi. Nefsin cisimde yaptığı ilk suret, bütün şekillerin en üstünü olan küre şekli ve onun en üstün hareket olan dairevi hareketidir. Çevreleyen felekten yerin merkezine kadar onların bazısını bazısının içinde sıraladı. Onlar on bir küredir. Tamamı bir tek alem ve düzenli olan bir tek tümel sistem oldu. Yeryüzü, çevreleyen feleğe uzaklığı nedeniyle bütün cisimlerin en katısı ve en koyu karanlığıdır. Çevreleyen

(muhit)

felek ise düşünülür basit cevher olan ilk maddeye yakınlığı sebebiyle bütün cisimlerin en incesi, ruhaniyeti en çok ve

Belgede . - - lhvan-ı Safa Risaleleri (sayfa 152-161)