• Sonuç bulunamadı

D. TÜRK SİNEMASINDAKİ FİKRİ AKIMLAR

1. DİNİ / MİLLİ SİNEMA AKIMI

Tanzimat ile başlayan Türk Modernleşmesi, cumhuriyetin ilanıyla birlikte farklı düşünce sistemleri içerisinde değişerek ve dönüşerek devam etmiştir. Bu değişim içerisinde devleti içine düştüğü durumdan kurtarmayı amaçlayan farklı düşünce sistemleri, Milliyetçilik, İslamcılık vb. gibi, toplumun siyasal, kültürel ve ekonomik meselelerinde belirleyici rol oynadığı söylenebilir.156

Türk toplumu, içinde yaşamak zorunda olduğu bu kültürel çağda, dinin de içinde bulunduğu gündelik yaşamda, Batı kaynaklı Modernist kültürel kodlarla yüz yüze gelmiştir. Bu yüz yüze kalışın zorunlu etkisiyle yeni ve modern yaşam tarzı, eski kültürel ve dini alt yapı ile yeniden gözden geçirilerek şekillendirilmeye çalışılmıştır. Yeni sistemin İslamileştirilmesi olarak tanımlanabilecek bu gayret, sadece dini ve kültürel olarak yeniden yorumlamayı değil, inanç sisteminin etki alanının içinde

153Hilmi Maktav, “Kurandan Kurama İslami Sinema”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce (İslamcılık), Ed. Tanıl Bora, Murat Gültekingil, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005, C.6, s. 990.

154Hilmi Maktav, a.g.m., s. 989.

155Hilmi Maktav, “Sinema ya da İlahi Aşk: İslami Sinemada Tasavvufi Yolculuklar”, Sinecine, Güz 2010, Sy.2, s.51.

bulunan ekonomiyi, sosyal hayatı, politik düşünceyi, yiyecek ve giyim alışkanlıklarına kadar birçok alanı etkilemiştir.157

İslamileştirme olarak tanımlanan bu süreç, ibadetten ahlaka, siyasetten eğitime birçok alanla bütünüyle bir değişimi hedefler. Bununla beraber batı sömürüsü olarak değerlendirdiği batılılaşmayı, bu batılılaşmanın etkisiyle toplumda yer eden siyasi ve ekonomik fikirlerden toplumu arındırmayı hedefler. Bunun için geliştirilen bütün fikri, siyasi, ilmi ve sanatsal eylemi içine alır. Bu bağlamda İslamcı söylemin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel olarak toplumu kuşatan pek çok alanda işlevsellik kazandığı söylenebilir. Ekonomik alanda helal bankacılık ya da faizsiz sistem, siyasi anlamda Adalet ve Kalkınma Partisi(AKP) gibi farklı pratiklerde geçmişten günümüze kadar bu ve benzeri pek çok alanda değişerek ve dönüşerek temsil edildiğini görüyoruz. Aynı şekilde geçmişte Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç gibi yazar ve şairlerle İslami özü ve kimliğini yeniden üretmeye yönelik olarak kültürel alanda faaliyet gösteren bu fikir, sinemanın İslamileştirilmesi olarak sanat alanında karşımıza çıkmıştır. Bu şekilde ilerleyen yıllarda Yücel Çakmaklı’nın milli sinema adını verdiği sinema akımıyla kültürel bağlamda sinemayı da mücadele alanına dâhil etmiştir. İslam’ın sanat pratiği diyebileceğimiz bu alan, Milli sinema ile İslamcı düşüncenin kültürel faaliyetleri kapsamında Türk sinemasında dinin temsili şeklinde ortaya çıkmıştır. Bunun için isim babası olan Yücel Çakmaklı Milli sinemayı Milli kültürün sinema diliyle anlatılması olarak tanımlamıştır.158

Geçmişten günümüze kadar sanatın İslamileştirilmesi olarak gördüğümüz sürecin bir alt başlığı olarak, karşımıza çıkan sinemanın İslamileştirilmesi her şeyden önce sinemayı yeniden düzenlemeyi, üzerine yeniden düşünmeyi, hedeflerini yeniden belirlemeyi ifade etmektedir. Bunu yaparken belki de İslam davasına hizmet etme arzusu taşıdığı için Allah’ın rızasını kazanma duygusu da bulundurmaktadır. Bu açıdan bakıldığında milli sinema olarak isimlendirilen bu akım sinemanın, İslam’a hizmette işlevsel kılınmasına yönelik bir süreç gibi yorumlanabilir.159

157 Mustafa Macit, “Sinemanın İslamileştirilmesi Mi, İslam’ın Kiç’leşmesi Mi? Popüler Kültür Fenomeni Hallyu; Kore Dalgası Örneğinde Bir Değerlendirme”, Sinema ve Din, s.309.

158 Yenen, a.g.e., s.241. 159 Macit, a.g.m., s.310.

Araştırmada İslamcı söylem olarak zikrettiğimiz bu düşünce sistemi, zamanla siyasi, kültürel ve sanatsal olarak farklılaşmaktan kendini koruyamamıştır. Aynı şekilde sinemasal söylem de hep aynı düzlemde fikirlerine devam etmemiş tarihsel serüveni içerisindegeniş bir fikir ve temsilci yelpazesine sahip olmuştur.İslamcılığın milliyetçi, muhafazakâr, devrimci, liberal gibi düşünce sistemlerine eklenme veya esinlenmelerinden bahsedilebilir.160 Dolayısıyla 90 yıllık sürecinde sinemamız da hem

farklı fikirlerle hem de aynı fikir içinde farklılaşarak bir bütünlük arz edemeyip çeşitlilik göstermiştir.161

Sonuç olarak sosyal, psikolojik, ekonomik ve politik birçok değişkenin etkilediği İslam’ın sanatla senteziyle ortaya çıkan bu sürecin, sinemanın oldukça İslami bir sanat olabileceği şeklindeki değerlendirmelere dayandığı anlaşılmaktadır. Bu değerlendirmelerden hareketle basitçe söylemek gerekirse sürecin yere basan ayaklarını, din ve sanatın tuttuğu söylenebilir.162

b. Milli Sinema Kavramı ve MTTB

Yücel Çakmaklı tarafından ilk defa Tohum dergisinin Ağustos 1964 tarihli 11. sayısında kullanılan Milli sinema kavramı, “milli sinema ihtiyacı’’ adlı yazıda şu sözlerle kullanmıştır:

“… Türk sineması ancak köylüsü ve şehirlisi ile manevi kıymetleri maddeden üstün tutan Müslüman Türk halkının inançları, milli karakteri, gelenekleriyle yoğrulmuş, Anadolu gençlerini yansıtan filmle vererek milli sinema hüviyetine kavuşabilecektir.’’ 163 Daha sonraları adı bir sinema akımıyla özdeşleşecek olan bu

isimlendirme ilk defa bu yazıda kullanılmıştır.

Her ne kadar tarihsel serüveni Necip Fazıl Kısakürek’in daha eski yıllarda yaptığı açıklamayla başlasa da milli sinema kavramı ilk olarak Yücel Çakmaklı tarafından 1960’lı yılların ortalarında ortaya atılmıştır. Fakat kavramsal olarak ‘milli sinema’

160 Yenen, a.g.m,. s.242. 161 Lüleci, a.g.e., s.243. 162 Macit, a.g.m., s.310.

163 Diriklik, a.g.e., s. 21; bkz, Burçak Evren , “Türk Sinemasında Dinsel Yaklaşımlar:Yeşilçam ve İnanç Sineması’’ Antrakt, Sy. 72, 2003, ss.12-13.

adını 1990’lı yıllarda almış olsa da 1970 yılında “Birleşen Yollar’’ filmiyle sinemada ilk ürününü verdiği genel kabule dayanmaktadır.164

1970’li yıllarda sinema çevrelerince ulusal sinema ve devrimci sinema ile birlikte, adı en fazla anılan ve üzerinde en fazla tartışılan kavramlardan biri Milli sinema akımıdır. Bu sinema akımının, İslami sinema, dinsel sinema, yeşil sinema, beyaz sinema vd. isimlerle de anıldığından daha önce bahsetmiştik. Bu akım pek çok adlandırma ile anılsa da en çok kullanılanı ve kalıcısı Milli sinema kavramı olmuştur. Milli sinemaya adını veren ‘Milli’ kavramı geçmişten günümüze kadar pek çok alanda kullanılmıştır. Türk Dil Kurumunun güncel Türkçe sözlüğünde “Milli” kelimesi için “milletle ilgili, millete özgü, ulusal” 165 ifadesi yer almaktadır. Geçmişte milli selamet,

milli nizam gibi siyasi partilerin adlarında kullanılmasının yanı sıra milli sermaye, milli gelir gibi ekonomik alanlarda içine dini duyarlılıkları da alacak şekilde kullanılmıştır.166 Milli kelimesinin geçmişten günümüze kadar bu kullanımlarına

baktığımızda, sinema anlayışlarında dini ögelere fazlaca atıfta bulunan Milli Sinema akımının adı olarak neden en çok milli kelimesinin kullanıldığını daha iyi anlayabiliriz. Bu kavramın sadece dini duyarlılığı ifade etmeyip, Yücel Çakmaklı’nın da yazısında vurguladı üzere ulusal kültürümüze de atıfta bulunduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç itibariyle Milli sinema isimlendirmesi bu akımla ilgili olduğu düşünülen yönetmenlerin çektikleri filmlerde bazen açık olarak bazen de sembolik olarak dini ögeler kullanılması ve dini duyarlılık taşımasından kaynaklanmaktadır. Dini hassasiyetler taşıyan bu filmlerin, Milli sinema filmleri olarak adlandırıldığı anlaşılmaktadır.

1970 yılında Yücel Çakmaklı milli sinemanın pratikteki ilk örneğini vermesiyle milli sinemanın miladı olarak görülse de, Salih Diriklik başkanlığında 1971 yılında kurulan MTTB Sinema Kulübü, milli sinema akımının alt yapısının oluşmasında önemli bir paya sahip olmuştur.167 Bu anlamda Türk Sinematek derneğinin devrimci

sinema akımı üzerindeki etkisi ile MTTB sinema kulübünün milli sinema akımındaki

164 Lüleci, a.g.e., s.85.

165 http://www.tdk.gov.tr erişim:08.02.2018 166 Lüleci, a.g.e., s.87.

rolü benzerdir. Devrimci sinemanın fikri savunucuları Sinematek Derneği etrafında fikirlerini olgunlaştırmışlar ve filmlere aktarmışlardır. Aynı şekilde MTTB sinema kulübünde toplanan sinemacılar eliyle milli sinema akımının olgunlaştırılması benzerlik taşır.168

1973 yılında Milli Sinema Akımı açısından önemli bir olay olarak söylenebilecek diğer husus da MTTB sinema kulübü içerinden sekiz üniversiteli gencin girişimciliği ile Akın Grup adında film şirketini kurmalarıdır. MTTB sinema kulübü üyesi bu sekiz isim; Abdurrahman Dilipak, Ahmet Ulueren, Mehmet Kılıç, Cengiz Özdemir, Tufan Güner, Şemsettin Erdem, Faruk Aksay ve Mesut Tümay’dır. Daha sonra bu ekibe Mesut Uçakan da dâhil olur. Bu gençler kendi içlerinde ilk sinema filmlerini çekmek için çalışmalara başlarlar.169 Aralarında kameraman, reji asistanı,

sinema yazarı ve yayıncıların bulunduğu bu ekip film çekme amaçlarını şu şekilde ifade ederler:

“Biz bir film şirketi kuracağız ve her türlü Yeşilçam kalıplarında uzak olarak, İslami düşünce ve yaşayış biçimini sinemada yansıtmaya çalışacağız”170

Bu sözlerle milli sinemanın düşünce yapısını ortaya koymuşlardır. Onların bu çıkışları ile MTTB sinema kulübü içerisinde filizlenen milli sinema, profesyonel olarak da gelişme imkânı yakalamıştır.

c. Milli Sinemanın Doğuşu ve Gelişimi

Dini hassasiyeti ile bilinen fikir adamı ve şair Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu dergisinde yayınlanan yazısıyla milli, beyaz, İslami, yeşil, inanç ya da dini adına ne dersek diyelim ülkemizdeki bu sinema anlayışının başlangıcı olarak kabul edildiğini söyleyebiliriz. Her ne kadar Necip Fazıl Kısakürek’in ilgili yazısı171 Milli Sinema anlayışı için ilk kaynak kabul edilse de Milli Sinema kavramını ilk defa Tohum

168 Uçakan, a.g.e., s.137.

169 Ş. Fuat İnci, Milli Sinema ve Yücel Çakmaklı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı, İstanbul, 1996, s.26.

170 Uçakan, a.g.e., s.137. 171 B.k.z, s.52.

dergisinin Ağustos 1964 tarihli 11. sayısındaki yazısında kullanan ve 1970 yılında Birleşen Yollar filmiyle de pratikteki ilk örneğini veren Yücel Çakmaklı olmuştur.172

Yücel Çakmaklı çekmiş olduğu Birleşen Yollar filmiyle milli sinemanın fikri özünü de ortaya koymuştur. Konu olarak kişiliğini batıda değil kendi içinde yani İslam’da bulan Feyza karakterini işlemiştir. Bu filmle uzun zaman milli sinema içinde çekilecek diğer filmlere de konu teşkil edecek milli sinema akımının ilk filmini de çekmiş olmuştur. Devamı “Oğlum Osman”(1973), “Kızım Ayşe”(1974) ve “Memleketim”(1974) ile gelen milli sinema akımı filmleri, benzer senaryolarıyla 1974 yılına kadar Yücel Çakmaklı’nın elinden çıkan üç film daha ortaya koymuştur. Yücel Çakmaklı bu anlayış içerisinde Batı kültürü ile Milli kültürümüzü karşılaştırdığı filmleriyle kendi ulusal kültüründen uzaklaşan, özünü kaybedip yolunu şaşıran ama sonra aradığı huzuru İslam’da bulan ve kendi öz değerlerine dönen Müslüman geçlerin değişim öykülerini konu almıştır.173 Bu konu tarzı yani Batılılaşma eleştirisi uzun bir

süre milli sinema içinde anılan filmlerde hatta daha önce bahsi geçen ulusal sinema akımı içinde anılan yönetmenlerin filmlerinde de yoğun olarak işlenmiştir. Sadece milli sinema akımında ulusal sinema akımından farklı olarak dini değerlere dönüş ağırlıklı olarak vurgulanmıştır.

Burada Milli sinemanın gelişim sürecine katkıları açısından Akın Gruptan da bahsetmek gerekir. Daha önce de kısaca bahsettiğimiz bu ekip, milli sinemanın gelişiminde etkili olmuştur. Başlangıcı Burak Film şirketini kurarak yapan bu ekip Gençlik Köprüsü filminin senaryosunu yazmaya başlamıştır. Fakat ekibin filmin çekimleri esnasında önemli ekonomik sıkıntılarla karşılaşması neticesinde filmi beş hafta gibi bir sürede çekmek zorunda kalmışlardır. Salih Diriklik’in çektiği Necla Nazır ve Itır Esen gibi önemli Yeşilçam oyuncularının da rol aldığı Gençlik Köprüsü/Yarın Elbet Bizimdir filmi seyirciden beklenen ilgiyi görmemiştir. Akın grup bundan sonra maddi sıkıntıların üstesinden gelemeyerek sinemada var olma mücadelesini kaybetmiş ve kapanmıştır. Bu süreçten sonra Milli sinemacıların yeniden doğuşunu sağlayan ve mevcut hegemonyayı kıran film Minyeli Abdullah olmuştur.174

172 Uçakan, a.g.e., s. 88. 173 Lüleci, a.g.e., s. 89.

1989 yılında çekilen Minyeli Abdullah filmi 1970’te başlayan milli sinema akımı için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Milli sinemacıların beklentilerini karşılayan önemli bir film olmuştur. Minyeli Abdullah filmi 1989-1990 ve 1990-1991 yılları arasında sinemada bütün Amerikan filmleri de dâhil olmak üzere en çok gişe yapan film sıralamasında ilk sırada yer almıştır.175 Manevi değerlerini sinemada gören

halkın ilgisi daha sonra çekilen Yalnız Değilsiniz filmiyle devam etmiştir.

Sonuç olarak, doğuş ve gelişimini bu şekilde sürdüren Milli sinema, milli kültür ve milli bakış açısını sinema diliyle anlatmayı hedeflemiştir. Yani Milli sinema Türk sinemasında dinin temsili çabasıdır diyebiliriz. Buna bağlı olarak toplumsal anlamda yaşanan değişimler, dini anlama ve yorumlamada ortaya çıkan farklılıklara paralel olarak sinemadaki dini söylemler de farklılaşmaya başlamıştır. Milli Sinema akımı, geride bıraktığı yaklaşık 50 yıllık tarihi boyunca tek bir görünüme sahip olmamış, siyasal iniş çıkışlara paralel olarak, dönemsel farklılıklar göstermiştir.176

Bugüne kadar geçirdiği süreçte yaşadığı değişimlerle ve gördüğü ilgi ve alakaya özellikle sinemada bulduğu yere bakarak, Milli sinemayı kendi tarihsel bağlamı içerisinde 4 dönemde ele alacağız:

1. Milli Sinemanın Başlangıç dönemi(1970-1989)