• Sonuç bulunamadı

2. TEMEL TASARIMDA KULLANILAN ÖĞELER VE İLKELER

2.2. TEMEL TASARIM İLKELERİ

2.2.4. Denge İlkesi

Denge duygusu, doğuştandır; küçüklükten bu yana, bedenlerimizde denge duygusu gelişir ve çevremizdeki dengeyi gözlemleriz. Dolayısıyla denge, bir yaşam ilkesidir. Her canlı nefes alıp verirken denge içinde olmak zorundadır, dünya güneş etrafındaki yörüngesinde dönerken de denge içerisindedir. Denge unsuru olmadığında kendimizi rahatsız hissederiz. Bu nedenle sanatçılar, izleyici ile iletişimlerinde denge unsurunu kullanırlar. Tasarımda denge, yaşamın temel gerçeğine dayandırılır. Tasarımsal süreçte gereken denge sağlandığında, çalışma haz vermeye başlayacaktır.

Bir tasarımdaki sağ ve sol alanların yatay dengesine ek olarak yukarı ve aşağı alanların dikey dengesi de önem taşır. Eğer figür, iki boyutlu yüzeyin tam olarak ortasına yerleşmişse, buradaki figür daha aşağıda olarak algılanacaktır. İzleyici genellikle figürü geometrik orta noktanın biraz daha üstünde görmeyi tercih eder (Zelanski ve Fischer.1996: 44).

Sanatçıların, bazı durumlarda özellikle dengesiz tasarımlar oluşturdukları da gözlenmektedir. Zaman içerisinde sanatın içerik ve kavramının değişimiyle kimi zaman simetri, kimi zaman da asimetri kullanılmıştır. Sanatçılar dengeyi çoğu zaman bilgisel değil, sezgisel olarak oluştururlar (Tuna, 2003: 47).

Görsel sanatlarda denge ilkesi, eserin istenen etkiyi yaratması için gerekli en temel unsurlardandır. Tasarımı oluşturan hareketli öğeler belirlenen düzlemde dengeli bir biçimde dağılırsa kompozisyonda denge sağlanır. Denge; biçimde, renkte, harekette ve tonlamada kendini gösterir. Bir kompozisyon kurgusunda nesnelerin renkleri, dokuları, yönleri, aralıkları ve ölçüleri karşılaştırıldığında ve birbirleriyle kıyaslandığında bir dengeye sahip olması beklenir. Kompozisyonda dengesizlik olduğu düşünülüyorsa, kurgunun tasarım öğeleri açısından tekrar incelenmesi gerekir. Görsel tasarımda, denge simetrik ve asimetrik olmak üzere iki türlüdür. Simetrik dengede bir eksen üzerindeki öğeler aynen tekrar ediliyorken, asimetrik dengede farklı görsel ağırlıktaki öğeler serbest olarak yerleştirilir. Asimetrik denge,

48

tasarımda çekiciliği, hareketliliği ve dinamizmi çoğaltırken, simetrik denge statik ve formâldir. Görsel sanat eserlerinde denge, materyalde bulunan öğelerin ağırlık algısı ile ilgilidir. Dengenin olmadığı bir görselde ise, öğeler birbiri üstüne ve bir tarafa yığılmış olarak görülür.

Tasarımda denge ilkesi, ortaya çıkan üründe anlatılmak istenen olay örüntüsüyle de ilgilidir. Vurgulanmak istenen konuya göre simetrik ya da asimetrik denge tercih edilebilir. Simetrik denge resmiyetin ve ciddiyetin anlatılacağı tasarımlarda tercih edilirken, asimetrik denge birbirine benzemeyen veya eşdeğer olmayan görsel unsurlar arasında dinamik bir düzendir. Kompozisyonda denge konusu incelenirken, kurgudaki optik ağırlık merkezi söz konusudur. Hem simetrik hem de asimetrik dengede bir ağırlık merkezi vardır; tasarımdaki öğelerin yerleşimine göre bu merkezin yeri belirlenir ve eserde simetrik ya da asimetrik düzen kurulmuş olur.23Asimetrik düzenlemenin tercih edilme nedeni, cesur ve sorgulayıcı

olmasıdır. Asimetrik denge duygu yüklü ve dışavurumcudur. Simetride durağanlık ve kasılma, asimetride ise hareket ve gevşeme duygusu vardır. Birinde düzen ve kural, diğerinde rastlantı ve keyfilik egemendir. Daha genel bir anlatımla; simetrik katılık ve sınırlılığı, asimetri ise hayatı, eğlenceyi ve özgürlüğü simgeler. Bir kompozisyonun simetrik ya da asimetrik dengeye dayalı olmasının en önemli kriteri, tasarımın konusu ve içeriğidir. Gerek simetrik, gerekse asimetrik düzenlemelerle oldukça etkileyici sonuçlar elde etmek mümkündür. Tasarımcı, oluşturduğu kompozisyonda optik ağırlıklara sahip unsurları belirli dengeler içinde bir araya getirmeye çalışır (Becer, 2002: 66). Bir tasarımda dengesizlik hissediliyorsa, dengesizlik oluşturduğu görülen kısımların rengi, aralığı, adedi, ölçüsü, dokusu değiştirilmeli veya boşluklara dengeyi sağlayacak başka biçimler eklenmelidir (Güngör, 2005). Dengeli bir tasarımda görsel ağırlık; büyüklük, kontur, renk, ton değeri, doku, konumu içeren değişkenlerin yerleştirilmesiyle oluşur. Görsel ağırlığı ya da çekiciliği etkileyen büyüklük ve kontur faktörlerini inceleyecek olursak; büyük bir şekil ya da biçimin, küçük şekilden daha ağırmış gibi göründüğünü; birçok küçük şekil ya da biçimin, büyük bir şeklin görsel gücünü dengeleyebildiğini fark ederiz.

23 Kılıç Hüsna5, 16-18.yy Osmanlı Minyatürlerinin Tasarım İlkeleri Açısından Değerlendirilmesi,

49

Ayrıca karmaşık konturlu bir objenin daha ilginç göründüğünü ve aynı zamanda sade konturlu bir objeden daha ağırmış gibi algılandığını gözlemleriz. Tasarımdaki küçük karmaşık objenin, büyük, basit objeyi görsel olarak dengeleme gücüne sahip olduğunu da algılarız.

Görsel ağırlığı etkileyen diğer bir faktör olan rengin kullanımına bakacak olursak; şiddetli yoğunluğa sahip bir rengin, düşük yoğunluktaki renkten daha fazla görsel ağırlığa sahip olduğunu, izleyicinin gözlerinin, parlak renk alanına yöneldiğini fark ederiz. Küçük parlak renk alanının, daha büyük sönük, daha nötr renk alanıyla denge kurarak, kompozisyonun algılanmasını kolaylaştırdığını görürüz. Sıcak renklerin, soğuk renklerden daha fazla görsel ağırlığa sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle kırmızı, maviden; turuncu da yeşilden daha ağır (baskın) görünür. Bir obje ve zemin arasındaki ton değerindeki zıtlık, ne kadar güçlüyse, obje o kadar çok görsel ağırlığa sahiptir. Beyaza karşı siyah, beyaza karşı olan griden daha fazla ağır görünür. Koyu ton değerleri, açık renklerden daha ağırdır. Koyu kırmızı, açık kırmızıdan daha ağır bir izlenime sahiptir.

Görsel ağırlığı etkileyen diğer bir faktör de dokudur. Pürüzlü doku, açık ışıklı alanlar ve koyu düzensiz gölgelerin oluşturduğu karmaşık kullanım gücünü yansıtır. Bu nedenle pürüzlü doku, izleyicinin gözüne düz pürüzsüz yüzeyden daha kolay ilgiyi çeker. Pürüzlü dokulu küçük bir alan, düz büyük yüzeysel alanı dengeleyebilir (Öztuna, 2008: 23).

Konum faktöründe ise; görsel tasarımda çalışmanın egemen alanına yakın

büyük bir objenin, egemen alandan uzağa yerleştirilen daha küçük objeyle dengelenmesi mümkündür. Büyük pozitif şekil ve küçük negatif alan, küçük pozitif şekil ve büyük negatif alana karşı dengelidir diyebiliriz.

Yukarıda saydığımız bu görsel ağırlığın yanında; görsel denge, kompozisyondaki denge derecesinin oranını belirler. Görsel denge, öğelerin iki boyutlu düzlemde doğru şekilde düzenlendiğini duyumsamamıza neden olur. Görsel dengesizlik, rahatsızlık duygusu yaratır ki, bu durumda öğeleri tekrar düzenleme gereksinimi duyulur. Örneğin, duvarda dengesiz bir şekilde asılı duran bir resmi düzeltme isteği duymak gibi (Öztuna, 2008:24).

50

Tasarımda dengenin dört çeşidi bulunmaktadır: Simetrik (bakışık), Asimetrik

(bakışımsız, Yaklaşık Simetrik, Radyal Denge (Öztuna, 2008: 24).

Simetrik (Bakışık) Denge; İki eşit parçadan meydana gelen tasarımlardır. Bu

denge türü genellikle tasarımlarda statik, durağan bir etki yaratır. Devlet binalarında genellikle iktidarın görkemini yüceltmek için statik yani simetrik denge kullanılır. İçinde çalıştığımız ofisler, hastaneler vb. kamu binaları simetrik denge kullanılarak tasarımlanır. Buradaki amaç; içinde çalışan insanların dengeli ve etkileyici olduklarını vurgulamaktır. Simetrik denge çoğunlukla sıkıcı, donuk, monoton bir etki yaratır. Diğer yandan, bu denge çeşidinin kullanılması tasarımda bütünlük ilkesine yardımcı olmaktadır (Öztuna, 2008:26).

Asimetrik (Bakışımsız) Denge; Benzer olmayan objelerin görsel algılama

sırasında, eşit görsel ağırlığı ya da eşit göz dikkatini yaratabilecek tasarımlara “asimetrik tasarım” denir. Bir kompozisyonun her iki tarafındaki görsel ağırlık eşit olduğunda, benzeşmeyen objelerin birbirini tamamlamasıyla, asimetrik denge sağlanır. Asimetrik kompozisyonlar, izleyiciyi hareketlendirmenin ötesinde izleyici de merak öğesini harekete geçirir. Tasarımcılar, devinimi, hareketi, enerjiyi, rahatsızlığı görsel ilişkilerle dışa vurmak için asimetrik dengeyi kullanırlar. Bu, aynı zamanda dinamik gerilim (tansiyon) ya da dinamik denge olarak adlandırılır ve yan yana yerleştirme –birbirine yakınlıkta, birbirine zıt biçimlerin görsel ve kavramsal olarak yüzeye yerleşimi- üzerine temellendirilen düzenlemeyle ilgilidir. Asimetrik denge, bir kompozisyon içinde görsel algılamayı zorlayan aktif bir biçimi yaratabilir (Öztuna, 2008:27).

Kompozisyon İçindeki Asimetrik Denge Örnekleri; büyük şekil, daha küçük şekilden görsel olarak daha ağır izlenimi edinmemize neden olur. Koyu ton değerine sahip şekil, aynı büyüklükteki açık ton değerindeki şekilden görsel olarak daha ağır bir izlenim sunar. Dokulu şekil, aynı büyüklükteki dokusuz bir şekilden görsel olarak daha vurgulayıcı bir etki yaratabilir. Merkezî eksene yakın yerleştirilen bir şekil, kompozisyonun dış kenarına yakın yerleştirilen aynı büyüklükteki benzer bir şekilden daha yüksek görsel etkileşim duygusu yansıtabilir. Kullanılan iki ya da daha fazla küçük şekil, daha büyük şekli dengeleyebilir. Daha küçük koyu bir şekil, daha açık büyük bir şekli dengeleyebilir.

51

Simetrik ya da asimetrik dengenin en önemli kriteri, tasarımın konusu ve içeriğidir. Her iki düzenlemede de oldukça etkili sonuçlar elde etmek mümkündür. Önemli olan, hangi düzenleme kullanılırsa kullanılsın, tasarım kendi içinde bir düzenlemeye sahip olmalıdır. Tasarımın üst ve alt bölümlerinde yer alan unsurlar arasındaki ilişki hiçbir zaman yok edilmemelidir. Son zamanlarda tasarımlarda görsel devinimi artırmak için asimetrik ve simetrik denge bir arada kullanılmaktadır. Bu sinerji yeni düşüncelerin, yeni felsefî ve sosyolojik yaklaşımların doğmasına neden olmuştur (Öztuna, 2008:27).

Yaklaşık Simetrik Denge, tasarımsal düzenlemelerde kusursuz simetrinin

şiddetli (keskin) tekdüzeliği, dengenin diğer bir türü olan yaklaşık simetrinin kullanımıyla yumuşatılır. Burada, eksenlerin her iki tarafındaki görsel objeler, izleyicinin dikkatini çekmek ya da yakalamak adına farklılaştırılır. Çoğu sanatçı, asgariye indirgedikleri benzerlikleri kapsayan yaklaşık simetriyi kullanarak; izleyiciyi sıkmaktan kaçınırlar. Yaklaşık simetri, yumuşatılmış simetrik dengenin esnek kararlılığına sahiptir. Bazı küçük farklılıklar, onu mükemmel simetriden daha ilginç kılar. Aynaya dikkatli bir şekilde bakıldığında, yüzümüzün iki yanının mükemmel olarak eşleşmediği ve yaklaşık simetriye sahip olduğu görülecektir (Öztuna, 2008:28).

Radyal Denge, birbirine zıt güçlerin gerçek ya da sezdirilen merkezî noktaya

yönlenmesi ya da merkezî nokta etrafında dönmesiyle oluşan dengedir. Radyal denge, bir kompozisyondaki öğelerin merkezî bir noktadan dışarı doğru saçılması anlamına da gelir. Radyal denge özellikle dairesel formatta üretilir ve her zaman izleyicinin dikkatini merkezî noktaya odaklar. Radyal dengede güçler, merkezî bir nokta etrafında eşit olarak yayılırlar. Yayılan öğeler, hareket duygusunu yaratmasına karşın; temel olarak simetriktir. Günlük yaşamda bunun en güzel örneğini bisiklet tekerleğinde görmek mümkündür.

Radyal denge, yaygın olarak uygulamalı sanatlarda kullanılmaktadır. Radyal tasarım dekoratif bir özelliğe sahiptir. Mimarîde, mücevher tasarımında, özellikle de Anadolu Selçuklu süslemelerinde yaygın olarak radyal dengenin kullanıldığını görürüz. İki boyutlu çalışmada radyal etkiyi yaratan görsel imgeler ya non-figüratif ya da figüratif olabilir. Radyal denge, çoğunlukla doğada oluşur. Çiçeklerin taç

52

yaprakları, merkezî eksen etrafında düzenlenir ve dışarı doğru saçılırlar. Birçok bitki, radyal dağılıma iyi birer örnektir. (Örneğin ayçiçeği). Bir portakal kesildiğinde radyal dağılımı net bir biçimde görmek mümkündür (Öztuna, 2008:29), (Resim 23).

Resim 23. Radyal Denge, Nusret Çolpan

(https://tr.instela.com/nusret-colpan--120289) 04.09.2019

Kristalografik (homojen) denge:24 Yukarıda belirtilmiş olan denge türleri dışında David A. Lauer (2002) bir tür denge daha tanımlar. Kristalografik (homojen) denge; tasarlanan tüm elemanlar tasarım bütünü içinde, bir merkez veya eksen düşünülmeksizin homojen bir kompozisyon oluşturacak şekilde konumlandırılır.

Görsel tasarım için en önemli elemanlardan biri de boşluk ve doluluktur. İki boyutlu bir tasarımda boşluğa negatif alan adı verilmektedir. Boşluk dikkatli bir şekilde kullanıldığında, sayfada yer alan elemanlar düzenli bir görünüm kazanmaktadır. Tasarımda yer alan boş ve dolu alanları doğru kullandığımız zaman tasarıma bütünlük kazandırabiliriz. “Boşluk/Doluluk, tasarım sürecinde varlığını gösteren, yani mekânın ve nesne sınırlayışı ve onlara kazandırışıyla olduğu kadar tasarımın diğer öğelerinin değerlerini vurgulayıcı özellikleriyle, tasarımın vazgeçilmezi olarak kabul edilmektedir” (Kaplan, 2015, s. 89).

24 http://www.egitisim.gen.tr/tr/index.php/arsiv/sayi-31-40/sayi-40-ekim-2013/552-safevi-doneminde-

53

Bir tabloda yer alan formların kapladığı alan dolu alanlardır. Boş alanlar ise dolu alanların dışında kalan, mekân ya da çevreyi oluşturan, boşluk duygusu veren alan olarak kabul edilmektedir. Bir formun kendi sınırları içindeki alan ile etrafında bırakılmış olduğu oran, denge, mesafe gibi ilişkilerine dolu-boş ilişkisi denir. Dolu- boş alanların düzenlenmesinde alanların geometrisinin, azlık, çokluk, genişlik gibi miktarının kompozisyonun kuruluş aşamasında hesaplanması gerekir. Ayrıca denge oran gibi sorunları çözümlemek için dolu olarak adlandırdığımız alanı boş alan, boş olarak adlandırdığımız alanı da dolu alan olarak kabul ederiz (Üner, 2010, s. 144).