• Sonuç bulunamadı

A) DAVA TÜRLERİ BAKIMINDAN DEĞERLENDİRME

II. Talep Sonucunun Niceliğine Göre Dava Türleri

1) Davaların Yığılması

Davacının aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız, birden fazla olan asli talebini aynı dava dilekçesi ile ileri sürmesine davaların yığılması (objektif dava birleşmesi) denir (HMK m. 110)766. Burada dava dilekçesi tek olsa da her bir asli talep ayrı dava konusu olup talep sayısınca dava vardır767.

Davaların yığılmasının söz konusu olabilmesi için talepler arasında bağlantı bulunması şart olmayıp, yalnızca bu taleplerin ortak yetkili mahkeme tarafından bakılabiliyor olması yeterlidir768. Örneğin davacı aynı davalıdan markasıyla ilgili tecavüzün önlenmesiyle birlikte oluşan zararın tazminini aynı dilekçede talep edebilir.

Davacı, ticari davalarda dava şartı arabuluculuğa tâbi olan bir talebiyle bu kapsamda olmayan bir talebi arabuluculuğa başvurmaksızın aynı anda ileri sürmüş olabilir. Bu durumda mahkemece taleplerin ayrılması ve dava şartı olarak arabuluculuğun yerine getirilmesi gereken talep bakımından davanın usulden reddine karar vererek diğer talep bakımından davaya devam edilmesi gerekmektedir769.

766 Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz/Hanağası-Usul, s.306; Pekcanıtez-Pekcanıtez Usûl, s.1092;

Atalı/Ermenek/Erdoğan, s.354; Yılmaz-HMK Şerhi, s.1686 vd.

767 Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz/Hanağası-Usul, s.306; Görgün/Börü/Toraman/Kodakoğlu, s.283.

768 Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz/Hanağası-Usul, s.307; Pekcanıtez-Pekcanıtez Usûl, s.1094; Kuru-Usul El Kitabı, s.422; Atalı/Ermenek/Erdoğan, s.355.

769 Ekmekçi/Özekes/Atalı/Seven, s.192; Yılmaztekin/İnce, s.2181; Koçyiğit/Bulur, s.69; Yardım, s.101;

Paslı, s.25; Eminoğlu/Erdoğan, s.167. “Davacı vekili, davalının müvekkilinin patent haklarına tecavüz ettiğini iddia ederek, tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi, verilmesi ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, başlangıçta 2019/4 esas sırasına kaydı yapılan davanın 09/07/2019 tarihli duruşmasının 1 nolu ara kararıyla davacının maddi ve

168 Yargıtay tarafından davaların yığılmasının söz konusu olduğu hallerde taleplerden birinin dava şartı arabuluculuk kapsamında kalmaması durumunda diğer talepler bakımından da arabuluculuğa başvurulmasına gerek olmadığı belirtilmektedir.

Yargıtay’ın önüne gelen olayda davacı, çek istirdadı ile çekle ilgili olarak borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Söz konusu kararda Yargıtay, davanın HMK’nun 110.

maddesine göre davaların yığılmasının söz konusu olduğunu belirtmiş, ardından çek istirdadı davası ile çekin iadesinin talep edildiğini tespit etmiştir. Talep sonucunun çekin iadesine ilişkin olması nedeniyle bu davanın dava şartı arabuluculuk kapsamında kalmadığını, menfi tespit isteminin ise bir alacak hakkında olduğunu bu nedenle aslında bu davanın dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığını ifade etmiştir. Yargıtay, söz konusu tespitlerini yaptıktan sonra önüne gelen olayda davaların yığılması nedeniyle taleplerden biri (çek istirdatına ilişkin talep) dava şartı arabuluculuk kapsamında kalmadığından, diğer talep için de dava şartı arabuluculuğa başvurulmasına gerek olmadığı, bu nedenle davanın esasına girilerek karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir770. Yargıtay’ın bu kararına karşı bir karşı oy bulunmaktadır. Karşı oy

manevi tazminata ilişkin taleplerinin bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, tespit ve men talepleri yönünden bu dosya üzerinden davanın devamına karar verilmiş ve bu ara karar doğrultusunda tazminat talepleri yönünden dava mahkemenin 2019/233 esas sırasına kaydı yapılarak 16/07/2019 tarihinde davanın maddi ve manevi tazminat davası olduğu, arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş(tir)” (İST BAM 16. HD, T.

24.01.2020, E. 2020/172, K. 2020/106: UYAP). Aynı yönde İST BAM 16. HD, T. 25.09.2020, E.

2020/1224, K. 2020/1447: UYAP.

770 “Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 792. maddesi kapsamında açılan çek istirdadı ve dava konusu çek nedeniyle davalıya borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece dava türü itibarıyla arabulucaya müracaat edilmesinin dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK’nin 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davanın 7155 sayılı Yasa'nın 20. maddesi ile TTK’nın 5.

maddesine eklenen 5/A maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı uyuşmazlık konusu değildir.

Bahse konu maddeye göre TTK’nin 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Eldeki davada uyuşmazlık, TTK’nin 792. maddesine göre açılan çek istirdadı davasında ve menfi tespit davasında arabulucuya başvurmanın dava şartı olup olmadığı hususunda

169 yazısında, menfi tespit davasının bir alacak veya tazminat talebine ilişkin olmadığı, bu sebeple dava şartı arabuluculuk kapsamında kalmadığı belirtildikten sonra davaların yığılması durumunda taleplerden birinin dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığı durumlarda bu davanın tefrik edilmesi gerektiği ifade edilmiştir771.

toplanmaktadır. TTK’nin 792. maddesi “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790'ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür” şeklindedir. Anılan madde hükmüne göre açılan davada davacının talebi, bir miktar paranın ödenmesi, alacak veya tazminat değil kıymetli evrak olarak çeki haksız olarak elinde bulundurduğu iddia edilen hamilden çekin iadesidir. Bu itibarla TTK’nin 792. maddesi kapsamında açılan çek istirdadı davasında arabulucuya başvurmak dava şartı değildir. Bu itibarla ilk derece mahkemesinin ve bölge adliye mahkemesinin çek istirdadı davasında arabulucuya başvurulmasının dava şartı olduğu yönündeki değerlendirmeleri yerinde değildir. Davada diğer talep olan davacının çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti talebinin yani menfi tespit davasının arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı hususuna gelince, menfi tespit davasında davacı, davalıya borçlu olmadığının tespitini istemekte, buna karşın davalı taraf davacının borçlu olduğunu savunmaktadır. Netice itibarıyla mahkeme menfi tespit davasında davacının borçlu olup olmadığının tespiti ile birlikte davalının da alacaklı olup olmadığının tespitini yapacaktır. Şu halde menfi tespit davasında dava konusunun bir miktar alacağa ilişkin olduğu açık olup 7155 sayılı Yasa'nın 20. maddesi ile TTK’nin 5.

maddesine eklenen 5/A maddesi kapsamında menfi tespit davasında arabulucuya başvurmak dava şartı ise de arabuluculuk dava şartına tâbi olmayan çek istirdadı davası ile birlikte açıldığından eldeki davada menfi tespit talebi de arabuluculuk dava şartına tâbi olmayacaktır.” (Y 11. HD, T. 10.02.2020, E. 2019/3048, K.

2020/1093: Yargıtay Karar Arama). Benzer yönde: “Somut olayda, 6100 sayılı HMK’nın 110.

maddesiyle düzenleme altına alınan “davaların yığılması” durumu söz konusu olup, uyuşmazlık, verilen paranın tahsili ve ortak olmadığının tespiti olmak üzere iki ayrı dava içermektedir. Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan tahsil davası arabuluculuğa tabi ise de, geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespitine ilişkin dava, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan bir alacak ya da tazminat davası olmadığından arabuluculuğa tabi değildir. Bu durumda, arabuluculuğa tabi olmayan bir dava ile birlikte açılan tahsil davası da arabuluculuk dava şartına tabi olmayacağından aksi yöndeki mahkeme gerekçesi isabetli görülmemiştir.” (Y 11. HD, T. 17.2.2020, E. 2020/197, K. 2020/1578: Lexpera)

771 “KARŞI OY YAZISI: Menfi tespit davası ise İİK m. 72 hükmü ile düzenlenen kendine özgü bir dava türü olup, konusu bir miktar paranın veya tazminatın ödenmesi değildir. O nedenle alacak davasının bir türü gibi değerlendirmek hatalı olmaktadır…Bu dava (çek istirdatı davası) ile İİK m. 72 hükmüyle düzenlenen menf’i tespit davası birbirinden farklı dava türleri olup, birlikte açılan bu davaların birlikte görülmelerini zorunlu kılan bir kanun hükmü bulunmamaktadır. O nedenle, dava şartı yönünden, birlikte açılan bu iki davadan birini diğerinin kaderine bağlı kılmanın da hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Eğer, arabulucuya

170 Kanaatimizce de karşı oyda isabetle belirtildiği üzere, davaların yığılması söz konusu olduğunda her bir talebin aslında birbirinden bağımsız olması nedeniyle, dava şartı arabuluculuk kapsamında bir talep bulunması halinde davaların ayrılmasına karar verilmeli ve bu talep bakımından dava şartı arabuluculuğun yerine getirilmediğinden bahisle davanın usulden reddine karar verilmelidir.