• Sonuç bulunamadı

II. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2. Demokrasi Kavramı ve Tanımı

Demokrasi kavramının tarihi MÖ 5. yüzyıla kadar dayanmakta olup günümüzde de demokrasi kavramı önemini korumaya devam etmektedir. Çünkü demokrasi, toplumsal bir varlık olan insanın toplumsal yaşamın düzenleyen ve insana hak ettiği değeri veren bir kavramdır. Latince kökenli bir deyim olan demokrasi halk manasına gelen demos ile egemenlik manasına gelen kratos sözcüklerinden oluşmaktadır (Gözübüyük, 2003, s.22). Demokrasi sözlük anlamı olarak halkın kendi kendini yönetme şekli olarak tanımlanmaktadır (Ejder, 1990, s.190). Demokrasi sadece bir yönetim şekli değildir aynı zamanda bir haklar sistemini de içerir. Haklar demokratik bir yönetim sürecinin yapı taşlarıdır (Dahl, 2010, s.60). Katılımcı yönetimin insan ile ilişkili olan boyutunu meydana getiren demokrasi, insanın insanca yönetilmesi, insan onurunun teminat altına alınması gibi anlamlara gelmektedir (Ulusavaş, 2000, s.7). Geçmiş dönemlerden günümüze kadar demokrasi, yaşam biçimi, siyasal bir sistem, ideoloji ve özgürlük gibi kavramlar ile eş anlamlı olarak farklı yaklaşımlar ile ele alınmış olup bu durum demokrasi kavramına oldukça farklı anlamlar kazandırmıştır (Çeçen, 1995, s.59). Bunlardan bazıları aşağıda yer almaktadır.

Demokrasi en genel tanımı ile halkın halk tarafından yönetilmesi, egemenliğin millete ait olmasıdır (Derdiman, 2006, s.91). Abraham Lincoln'e göre demokrasi, halkın halk tarafından, halk için ve halk adına yönetimidir. Abraham Lincoln tarafından yapılan bu demokrasi tanımı günümüz siyasal biliminde de genel itibariyle

26

benimsenmiştir (Akt. Çeçen, 1995, s.59). Bir yönetim tarzı olarak demokrasi, genel manasıyla siyasal gücün halkın yetkisinde olması anlamına gelmektedir. Demokrasi iktidarın halkın elinde olmasına vurgu yapan bir kavramdır (İba, 2008, s.81). Büyükkaragöz (1996, s.7)'e göre demokrasi belirli değerleri, özellikleri ve gerekleri olan bir yönetim şekli ve bunun yanı sıra bir yaşam biçimidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde demokrasi, işlerlik açısından insanlığın en vazgeçilmez sistemleri arasında yer almakta olup bu sistemin işlerliğini artıran unsurlardan birisi de demokrasinin bir değerler sistemi oluşudur. Bu değerler sistemi, demokrasiyi sistemleştirmekte ve böylelikle diğer sistemlerden farklılığını ortaya koymaktadır (Büyükkaragöz, 1996, s.10). Şaylan (1998, s.6)'a göre ise demokrasi, tarihsel ve kültürel bir süreçtir ve her topluma has şartlar, orada geçerli demokrasi anlayışını ve uygulamalarını şekillendirmektedir. Demokrasiyi benimseyen ülkelerde uygulanmakta olan demokrasi birebir benzerlik göstermese de temel özellikler bakımından ortak ölçütler içermektedir. Ülkede yaşayan insanların yaşam tarzları o ülkenin demokrasi özelliklerini yansıtan önemli bir unsurdur (Hotaman, 2009, s.476). Dahl (2010, s.57-70), demokrasinin avantajlarını şu şekilde belirtmektedir:

 Demokrasi diktatörlerin yönetime geçmesini engellemeye yardımcı olur.  Demokrasi demokratik olmayan sistemlerin sağlamadığı birçok temel hak ve

hürriyetleri vatandaşlara sağlamayı garanti eder.

 Demokrasi vatandaşlarına daha fazla kişisel özgürlük sağlar.

 Demokrasi kişilerin kendi temel çıkarlarını korumalarına yardımcı olur.  Sadece demokratik bir hükümet, insanların kendi kaderlerini tayin etme

özgürlüklerini yaşayabilmeleri, kendi seçtikleri kanunlar uyarınca yaşayabilmeleri için fırsat sunar.

 Sadece demokratik bir hükümet ahlaki sorumlulukların yerine getirilebilmesi için azami fırsatı tanıyabilir.

 Demokrasi insani gelişimi, diğer alternatiflerden daha çok destekler.

 Sadece demokratik bir yönetim şekli göreceli olarak daha çok siyasal eşitlik sağlar.

27

 Demokratik bir yönetime sahip ülkeler demokratik olmayanlara göre daha zengindirler.

Demokrasi için hatırlanacak en önemli şey, onun bir süreç olduğu; birlikte yaşama ve birlikte çalışmak olduğudur. Demokrasi durağan değildir, evrimseldir. İşbirliği, uzlaşma ve vatandaşlar için hoşgörü gerektirir. İşlemesi kolay değil zordur. Özgürlük sorumluluktur; sorumluluktan doğan özgürlük değildir. İnsanlar kendilerini yönettiklerinde birçok hata yapabilirler. Ama demokratik süreç hataların fark edilmesini garanti eder. Değişiklikler yapılabilir ve insanlar yeni bir hükümeti seçmek için özgürdürler. Ne demokrasi ne de başka bir sistem mükemmel bir toplum yaratabilir. Ancak demokrasinin sözü ”Biz insanlar kendi kendimizi yönetebiliriz ve kültürel ve politik özgürlüğümüzü koruyan kurumlar ve kanunlar çerçevesinde birbirimizle işbirliği yaparak yaşam standardımızı iyileştirebiliriz” şeklinde ortaya çıkmıştır (Rawitch, 1991, s.6). Demokratik rejimlerde genel olarak şu özellikler bulunur (Yeşil, 2002, s.8):

 Demokratik rejimlerde egemenlik mutlak anlamda topluma dayanır. Demokrasinin yegane referansı toplumdur. Demokratik olmayan rejimlerde ise egemenlik, bir kişi veya bir zümreye aittir.

 Demokrasinin bir diğer temel özelliği, toplumsal farklılaşmadır. Demokrasi, başta siyasal olmak üzere, ideolojik, kültürel, cinsiyet veya yaşam felsefesine dayalı her türlü farklılığı zenginlik olarak kabul eder. Demokratik olmayan toplumlarda ise toplumsal homojenlik daha önemlidir.

 Demokratik toplumlarda rızaya dayalı bir hukuk sistemi esastır. Toplum kendi hukukunu kendi oluşturur. Toplumun devlete karşı korunması esastır. Demokratik olmayan toplumlarda hukuk devlet merkezlidir ve topluma rağmen devlet anlayışı vardır.

 Demokratik toplumlarda yönetim ön plandadır.

Demokrasinin en önemli ve vazgeçilmez bileşenleri olarak, katılım, eşitlik, sorumluluk, politik hoşgörü, azınlık haklarının korunması, açıklık, özgür ve adil seçimler, ekonomik özgürlük, güç istismarının kontrol altına alınması, hakların

28

listelenmesi, seçim sonuçlarının kabul edilmesi, çok partili sistem, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi temel özellikleri sayabiliriz (Gözütok, 2004, s.208-210). Literatürde yer alan demokrasinin dayandığı temel değerleri sıralayacak olursak, bu değerler; eşitlik, özgürlük, adalet, yaşama saygı, dürüstlük, iyiyi arayış, işbirliği, özgüven, hoşgörü, duyarlılık, sorumluluk, farklılıklara saygı, gelişim ve barıştır (Kıncal ve Işık, 2003, s.57).

Yukarıdaki farklı tanımlardan da anlaşılacağı gibi, günümüzde oldukça önemli ve yaygın bir hale gelen demokrasinin tanımı üzerinde hâlâ bir görüş birliğine varılamamıştır (Yeşil, 2002, s.2) Bunun nedenleri üzerinde duracak olursak; öncelikle demokrasi, bir olgu olmaktan çok bir düşüncedir ve bir düşünce olduğu için de ortak bir tanımı yoktur. Demokrasi, uzun geçmişinde birçok farklı ve yan anlamalara sahip olmuştur. Günümüzde de farklı sosyal ve ekonomik sistemlerin içeriğinden dolayı farklı farklı anlaşılmaktadır (Arblaster, 1999, çev: Doruk, 1999, s.14). Yeşil’e (2002, s.3), göre demokrasi kavramının tanımlanmasındaki farklılıkların sebebi bilim adamlarının kendi bilim ve ilgi alanlarına göre demokrasiyi yorumlamalarıdır. Örneğin yönetim bilimciler demokrasiyi daha çok bir yönetim biçimi olarak görür. Yönetim bilimciler halkın yönetime katılması, seçme, oy kullanma ve eşitlik olarak demokrasiye bakar. Hukukçular ise, demokrasiyi insan hak ve sorumluluklarıyla ilişkilendirir. Hukukçular daha çok insanın sorumluluklarıyla ilgilenir. Yönetim bilimci ve hukukçuların bir kısmı ile eğitim bilimciler ve diğer sosyal bilimciler ise, demokrasiye daha geniş boyut kazandırmıştır. Bunlar demokrasiyi, yönetim biçimini de içine alan hak ve özgürlükler, barış, hoşgörü, işbirliği, dayanışma, hayatın bütün yönlerine etkin katılma gibi insani değerler üzerine kurulmuş bir yaşam biçimi olarak tanımlamaya çalışmaktadır. Buna göre, farklı alanlara mensup birçok bilim adamı, yazar ve düşünürün, demokrasinin yönetim biçimi olduğu kadar, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu da kabul ettikleri söylenebilir.