• Sonuç bulunamadı

D. TÜRK SİNEMASINDAKİ FİKRİ AKIMLAR

3. DEVRİMCİ SİNEMA AKIMI VE YILMAZ GÜNEY

1960 darbesinden sonra Toplumsal Gerçekçi bir sinema anlayışına yönelen sinemamız ilerleyen zamanlarda Marksist düşünceden etkilenmiştir. Bu durum Türk sinemasında Devrimci sinema olarak kendini göstermiştir. Marksist düşüncenin temsili olarak değerlendirilebilen bu sinema 1960’lı yıllarda sonra etkisini gösterebildiği için başlangıç tarihini de bu tarihler alabiliriz. Toplumsal gerçekçi sinema akımından daha uç noktada olan Devrimci sinema akımı bu yönüyle Marksist sinema anlayışının Türk sinemasında ilk uygulaması olarak değerlendirilebilir.

114 İlki Ömer Lütfü Akad tarafından 1949’da, ikincisi Halit Refiğ tarafından Halit Refiğ ve Orhan Aksoy’un senaristliği ile 1964’ te çekilmiştir. Bkz. s.34.

1965’den sonra toplumsal gerçekçi sinemada yanan ayrışmalar neticesinde devrimci sinema çatısı altında devam eden Marksist tavır 1970’lere kadar durgunluk dönemine girmiştir.116

Devrimci sinema akımı kapitalist sisteme bir tepki olarak doğması sebebiyle Yeşilçam sinemasının karşısında yer almıştır. Bu konuda tepkilerini “bir afyon sineması vardır görevi uyutmak, biraz daha uyutmaktır. Evrensel bir şebeke yönetir bu sinemayı: Kapitalizm.” sözleriyle ifade etmişlerdir.117 Devrimci sinema her alanda

devrimin gerçekleşmesi fikrinin sinema ayağı olarak düşünülmüş bir sinemadır. Bundan dolayı sinema vesilesiyle halkı bilinçlendirip devrime zemin hazırlama fikri devrimci sinemanın temel yapı taşıdır. Bu şekilde Marksist düzen daha kolay gelebilecektir.

Devrimci sinemacılar Marksist fikirlerle ürettikleri filmlerinde üretim-tüketim meselesini sık sık işlemişlerdir. Mevcut ekonomik sistemi eleştirip, bozuk düzenin düzeltilebilmesi için devrimi çare olarak göstermişlerdir. Bu sebeple dönemin filmlerinde bütün karakterler bu amaca hizmet eder şekilde kurgulanmışlardır. Bu filmlerdeki olumsuz din adamları ve dini söylemleri, dinin toplumun afyonu olarak görülmesinden kaynaklı olduğu akla gelmektedir. Toplumun inançlarına, örf ve adetlerine zıt olarak işlenen bu karakterler, Marksist anlayışa uygun olarak konuşur ve yaşarlar. Yeşilçam sinemasına has romantiklik basit duygu; din ise ilkel inanç sistemi olarak işlenir. Bu filmlerde olaylar ele alınırken senaryoları tamamen devrimci fikre hizmet etmektedir.118 Devrimci sinemacılar, nasıl ki siyasal alanda bir devrim yapılması gerektiğine inanıyorlarsa, sinema alanında da bir devrim yapılması gerektiğine inanıyorlardı.119

Meselenin daha net anlaşılması o dönemlerde kendini devrimci olarak nitelendiren bir kaç genç tarafından çıkarılan “Genç Sinema” adlı bir dergiden bir örnek verecek olursak, bu dergide devrimci sinema hakkında şunlar söylenmiştir:

“Genç sinemacı, sineması ve alıcısıyla toplumu, devrime çağıramıyorsa, sanatçı ve sinemacı değildir.”120

116 Uçakan, a.g.e., s.74. 117 Enderun, a.g.e., s.35. 118 Lüleci, a..g.e., s.80.

119 Algın Sayar, “Devrim İçin Sinemanın Gereği”, Genç Sinema, Sy. 6, İstanbul, Mart, 1969, s,14. 120 Gaye Petek, “Devrim ve Sinema”, Genç Sinema, Sy. 6, İstanbul, Mart 1969, s.14

Devrimci Sinema denilince akla ilk gelen isim hiç şüphe yok ki Yılmaz Güney’dir. Yılmaz Güney sinemasıyla Devrimci Sinema neredeyse özdeşleşmiştir. Bu sebeple Devrimci Sinemanın en önde gelen temsilcisi Yılmaz Güney’dir diyebiliriz. Yılmaz Güney sinemada ilk eserlerini verdiğinde kendisini Anadolu insanını sinemada temsil eden sinemacı olarak tanıtmıştır. Yılmaz Güney filmlerinde halkın modernleşme sürecinde yaşadığı sosyal, ekonomik ve kültürel çatışmalar yoğun olarak işlenirken genellikle şiddet ile çözümlenen hikâyeler anlatılır. Bu çatışmalara isyan eden erkek kahramanı da genellikle Yılmaz Güney canlandırır. Halktan aldığı destekle kitlesel bir başarı yakalayan Yılmaz Güney, Anadolu insanını yansıttığını iddia ettiği tiplemelerle kısa vadede tanınmış bir sinemacı haline gelmiştir.121

Özellikle 1970 yılında çektiği “Umut”122 filmi “Türk Sinemasının en ileri, en

cüretli devrimci ve eylemci eseri” 123olarak görülmüştür. Yılmaz Güney Umut

filminde, at arabasıyla insan ve yük taşıyan bir işçinin yaşantısını filme almıştır. Ekonomik sıkıntılar içinde olan bu adam son umut olarak dini, metafizik yollarla sıkıntılarından kurtulmak ister ve define arar. Bu işte ona bir hoca/din adamı yardım eder. Filmdeki Hüseyin hoca (Osman Alyanak) karakteri İslam’daki din adamı figürüyle uzaktan yakından alakası olmayan bir tiptir. Saptırılmış dini ögelerle, uydurma hurafe bilgilerle definenin yerini bulmaya çalışır. Boş dini vaatlerle zavallı arabacıyı kandırır. Burada dinin insanları kandıran bir mekanizma olduğu alt metinde verilen mesajdır. İnsanları dini umutlarla kandıran hocaların vaatleri boştur, dinin insanlara fayda vermeyeceği ve kurtuluşu Metafizik yollarda aramanın beyhudeliği anlatılır. 124

121 Eren Yüksel, Yılmaz Güney Sinemasında Kadın İmgesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Ünv. Sos. Bil. Ens. Radyo Televizyon Sinema Ana Bilim Dalı, Ankara, 2006, s.39.

122 Bu film 1970 yılında Adana Altın Koza Film Festivalinde En İyi Senaryo ödülünü almıştır. 123 Maraşlı (2011), a.g.e., s.23.

Umut filmi afişi125 Filmdeki Hüseyin hoca tiplemesinden bir kare126

Yılmaz Güney’in Umut filmi maddiyatçılığın ağır bastığı bir filmdir. Yani filmde her şey maddi olarak değerlendirilirken manevi şeyler saçma, boş ve faydasız olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca filmde yoğun bir kapitalizm eleştirisi vardır. Kapitalist sistemin bozukluğu ve yetersizliği sürekli vurgulanır. Kanunların, yöneticilerin parası olanın yanında olduğu bu düzen değiştirilmelidir mesajı verilir.127 Bu film işlediği

konu ve din adamını kötü resmetmesi nedeniyle halkın tepkisini çekmiş ve sansür kurulunca yasaklanmıştır.128

Devrimci sinema, ele aldığı sınıfsal sorunlara çözüm üretip üretmediği, hitap ettiği kitlenin sosyo-ekonomik durumunu yansıtıp yansıtmadığı konusunda tartışılmıştır. Ayrıca Umut filmiyle birlikte Yılmaz Güney filmlerinin seslendiği işçi sınıfının sıkıntılarını Marksist ideolojiye uygun olarak filmlerinde ele alıp almadığı sorgulanır.129Devrimci sinema ve Yılmaz Güney filmleri konusunda böyle tartışmalar

olsa da genel kanaat bu filmlerin sesi olduklarını iddia ettikleri isçi sınıfına, kendi ideolojileri doğrultusunda vermek istedikleri mesajı iletmeleri şeklindedir.

Yılmaz Güney ise filmlerinin halkın dikkatini çekmesi ve halktan ilgi görmesi hakkında; toplumda yaşadığı ekonomik sıkıntıları dile getiremeyen, kapitalist düzenin

125 http://www.tsa.org.tr/film/filmgoster/1750/umut, BİSAV TSA Arşivi, erşim:05.02.2017 126 http://www.tsa.org.tr/film/filmgoster/1750/umut, BİSAV TSA Arşivi, erşim:05.02.2017 127 Uçakan, a.g.e., s. 96.

128 Özgüç (1976), a.g.e., s. 34.

129 Eren Yüksel, Yılmaz Güney Sinemasında Kadın İmgesi, Yayınlanmamış Yüksek lisans tezi, Ankara Üniv. S. B. E. Radyo Televizyon Sinema Ana Bilim Dalı, Ankara, 2006, s.49.

ezdiği işçi sınıfının özlemini çektiği isyanı bulduklarından kaynaklandığını söylemiştir.130