• Sonuç bulunamadı

DOÇ DR ŞEHNAZ ŞENER SDÜ JEOLOJİ MÜH ÖĞRETİM ÜYESİ

Sayın oturum başkanım, değerli katılım- cılar panelimizin üçüncü oturumunda, su kalitesi oturumunda Eğirdir Gölü havzası içerisindeki gölün su kalitesini ciddi mik- tarda etkileyen baskılar yani bir nevi kirle- tici kaynakları nelerdir bunlar konusunda sizlere bilgi vermeye çalışacağım. Eğirdir Gölü havzasının tanımı burada yapıldı.

Genel olarak 3390 km2’lik alana konum-

lanmış bir göl, iki büyük havza var Eğirdir Gölü içerisinde, gölün batısında Senirkent Uluborlu havzası, doğusunda ise Yalvaç Gelendost havzası olarak adlandırıyoruz (Şekil 1).

Senirkent Uluborlu havzası, Pupa Çayı ‘nın gölü besleyen büyük çaylar- dan biri olan Pupa Çayı’nın su toplama havzası, Yalvaç Gelendost Havzası ise Yalvaç ve Hoyran Deresi’nin su toplama havzası olarak tanımlanıyor. Göl ikinci büyük tatlı su gölümüz öneminden ve özelliklerinden bah- settik, bunları hızlıca geçmek istiyorum. Eğirdir gölü ve baskılar dedi- ğimizde neyi anlamamız gerekiyor, su kaynaklarında kirlenmeye neden olan en önemli unsurlar jeojenik ve antropojenik olarak sınıflandırmak mümkündür. Jeojenik kökenli kirlilik dediğimizde doğal süreç içerisinde su-kayaç etkileşimi sonucu kazanılan elementlerden kaynaklanan kirli- lik olarak karşımıza çıkıyor. Antropojenik kirlilik ise dış kökenli kirlilik olup daha çok evsel ve endüstriyel katı-sıvı atıklar ve tarımsal faaliyet- lerden kaynaklanan kirlilik olarak tanımlanıyor. Eğirdir Gölü’ nün içeri- sinde bulunduğu havzanın genel jeoloji oluşturan litolojik birimleri nite- leyebilmek için hazırlanan genel jeoloji haritamızda havza içerisinde çok sayıda yaş ve litolojiye sahip litolojik birimin yüzeylendiğini görüyoruz . Gölün batısında Senirkent Uluborlu havzasında temelde karbonatlı bi- rimlerle başlayıp kil taşı, kumtaşı, şeyl ardalanması gibi filiş karakteri gibi sunan killi birimleri niteleyen ve volkanik tüf-tüfit gibi ürünler ta- şıyan farklı litolojik birimler alttan üstte doğru sıralanmış durumda en üstte ise örtü tabakaları bulunuyor (Şekil 2).

Göl’ün doğu kesimini tanımlayan kısımda ise tabanda şistler ve onunla birlikte yine karbonatlı kayaçlar ciddi miktarda havza üzerinde yüzeyleniyor. Tersiyer çökelleri olarak adlandırdığımız Bağkonak, Göksö-

ğüt Formansyonları bunlar kiltaşı, kumta- şı, çakıltaşı, yer yer kireçtaşı ara tabakalı kayaçlardan oluşuyor. Yine en üstte ise kuvaterner alüvyon ve yamaç molozları yüzeyliyor (Şekil 3).

Hidrojeolojik olarak havza içerisinde karşımıza iki tip akifer birimi çıkı- yor (Şekil 4). Biricisi taneli ortam akiferi ve diğeri ise erimeli çatlaklı kaya akiferi olarak tanımladığımız karbonatlı kayaçların dolomit, kireçtaşı gibi kayaçların yüzeylendiği alanlar. Bunun dışında geçirimsiz birimler yani yeraltısuyunu kendi bünyesinde bulundurmayan, bunun hareketine izin vermeyen birimler de yine ofiyolitik birimler, filiş karakterli kil sevi- yelerinin çok yoğun olduğu gözlendiği birimler ve bununla birlikte me- tamorfik birimler geçirimsiz birimler olarak havza içerisinde yüzeyliyor. Bu ikisinin arasında yarı geçirimli olarak nitelediğimiz akitard dediği- miz birimler yani yeraltısuyunun davranışına kısmen izin veren, kısmen bünyesinde yeraltı suyu bulundurabilen birimler ise daha çok kumtaşı, kireçtaşı, kiltaşı gibi tabakalanma sunan ya da konglomera dağılımından oluşan litolojik birimler.

Slaytta gördüğünüz havza içerisinde, Eğirdir Göl’ünü bununla birlikte bütün yüzeysel suları ve yeraltısularının kirlilik kaynağı olabilecek kay- naklar kirletici kaynaklar haritası, havza içerisindeki kirletici kaynakla- rın noktasal ve yayılı kirletici kaynaklar olarak iki grup altında toplamak mümkün (Şekil 5). Yayılı kirletici kaynak olarak hepimizin de bildiği ta- rımsal aktiviteler bunlar, bunlar yıllık kirletici kaynaklar olarak karşımı- za çıkmakta, bunun dışında noktasal kaynak olarak düşündüğümüzde endüstriyel faaliyetlerin yapıldığı alanlar ki bu Yalvaç Deri Organize sa- nayi en önemli endüstriyel kuruluşumuz havza içerisinde, bunun dışın- da yine evsel atık suların deşarj edildiği noktalar. Bunun dışında, havza içerisinde maalesef düzenli bir katı atık deponi sahası bulunmakta çöp- lerin, evsel atıkların gelişi güzel çevreye atıldığı vahşi deponi alanları bir

Şekil 5 Havzadaki Baskılar - Kirletici Kaynaklar

Tablo 1 Çalışma alanında sürdürülen tarımsal aktivitelerde yaygın olarak kullanılan pestisit olarak tanımlanan tarımsal mücadele ilaçları ve miktarları

başka deyişle noktasal kirletici kaynaklar olarak karşımıza çıkmakta. Görsel olarak bakacak olursak endüstriyel faaliyetler

dediğim gibi Yalvaç deri sanayi havza içe- risindeki en önemli sorunlarımızdan biri.

Yayılı kirletici kaynaklardan çalışma ala- nında sürdürülen tarımsal aktiviteler sıra- sında kullanılan tarımsal mücadele ilaçları

yani pestisitler bunlar son yılların verisi olmamakla birlikte 162,8 ton gibi bir ra- kam çıkıyor karşımıza (Tablo 1).

İLÇE İnsektisit (ton) Fungisit (ton) Akarisit (ton) Herbisit (ton)

Eğirdir 6,3 3,7 3,7 2,3 Gelendost 20,2 12,1 11,8 3,0 Senirkent 8,7 4,4 4,1 0,7 Uluborlu 8,1 4,6 4,1 0,7 Yalvaç 14,2 10,6 10,2 20,3 Toplam 57,6 35,5 34,1 35,6 Genel Toplam 162,8

Yıllık kullanılan tarımsal mücadele ilaçları büyük boyutlarda, bununla birlikte kullanılan gübre miktarları bunlar kimisi oranlanmış kimisi saf madde olarak tüketim miktarlarını görüyorsunuz slaytlarda yaklaşık 10 bin ton kullanılmakta. Bu değer 2017 yılına ait Isparta Tarım Orman Müdürlüğünün verileri (Tablo 2).

Bununla birlikte evsel atık su projeksiyonuna şöyle bir baktığımızda hav- za içerisindeki nüfusa bağlı olarak hesaplanan su tüketim miktarları ve bunun döngüsü olarak hesaplanan atık su projeksiyonuna baktığımızda 2030 yılında günlük 8.158.140 litrelik bir atık su öngörülüyor. 2050 yı- lında bu değer günlük 10.500.000 yaklaşık litre atık su demek (Tablo 3).

Peki şuan da atık sular ne yapılıyor. Havza içerisinde iki adet bertaraf edilebilecek atık su tesisimiz var. Bunlardan bir tanesi Eğirdir ilçesine ait atık su arıtma tesisi diğeri ise Yalvaç ilçesine ait, diğer yerleşim alanla- rının atık suları genelde kanalizasyon sistemleri kullanılarak veya basit foseptik çukurlarda toplanıyor, ki bölgede toplanan atık suların zamanla yeraltısularına karışması kaçınılmaz olduğu aşikar (Şekil 6). Ayrıca kana- lizasyon deşarj noktalarında yine havza içerisinde yüzeysel su kaynakla- rına ve boş arazilere verilmesi hem atık suların verildiği dereleri hem de bu derelerin beslediği Eğirdir Gölü’nün su kalitesinin kirlenmesine ne- den oluyor. Yine bir görselle dediklerimi sizlere sunmak isterim. Burası Yalvaç Deresi, Yalvaç arıtma tesisi şurada bulunuyor. Su arıtma tesisinin şu bölgeden Yalvaç Deresine bırakıldığını ne yazık ki arazide gözlemle- miş oluyoruz. Şurada gördüğünüz gibi son derece berrak akarken su kir- lenmiş bir şekilde Eğirdir Gölü’ne akışını sürdürüyor (Şekil 6).

Tablo 2 Isparta İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün verilerine göre 2017 yılında göl havzasında kullanılan gübre miktarları

Tablo 3 Eğirdir Gölü Havzasının Evsel Atık su Projeksiyonu

İLÇELER

ORANLANMIŞ TİCARİ GÜBRE

TÜKETİMİ (TON) SAF MADDE OLARAK TÜKETİM (TON) %21 N P%172O5 %50K2O N P K Eğirdir 1,474 985 292 309 167 146 Gelendost 2,730 2,786 117 573 473 58 Senirkent 1,259 967 112 264 164 56 Uluborlu 304 327 25 63 55 12 Yalvaç 5,777 5,360 321 1,213 911 160 Toplam 11,544 10425 867 2422 1770 432 2008 2030 2050 Nüfus 122,702 152,729 186,359

Su Tüketimi 9,283,170 I/gün 11,654,486 I/gün 15,040,941 I/gün Atık Su Miktarı 6,498,219 I/gün 8,158,140 I/gün 10,528,659 I/gün

Şekil 6 Yalvaç arıtma tesisinin atık sularının Yalvaç deresine bırakıldığı alan

Şekil 7 Büyükkabaca’ya ait kanalizasyon sisteminin Pupa Çayı’na boşalım noktası

Yine bu Pupa Çayı’ndan bir görünüm Bü- yükkabaca’ya ait kanalizasyon sisteminin Pupa Çayı’na deşarj edildiği nokta, yine

aynı şekilde Pupa Çayı akışını sürdürerek Eğirir Gölü’ne akışını sürdürüyor(Şekil 7).

Burası Suuçan mevkii Uluborlu ile Senirkent arasında burada da yine katı atıkların gelişi güzel atıldığını görüyoruz. Buradan su uçan mevkiin- den akan yan derelerle bu akıntıların içerisinden geçerek sızıntı sularını bünyesine katarak Pupa Çayı’yla birlikte yine Eğirdir Gölü’ne akşını sür- dürmekte (Şekil 8).

Peki bu bahsettiğim baskılar kirletici kaynaklar göl suyuna ne gibi etkile- ri oluyor ya da ne derece etkiliyor. Bunlarla ilgili bir takım bilgilendirme yapacağım sizlere. Su örnekleme lokasyonlarını göstermek isterim gölün içerisinde kırk sekiz noktadan daha çok kirliliğinin gözlenebileceği ya da hiç etkilenmeyeceği bölgelerden alınmış örnekler, yine yeraltısularından yirmi beş örnek, derelerden ise on örnek üzerinde yapılan bir çalışmaydı ve alınan tüm örneklerin iyon, kalite ve kullanım özellikleri üzerinde de- ğerlendirmeler yapıldı (Şekil 9).

Eğirdir göl sularının genel olarak Ca-Mg-HCO3 tipinde bir su olduğunu biliyoruz. Bunun yanı sıra yer yer Mg-HCO3, Mg-Ca-HCO3-SO4, Mg-

Şekil 8 Uluborlu ilçesine ait vahşi depolama alanından bir görünüm (Suuçan Mevkii)

Rakamsal olarak su kalite değerlerini size vermeyeceğim dikkatinizi çekmek istedi- ğim nokta, bu kirlilikleri bu değerleri pa- rametrelerde görüyoruz. Sunumda Cafer Bey size son güncel yeraltısularının analiz sonuçlarıyla bilgilendirecek. Yüzeysel su- ların kalite özelliğine baktığımızda Pupa Çayı, Hoyran Deresi, Yalvaç Deresi ve Çay Deresi için her parametrede olmasa da belirli parametrelerde dördüncü su kalite sınıfını işaret ettiğini görüyoruz (Tablo 4).

Şekil 10 Eğirdir Gölü su tipinin değerlendirilmesi Tablo 4 Yüzeysel suların kalite özellikleri

Bunlar mesela nitrit azotu ve özellikle dağılım haritalarına baktığımız zaman Pupa Çayı’nın göle boşalım noktası olan 4 no’lu lokasyonumuz- du. Yine buradan Yalvaç, Gelendost deresinin göle boşalım noktasının ve buradan yine Eğirdir yerleşim bölgelerinin dereye boşalım noktalarında bu değerlerin en yüksek değerlerde olduğunu görüyoruz. Aynı şekilde toplam fosfor miktarına baktığımızda yani bizim en yüksek değerleri- mizi dördüncü su kalite hep derelerin göle boşalım noktaları (Şekil 11).

Şekil 11 Eğirdir gölünde IV. su kalite sınıfını işaret eden parametrelerin göl genelinde- ki dağılımları

Peki göl su kalitesi zamansal olarak na- sıl değişmiş, 1950’den günümüze kadar Eğirdir göl suyu üzerinde yapılmış bütün analizleri bütün değerlendirmeleri derle- yip baktığımızda 1950 ile 2009 yılları ara- sında en dikkat çeken nokta 1950’lerde gölde hiç fosfor yokmuş ama günümüze geldiğimizde ciddi bir artış var. Yine 1981 ile 2009 yılları arasında gözlemlenen de- ğişime baktığımızda bu yıllarda kalsiyum, magnezyum, sıcaklık, ph, elektriksel ilet- kenlik, organik madde, sülfat, nitrat ve toplam fosfat değerlerinde ciddi bir artış olduğunu bunun yanı sıra klor, sodyum, potasyum ve kimyasal oksijen ihtiyacı ve tüm metallerde ise ciddi bir düşüş oldu- ğunu gördük, ki bunu şöyle değerlendir- mek mümkün bu yıllarda arıtma tesisinin devreye girmiş olmasının olumlu bir etkisi olarak yorumlamak istiyorum. 1991-2009 yılları arasında değişime bakmamız gerek-

tiğinde ise daha çok sıcaklık, askıda katı madde, amonyak gibi azot türevlerinde ciddi bir artış bunun karşılığında ise ok- sijen miktarında göl suyunun azalma söz konusu bu da tabi ki olağan bir şekilde ta- rım alanlarının yaygınlaşması ve tarımda kullanılan gübrelerin, azotların artışlarıy- la ilişkili olabileceği düşünülüyor.

İçme suyu olarak ve sulama suyu olarak değerlerine bakacak olursak bu kirleticiler nasıl etkilemiş yine aynı tablo karşımızda. Göl sularının amonyak, amonyum olarak ve alüminyum içme suyu standartlarının limitlerinin üzerinde seyrettiği nokta yine ciddi bir şekilde Pupa Çayı’nın göle boşa- lım noktasını işaret ediyor ve bu tarafta alüminyumda ise Yalvaç Dere’sinin göle boşalım noktasını işaret ediyor (Şekil 13).

Demir, nikel ve biyolojik oksijen ihtiyacı için baktığımızda yine benzer tablolar maksimum değerleri yine derelerin göle boşalım noktalarında görüyoruz (Şekil 14).

Şekil 13 Eğirdir göl sularının içme suyu standartlarına göre sınır değerlerin üzerinde belirlenen parametreler

Sulama suyu olarak değerlendirecek olursak ise genel olarak Eğirdir Göl suları sulama suyu olarak kullanıma uygun özellikte (Şekil 15).

Dip sedimentlerdeki ağır metalleri şöyle bir baktığımızda 42 lokasyon- dan dip sediment örnekleri alındı ve bunların ağır metal içerikleri in- celendi ve burada da yine zenginleşme faktörü değerleri ile karşılaştı- rılarak bu sedimentlerin doğal oluşumuyla gelen bir ağır metal gelişimi midir yoksa farklı şekilde antroponejik etki söz konusu mudur, bunlarla ilgili araştırmalar incelemeler yapıldı (Şekil 16).

Şekil 14 Eğirdir göl sularının içme suyu standartlarına göre sınır değerlerin üzerinde belirlenen parametreler

Bunlarda da genel olarak yer kabuğunu en iyi şekilde temsil eden ortalama şeyl de- ğerlerinin üzerinde ağır metal söz konusu ve göle derelerin boşalım noktalarında yine en yüksek değerleri görüyoruz. Bir başka baskı göl içerisinde bu gölün dol- masından bahsettik hızlanıyorum hocam, bu da 1962 ve 99 yıllarında yapılmış ba- timetrik haritaları on sekizinci bölge mü- dürlüğü devlet su işleri tarafında yapılmış batimetrik haritalarının ikisi karşılaştırı- larak elde edilmiş bir sonuç, Pupa Çayı’nın boşalım noktasına 150 santimlik, Hoydan Deresi’nde 60, Yalvaç 50, Çay Deresi ise 75 santimlik bir sediment birikimi olduğu 99 yılına kadar olan sonuç (Şekil 17).

Şekil 17 Göle taşınan sediment miktarı ve gölün mevcut sedimantasyon durumu Şekil 16 Göl dip sedimanlarına ait ölçüm

Ortak lokasyonlarla ilgili bir değerlendirmeye baktığımızda gölün akım döngüsünü sedimentlerin çözünme, çökelme potansiyelleri gibi bilimsel araştırmalar ile yorumladığımız kısımdı, genel olarak suların dip sedi- mentte yüksek görülen noktalarda benzer şekilde yüksek değerlerin görüldüğünü ve yine derelerin göle boşalım noktalarında bu değerlerin maksimum göründüğünü söylemek mümkün. Genel bir sentez haritası üzerinde topladığımızda Senirkent-Uluborlu havzası için belirli lokas- yonlar yine derelerin göle boşalım noktalarıyla bir takım içeriye girdiği noktalar antroponejik kökenli ağır metal içeriklerinin gözlendiğini yine gölün doğusunda Yalvaç, Gelendost aynı şekilde antropojenik etkinin ciddi göründüğünü güney kısmında ise gölle kontak halinde olan ofiyo- litik kayaçların bir takım etkisiyle birlikte hem jeojenik hem de antro- ponejik etkinin birikimde etkin olduğunu söylemek mümkün (Şekil 18).

Sonuçları toparlayacak olursam baskılar ciddi miktarda hem jeojenik hem de antropojenik olarak göl suyunuzu, su kalitemizi ve dip sediment- lerimizi kirletiyor. Havza içerisinde gölü besleyen noktaların Eğirdir yer- leşim merkezinde belirlenen yüksek metal içeriklerinin antropojenik gir- dileriyle ilişkili olduğunu, güneydeki dediğim gibi formasyonlarla kontak halindeki jeojenik etkinin olduğunu söylemek mümkün, toparladığımız- da üç ana unsur olarak belirlenmiştir Eğirdir Gölü’nü kirleten etkenler; evsel ve sanayi atık sularını göle taşıyan Pupa Çayı ve Yalvaç Deresi, Eğirdir ilçesi ve göl yakınlarında diğer yerleşim yerlerinden kaynaklanan kirleticiler yüzey ve yeraltısuyu akımı ile göle taşınan besin maddeleri ve tarımsal mücadele ilaçlarıdır. Bu üç önemli unsurun kontrol altına alın- ması Eğirdir Gölü havzasında sürdürülebilir su yöntemini oluşturulma- sına olanak sağlayacaktır. Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.

PROF. DR. AYŞEN DAVRAZ

(OTURUM BAŞKANI)

Süremizi oldukça aştığımız için ben so- ruları arada tartışalım istiyorum. Diğer sunum için Eğirdir Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü (SAREM) temsilcisi Dr. Cafer Bulut’u “Eğirdir’in su kalitesinin mevcut durumunun değerlendirilmesi’’ başlıklı sunumuyla izleyeceğiz.

EĞİRDİR GÖLÜ SU KALİTESİNİN