• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: DİL VE YABANCI DİL ÖĞRETİMİ

1.5. Yabancı Dil Öğretimini Etkileyen Faktörler

1.5.3. Ders Ortamı

Dil edinimi ile dil öğrenimi arasındaki fark öğretim ortamına göre daha da belirginlik kazanır. Dil ediniminde birey bir genellemeye gider ve bu genellemeye göre cümleler kurmaya çalışır. Bu şekilde dil bilinçaltında şekil alır. Dil ediniminde yeni fikirler geliştirme söz konusudur. Bu sebeple Dulay, Burt ve Krashen dil öğreniminde aynı edinimde olduğu gibi bir ortamın bulunması gerektiğine dikkat çekerler. Takip edilen yöntem ve teknikler, kullanılan materyaller, sınıf içi etkinlikler hatta derste oturma düzeninin öğrenmeyi hızlandıracak türde olmasının önemini belirtirler. Dil edinimindeki ortam doğal, öğrenimdeki ortam ise biçimseldir. Doğal ortamda bir kitaba bağlı olmayan konuşmalar, bir izlence takip edilmeyen etkinlikler dili doğal olarak kullanıldığı oyun ve aktiviteler vardır. Biçimsel ortamda yapılan alıştırmalar, etkinlikler, kuralların öğretilmesi, çeviri ya da dikte yapılırken bunun göz önünde bulundurulması gerekir.101

Bir dili öğrenmek demek, o dile ait iletişimsel beceriyi kazanmak yani o dilde iletişim için gerekli dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerinin kazanılması demek olduğuna ve buna ek olarak o dilin konuşulduğu toplumun kültürü, davranış tarzı yani sosyodilbilim ve pragmatik bilimin öngördüğü davranış şekilleriyle iletişim kurmak olduğuna göre oluşturulacak ders ortamının buna uygun olması gerekmektedir. Doye’nin belirttiği iletişim esnasında üstlenilen rollerin yani dört temel becerinin uygulanmasıyla elde edilecek iletişimsel yetinin kazanımında öğretmen sınıf içerisinde öğrenciye bağımsız, otonom ve yaratıcı dil kullanma fırsatı verecek bir ortam sağlamalıdır. Bu roller sınıf içi etkinliklerin ve bazı stratejilerin kullanılmasıyla olabilir. Karşılıklı diyalog, ikili ya da grupla çalışmalar, problem çözme hedefli eğitsel oyunlar buna örnek verilebilir. Konu ile ilgili işitsel ve görsel materyallerden, günlük iletişim materyallerinden, video ve bilgisayardan, iletişim için kullanılan özgün materyallerden yararlanılmalıdır. Görsel ve işitsel materyal kullanmaksızın sadece öğretmen-kitap ekseninde sürdürülen derste öğrencilerin güdülenmediği, isteksiz ve sıkıntı ile dersi takip ettikleri bilinen bir gerçektir. Diğer yandan görsel- işitsel materyallerle yapılan bir ders ortamında öğrenci dili sadece yapısal olarak değil, sosyo-kültürel bir olgu olarak da görecektir. Dilin kullanım ortamlarını görecek telaffuzu, vurgu ve tonlamayı tanıyacak,

101

62

iletişimde kullanılan mimik, el-kol hareketleri, beden dilini öğrenecektir. Bu da öğrencinin konuşma becerisini geliştirecek, kelime bilgisini artıracak, cümle yapılarına alışmasını sağlayacaktır. Sınıfta yapay ortamda aldığı roller ile bir duygu ve düşüncenin aktarımı, bir yargı, bir soru, bir uyarı, bir istek veya isteksizlik, bir buyuru, bir çağrı gibi bir dizi söz eylem türlerini gerçekleştirecek, daha sonra derste öğrendiği dil göstergelerini ve yapılarını karşılaştığı doğal iletişim ortamlarında transfer edebilme becerisini kazanacaktır. Bunun yanı sıra dilbilimsel edinç ile birlikte iletişimsel edinci, yani dilin yapısını, işleyiş şeklini, toplumsal ve kültürel işlevini, kullanım bilgisini(Pragmatik), ayrıca vurgu, ezgi ve sözel olmayan bildirişim türlerinin anlamın birer parçası olduğunu öğrenecektir.102

David Nunan’a göre ders ortamları, sınıflar, anlatılması zor, bireylerin çoğu zaman ani karar verdikleri yerlerdir. Bir sınıfın gerçekte nasıl bir yer olduğunu anlamak için onu gözlemlemek ve analiz etmek gerekir. Biraz garip olsa da, dil öğretimi konusunda kitap yazanlar, sınıf içinde olanlardan haberdar değildir. Çalışmaları pratik değil teoriktir. Öğretimde esas olan sınıfın kendisidir, öğretmenin sınıf düzenini sağlamaktan ziyade kullandığı dil, diline yaptığı değişim, kullandığı yöntem ve teknikler, açıklamaları, sorulara cevap vermesidir. Bunu sağlayacak olan iletişim öğrenciye hedef dili anlamlandırması, manipüle etmesi, amaç kullanımının doğruluğuna bakmasını sağlamalıdır. Sınıf içi iletişim kişiye bütünlük hissi ve tek başına ayakta kalma yeteneği vermelidir. Sınıf içi iletişimsel hedeflere analitik bakıldığında, katılımın önemi üzerinde durulduğu görülür. Bunlar sözel ya da etkinliklere katılarak fiziksel ya da el, kol ve mimiklerle olabilir. Bunlar organize edilerek bireyin ikinci dil öğrenim potansiyeli maksimum seviyeye getirilebilir.103

Sınıf içi iletişimle alakalı olarak günümüze kadar yapılan araştırmalar daha çok anlaşılabilir katkıya odaklanmıştır. İnsanlar arası ilişkiden ziyade derse katılmaya, söz hakkı almaya dair çalışmalardır. Swain’e göre başarılı bir dil öğrenimi katkıdan daha fazlasını gerektirir. Yüksek derede gramatik bilgiye sahip olması için kesin, net, anlaşılabilir bir ürüne ihtiyaç vardır. Buna Kanada dil sınıflarından alınan veriler örnek olarak verilebilir. Bu sınıflarda iletişim için verilen fırsatların oldukça fazla olduğu

102

Tahsin Aktaş, Yabancı Dil Öğretiminde İletişimsel Yeti, Journal of Language and Linguistic Studies, s.1(1) (2005), s. 89-100.

103

David Nunan, Language Teaching Methodology; A Textbook for teacher, Published 1995 by Phonix ELT, Hertfordshire, U.K., s. 7-8.

63

ancak bu fırsatlara rağmen öğrencilerin uzun uzun konuşmadıkları gözlenmiştir. Buna sebep olarak da sınıflarda kullanılan üç yönlü iletişim ( konu başlatma-cevap verme- geri dönüt )in kişiyi sınırladığı ve performansını kısıtladığı ileri sürülmüştür. Çünkü böylesi sınıflarda öğrenci karşılık veren pozisyonlarında olduğu için sosyal anlamda yeterliliği kısıtlanmakta, yeterince bilgisi olsa da sosyal olarak ifade edememektedir. Ellis’e göre sınıf içi etkileşimin üç temel hedefi vardır:

1. Ana hedef: Pedagojik hedeflerle ilgili olanlar

2. Çerçeve hedefler: Sınıftaki aktiviteleri organize etmeyle ilgili hedefler 3. Sosyal hedefler: Sosyalleşmeyi sağlamak amacı taşıyan hedefler

Başlangıç sınıflarında farklı etkileşim bu hedeflerin çerçevesinde yapılan iletişime bağlıdır. Yabancı dil öğreniminde çerçeve hedeflerin etrafında gelişen hedefler çok önemlidir. Çünkü bu hedefler etkileşim için fırsatlar sağlar. Ana hedeflerde gerek duyulmayan etkileşimlerde bulunabilirler.

Sınıf içi ürünü etkileyen iletişim ve etkileşimden sonra önemli bir etmen sınıfın mekânıdır. Cathcart farklı farklı sınıflara (İspanyolca konuşan çocukların İngilizce öğrendiği ve her iki dilin konuşulduğu sınıflar ) girmiş, araştırmış, teneffüs saatlerine, görüşmelerine, oyunlarına, oturma düzenlerine, hikâye anlatımlarına ve yabancı bir dil öğretimi dersi sunumlarına bakmış ve gözlemler yapmıştır. Buna göre sınıf içinde hedefle alakalı olmayan ekstra konuşmaların önemli olduğunu belirtmiştir. Ekstra hareketlerin çokluğu ve sıklığı, çocukların bu tür hareketleri mekâna bağlı olarak değişmiş, sınıf içinde oyun alanı varsa daha fazla etkileşim olmuştur. Başka alanlarda olan hareketler oyun alanında olmamış, durumsal farklılıkların dil hareketlerini etkilediğini gözlemlemiştir. Buradan yola çıkılarak öğretim ortamlarının sınıf içi iletişime, etkileşime ve ekstra hareketlere ne kadar fırsat tanıdığının sorgulanması gerekir. Tanınan fırsatların dil eğitimini ne kadar hızlandırdığının ve sağladığı katkının dikkate alınması gerekir.104

104

H. Douglas Brown, Susan Gonzo, Readings on Second Language Acqusition, Prentice Hall Regents, Englewood Cliffs, New Jersey, 1995, s. 334-337.

64