• Sonuç bulunamadı

DR ŞERİF ÖZONGUN ZİRAAT YÜKSEK MÜHENDİSİ,

Sulamayla ilgili bunları söyledikten sonra bir de gübreleme ile ilgili bu nitrat biriki- mi gerçek den sorun yani Isparta’ da göl havzasında bu gübre analizlerinin destek- leri kesintisiz bir şekilde devam etmesin- den yanayım. Çünkü en büyük kirlilik yani ilaçtan çok gübreden geldiğine inanıyo- rum. Şimdi ÇATAP projesinde bir nebze de olsa nitrat birikimini önlemiştik. Ama ÇATAP projesi bazı yerlerde devam ediyor. Yıldan yıla fiyatları değişiyor. Buna ciddi bir şekilde devletin yine katkıda bulun- ması gerektiğini düşünüyorum. Somut olarak işte iki tane önerim var. Yani bir salma sulama sisteminden komple vazge- çilmeli, ikincisi de gübrelemeyle ilgili cid- di desteklerin yani gübre analizlerine gör gübrelemelerinin devam etmesi gerekiyor. Birde tabi bu noktada şimdi hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz. Biliyoruz ki bir çiftçi gittiğinde gübre bayine istediği gübreyi is- tediği miktarda alabiliyor. Yani buna nasıl bir önlem alınacak bilmiyorum ama öyle rastgele gübre satışını da bir şekilde engel olunması gerektiğini düşünüyorum. Beni ilgilendiren bir meyveci olarak ilgilendi- ren ve de bu karara girmesini istediğim iki nokta bunlar.

ŞAKİR ÇINAR

SU ÜRÜNLERİ YÜKSEK MÜHENDİSİ,

SU ÜRÜNLERİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRÜ

Sayın Başkan, Sayın kaymakamım, Sayın belediye başkanım, Sayın hocalarım ben de yorucu bir günün ardından gündüzden beri aldığım notlarla ilgili kısa bir sunum yapmak istedim. Biz konuştuğumuz me- tanın su yani dünyadaki suyun %97’ sinin tuzlu olduğunu kalan %3’ ün de %2’lik kısmının buzullarda ve diğer alanlarda olduğunu düşünürsek toplam kullandığı- mız su %1 yani aslında çok az bulunan çok değerli olan bir metadan bahsediyoruz. Biz bu %1’lik bölümü kullanıyoruz. Evle- rimizde içme suyu, kullanma suyu olarak kullanıyoruz, tarım yapıyoruz, balıkçılık yapıyoruz, bitki üretiminde kullanıyoruz gibi. Dolayısıyla bu kadar değerli olan, bu kadar az bulunan ve bizim tarafımızdan adeta katledilen bir meta kendi bölgemize geldiğimiz zaman Eğirdir Gölü üzerinde de Eğirdir Gölü Batı Akdeniz havzasının en üst bölümden yer almakta, dolayısıyla Eğirdir Gölü’nden sonra su Kovada Gö- lü’ne daha sonra Karacaören havzasına ve en sonunda Antalya Körfezine kadar seya- hatine devam etmekte. Peki Batı Akdeniz havzasında biz nasıl değerlendirebiliriz. Konvansiyonel tarımın en iyi yapıldığı bölgedeyiz. Dünyadaki ya da ülkemizdeki en iyi kiraz yetiştirilen bölge Uluborlu bi- zim havzamızda, en iyi kayısı yetiştirilen Kaşıkara ya da Yalvaç kayısısı yine bizim bölgemizde, elma ortalama her 4 ya da 5 ürettiğimiz elmadan bir tanesi dediğimiz bölge yine bu bölgede ve sonra bu su de- vam ederken işte Isparta bölgesinde yeni kurulan çiçek ve domates seralarını göze alırsak daha sonra Antalya’ daki sebze üretimiyle ilgili ya da narenciye üretimiyle ilgili rakamları zaten hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla aslında suyu birkaç defa evrim geçirerek birkaç evrimden geçirilerek kul- lanıyoruz. Peki bu kullandığımız dönem- de kamu da belli mevzuatlarla hem suyu, hem kaynakları, hem toprağı korumakla mükellef ve zaten bunu da yapıyor. Kamu yaparken belirli çalışmalarla belirli bilim insanlarıyla ya da yerelden gelen talepler-

le bunu kontrol etmekte ve mevzuatlandırmakta ama bahsedildi sabah- tan beri konuşmacılar dile getirdi. İşte 2012’lerden beri bazı ihtiyaçlar doğdu ki bugün bu toplantılar yapılıyor. İşte ne yapılıyor? Su kirlenme- sin diye önlemler alınıyor. Tamam zaten bunlarla ilgili önlemler var. Ama aynı zamanda kirlenmesinden ziyade kirlenen suyun korunmasıyla ilgili tekrar temizlenmesiyle rehabilitasyon çalışmalarının da yapıldığını görmekteyiz. Hemen önlemleri açısından çok vakit almadan şunu söy- leye bilirim. Kirlenmesinde biz önlem alıyoruz, işte arıtma tesislerin- den bahsediyoruz vesaire ama 80’e yakın yerleşim yerinin kanalizasyon suları her ne kadar arıtmada olsa, doğal arıtmada olsa burada Eğirdir’i ayrı tutuyoruz zaten o Eğirdir havzasında değil Kovada havzası olarak görebiliriz onu tümü hemen köylerin alt kısmındaki ya da yerleşim yer- lerinin alt kısmındaki derelere kuru dere dediğimiz yani yazın kuruyan kışın çağlayan derelere atıklarını bırakmakta. Burada bu atıklar her ne kadar sıvı kısmı kaybolup gitse ya da kanalizasyon yeraltısularına ka- rışsa da kuru kısımları organik yüklerini tamamen derelere yüklemekte. Son bahar yağışlarıyla beraber 1 yıl boyunca birikmiş ne kadar organik madde birikimi varsa hepsi bizim havzamız olan Eğirdir Gölü’ne gelmek- teler. Şimdi hem Şehnaz hocamın hem Cafer beyin sunumlarında gör- düğümüzde noktasal girdili kaynaklara baktığımızda buralardan yoğun bir kirliliğin Eğirdir Gölü’ne girdiğini görmekteyiz. Öbür taraftan ağır metallerle yapılan sunularda şunu gördük ki ağır metal kaynaklarında bizim çok bir şeyimiz yok. Eğirdir Gölü’nde su kaynaklı çok fazla kirle- ticimiz yok. Çünkü sanayi tesisimiz yok. Ama kayaçlardan geldiğini dü- şündüğümüz ya da bilim insanlarının bu şekilde yorduğu kayaç kaynaklı bilhassa arsenikte bu var. Kayaçlardan suya geçen bir ağır metal durumu söz konusu ama bu da basında ya da diğer ortamlarda dile getirildiği gibi inanılmaz çok zehirli işte öldük bittik durumunda değil. Ben her zaman şunu söylüyorum toplantılarda katıldığım oturumlarda Türkiye’ deki gölleri sıralarsak Eğirdir Gölü hala Türkiye’nin en temiz doğal göllerin- den bir tanesi ya da birincisi zaten bunu hocamda söyledi. O daha önceki yapılan kaynaklarda da göllerin hepsi güzel ama Eğirdir Gölü bir başka güzel diyebiliriz. Sonra bakıyoruz işte Türkiye’ deki su kuşları sunumun- da hocamızın anlattığından görüyoruz ki Türkiye’ deki yaklaşık her yüz kuşun 50’si neredeyse bizim bölgemizde var. Ben soru cevap fırsatım olamadı belki söz hakkı mikrofon bana geçince sorayım mesela biz balık- çılıkta çok tartışıyoruz bunu balıkçılığın belirli bir yere gelemediğinden, bu kadar yavru bırakmamız kadar olmadığını düşünüyoruz. Ama yine hocamın sunumunda söylersem yarım milyonla bir milyon arasında biz kuşu Eğirdir Gölü’nde bu havzada misafir ediyoruz. Acaba bunların ne kadarı karnivor yani ne kadarı balık tüketiyor. Çünkü ben bazı makale- lerde karşılaştığımda okuyorum. Bazı araştırıcılar derki işte bazı türle- rin 50 binle 100 bin arası Eğirdir Gölü’nde biz konakladığımız türlerin olduğu bahsedilmekte. Bazı kaynaklara göre %19’larda bazılarında da %40’lara varan karnivorlardan bahsedilmekte. Şimdi dolayısıyla biz sa- dece balıkçılık yapmıyoruz. Belki de attığımız balıklandırmayla bıraktığı- mız balıklarla bu su kuşlarını besliyoruz. Birçok bilinmezin etkili olduğu

bir gölden bahsediyoruz. Yani 500 metre kare balıkçılığın korumasının zor olduğu su bütçesinin kontrol edilmesinin zor ol- duğu yine hocamın sözleriyle söylersem bizim dışımızda gelişen yani biz suyu büt- çesini koruyacağız vesaire yağış olmadık- tan sonra elimizden çok fazla gelecek bazı şeylerin olmadığını var sayarsak birçok sı- kıntı önümüzde ama ben bugün sözlerimi toparlarken şunu söyleyeyim.

Bu iradenin bu ortamda bu salonda oldu- ğunu görüyorum. İnşallah sıkıntılarımı- zın da dile getirilip raporlandığı ve çözüm önerilerinin dile getirileceği bir hazrunla beraberiz buradan başta ISVAK yönetimi- ne ve Sayın Zeki Tarhan’a çok çok teşekkür ediyorum. Çünkü bu organizasyona bizi davet ettiler. Bu çalışmalarda olmak has- bel kader bir kenarından tutmaktan onur duyuyoruz. Ayrıca ben şunu söyleyeyim her zaman Eğirdir’le ilgili Eğirdir Gölü’y- le ilgili suyla ilgili bir çalışma olduğunda bizi son anımıza kadar yalnız bırakmayan sayın Eğirdir Kaymakamımız Abdullah Akbaş bey biliyorum ki yoğun programına rağmen hala bizle beraber buradalar yani burada ben hepinizin adına kendisine te- şekkür etmek istiyorum. Yine Eğirdir be- lediye başkanımız ne konular olursa olsun bizi yalnız bırakmıyorlar her zaman des- teklerini esirgemiyorlar yine kendilerine teşekkür ediyorum saygılar sunuyorum.

MAHMUT BERBER