• Sonuç bulunamadı

3. HAYATI

4.9. Diğer Eserleri

1. Hilâliyye: Herat‟ın alınıĢından sonra buraya giden Ali ġir‟in Sultan Hüseyin‟e sunduğu ünlü kasidesidir.

2. Risale-i Tîr Endâzî: Ok atmak ile ilgili küçük bir risaledir. Haz. Âdem‟den baĢlayıp Peygamber ve diğer büyük insanların ok atmakla ilgili sözleri ve ilgilerinden örnekler verilerek anlatılmaktadır.105

3. Mahzenül’-Esrar: Elimizde olmayan bu eser Nevai‟ye nispet edilmiĢtir. Fakat 9. Asırda Hayder Harezmî‟nin böyle bir eseri olduğu bilinmektedir.

4. Kıssa-i Şeyh San’ân: Ne zaman yazıldığı belli olmayan bu eser Nevayi‟ye nispet edilmiĢ olup 512 beyiti içermektedir. Bazı kiĢiler bu eserin müstakil bir eser olmadığını, “Lisanut-Tayr”ın bir bölümü olduğu kanaatindedir.106

5. Pend Nâme: Küçük manzum bir risaledir, Nevai‟ye nispet edilmiĢtir. Ayrıca kaynaklardan varlıkları tespit edilen diğer eserleri Ģunlardır: Bedayi‟ül-Bidaye için yazdığı Hutbe-i Devavin, Nevadirü‟n-nihaye için yazdığı “Dibâce”, Münşeât-i Deri, Sitteyi-Zaruriyye, Fusuli Arbaa, kütüphanelerde adına kayıtlı Seb’atü ebhur adlı Arapça bir lügatı bulunmaktadır.107

104

Nevai, Kırk Hadis s. 55-56.

105 Nevai, Risâle-i Tîr Endâhtan, s. 177. 106 Nevai, Kırk Hadis, s. 59.

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

ALĠ ġĠR NEVAYĠ’DE ULÛHĠYET

Ġslam düĢünce tarihinin geliĢim sürecine baktığımızda ulûhiyet konusunun müslüman toplumların dinî hayatında mühim bir yer edindiğini müĢahede ediyoruz. Bununla birlikte, onların edebiyat, kültür ve sanat dünyasında da büyük ölçüde iz bıraktığına Ģahit olmaktayız. Dolayısıyla, ulûhiyet meselesinin Türk kültür ve edebiyat sahasında da geniĢ bir yer tuttuğu aĢikârdır. Zira Türkler'in, islam dinini kabul ettikten sonra islamî edebiyat alanında da mühim kaynaklar ortaya koydukları bilinen bir husustur. Kısaca halk edebiyatı, divan edebiyatı ve mesneviler Ģeklinde gruplara ayırabileceğimiz Türk edebiyatında, Allah‟ın varlığı, birliği, isim ve sıfatları, bununla ilgili diğer mevzular geniĢ biçimiyle ele alınarak, çeĢitli edebî türler meydana getirilmiĢtir. Tevhitler, münacatlar (münacat-nameler) ve mesneviler tarzında müstakil eserler bu türlerin bazılarıdır.108

Ayrıca Türk edebiyatında, esmâ-i hünsâ ve esmâ-i hüsnâ şerhleri gibi bir çok manzum ve mensur türünden çalıĢmalar da, bu örneklere ilave edilebilir.109

Doğu Edebiyatı sahasında “Hamse” yazma geleneğine bağlı olarak ilk kez Çağatay Türkçesinde Hamse yazan Ģair olarak bildiğimiz Ali ġir Nevai de bu geleneği sürdürmüĢ, ister manzum ister mensur eserlerinde ulûhiyet bahisleriyle ilgili konulara oldukça geniĢ bir yer ayrımıĢtır. Ayrıca konuyla ilgili Münâcât ve Sirâcü‟l-

Müslimîn gibi müstakil risaleler de kaleme almıĢtır. Onun Lisânü't-Tayr/Kuş dili

eseri ise vahdet-i vücut bağlamında tevhide dair görüĢlerini ihtiva eden önemli eserlerinden bir diğeridir.110

108

Uzun, 61. Yüzyıl Klasik Türk Edebiyatında Tevhid, s. 47; DİA.“Allah” DİA., II, s. 499.

109 ġahin, "Edebî Bir Tür Olarak Klâsik Edebiyatımızda Esmâ-i Hüsnâ'lar", A. Ü. Türkiyat

AraĢtırmaları Enstitüsü Dergisi, Sy., 16, s. 53-54.

Nevai'nin, çalıĢmamızı sınırladığımız Hamse adlı eserinde ise, ulûhiyet ile ilgili meseleler çeĢitli Ģekillerde ele alınmıĢtır. Onun hamd, münâcât, ve imanın şerhi gibi baĢlıklar bağlamında ele aldığı Allah'ın varlığı, varlığının delilleri; vücut, adem, mümkin, zuhur, tecellî, marifetüllah, Allah'ın birliği, isim ve sıfatları vs. meseleler bunlardan bazılarıdır.

Bu bölümde, Nevai, ulûhiyet bahisleriyle ilgili düĢüncelerinde nasıl bir yol izlemektedir? konuyla ilgili görüĢlerini izah ederken kendine has bir yol izlemiĢ midir? ya da Ġslam düĢüncesinin kurucu ilim dallarından kelam, felsefe, tasavvuf gibi ekollerin geliĢtirdikleri yöntemlerden yararlanmakta mıdır? gibi meselelerin cevaplarını Allaha iman, Allah'ın varlığı, Allah'ın varlığının delilleri, Allah'ın birliği, Allah'ın zatı ve sıfatları gibi konular üzerinden bulmaya çalıĢacağız.

1. ALLAH'A ĠMAN

Ġman esaslarının ilki Allah‟ın varlığına, birliğine inanmak ve O‟nu tanımaktır. Allah inancı, altı iman esasının aslını da teĢkil etmektedir. Ġslam düĢüncesinde bu konu üzerinde muhtelif fikirler beyan edilmiĢtir. Bir kısım fırkalar akla ağırlık verirken diğer bir kısmı da nakle ağırlık vermiĢtir. Bunlardan mutasavvıflar ise, bu mevzuda sezgiye daha çok önem vermiĢlerdir. Onların, tevhid meselesine son derece önem vermeleriyle birlikte aralarında farklı görüĢlerin de mevcut olduğunu söylemek mümkündür. Nevai‟nin içinde bulunduğu vahdet-i vücudu benimseyen mutasavvıf kesim, “hakikatte Allah‟tan baĢka mevcud yoktur” tezini esas alarak, Ġslam dininin Allah‟a iman esası hususundaki düĢüncelerini bu konu etrafında izah ederek temellendirmiĢlerdir.111

Nevai'nin Ģiirlerinde de ilk bilinmesi gerekli ve maksat olanın Allah'ı bilmek olduğu anlatılmaktadır:

Altıdın evvelgiki maksûd erur, Bilmek erur Hak‟niki, mevcûd erur. "Altıdan

(iman esasından) ilki ve maksat olanı mevcut olan Hakk'ı bilmektir."112

111 Kılıç, İlk Dönem Sûfi Düşüncede İmana Yaklaşımlar, s. 115-117. 112 Nevai, Hayretü‟l-Ebrâr, XXII. BĢk., s. 88.

Ġman meselesinin, kelam ilminin merkezî problemlerinden birini teĢkil ettiği zaten malumdur. Bunun sebebi, imanın dinin merkezinde yer aldığından ve müslümanların hayatının bu merkez etrafında Ģekillenmesinden dolayı olmasıdır. Bu nedenle, çeĢitli kelamî meselelerle birlikte imanî meselelerin edebiyat sahamızda da türlü vesilelerle iĢlendiği görülmektedir. Bir kısım Ģairlerimiz Ģiilerinde iman konusuna atıflarla yetinmiĢlerse, diğer bir kısımının Ģiirlerinde iman esasi konular arasında yerini almıĢtır. ġiirlerinde iman hakkında geniĢ biçimiyle yer veren Ģairler arasından biri de Nevai‟dir.

ġairimiz, eserlerinde doğrudan veya dolaylı olarak iman konusunu iĢlemiĢtir. O, imanın tarifi, icmali iman, tafsili iman, imanda taklid-tahkik iman-amel gibi imanın farklı boyutları üzerinde durmuĢtur. Bu yönleriyle dikakate alacak olursak, Nevai‟de imanın sadece soyut bir mevzudan ibaret olmadığı görülür. Yani onun imanın manevî, ahlakî ve sosyal boyutlarıyla birlikte mutaala ettiğini söylemek mümkün. ġimdi Nevai'nin imanla ilgili bu boyutlar hakkındaki görüĢlerini inceleyeceğiz: