• Sonuç bulunamadı

DOĞU EGE ADALARI’NIN OSMANLI EGEMENLİĞİNDEN ÇIKIŞI A Yunanistan’ın Doğu Ege Adaları’nı İşgal

D. Nüfus ve Nüfus Hareketler

II. DOĞU EGE ADALARI’NIN OSMANLI EGEMENLİĞİNDEN ÇIKIŞI A Yunanistan’ın Doğu Ege Adaları’nı İşgal

Balkan Savaşı öncesinde Yunanistan’ın Bulgaristan’la yaptığı ittifakın301 ikinci maddesine göre Yunan Donanması’nın görevi Ege Denizi’nde üstünlüğü sağlayarak Osmanlı Donanması’nın gerek bu denizdeki harekatını gerekse Balkan Yarımadası’na deniz yoluyla asker ve mühimmat sevkiyatını engellemekti. Yunan Donanması’na verilen bu stratejik görevin Osmanlı egemenliğindeki adaların işgal edilmesi zorunluluğunu taşıması Yunanistan’ın Megali İdea’sına son derece uygun düşmekteydi.302 Nitekim Yunanistan Osmanlı Devleti’ne savaş ilan eder etmez (19 Ekim 1912) donanması da Osmanlı kıyılarına doğru yol almaya başlamıştı.

Yunan Donanması’nı ıslahı için 1911 Mayısı’nda görevlendirilmiş olan İngiliz Amirali Tufnell’in bizzat hazırladığı taarruz planı uyarınca303 Yunan Donanması, Çanakkale Boğazı’na yakın bir mevkide ileri bir üs görevi görecek ve Ege Denizi’ndeki harekatın merkezi olacak Limni Adası304 önlerine gelmiş, adadaki 3 subay ve 30 erden oluşan Osmanlı müfrezesinin direnişini kolaylıkla kırarak 22 Ekim’de işgali tamamlamıştı.305 Daha sonra Yunan Donanması, Boğaz dışında karakol görevini yerine getirecek muhriplere üs sağlamak amacıyla Gökçeada’yı 31 Ekim’de ve adadaki gözetleme istasyonunun Yunan Donanması’nın hareketlerini Boğaz’a bildirmesini önlemek için Bozcaada’yı da 7 Kasım’da, hiçbir direnişle karşılaşmaksızın işgal etmişti.306 Yunan Donanması’nın, Averoff gibi üstün nitelikli bir kruvazöre sahip olmasının ötesinde Osmanlı Bahriye Nezareti’nin Balkan

301 Balkan Savaşı’na aynı safta katılan Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ ortak bir ittifak

antlaşması imzalamamış her devlet diğeriyle ikili antlaşmalar imzalamıştır. İttifakların bu karmaşık yapısı İkinci Balkan Savaşı’nı hazırlayan önemli nedenlerden biri olmuştur.

302 Bilal Şimşir, Ege Sorunu: Belgeler, cilt II (1913-1914), Ankara, 1982, s. XVIII.

303 Şimşir, cilt II, s. XVIII; R. J. Crampton, The Hollow Détente: Anglo-German Relations in the

Balkans, 1911-1914, Londra, 1979, s. 48.

304 Büyüktuğrul (1993), s. 54. Stratejik üs olarak kullanılmamakla birlikte Yunanistan 31 Ekim’de

Taşoz, Semadirek ve Ayastrati Adalarını, 4 Kasım’da da Sakız Adası’nın batısındaki İpsara Adası’nı işgal etmiştir.

305 Turan (1986), s. 47. Büyüktuğrul (1993), s. 78’de, Limni’nin işgalinin ardından Yunanlıların adada

telsiz telgraf hattı kurduklarını, Yunanistan’dan işçi getirerek inşa ettikleri tamir atölyesinde ikmal tesislerini hazırladıklarını belirtmektedir.

Savaşı’nda uygulamayı düşündüğü herhangi bir harekat planı olmamasına, Bulgaristan’ın İstanbul Boğazı’na saldırmayı planladığına dair yanlış bir istihbarat nedeniyle tüm donanmanın Karadeniz’de bulunması eklenince, Ege Adaları’nın işgalini oldukça kolaylaşmıştı.307

Yunan Donanması, söz konusu adaların işgaliyle Çanakkale Boğazı önünde konuşlandıktan sonra güneye inerek diğer adaları işgale hazırlanırken, Rodos’un İtalyanlar tarafından işgalinden sonra Vilayetin merkezi olan Midilli’de bulunan Vali Ekrem Bey’in Bâb-ı Âli’ye çektiği şifre telgraflar Doğu Ege Adaları’nda durumun hiç de iç açıcı olmadığını göstermekteydi. Midilli’de bulundurulan ve 370 kişiden ibaret olan nizamiye kuvvetinin, mensup olduğu İzmir Fırkası’na gönderilmesi için emir geldiğini 18 Ekim tarihli telgrafında belirten Vali, geride kalacak olan müstahfız ve ihtiyat erlerinin adada asayişi sağlayamayacağından kuvvetin adadan alınmamasını talep etmekteydi.308 Sakız Mutasarrıfı’nın adadaki nizamiye taburuyla asayişin bir dereceye kadar sağlanabileceği, ancak dışarıdan gelecek düşmana karşı bunun bile yeterli olmayacağını haber vermesi üzerine Vali Ekrem Bey buradaki nizamiye askerlerinin de aldırılmamasını talep etmişti.309 Ancak Ekrem Bey’in 22 Ekim tarihli telgrafından her iki adada bulundurulan nizamiye kuvvetinin ayrıldığı, üstüne üstlük Midilli’de bulundurulan cebel topları ve mitralyöz takımının da buradan aldırıldığı anlaşılmaktadır.310 Durumun vahametine rağmen Ekrem Bey, Midilli’ye Yunan Donanması’nın gelmesi ve asker çıkarmasının muhtemel olmadığı, Karadeniz’de bulunan Donanma-yı Hümayun’un yakında Ege Denizi’ne çıkacağı ve Midilli’deki askeri kuvvetin düşman saldırısını püskürtecek güçte olduğunu söyleyerek adadaki Müslüman ahaliyi teskin etmeye çalışmaktaydı.311 Cezair-i Bahr- i Sefid Valiliği’nden gelen bu taleplere merkezden gelen yanıtlar, tıpkı Trablusgarp Savaşı’nda olduğu gibi, adaların kendi kaderleriyle başbaşa bırakıldığını göstermekteydi. Harbiye Nezareti bu kritik durumda bile, “kuvve-yi askeriyyenin öteye beriye serpilmesi zâhiren (görünüşte) her noktayı muhafaza eder gibi görünürse de netice-yi katiyyenin hall olunacağı mahalde ordunun zayıf bulunmasını

307 Büyüktuğrul (1993), s. 55.

308 BOA, DH. SYS. 112-11/10-2, no: 16, 5 Teşrin-i evvel 1328 (18 Ekim 1912). 309 BOA, DH. SYS. 112-11/10-2, no: 15, 5 Teşrin-i evvel 1328 (18 Ekim 1912). 310 BOA, DH. SYS. 112-11/10-6, no: 8, 9 Teşrin-i evvel 1328 (22 Ekim 1912). 311 BOA, DH. SYS. 112-11/10-2, no: 9, 11 Teşrin-i evvel 1328 (18 Ekim 1912).

intac edeceğinden” adalara kuvvet sevkinin mümkün olmadığını, Midilli’den aldırılan cebel topları ve mitralyöz takımının da, “başka yerde daha nâfi olarak istihdam” edildiğini belirtmekle yetinmişti.312 Bahriye Nezareti ise, donanmanın ikmal ile tamiri gerçekleşmeden ve Ege Denizi’nde Yunan Donanması’na karşı üstünlük sağlanmadan adalara asker sevkinin mümkün olmadığını belirtmekteydi.313 Bu nedenle, adalarda mevcut askerle yetinilmesi, “düşmanın karaya asker çıkarması durumunda da ‘Çete’ savaşları yapılarak Osmanlı gücünün devam ettirilmesi ve korunması tavsiye olunmuştu.”314

Adaların bu savunmasız konumu Osmanlı Donanması’nın yukarıda özetlediğimiz durumuyla birleştiğinde Yunanistan deyim yerindeyse elini kolunu sallaya sallaya adaları işgal etmeye girişmişti. 17 Kasım’da hiçbir direniş göstermeden teslim olan Doğu Ege Adaları’ndan Karyot’un ardından, Averoff önderliğindeki Yunan Donanması 21 Kasım 1912 sabahı Midilli Limanı önünde demirleyerek adanın teslimini talep etmişti.315 Bu talep kabul edilmemiş ve Binbaşı Abdülgani Bey komutasındaki nizamiye askerleri adanın içlerine çekilerek direnişe geçmişler,316 Anadolu kıyısından yardım gelmesi olasılığını göz önünde bulundurarak, Molivo ve Petra koylarını da tahkim etmişlerdi.317 İlk aşamada sadece Midilli kasabasını işgal eden Yunanlılar takviye kuvvetlerinin gelmesiyle birlikte adanın içlerine doğru ilerlemeye başlamışlardı. Ahenk gazetesi 18 Aralık 1912 tarihli nüshasında, Kumandan Abdülgani Bey’in “mühimmatı bol, askeri cesur, kuvve-yi maneviyyesi yerinde, mevkii emin ve müstahkem olduğu” ve sonuna kadar direneceğini yazdıktan iki gün sonra, Yunanlıların yoğun top ateşine karşı koyamayan Abdülgani Bey teslim olmak zorunda kalmıştı.

Sakız Adası da Midilli Adası’na benzer şekilde işgal edilmişti. 24 Kasım’da Sakız Limanı önünde demirleyen Yunan filotillasının komutanı Albay Damyanos

312 BOA, DH. SYS. 112-11/10-11, no: 11, 21 Teşrin-i evvel 1328 (3 Kasım1912). 313 BOA, DH. SYS. 112-11/10-10, no: 12, 16 Teşrin-i evvel 1328 (27 Ekim 1912). 314 Turan (1986), s. 47.

315 Şimşir, cilt I, belge no: 392, s. 310. 316 Şengül Mete, s. 82.

adanın teslimini talep etmişti.318 Ancak “teklif-i vâki’ adanın hamiyetli kumandanı (Zihni Bey) tarafından reddedilmiş ve memleketin elden geldiği mertebe müdafaa edileceği”319 bildirildikten sonra, Midilli’de olduğu gibi, Sakız’da da nizamiye askerleri adanın içlerine doğru çekilmişti. Yunan kuvvetlerine kırk gün kadar dayanabilen Sakız Adası, 3 Ocak 1913’te teslim olmuştu.320

Yunanistan’ın Sisam Adası’nı işgali ise diğer adalardan çok daha farklı bir şekilde gelişmiştir. Adaya özerklik tanınmasıyla birlikte Sisam’ın Osmanlı Devleti’yle olan bağları gittikçe zayıflamış, zaman zaman çıkan isyanlar merkezi yönetim tarafından bastırılmıştı. İkinci Meşrutiyet’in ilanının hemen öncesinde meydana gelen isyan adanın istikbalini belirleyecek bir öneme sahipti. Her Meclis-i Umumi seçiminde olduğu gibi, 1908 yılında da Sisam’da ayaklanma çıkmıştı. Osmanlı Devleti’nin adaya asker göndermesi ve isyancıların, elebaşı Sofoulis de dahil olmak üzere, Atina’ya kaçmasıyla son bulmuştu.321 Sisam Beyi Kopas Efendi’ye yapılan suikast ve ardından İtalya’nın Trablusgarp Savaşı’nı Akdeniz’e kaydırarak adaları işgal etmeye başladığı kritik günlerde Sisam Meclis-i Umumisi adadaki Osmanlı askerlerinin çekilmesini Bâb-ı Âli’den talep etmişti.322 Adadaki durum giderek gerginleşirken Sofoulis 8 Haziran 1912’de Sisam’a dönmüş ve Eylül 1912’de nizamiye askerlerine karşı saldırıya geçmişti.323 Sisam’ın garantörlerinden İngiltere ve Fransa’nın, tebalarını korumak amacıyla adaya kruvazörler göndermesiyle durum daha da kötüleşmişti.324 Garantör devletlerin duruma müdahalesiyle Sisam isyanı uluslararası bir nitelik kazanmış ve bu devletlerin araya girmesiyle 27 Eylül’de isyancılar ve Osmanlı askerleri arasında ateşkes sağlanmıştı. Yaklaşan Balkan Savaşı karşısında Sisam’daki karışıklığa bir an önce son vermek isteyen Bâb-ı Âli, 1 Ekim 1912 tarihli Meclis-i Vükelâ kararıyla adadaki Osmanlı askerlerinin tümünü geri çekmiş, böylece Osmanlı Devleti’nin adayla olan son fiili bağı da kopmuştu.325 Bu gelişmenin verdiği rahatlıkla Sofoulis, Balkan Savaşı başlar

318 Büyüktuğrul (1993), s. 80. 319 Ahenk, 1 Kanun-ı evvel 1912. 320 Büyüktuğrul (1993), s. 81.

321 PRO, FO 195/2363, Turkey Annual Report, ss. 76-77. 322 BOA, MV 165/55, 20 Mayıs 1328 (2 Haziran 1912). 323 Örenç, s. 258.

324 PRO, FO 424/250; BOA, MV 168/50, 28 Ağustos 1328 (10 Eylül 1912). 325 Örenç, ss. 263-264.

başlamaz adanın Yunanistan’a ilhak edildiğini ilan etmişti.326 Artık Yunanistan’ın yapması gereken tek şey adanın fiili işgalini gerçekleştirmekti. 15 Mart 1912’de Amiral Contouriotis’in kumandasında Spetze, Nike ve Velos gemilerinden oluşan küçük bir Yunan filosu Vati’ye 350 asker çıkararak adayı Yunan hükümeti namına işgal ettiğini ilan etmiştir.327 Binalarına Yunan bandırası asan garantör ve diğer devletlerin konsolosları da 21 pare top atılarak gerçekleştirilen işgal merasimine bizzat katılmışlardı.328 Böylece Osmanlı Devleti Ege’deki son adasını da kaybetmiş ve tüm ümidini düvel-i muazzamanın adalar hakkında alacağı kararın çıkarlarını gözetecek nitelikte olmasına bağlamıştı.