Destekleyici reklamlar özellikle ürün hakkında önceden hiçbir bilgisi olmayan,
ürünü yeni satın alan tüketicilerin ürüne ilişkin endişelerini giderebilmek amacıyla
yapılmaktadır. Daha çok tüketicilerin kaygılarını gidermek, tüketiciyi rahatlatmak ve
onların kararlarını desteklemeye dikkat edilmektedir (Ceran ve Karaçor, 2013: 9-24;
İşler, 2014: 110-134).
Bu dört reklam türünün yanında bir de yanıltıcı/aldatıcı reklam türlerinin de
unutulmaması gerekir. Yanıltıcı reklamları, bir ürün veya hizmetin teknik özellikleri,
boyutu, değeri, dayanıklılığı ve performansı hakkında abartılı, eksik ve/veya ilgisiz
bilgiler içeren reklamlar olarak tanımlayabiliriz. Bu tür reklamlar, tüketicilerin bilgi
eksikliğinden veya iyi niyetlerinden faydalanarak onları aldatmaya çalışırlar. Bazı
reklamlarda ürünün özellikleri hakkında verilen abartılı bilgilere inanan tüketici,
ürünü satın alır fakat ürünün, reklamda bahsedilen üstün özellikleri olmadığını
gördükten sonra hüsrana uğramaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2012). Reklam
mesajındaki abartı unsuru anlaşılmayacak durumda ise veya tüketicinin abartıyı
ciddiye alması durumunda reklam aldatıcı kapsama girmektedir. Bu durumu en güzel
aktaran reklam örneklerinden biri de; Yudum markalı bitkisel yağ reklamında uçan
insanlar, evler ve otomobillerin kullanılmasıdır (Aktuğlu, 2006: 1-16). Yani
reklamdaki ifade doğru bile olsa, tüketiciler için önemli bilgileri ve gerekli
açıklamaları içermiyorsa reklam aldatıcıdır.
Çoğu televizyon reklamlarının otuz saniyeden kısa sürmesi, dergi ve gazete
reklamlarının en fazla bir sayfa yer kaplaması, afişlerin yalnızca bir resim ve bir
slogan içermesi, çağımızda devamlı kullanılan mail ile gönderilen reklamların kısıtlı
bir boyut ile ya da telefon mesajı olarak gönderilen reklamların belli sayıda
karakterle sınırlı olması işletmelere ürün veya hizmetleri hakkında az sayıda bilgi
verme olanağı tanımaktadır. Tüketicinin yeterli bilgiye sahip olduğu basit ürünlerin
reklamında, yer kısıtlılığı sorunu çok da büyük önem arz etmezken, tüketiciye fazla
açıklama yapmayı gerektiren daha kompleks ürünler için büyük bir problem
oluşturmaktadır. Unutulmamalıdır ki, dürüstlük kuralı uyarınca reklam verenin
“gerekli bilgilerin verilmesi” yükümlülüğü bulunmaktadır ve reklamlar tüketiciye
mümkün olduğu kadar eksiksiz bilgi vermelidir. Bu yükümlülük gereğince de bir
reklamdaki ifade sözel açıdan doğru olsa bile, hedef alınan tüketicilerin bilgi ve
tecrübe düzeyini göz önünde bulundurmadan, hedef kitle için önemli bilgi ve gerekli
açıklamaları içermediği durumda o reklamın yanıltıcı/aldatıcı olduğu kabul
edilecektir (Milli Eğitim Bakanlığı, 2012). Nitekim tüketiciler ile kurulacak
iletişimde, markaların ne dediğinden çok, tüketicilerin ne duydukları, neye
inandıkları daha büyük önem taşımaktadır (Uzunoğlu, 2007: 11-29).
Pek çok bilimsel araştırma, bireylerin reklamlardan ve diğer medya
araçlarından etkilendiğini vurgulamaktadır. Medyada yer alan haberlerin, gıda
reklamlarının ve makalelerin bireylerin besin tercihlerini etkilediği ve beslenme
alışkanlıklarını dolaylı olarak etkileyebildiği bilimsel çalışmalarla ortaya
koyulmaktadır (Uğur ve Şimşek, 2004: 49-60; Harris vd., 2009: 404-413; Pettigrew
vd., 2013: 2205-2212). Yine aynı şekilde
kitle iletişim araçları aracılığıyla
tüketicilere ulaşan reklamlardaki beslenme
bilgilerinin, mesajların ve haberlerin
bireylerin tüketim tercihlerini etkilediği, dolayısıyla da beslenme alışkanlıklarının
etkilendiği pek çok araştırmacı tarafından
belirtilmektedir (Clifford ve Zheng, 2009;
Kervancı, 2013).
Bazı endüstriyel gıdaların reklamları gerek radyo ve televizyonda, gerekse
yazılı basında önemli ölçüde yer almaktadır. Yılmaz ve arkadaşlarının 2007’de
yapmış oldukları çalışmada beslenmeyi en çok etkileyen olgunun % 66 oranla medya
araçları olduğunu ve bu çalışmaya katılan tüketicilerin % 36,8’inin reklamlardan
etkilendikleri belirtilmiştir. Bu reklamların tüketici tercihlerini ne ölçüde
etkileyebileceği araştırılmış ve bireylere reklamların etkisi ile hangi tür gıdaları daha
çok satın aldıkları sorulmuştur. Tüketiciler, en çok aldıkları gıda grubunun çikolata,
şeker ve cips olduğunu bildirmişlerdir. Bu gıda gruplarından sonra sırasıyla % 30,6
oranla yağlar ve % 10,8’lik oranla içecekler gelmiştir (Yılmaz vd., 2007: 9-14).
Günümüzde rekabetin fazlaca yaşanmasıyla firmalar satışlarını ve pazar
paylarını arttırmak için çok defa tüketicileri etkileme yoluna başvurmaktadırlar.
Birçok yapılan çalışmada ürün tanıtımında en etkili ve kolay yöntemin reklam
aracılığıyla olduğu sonucu çıkarılmıştır (Çırpıcı, 2006; Kervancı, 2013). Bilinçaltı
tekniklerinin kullanıldığı reklamlarda, hedefteki ürünlerin satış gücünün önemli
oranda etkilediği araştırmacılar tarafından belirtilmektedir. Bilinçaltı reklamları; kısa
süreli, gözle algılanması zor olan, sinema ve televizyon reklamı veya yalnızca
bilinçaltı düzeyde algılanabilecek kadar kısa verilmiş söz, resim ve şekillerden
oluşan reklam olarak tanımlanmaktadır (Gülsoy, 1999; Aktuğlu, 2006: 1-16). Bir
araştırmacının, sinemalarda “Patlamış mısır yiyiniz” ve “Kola içiniz” iletilerini
bilinçli olarak algılanamayacak kadar kısa sürede gösterilmesi ve bu durum
sonucunda o ürünlerin satışlarının artmasına ilişkin yaptığı açıklama ile günümüze
kadar gelen en klasik bilinçaltı reklam örneğini böylelikle daha net anlayabiliriz
(Aktuğlu, 2006: 1-16).
Çağımızın en popüler pazarlama araçlarından biri olarak nitelendirilen
reklamın temel amacı ise insanların dikkatlerini bir ürüne, hizmete, fikre ya da
markaya çekmektir. Popüler kültür içerisinde ilgi çekme ve inandırma aracı olarak
ünlü yüzlerin reklamlarda kullanılması, pazarlamada sıklıkla karşılaşılan bir
stratejidir (Elden, 2013; İşler, 2014: 110-134). Ünlü olmayan bireylerin, ünlü
olanlara karşı doğuştan gelen bir ilgileri olduğu varsayılmaktadır. Bu varsayım
ünlüler aracılığıyla alışveriş yapma eyleminin inkâr edilemeyecek şekilde artmasına
sebep olmaktadır. Bunun esas sebebi olarak bireylerin, ünlülerin sahip olduğu
zenginlik, güç ve tanınmışlıklarına karşı hissettikleri kıskançlık duygusu olarak
düşünülmektedir (Lindstrom, 2012: 185; İşler, 2014: 110-134). Pazarlama ve reklam
strateji uzmanlarına göre tüketiciler, bu yoğun duyguyu kullanarak olmak istedikleri,
beğendikleri ünlülerin kullandığı, önerdiği ürünleri satın alarak ünlü biri gibi
hissetmelerini sağlamaktadırlar (İşler, 2014: 110-134).
Reklamların toplumda büyük kitleleri etkileyebilme özelliği, etik yönden
tartışılmasına ve devamlı gündemde olmasına sebep olmaktadır. Reklamın ikna
ediciliği, aynı anda milyonlarca izleyiciye ulaşabilmesi gibi durumlar kimi zaman
olumsuz kullanımlara ve tüketici haklarının suistimal edilmesine sebebiyet
vermektedir. Reklamın sahip olduğu bazı özellikler ise zaman zaman belirli sosyal
konulara duyarlı olmayı sağlamaktadır. Örneğin geçtiğimiz yıllarda Sana
margarinlerinin çocuk felci ile mücadele kampanyası, Cif deterjanlarının tarihi
eserleri koruma anlayışıyla yürüttüğü projeler, reklamın kamuoyunun dikkatini
çekme ve toplumu bilinçlendirme amacının başarılı örnekleri arasında yer almaktadır
(Milli Eğitim Bakanlığı, 2012).
Belgede
Kamu çalışanlarının medya yayınları ile besin algısı arasındaki ilişki
(sayfa 40-43)