• Sonuç bulunamadı

2 Numaralı Sivrihisar Kadı Sicili 98 sayfadan oluşmaktadır. Bu 98 sayfanın içinde yaklaşık 184 adet hüküm bulunmaktadır ve bu hükümlerin 82 adedini fermanlar oluşturmaktadır. Sicilin çok büyük bölümünü fermalar oluşturduğu için değerlendirmeye öncelikle fermanlardan başlamak yerinde olacaktır.

Fermanlar, Osmanlı Devleti’nin genel durumuyla ilgili bilgi edinmemizi sağlayan oldukça önemli belgelerdir. Merkezden Sivrihisar’a ve çevre bölgelere gönderilen kimi zaman genel kimi zaman özel nitelik taşıyan konuları ihtiva eden ve değerlendirilmesi oldukça önemli olan bir belge türüdür. Zira sicil içindeki fermanlar Osmanlı Devleti’nin o dönemiyle ilgili aslında bizlere çok önemli bilgiler sunmaktadır. Sicilimiz H. 1249-1257 / M. 1833-1841 yılları arasını kapsamaktadır.

Bu tarihler Osmanlı Devleti’nde Tanzimat reformlarının yapıldığı, Batı’dan alınan birçok yeniliğin Osmanlı’ya uygulanmaya çalışıldığı döneme denk gelmektedir.

Elbette bu fermanlarla Osmanlı’nın sosyal, siyasal, kültürel, askeri ve idari durumlarıyla ilgili tam bir bilgi edinmemiz şüphesiz çok zor. Ancak, bu fermalar bize oldukça önemli ipuçları vermektedir. Örneğin o dönemde Sivrihisar’da çok büyük emniyet ya da asayiş sorunları olmasa da Osmanlı Devleti’nin bazı kazalarında bu tür asayiş sorunlarının yaşandığı bazı ferman suretlerinden anlaşılmaktadır. Örneğin 22. sayfanın 2. hükmünde, 20 L. 1250 tarihli fermanda, yoksul halkın emniyeti ve rahat ettirilmesi, bunu sağlamak için de her kazaya,

birbirine kefil olmaları açısından ikişer muhtar tayin edilmesi, 39. sayfanın 1.

hükmünde, 6 M. 1251 tarihli fermanda, Osmanlı Devleti’nde asayiş ve düzenin temini maksadıyla bütün şehirlerdeki insanların sayımlarının yapılarak tezkiresiz olarak kazalar arası geçişin engellenmesi, 73. sayfanın 2. hükmünde, 11 Ra. 1252 tarihli fermanda, Yenişehir kolundaki kazaların asayiş ve düzenlerinin temini adına alınması gereken tedbirler, 33. sayfanın 2. hükmünde, gurre C. 1251 tarihli fermanda, yine kazalar arası geçişte insanların tezkire alması gerektiği, tezkiresiz olanlara izin verilmemesi ve bu işin düzenlenmesi için de memur tayin edildiği, 16. Sayfanın 1.

Hükmünde, R. 1249 tarihli fermanda, Osmanlı Devleti’nde yaşayan halkın türlü şekillerde zarara uğratılıp zulüm gördüğü nedeniyle Osmalı’daki kaza ve kasabalardaki halkın asayiş ve düzeninin sağlanması gerektiği anlatılmaktadır ve bu beş hüküm yukarıdaki tezimizi destekleyen pek çok ferman suretinden sadece birkaçıdır. Bazı ferman suretlerinden Der-saâdet’te de durumun aynı olduğunu anlamaktayız. Zira 97. sayfanın 2. hükmünde, bir takım kimliği belirsiz kişilerin Anadolu ve Rumeli’den tezkireli ya da tezkiresiz Der-saâdete gittiklerini, bu insanların orada huzursuzluk çıkardıklarını ve yaşanılan bu huzursuzluğun önüne geçmek için de imam, mahalle esnafı ve hancılar kethüdalarından yardım istendiğini, anlatan ferman Der-saâdet’te de sükunetin zaman zaman bozulduğunu bize ispat etmektedir.

Yine bu fermanların pek çoğunda askerlikle ilgili düzenlemelerin yapıldığını görüyoruz. Çoğu Anadolu ve Rumeli’de bulunan eyalet ve sancaklarda asker kuvveti tedarik edilmesiyle ya da asker eksiği olan alaylara ilave asker gönderilmesi gerektiğiyle ilgili ferman suretleri mevcuttur. Çalışmamızın pek çok yerinde Sivrihisar’ın refah düzeyinin yüksek olduğu vurgusunu yapmıştık. Ancak, aynı şeyi Osmanlı Devleti için söylemek biraz zor olacak. Zira bu dönemde ekonomisinin çok da iyi olmadığı bilinmekle birlikte, bazı ferman suretleri bu konuda bize ipuçları vermektedir. Nitekim ordu teşkilatının iyileştirilmesi ve yeni düzenlemeler yapmak için bu dönemde haktan yardım parası alınması bu düşüncemizi destekler mahiyettedir. Örneğin, Sicilin 20. sayfasının 1. hükmünde, Ca. 1250 tarihli fermanda, Sivrihisar Günyüzü kazasının münasip eyalet ve sancak halklarından ordu teşkilatı için senede iki taksit şeklinde alınacak olan yardım paralarından bahsedilmektedir.

20. sayfanın 1. hükmündeki ferman suretiyle bağlantılı olarak, 95. Sayfanın 1.

Hükmünde 11 Ra. 1253 tarihli fermanda, Sivrihisar Günyüzü kazası ve Hüdavendigar eyaletine bağlı bölgelerde redif askerlerinin masrafları için para toplanırken halka baskı ve haksızlık yapıldığı ve bundan böyle daha dikkatli olunması gerekiğiyle ilgili ferman çıkartılmıştır. Bu iki fermanın yıllarına bakacak olursak, toplanan yardım paralarının uzun süre devam ettiği sonucunu çıkarmak mümkündür. Aynı zamanda 11 Ra. 1253 tarihli ferman bizlere, bu tür uygulamalarda denetim eksikliğinin de var olduğunu kanıtlamaktadır. 82. sayfanın 2. hükmü, 87.

sayfanın 1. Hükmü, 89. sayfanın 3. hükmü vb pek çok ferman suretinde asker teşkilatı ile ilgili yeni düzenlemeri ya da yaşanan sıkıntıları görmek mümkündür.

Sicilimizin Tanzimat dönemini kapsadığını daha önce de söylemiştik.

Örneğin, 37. Sayfanın 1. Hükmünde, Z. 1254 tarihli fermana bakacak olursak, Sivrihisar Günyüzü ve Şecer-i Kebir kazalarındaki tımar ve iltizam işlemlerinin Tanzimat uygulamalarına göre yeniden yapılandırılması ile ilgili çıkarılan bir ferman görmekteyiz. Yani Tanzimat reformlarının Osmanlı Devleti’nde hangi alanlarda ve ne şekilde yapıldığını yine bu sicil içerisindeki ferman suretlerinden çıkarmak mümkün olacaktır.

Tanzimatın yansımalarının görüldüğü bir diğer alan da Osmanlı Devleti’nin aldığı çeşitli vergilerdir. 89. sayfanın 2. hükmü buna bir örnek oluşturmaktadır. 5 Z.

1252 tarihli bu fermanda yeni yapılan düzenlemelerle Hüdavendigar sancağındaki vergi işlemlerinin nasıl olacağı ve hangi kalemden ne kadar vergi alınacağı gibi konuların yeniden yapılandırıldığını görmekteyiz. Yine pek çok fermanda vergilerin tahsilatıyla iligili sıkıntıların yaşandığı sonucuna ulaşılmaktadır. 64. sayfanın 1.

hükmünde, 13 S. 1252 tarihli fermanda, Anadolu’nun orta kolunda bulunan kazaların mutasarrıflarının her yıl vergi muhasebelerini zamanında yapmaları ve zamanında yapılmayan işlemlerden dolayı vergi tahsilatı görevlerinin ellerinden alınacağı yazmaktadır. Buradan vergi işlemleri ve vergilerin tahsilatıyla ilgili zaman zaman sorunların yaşandığı anlaşılmaktadır. Yine 18. Sayfanın 1. Hükmü, 24. Sayfanın 1.

Hükmü ve 89. sayfanın 1. hükümlerinde vergi düzenlemeleriyle ilgili bilgiler bulmak mümkündür. Sadece Müslimlerin değil Gayrimüslimlerin ödedikleri vergiler

üzerinde de bazı değişikliklere ve düzenlemelere gidildiği anlaşılmaktadır. 4.

sayfanın 1. hükmünde ve daha birçok hükümde Gayrimüslim halktan alınan ve cizye ödenyenlerin miktarlarını gösteren listeler mevcuttur. O dönemde Sivrihisar’da çok sayıda Gayrimüslimin yaşadığı sicildeki kimi hükümlerden anlasılmaktadır. Örneğini verdiğimiz cizye evraklarını gösteren bazı hükümler sayesinde Sivrihisar’daki Gayrimüslimlerin nüfusunu öğrenmek ve hatta ödedikleri vergilerin miktarına göre gelir seviyelerinin tablosunu çıkartmak da mümkündür.

Sicilde hepsi birbirinden değerli çok sayıda belge türü mevcuttur ve bunların her birinin bize farklı açılardan bilgi sunacağı muhakkaktır. Ancak, sadece verdiğimiz birkaç ferman örneğiyle bile Osmanlı Devleti’nin ve araştırmamızın asıl konusu olan Sivrihisar’ın sosyal düzeni, askeri ve ekonomik teşkilatlanması hakkında çıkarımlarda bulunmak kaçınılmaz gözükmektedir.

Sicilimizde yer alan ve oldukça önemli bir yer taşıyan belgelerden birisi de i’lam ve hüccetlerdir. Bu iki belge türü Sivrihisar’daki halkın mahkemeye yansıyan davalarını bizlere göstermektedir. Bu çalışmamızda toplam 16 adet i’lam ve 8 adet hüccet bulunmaktadır. Bu belgeler konularına göre elbette farklılık göstermektedir.

Karşımıza çıkan i’lamların çoğu borç, mülk ve menzil alım satımı ile ilgilidir.

Sicildeki i’lamlar incelendiği zaman çoğunun alacağın isbatına ya da alacağın garanti altına alınmasına ilişkin olduğu görülmektedir. Hüccetler ise alacağın isbatından ziyade satım akdi ile ilgilidir. Tabiki satım akdi dışında başka hüccet çeşitleri de vardır. Bir şahıs kendine ait mülk veya eşyalarını satarak memlekete hayır işleri için verdiğinde şahsın kendisine hüccet verildiği görülmektedir. Örneğin, 63. sayfanın 1.

hükmünde, 7 B. 1252 tarihinde, Mihalıccık kazası kuralarından Kayı karyesi sakinlerinden Sarı Mahmud Ağa, Sivrihisar mahallelerinden Faruklar mahallesinde bulunan bazı mülk ve eşyalarının satılarak memlekette konak yapılması için verdiğini ifade ettiği bu hüccet sureti buna bir örnek teşkil etmektedir. 23. sayfanın 1.

hükmünde Sivrihisar kazasının Kepen karyesinde bulunan Acıbaşı çiftliğinin arazi ve mezralarının Halepgir oğlulları İsmail, Ali ve enişteleri Hacı İbrahim arasında paylaşıldığı hususunu konu alan bir hüccet görmekteyiz. 27. sayfanın gurre C. 1254 tarihli 1. hükmünde ve aynı sayfanın 2. hükmünde ise Sivrihisar mahallelerinden biri

olan Hacı Veyis mahallesi sakini ve dülger esnafı olan kadı oğlu Ahmed ibn İsmail’in vefat etmesi üzerine varislerine kalan borçları gösteren bir idane hücceti görmekteyiz. 94. sayfanın 4. hükmünde yine Sivrihisar kazası kuralarından Elcik karyesinde bulunan Söylemez oğlu kızı Hatice Hatun’a ait olan tarlayı ağaçlarıyla birlikte damadı Hortulu Veli’ye sattığını gösteren bir hüccet görmekteyiz.

Sicildeki i’lamlara göz atacak olursak, i’lamların ağırlıklı olarak vakıflarla ilgili olduğu göze çarpmaktadır. Fermanlarda olduğu gibi i’lamlarda da Tanzimat’ın yansımaları görülmektedir. 29 sayfanın 2. hükmünde, Tanzimatla beraber evkaf-ı hümayuna sonradan katılan tüm vakıflarla ilgili çıkartılan yeni tasarıları gösteren bir lahiya suretiyle beraber, yine aynı sayfanın 3. hükmünde, evkaf nezaretine bağlı olub denetimsiz kalan ev, dükkan, bağ, bahçe vs vakıfların sahipsiz olanlarının değerince yeni sahiplerine verilmesi ve işlemlerinin yapılmasına dair ve devamında 4. hükümde , yine evkaf nezaretine bağlı olup devir işlemleri yapılan vakıflarda vakıf mülkü devredenin yüzde üç, devralanın yüzde on beş hesabıyla harç ödemelerine dair i’lamlar yer almaktadır. 30. sayfanın 1. hükmünde yine evkafa bağlı vakıfların devir işlemlerinin çabuk gerçekleşmesi için, işlemlerle ilgili prosedürlerin azaltılmasıyla ilgili düzenlemelerin yapıldığı, aynı sayfanın 2. hükmünde vakıfların gelirlerinin çalışanlar ve yöneticiler arasında nasıl pay edileceği ve ne kadarının hazineye aktarılacağı ile ilgili düzenlemelerin olduğu ve yine aynı sayfanın 4. hükmünde vakıf arazilerdeki hums ve öşr hasılatlarının muhasebelerinin nasıl yapılacağı ile ilgili düzenlemelerin yapıldığı i’lamları görmekteyiz.

Çalıştığımız sicilde çoğunluğu oluşturan belgelerden biri de terekelerdir.

Tereke kayıtları, kadının miras hukukunu nasıl uyguladığını göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

Miras kelimesi hukukta vefat eden kimsenin geride bıraktığı mal ve haklara belli sıra, usul ve ölçülere göre beli kişi ve gurupların hak sahibi olmasını ifade eden bir kelimedir. Bunu konu edinen ilim dalına da miras hukuku adı verilmektedir.

Miras hukukuna İslam literatüründe ise “ Ferâ’iz İlmi” denilmektedir (Aydın, 1999:

246).

Çalışmamız içerisinde tereke kayıtları incelendiğinde, Osmanlı Devleti’nin görevlendirdiği kadıların, tamamen İslam dinine uygun bir şekilde hükümleri ifâ ettikleri anlaşılmaktadır. Bundan dolayı kadılar tereke kayıtlarını tutarken, mirasçıların hisselerini İslam miras hukukunun belirlemiş olduğu ölçü ve sıraya göre, erkek ve bayan mirasçılar arasında taksim etmişlerdir. Osmanlı Devleti’nde var olan hukuk sistemi tam anlamıyla işlenmiş hatta düzene önem verilmiştir. Gerekli olduğunda sadece halka değil zaman zaman kadıya da uyarılar verilmiştir.

İncelediğimiz kayıtlar miras hukukunun nasıl uygulandığına yönelik önemli ipuçları vermekle birlikte, aile hukukunun uygulanış şekline yönelik de önemli bilgiler sunmaktadır.

2 Numaralı Sivrihisar şer’iyye sicili içindeki terekeler incelendiğinde, Sivrihisar halkının sosyo-ekonomik durumu hakkında önemli verilere ulaşılmaktadır.

Bu tereke kayıtlarına bakıldığında Sivrihisar halkının ekonomik durumunun oldukça iyi olduğunu söylemek mümkündür. Sicilde bu veriyi destekleyen çok sayıda tereke örneği vardır. Örneğin sayfa 47’nin 2 numaralı hükmünde, Pürnek karyesi ahalisinden Çifteler çiftliği müdürü Musa Efendi’nin bıraktığı toplam nakid 46.148 guruşdur. Bunun yanı sıra kısrak, öküz, sığır gibi değerli hayvanları ve değerli ev eşyaları da vardır. 49. sayfanın 3. hükmünde Sivrihisar mahallelerinden Kubbeli mahallesinden Sekban oğlu Mehmed Ali bin İsa bin Abdullah’ın nakid ve eşyalarının tutarı 9755.5 guruşdur. 52. sayfanın 2. hükmünde ise, Sivrihisar kazası kurasından Mülk karyesi ahalisinden İmam oğlu Mehmed bin Mustafa’nın bıraktığı terekenin miktarı 12748 guruşdur. Bunların yanında inek, dana, merkep, camus, kısrak, tay, ağnam (koyun), toklu, keçi ve oğlak gibi değeri yüksek olan hayvanlar da vardır.

Yine 56. Sayfanın 2. Hükmüne baktığımızda, Sivrihisar mahallelerinden Demirci mahallesi sakinlerinden Şaban-zade Hacı Mehmed Bey’in varislerine bıraktığı nakid tutara bakıldığında, rakamların oldukça yüksek olduğu görülmektedir. İncelediğimiz kayıtlara göre örnekleri çoğaltmak mümkündür ve bu örneklerin çoğu, Sivrihisar halkının refah seviyesinin yüksek oluşuna dair düşüncemizi destekler durumdadır.

Sicilde sıkça karşımıza çıkan Gayrimüslim halk da genellikle alım satım işleri yani hüccetlerde ve terekelerde karşımıza çıkmaktadır. Miras hukuku açısından

değerlendirmeye alırsak Gayrimüslimlerle Müslüman halk arasında hiçbir fark yoktur. Osmanlı Devleti eşitlik ilkesi üzerinde çok fazla durduğu için kanunlarda da Gayrimüslim halka eşit davranıldığı hem davalardan hem de tereke kayıtları ile miras davalarından açıkça görülebilmektedir. Belki üslup ile ilgili çok az miktarda bir farklılık bulmak söz konusu olabilir. Örneğin, bütün tereke kayıtlarında Müslimlerden “vefat iden” diye bahsedilirken Gayrimüslimlerden “helak olan” diye bahsedilmektedir. Merkezden, halkın asayiş ve eminiyeti için gönderilen, kazalar arası geçişin tezkire ile sağlanması gerektiği ve bu tezkire verilirken prosedürlerin İslam için başka reaya için başka şekilde olduğunu vurgulayan fermanlar da Gayrimüslimler ile Müslimler arasında az da olsa farklılık olduğunu bizlere göstermektedir.

Gayrimüslimlerin dahil olduğu hükümleri değerlendirmeye devam edecek olursak, nasıl ki hüccetlerde Müslimler kendilerine ait mülkeri satıp memleketlerinde hayır işlerine harcanması için hibe ediyorlarsa, Gayrimüslimlerde de durum aynı.

Onların da yaşadıkları kasaba ve köylerdeki kiliselerin tamiri gibi işlerde kullanılmak için mallarını hibe ettikleri görülmektedir. Yine sicilimizde Ermeni kiliseleri için, çok sık olmasa da fermanlar çıkartıldığı bazı hükümlerden görülmektedir.

Tüm bu bilgilerin yanı sıra üzerinde durulması gereken iki hüküm daha vardır ki bunlar, 31. ve 32. sayfadaki hükümlerdir. 31. sayfadaki hükümde Mekke-i mükerreme şerifinin Sivrihisar’a geldiği belirtilmektedir. Ayrıca 32. sayfada da sadrazam Hamid Efendi’nin Çifteler çiftliği hududu konusu için görevlendirilip Sivrihisar’a geldiği yazmaktadır. Bu hükümlerden, zaman zaman hem Osmanlı ülkesi dışından hem de Osmanlı Devleti’nden çok önemli devlet adamlarının görev nedeniyle de olsa Sivrihisar’a gelmesi değerlendirmeye değer başka bir konudur.

Tüm bu belgelerin yanı sıra sicilde emirname, arzuhal, narh defterleri, pusula, sicil kaydı, mahzar ve layiha sureti gibi çok sayıda belge türü mevcuttur. İşte bu belgelerin her biri birbirinden farklı olmak üzere Sivrihisar’la ilgili öğrenmek istediğimiz çok geniş çapta bilgiyi bizlere sunmaktadır.

Daha önce söylediğimiz gibi 2 Numaralı Sivrihisar Şer’iyye sicili, Sivrihisar halkının sosyo-ekonomik ve kültürel durumu hakkında çok önemli bilgileri bize sunmaktadır. Sicilde yaklaşık 184 hüküm vardır. Burada bu hükümlerin tamamını değerlendirmek elbette mümkün olmamıştır, ancak gerek yaptığımız hüküm özetleri gerekse değerlendirme kısmında verdiğimiz örnekler hem Sivrihisar hem de Osmanlı Devleti’nin o dönemdeki durumuyla ilgili bilgi edinmemize ve çıkarımlarda bulunmamıza büyük ölçüde yardım etmiştir.

Benzer Belgeler