• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

3.3. Cumhuriyetin İlanından Çok Partili Hayata Geçiş Sürecinde Türk Siyasetine Genel

3.5.2. Demokrasiye Dönüş

1960 darbesinin gerekçeleri arasında demokrasinin işleyemez hale geldiği sıkça vurgulanmıştı. Yine Batı dünyasının darbeye sessiz kalışı ordunun yönetimde kalıcı olmayıp en kısa zamanda seçimlere gidileceğini açıklamasından kaynaklanmaktaydı(kaynak olabilir)

13 Ocak’ta siyasal faaliyetlerin üzerindeki yasak kaldırıldı ve 1961 yıl içindeki yapılacak seçimler için yeni partilerin kurulmasına olarak verildi.(CHP’ ce CKMP’ye ilaveten) on bir yeni parti kurulmuştu .Bunların çoğu kısa ömürlü oldu. Ama en önemli yeni parti hiç kuşkusuz başlıca amacın emekli subayların ve tutuklu demokratların eski konumlarına tam iadesi olan adalet partisi’ di. Bu parti hem taraftarların hem de rakipleri tarafından DP’nin bir devamı olarak görülüyordu.Bu sebepten MBK ile ilişkileri başından beri son derece dikkatli oldu. Emekliye sevk edilmiş generallerden biri olan Ragıp Gümüşpala 1964’te ölene dek partinin başkanıydı. Gümüşpala, MBK ve kendi köktenci taraftarları arasındaki gerginliği dindirmede ılımlı tavrıyla başarılı oldu (Zürcher,1999:358).

Türk halkının siyasal açıdan kendini ifade etmesi için ilk fırsat, 9 Temmuz 1961’de yeni anayasa içilin yapılan halkın oylaması idi. Halk oylamasında 27 Mayıs güçleri beklenmedik ciddi bir darbe yedi. Anayasa yüzde 38.3’e karşı çabaları göz önüne alındığında, yüzde 38.3 oranın son derece yüksek olduğunun kabul edilmesi gerekiyor.(o zamanda yüksek bulunmuştu).Bu hiçbir örgütlenmesi olmadığı halde Menderes tarafları seçmenin büyük ölçüde aleyhte oy verdiğini gösteriyordu (Zürcher,1999:358).

1961 Anayasası’nın kabulüyle yeni organ kurul ve kurulların kurulması başlığı altında düzenlenen geçici yedinci madde uyarınca TBMM’nin ilk toplantısından başlayarak bu

Anayasa ile kabul edilmiş olan yeni organ kurum ve kurulların kuruluş ve işleyişleri ile ilgili kanunların en geç altı ay içinde ve bu anayasa ile konulması emredilen diğer kanunların da en geç iki yıl içinde çıkarılır şeklindeki emredici hükmü uyarınca, yani en geç 29 Ekim 1963 tarihine kadar bu değişikliklerin yapılması gerekmekteydi. Bunun üzerine 25 Ekim 1963 tarihinde 353 Sayılı <Askeri Mahkemeler kurulması ve Yargılıma Usül Kanunu, 26 Ekim 1963 tarihinde 357 sayılı Askeri Hakimler ve Askeri Savcılar Kanunu> ki bu kanunun adı 27 Temmuz 1972 tarih ve 1611 Sayılı Kanunla Askeri Hakimler Kanunu olarak değiştirilmiştir. 22 Haziran 1963 tarihinde de 477 sayılı “ Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanun” yayımlanmıştır ( Ulukanlıgil,2003:84).

Türkiye’nin kurtarıcısı rolünü benimsemiş olan Talat Aydemir 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 tarihlerinde iki kez darbe girişiminde bulundu. Her iki girim de Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından desteklenmedi ve çarçabuk batırıldı Aydemir yanlışını,5 Temmuz 1964 asılarak ödedi (Kongar,2000:163).

3.5.3.1961 Genel Seçimleri ve TBMM’nin Açılması

15 Ekim 1961'de yapılan genel seçimlerin sonucuna göre, oyların yüzde 62'sini CHP'ye karşı olan ve DP'nin tabanını temsil eden AP ile CKMP ve YTP (Yeni Türkiye Partisi) almışlardır. Bu partilere verilen oylar uygulamada 27 Mayısçılar'a (CHP'ye) karşı verilmiş sayıldığından , iç ve dış çevrelerde seçim sonuçları <Menderesin Zaferi> diye yorumlanacak ve halk oylaması şeklinde kabul edilecektir. Çok haksız bir değerlendirme değil (Tunçay, 1997:207) .

Seçmen kütüklerine kayıtlı seçmenlerin yüzde 81.41'inin (bu rakam 1960-1980 döneminin en yüksek katılma oranıdır) oy kullandığı 1961 seçimlerinde alınan sonuçlar şöyledir ( Tunçay, 1997:207).

CHP oyların yüzde 36.7'si ile 173 milletvekilliği AP oyların yüzde 34.7'si ile 158 milletvekilliği YTP oyların yüzde 13.9'u ile 65 milletvekilliği CKMP oyların yüzde 13.7'si ile 54 milletvekilliği

Ordunun bazı kesimleri Eylül 1961'in hayal kırıcı seçim sonucundan sonra devreye girmek istemiş, fakat ordunun üst düzey subayları ve Silahlı Kuvvetler Birliği buna mani olmuştu. Müdahale yerine, iki partiye, İsmet İnönü yönetimindeki bir koalisyonda birlikte çalışmaları için ağır baskıda bulunulmuştu. Partiler bu baskıya boyun eğdi ve 20 Kasım'da 20 üyeli bir kabine oluşturuldu. Ancak bu bir aşk evliliği değil, bir çıkar evliliği idi (Zürcher, 1999:362).

İnönü ve CHP'liler ile İnönü'nün DP'deki eski düşmanlarının mirasçısı olma iddiasındaki AP arasında kaçınılmaz olarak hayli husumet vardı. Birçok AP'li İnönü'nün orduyla gizli işbirliği içerisinde olmasından kuşkulanmaktaydı. Koalisyonun bozulmasına iki sorun neden oldu. Biri, nazik bir konu olan, eski DP siyasetçilerine genel af sorunuydu. Kabine bu konuda hem ordunun hem de AP içerisindeki eski DP taraftarlarının duyarlılıklarından dolayı adımlarını ihtiyatlı atmak zorundaydı. Ötekisi ise planlı ekonomi projesi idi. Bunu CHP ve ordu destekliyor ama AP şiddetle karşı çıkıyordu (Zürcher, 1999:363).

Mayıs 1962'de, AP, hapisteki Demokratların cezasını indirme amacını taşıyan bir teklifi yetersiz bularak kabul etmedi ve bakanlarını kabineden çekti. Bunun üzerine İnönü bu kez CHP ile iki küçük partinin (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi) koalisyonuna dayanan yeni bir kabine kurdu. Kasım 1963'teki yerel seçimlerde AP net bir zafer kazanınca koalisyonun kaderi belli oldu. İki küçük parti koalisyondan ayrılmak istedi. Bunlar bakanları kabineden çekince İnönü'nün istifa etmekten başka seçeneği kalmamıştı. Nitekim, Başkan Kennedy'nin Washington'da ki cenaze töreninden döndükten sonra 2 Aralık'ta istifa etti (Zürcher, 1999:363).

Bu defa ilk kez olarak , Cumhurbaşkanı Gürsel (Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sunay'ın desteklemesiyle) AP lideri Gümüşpala'dan bir hükümet kurmasını istedi. Bu çok önemli bir gelişmeydi (Zürcher, 1999:363). Nitekim, ordunun AP'yi siyaset sahnesinin normal ve kabul olunabilir bir parçası addettiğini ve artık İnönü'nün vesayeti altında tutulmasına gerek duymadığını

gösteriyordu.

Ne var ki Gümüşpala'nın girişimi başarılı olmadı ve yaşı 80'e yaklaşan İnönü son defa olarak hükümeti kurmakla görevlendirildi. CHP ile bağımsızlardan oluşan bir azınlık

koalisyonu olan üçüncü İnönü hükümeti, 25 Aralık 1963'te göreve başladı. Öncekiler gibi bu da zayıf bir koalisyondu. 1964'te konusundaki ciddi uluslararası bunalımın ağırlaşması sebebiyle koalisyon o yıl yerinde kaldı, ama bunalım geçince, AP koalisyonu devirmek için hemen harekete geçti. İnönü bütçesini parlamentoda kabul ettiremeyince 13 Şubat 1965'te istifa etti. Bundan sonra ülkeyi Ekim'de yapılan parlamento seçimlerine kadar, eski diplomat ve bağımsız milletvekili Suat Hayri Ürgüplü başkanlığındaki geçici bir kabine yönetti (Zürcher, 1999: 364).

10 Ekim 1965 günü yapılan genel seçimlerde Süleyman Demirel'in liderliğindeki AP, oyların yaklaşık yüzde 53'ünü (240 sandalye) toplayarak tek başına iktidar olma başarısını gösterirken, CHP'nin oyları yüzde 29'un (28.7) altına (134 sandalye) düştü. Seçime giren öteki patilerden MP, yüzde 6 (31 sandalye). YTP yüzde 3.7 (19 sandalye), TİP yüzde 2.9 (15 sandalye), CKMP yüzde 2.2 (11 sandalye) kazandılar. Milletvekillerinin dağılımından seçim sisteminin de rolü vardır. 1965 seçimlerinden önce seçim çevresinde değerlendirilmeyen artık (fazla) oyların ülke düzeyinde birleştirilerek kalan sandalyelerin partiler arasında dağıtılması öngörülüyordu (Milli bakiye sistemi) (Tunçay, 1997: 216). Oy dağılımından AP 'nin eski DP taraftarlarını kendine çekmiş olduğu belli oluyordu. Demirel, insanların, kendilerini onun köylü geçmişiyle özdeşleşebildikleri ve onun mesleki yükselişinde kendi umutlarının somutlaşmış ifadesini buldukları kırsal kesimde mükemmel bir oy avcısı olduğunu gösterdi. AP sanayiciler, küçük tüccar ve esnaf, köylüler ve büyük toprak sahipleri, dinci gericiler ve Batı'cı liberallerin bir koalisyonuydu (Zürcher, 1999: 365).