• Sonuç bulunamadı

İşitme, kulağın birleştirdiği ses enerjisinin kulağın çeşitli bölümlerinden geçerek beyne gönderilip burada ses şeklinde algılanmasıdır (Bakkaloğlu, 2009, s. 10). İşitsel sistem doğumdan önce oluşmaktadır. Orta kulaktaki yapılar doğum öncesinde 37. haftada, iç kulak yapıları doğum öncesinde 20. haftada gelişimini tamamlarken dış kulak ve dış kulak yolu dokuz yaşına kadar gelişmeye devam etmektedir (Yücel, 2018, s. 141).

Dinlemenin gerçekleşmesi işitmenin gerçekleşmesine bağlı olmasına rağmen işitmenin ortaya çıkabilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. İlk olarak sesin var olması, bu sesin kulağa ulaşması ve kişinin duyabileceği ses aralığında olması, sesin kulaktaki geçiş yollarından beyne ulaşması işitmeyi sağlayacaktır (Melanlıoğlu, 2011, s. 9).

İşitme duyusu, hava moleküllerinin oluşturduğu ses dalgalarının kulaktaki alıcı hücreleri etkilemesi ile ortaya çıkar. Ses dalgalarını su üzerindeki dalgalara benzetmek mümkündür. Ses kaynağından çıkan ses hava molekülleri ile insan kulağına taşınır. İnsan kulağı dış kulak, orta kulak ve iç kulak yapılarından oluşmaktadır. Dış kulak, kulak kepçesi ve işitme kanalından oluşur. Kulak kepçesinin sesin yönünü belirleme ve gürültülü ortamlarda işitmeye yardımcı olan yapısı vardır. Dış kulakla orta kulak arasında kulak zarı bulunmaktadır. Orta kulak örs, üzengi ve çekiç kemiklerinden oluşan kıkırdak bir yapıdır. Üzengi kemiği iç kulağa bağlanan bir zarla temas halindedir. Ses işitme kanalından geçerek kulak zarındaki titreşimlerle sırasıyla çekiç, örs ve üzengi kemiklerini titreştirir. Sesi oluşturan titreşimler üzengi kemiğinden iç kulaktaki zara, oradan da iç kulağa

32

aktarılır. Kulağın iç kısmında içi sıvı dolu olan salyangoz isimli yapı yer almaktadır. İletilen titreşimler bu sıvıyı titreştirerek Korti organı adı verilen yapıdaki hücreleri uyarır. Buradaki alıcı sinir hücreleri mekanik enerjiyi sinirsel enerjiye dönüştürerek beyne iletir. Bu süreç temel olarak ses dalgalarının dış ve orta kulaktan aktarılarak buradaki elektriksel uyarımın işitme sinirleri tarafından beyindeki işitme merkezine taşınmasına dayanır (Cüceloğlu, 2000, s. 108-110; İncesulu, 2017, s. 42; Yücel, 2018, s. 142).

Şekil 2. Kulağın yapısı (WEB 1)

İşitme açısından sesin şiddeti ve frekansı önemlidir. Ses frekans birimi hertz olarak adlandırılmıştır. Frekansın artması sesin incelmesine neden olur. İnsan kulağı 20-20.000 Hz arasındaki sesleri işitebilir. İletişimimizi etkileyen konuşma seslerinin içerisinde yer aldığı frekanslar 500- 2000 Hz arasında yer almaktadır (Van de Graaf, 1997’den aktaran Bakkaloğlu, 2009, s. 10). Sesin şiddeti hava moleküllerinin yer değiştirme hızı olarak açıklanabilir ve desibel ile ölçülür. Fısıltı ile konuşma 25-30, normal konuşma 45-50 desibele karşılık gelmektedir (Yücel, 2018, s. 140).

İşitmenin ortaya çıkabilmesi sesin kişi tarafından duyulmasına ve işitme sistemleri tarafından beyne aktarılmasına bağlıdır. Dış, orta ya da iç kulaktaki herhangi bir sorun işitme kayıplarına ve işitme engellerine neden olabilmektedir. Fizyolojik açıdan herhangi

33

bir sorunu olmayan bireyler için ses işitme yapıları tarafından zihne aktarılır ve dinlemenin zihinsel süreci başlamış olur.

İşitme ile başlayan anlama sürecinde beynin farklı bölümlerinin kullanılması nedeniyle anlama süreci karmaşık bir yapı olarak açıklanabilir. İşittiğini algılama sürecinde beyin üç ayrı inceleme yürütmektedir. Sesin algılanması yani kimin konuştuğunun belirlenmesi, dilin algılanması yani konuşulanların anlamlandırılması, konuşmacının ses tonu vb. özelliklerinin tespit edilmesi yani bilginin nasıl aktarıldığının belirlenmesi basamakları beynin üç farklı noktasında incelenmekte, değerlendirilmekte ve sonrasında birleştirilerek 'anlama' ortaya çıkmaktadır. Dilin anlamlandırılmasına beyindeki Broca alanı, Wernicke alanı ve angüler girus alanı kullanılmaktadır. Broca alanında sesler konuşulan dilin biçimine dönüştürülür. Wernicke alanında duyulanların kodlanması ve anlaşılması sağlanır. Angüler girus alanı işitilenlerin yazılması ve okuma ile ilişkilidir. Anlama sürecinde işitme duyusu ile Wernicke alanındaki ve Wernicke alanı ile Angüler girus alanındaki bağlantılar ön plana çıkmaktadır. Birinci bağlantı sayesinde kişi işittiklerini anlamlandırırken ikinci bağlantı okuma anlama süreci ile ilişkilidir (Ergenç, 2000, s. 117). Wernicke alanı beyinde görsel-işitsel, sözcük- nesne bağlantılarını kurarken, Broca alanı dilin seslendirilmesi ile ilişkilidir. Ancak beynin sol yarım küresinin anlamlı cümle oluşturmada, sağ yarım küresinin bu cümlelerdeki vurgu, ton gibi özellikleri ayarlamada kullanıldığı bilinmektedir. Dil edinim sürecinde beynin sağ küresi daha aktifken ergenlik sonrasında beynin sol yarım küresinin daha aktif olduğu belirlenmiştir. Ancak bireylerin el kullanım tercihleri gibi bazı özellikleri dili kullanmada beynin hangi yarım küresinin daha etkin kullanıldığını etkilemektedir. Bu nedenle dili edinme ve kullanmada beynin hangi yarım küresinin etkin kullanıldığı bireysel farklılıklardan etkilenmektedir (Ergenç, 1994, s. 39).

34

Şekil 3. Beynin yapısı (WEB 2)

Beynin sağ yarısı vücudun sol tarafını, beynin sol yarısı vücudun sağ tarafını kontrol etmektedir. Bir telefon konuşmasını sol kulakla dinlemek duygulara ve ses tonuna yoğunlaşmayı sağlarken sağ kulakla dinlemek mantıksal-sebep sonuç değerlendirmeleri yapmayı sağlar (Sezik, 2003). Yapılan araştırmalar beyindeki dil kullanımının sadece Broca ve Wernicke alanlarıyla sınırlandırılmaması gerektiğini göstermiştir. Dil becerilerinin her birinin ayrı özelliklere sahip farklı bölgelerin etkileşimi ile kullanıldığı söylenebilir (Onan, 2005). Dil beyin ilişkisi incelendiğinde beynin karmaşık ve büyük bir orkestra gibi uyum içinde çalıştığı söylenebilir. İnsan ilk olarak beyninin sağ yarısını kullanmakta, düşüncelerini bütünleştirmekte ve corpus collosium (beynin iki yarısını birbirine bağlayan kanal) aracılığıyla düşüncelerini sol yarım küreye aktarmaktadır (Yalçın, 2006, s. 23). Sadece bu örnek bile dilin beyinde tek bir yarım küre ile sınırlanmadığının göstergesidir. Ayrıca, dil becerilerinin beyindeki işleyişinde birden fazla merkezin aktif olduğu bilinmektedir. Örnek olarak konuşma becerisinde ilk olarak seslerin algılanması ve anlaşılması gerekir. Bu nedenle konuşabilmek için duyma ve anlama sağlayan merkezlerle konuşmayı sağlayan beyin alanının bağlantısı gerekir (Tanrıdağ, 1994, s. 29).