• Sonuç bulunamadı

E) MESAL H MÜRSELE

2- Delil Kabul Edenler ve Deliller

Bilginlerin büyük ço(unlu(u Mesalih-i Mürselenin hüküm koyarken dikkate al nmas gerekli bir temel prensip, bir ,er’î hüccet oldu(u kanaatindedir. mam Mâlik ile Mâlikîlerin büyük ço(unlu(u mürsel maslahatlar müstakil bir delil olarak kabul ederler. mam Mâlik'e göre k yas ilke olarak, mesalihi almaya dayan r. Bu nedenle f khî k yas ile maslahat çat , rsa maslahat al n r1. Mürsel maslahatlar n hüccet olarak kabul edili,i her ne kadar Malikîlere nispet edilse de gerçekte di(er mezhepler de bu hüküm ç karma yöntemini de(i,ik adlar alt nda kabul etmi,lerdir. Nitekim Karâfî, mürsel maslahat n sadece Malikîlerce delil olarak kabul edildi(i yolundaki görü, hakk nda "E(er bütün mezhepler yak ndan bir incelemeye tabi tutulsa hepsinin bu görü,ü payla,t ( görülecektir. Dahas di(er mezhepler, hiçbir ,âhit (destek) bulunmaks z n mücerret maslahatla ta'lilde bulunmu,lard r ki bu, maslahat- mürselenin ta kendisidir." demektedir2.

mam Ahmed b.Hanbel’e göre maslahat ba,l ba, na bir delildir3. bn Kayyim Ahmed b.Hanbel’in bu yöndeki bir çok fetvâs n zikreder4. Hanbelîler bu ilkeye geni, ölçüde "siyaset-i ,er'iyye"5ve "h sbe"6 ad alt nda yer verirler ve mürsel maslahatlar n geçerli olmas için ,u ,artlara uygunlu(unu gerekli görürler7.

1) 1âri'in maksatlar ve kullar n maslahatlar na uygun olmal (el-mülâeme li'l- makâs d ve'l-mesâlih)

2) Zât itibâr yle akla yatk n olmal (el-ma'kûliyye)

3) Kesin oldu(u tesbit edilen bir güçlük ve s k nt y gidermeli (raf'u'l-harac) bn Kayyim bu konuda Ebu’l- Vefa b. Akil’in ,u sözlerini nakleder. “Maslahatla amel etmek bir kesinlik ve kararl l kt r ve dareciler ondan halî olamazlar. Maslahat ister hakk nda nass bulunsun isterse bulunmas n ,eriat n söylemine uygun olan ,eydir.

1Ebû Zehra, Mâlik, s. 321, 336.

2Karâfî, Ebü’l-Abbâs 1ihâbüddîn, (v.684/1285), Muhtasaru Tenkîhi'l-Fusûl, Kahire, 1993, s. 90, 102. 3Ebû Zehra, Mâlik, s. 336.

4 bn Kayyim, 'lâm, c. IV, s. 377, vd.

5 bn Teymiyye, es-Siyâsetü',-,er' yye fî islâhi'r-râî ve'r-raiyye, Kahire, 1969, s. 5, 19, 20, 22, 161; bn

Kayyim, et-Turuku'l-hükmiyye fi's-siyâseti',-,er’ yye (Tahk. Muhammed Cemil Gâzi), Cidde, 1985, s. 5, 15, 21.

6 bn Teymiyye, Ahmed b. Abdulhalim (ö.728/1327), el-H sbe fi'l- slâm, (Tahk. Seyyid b.Muhammed

b.Ebû Sa'de), Kuveyt, 1983, s. 9, 73, 90–94.

Ancak e(er birisi maslahat sadece ,eriat n söyledi(i ,eydir derse o hata etmi, olur. Gerek Hulefâ-i Ra,idin gerekse sahabe onunla amel etmi,lerdir. Hz. Ömer’in Medine'de kad nlar n Nasr b. Haccâc isimli ,ahsa ilgi göstermeleri üzerine bu ,ahs n saçlar n usturayla tra, ettirip Medine'den sürgün etmesi, Hz. Ali’nin sanatkârlara kendilerinde emaneten duran mallar n telef olmas durumunda onlar tazmin ettirmesi hep maslahata binaen verilmi, hükümlerdir”1. bn Kayyim Nasra b. Haccâc olay ndan sonra “umumî maslahat hususi mefsedetten evlad r”2dedikten sonra konu ile ilgili olarak Hz. Ömer’in bir seferde söylenen üç tala( n tamam n geçerli saymas konusundaki görü,lerini de aç klar. bn Kayyim’a göre Hz. Ömer’in böyle bir hüküm vermesinin nedeni de maslahatt r. Hz. Ömer (r.a.) zaman nda üç talakla bo,amalar n ço(ald ( n görünce onun önüne geçmek niyeti ile bunu geçerli saym ,t r. Çünkü insanlar n üç talak lafz ile e,lerinden ayr lmak zorunda kald klar n görünce bundan vazgeçeceklerini dü,ünmü,tür. bn Kayyim bu konudaki görü,lerini temelde Tavus vas tas ile bn Abbas’tan gelen “Hz. Peygamber, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in hilafetinin ilk iki y l nda bir seferde söylenen üç talak bir say l yordu. Fakat Hz. Ömer “ nsanlar kendileri için tedbir olan bir konuda acele ediyorlar e(er biz bu üç tala( geçerli sayarsak o zaman vazgeçerler” dedi” 3 rivâyetine dayand rm ,t r.

bn Kayyim yine maslahat gerektirirse piyasada fiyat ayarlamas yap labilece(ini söylemi,tir. Fiyat belirlemeyi birisi adalet di(eri zulüm olarak ikiye ay ran bn Kayyim E(er al ,veri,te insanlar n raz olmad klar ve kendilerini Allah’ n mubah k ld ( ndan men eden bir fiyat ayarlamas olursa bu zulümdür ve haramd r. Fakat insanlar n r zalar n celbeden ve bedellerin birbirine denk oldu(u ve adaletsizlikten koruyan bir fiyat ayarlamas ise adalettir ve gereklidir. Nitekim 1. k s m hakk nda ,u rivâyet varid olmu,tur."Rasûlullah (s.a.v.) zaman nda fiyatlar artm ,t . Halk müracaat ederek: "Ey Allah' n Rasûlü fiyatlar siz düzenleseniz!" dediler. Rasûlüllah (s.a.v.) "Ben, sizden kimsenin kendisine yapt ( m bir zulmü talep etmez oldu(u halde aran zdan ayr lmay diliyorum"4. Diyerek bu talebi yerine getirmekten kaç nm ,t r. Çünkü normal halin d , nda fiyatlar ya mal n azl ( ndan ya da talebin çoklu(undan yükselir. Dolay s yla insanlar böyle bir durumda mallar n aynî de(erlerine satmaya ilzam etmek haks zl kt r.

1 bn Kayyim, a.g.e. c. III, s.542; et-Turuku’l-hükmiyye, s.12. 2 bn Kayyim, et-Turuku’l-hükmiyye, s. 16.

3Müslim, Talâk, 2 ; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. I, s. 314; bn Kayyim, ’lâm, c. III, s. 30. 4Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. III, s. 156.

kinci duruma gelince orada ticaret erbab n n mallar n insanlar n ona ihtiyac oldu(u halde gerçek fiyat ndan fazlas na satma çabas vard r. Bu durumda fiyat belirlemek ilzam de(il bilakis adâlettir ve Allah’ n emretti(i bir ,eydir1.

bn Kayyim ,eriat n maksatlar n n bilinmesini f kh n zirvesi olarak kabul eder. Kitaplar n n birço(u bu maksatlar n izah ile alâkal d r. Burada örnek olarak “Miftahu dari’s-saade” ve “1ifau’l-alîl” ismli kitaplar n zikredebiliriz. bn Kayyim bu kitaplar nda tahâret, namaz, namazlarda Fatiha suresinin okunmas n n hikmeti, k bleye dönülmesi, rukû, secde, te,ehhüd, ta’dil-i erkan, gündüz namaz ile gece namaz aras ndaki hikmet, oruç, hac, zekat, muâmelât ve cazalarla ilgili hikmet ve makâs d aç klamaya çal ,m ,t r2.

Sonuç olarak bn Kayyim’in mesalih-i mürsele konusunda söyledi(i ,u sözler gerçekten dikkate de(erdir. “1eriat n dayana( ve esâs dünya ve âhiretteki, kullarla alakal hüküm ve maslahatlard r. 1erîat n tamam adalet, tamam rahmet, tamam maslahat ve tamam hikmettir. Adaletten zulme, rahmetten rahmetin z dd na, maslahattan mefsedete, hikmetten manas zl (a kaçm , olan hiçbir mesele, te'vîl yoluyla 1erîate dahil edilse bile 1erîatten de(ildir. Çünkü 1eriat kullan aras nda Allah' n adaleti ve mahlûkât aras nda Allah' n rahmetidir"3.

Mesâlih-i mürseleyi hüccet kabul edenler ,u delilleri ileri sürmü,lerdir:

1) Hz. Peygamber (s.a.v.) Muâz b. Cebel’i Yemen’e yollarken, aralar nda ,öyle bir konu,ma geçmi,tir.

- Sana bir uyu,mazl k getirildi(inde neye göre hüküm vereceksin? - Allah’ n Kitab ’ndakine göre.

- Allah’ n Kitab ’nda bulamazsan? - Rasûlüllah’ n Sünneti’ne göre.

- Rasûlüllah’ n Sünneti’nde de bulamazsan?

- Kendi görü,üme göre ictihad ederim ve vazgeçmem (olay hükümsüz b rakmam). Bu ifadesi üzerine Hz. Peygamber, Muâz’ n gö(süne eliyle vurup: “Peygamberinin elçisini Peygamberinin ho,nut oldu(u (cevaba) muvaffak k lan Allah’a hamdolsun”4 buyurmu,tur. Bu hadisten ,u anlam ç kmaktad r: Hz. Peygamber (s.a.v.) Muâz’ n bu

1 bn Kayyim, et-Turuku’l-hükmiyye, s. 223, 224.

2 bn Kayyim, Miftahu dari’s-saade, s. 328, 332;1ifâü’l-alil fî mesâili’l-kazâ ve’l-kader ve’l-hikme ve’t-

ta’lil, Beyrut, 1398, s. 478, 485; ’lâm, c. II, s. 369.

3 bn Kayyim, ’lâm, c. III, s. 3. 4Ebû Dâvud, es-Sünen, Akdiye, 11.

tutumunu yani Kur’ân ve Sünnet’te do(rudan hüküm bulunmamas halinde re’yine göre ictihad etmesini tasvip eylemi,tir. Re’ye göre ictihad ise, benzeri benzere k yas etmek suretiyle olabilece(i gibi, slâm Hukukunun prensiplerini uygulama ve slâm Hukuku hükümlerinin genel gayelerinden faydalanma yoluyla da olabilir. Mesâlih-i Mürseleye göre hüküm vermek de bu çerçevenin d , nda de(ildir. Çünkü mesâlih-i mürseleye göre hüküm vermek, insanlar n genel maslahat n gerçekle,tiren hükmü koymak demektir. 1âri’nin hüküm koymadaki esas gayesi de mesâlihin gerçekle,tirilmesidir1.

2) Hz. Peygamber’den sonra ictihad n öncüleri olan Sahâbe’nin verdikleri hükümleri inceleyen kimse, onlar n pek çok hükmü mesâlih-i mürsele esas na göre verdiklerini ve hiçbirinin bu hususta bir itirazda bulunmad ( n görür. 1u halde onlar, mesâlih-i mürseleye göre hüküm vermenin geçerlili(i hususunda icmâ etmi, olmaktad r. Sahâbe-i Kirâm n mesâlih-i mürseleye göre verdikleri hükümler oldukça çoktur. Bunlardan birkaç örnek zikretmekle yetinece(iz:

a) Hz. Ebû Bekir’in halifeli(i döneminde, Hz. Ömer’in teklifi üzerine Rasûlüllah’ n ashab , da( n k halde bulunan Kur’ân sahifelerinin bir mushafta toplanmas n fikir birli(i ile kar, la,t rm ,lard r. Ne Kitap’ta ne Sünnet’te buna dair bir hüküm vard r. Bu, maslahat dü,üncesi üzerine bina edilmi, bir i,tir. Nitekim, Hz. Ömer’in teklifi üzerine Hz. Ebû Bekir’in ilk söyledi(i söz ve Hz. Ömer’in ,u cevab bu hususu aç kça göstermektedir: " Rasûlüllah’ n yapmad ( bir i,i ben nas l yapar m! – Vallahi bunda hay r var. Bu slâm’ n yarar na olacak"2.

b) Hz. Ebû Bekir (r.a.) vefat n n yakla,t ( n hissedince, Hz. Ömer’i kendine halef olarak gösterdi. Bu maslahat, dü,üncesine dayanan bir tasarruftur. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisinden sonra kimin halife olaca( n belirlememi,tir. Hz. Ebû Bekir’in bu tasarrufta gözetti(i maslahat, müslümanlar n halife seçiminde ihtilâfa dü,erek parçalanmalar n önlemektir3.

c) Hz. Ömer (r.a.) fethedilen topraklar , mücahitler aras nda da( tmay p eski sahiplerinin elinde b rakm ,, müslümanlara sürekli bir gelir kayna( te,kil etmesi için onlara “harâc” vergisi koymu,tur. Bu çözümün müslümanlara sa(layaca( fayda konusunda ikna olduktan sonra, di(er bütün sahâbîler onun bu karar na muvafakat etmi,lerdir4.

11âban, Zekiyüddîn, slâm Hukuk lminin Esaslar , (çev. brahim Kâfi Dönmez), Ank, 1990, s. 151. 21ât bî, Ebû shâk brahim (ö.790/1388), el- 'tisâm, Beyrut, 1991/1411, s. 354.

3Bûtî, Said Ramazan, Davâbitü’l-maslaha fi’,-,eriati’l- slâmiyye, Beyrut, 1992/1412, s. 309. 4Hallâf, a.g.e, s. 96; Muhammed Yusuf Mûsa, Târîhu’l-f khi’l- slâmî, Kahire, 1958, s. 64.

d) Anlat ld ( na göre Hz. Ömer (r.a.) ,air Hutey'e’nin müslümanlar hicvetmesi nedeniyle dilini kestirmi,tir. Buradaki maslahat, müslümanlar n izzet ve ,erefinin korunmas d r.

e) mam 1âfii ve mam Mâlik'in görü,üne göre bir ki,iyi öldüren bir cemaatin hepsi k sasen öldürülür. Nakledildi(ine göre Hz. Ömer (r.a.) böyle bir görü, belirtmi,tir. Bu cezâland rman n nedeni hayat n korunmas d r1.

f) ddeti dolmam , bir kad n kendisine nikâhlay p onunla zifafta bulunan bir adam n davas Hz. Ömer’e getirilmi,ti. Hz. Ömer (r.a.) ba,kalar n böyle bir i,ten cayd rmak için, kad n n o adamla evlenmesini ebedî olarak yasaklad2.

g) Hz. Osman (r.a.) insanlar tek bir mushaf üzerinde birle,tirmek maksad yla mushaflar yazd r p bunlar belirli yerle,im merkezlerine yollam , ve bunlar n d , nda insanlar n ellerinde bulunan di(er mushaflar n yak lmas n emretmi,tir. Bu, maslahat dü,üncesine dayanan bir uygulamad r. Gözetilen maslahat, Kur’ân’ n okunu,unda müslümanlar aras ndaki ihtilafa bir s n r koymak ve bu yöndeki çeki,meleri maddeten ortadan kald rmakt r3.

h) Medine’de nüfusun artmas üzerine, Hz. Osman (r.a.) Cuma namaz için ez-Zevrâ denen Medine çar, s ndaki evinin üstünde bir ezan daha okutmaya ba,lad . Bu ezan, günümüzde, namaz vakti girdi(inde minarelerden okunan ezand r. O bu uygulamay maslahat dü,üncesine binaen yapm ,t r. Bu yolla, namaz vaktinin girdi(i, insanlara duyurulmu, olmaktad r4.

) Hz. Osman (r.a.) ölüm hastal ( s ras nda mirastan mahrum b rakmak maksad yla kar s n üç tâlâk ile bo,ayan ki,iye bu kad n n mirasç olabilece(ine hükmetmi,tir. Bu hükümden maksat, ba,kalar n bu kötü davran ,tan sak nd rmakt r5.

j) Hulefâ-i Râ,idîn, terzi ve benzeri sanatkârlar n, ellerinde bulunan sipari, sahiplerine ait mallar n zarara u(ramas veya telef olmas halinde bunlar tazmin etmekle yükümlü olmalar na hükmetmi,tir. Bu hükümden maksat, insanlar n mallar n n korunmas d r. Hz. Ali (r.a.) bunu ifade için: “ nsanlar ancak bu (tazmin hükmü) slah eder!”6 demi,tir.

11ât bî, el- 'tisâm, s.361.

2Abdurrezzak, a.g.e, c.VI, s. 209, 210. 31ât bî, a.g.e, s. 355.

4Abdurrezzak, a.g.e, c.III, s. 206. 5Hallâf, a.g.e, s. 96.

k) slâm âlimleri devlet ba,kanl ( na tayin edilecek kimsenin müçtehit olmas gerekti(inde ittifak etmelerine ra(men bu vas ftaki bir kimse bulunamazsa mukallit olan bir kimsenin de bu göreve getirilebilece(ini belirtmi,lerdir. Çünkü böyle yap lmazsa slâm toplumu karga,a ve kaosa sürüklenebilir. Bu durumda onlar n mal ve can güvenlikleri ortadan kalkabilir. Bu maslahat nedeniyle mukallit olan kimsenin de imameti (devlet ba,kanl ( ) geçerlidir1.

l) Rasûlullah döneminde hakk nda bir hüküm bulunmamas na ra(men, Hz.Ali'nin ictihad n benimseyen Ashab- Kiram, içki içene cezâ olarak seksen sopa vurulmas n ittifakla kabul etmi,lerdir ki, buradaki maslahat akl n korunmas d r2.

3) Hüküm koymaktan maksat, insanlara fayda sa(lamak, onlar zarardan korumakt r. Hiç ,üphesiz, zaman n de(i,mesiyle yeni yeni mesâlih ortaya ç kar ve mesâlih çevreden çevreye farkl l klar gösterir. Bunlar belirli bir say ya s (d rmak imkans zd r. Yenilenen ihtiyaçlar dikkate al nmaz, bunlara uygun çözümler getirilmez ve ,er’î delilin muteber sayd ( mesâlih kar, s nda hiçbir hüküm konmazsa, insanlar n birçok me,rû hakk kayba u(rar, onlara darl k ve s k nt verilmi, olur. Ayn zamanda bu tutum, slâm Hukukunun donmas na ve hayattaki geli,melere ayak uyduramamas na yol açar. Bu ise, 1âri’in hükümlerindeki ortak gaye olan insanlar n faydas n gerçekle,tirme, zarar n giderme hedefi ile ba(da,maz; di(er taraftan, herkesçe kabul edilen slâm Hukukunun bütün zaman ve mekânlar n ihtiyaçlar n kar, layabilecek, geli,meye elveri,li bir hukuk sistemi olma özelli(ine ters dü,er3.