• Sonuç bulunamadı

1.3. Ödemeler Dengesinde Denge ve Dengesizlik

1.3.1. Cari İşlemler Hesabı Açıkları ve Açıkların Nedenleri

1.3.1.7. Dışa Açıklık Derecesi

Bir ülkenin cari işlemler hesabının, o ülkenin dış ekonomik ilişkilerinin çok önemli bir bölümünü yansıttığı dikkate alındığında, ülkenin dışa açıklık derecesinin de cari işlemler hesabını etkileyeceği belirtilebilir. Teorik olarak dışa açıklık derecesinin artmasıyla birlikte cari işlemler hesabının nasıl etkileneceği konusunda net bir değerlendirme yapmak mümkün değildir.

6 Denge döviz kurunu hesaplamak için kullanılan en yaygın yöntemler, Satın Alma Gücü Paritesi Teoremi’ne dayanan modellerdir. Ancak, Satın Alma Gücü Paritesi Teoremi’nin varsayımlarının genel olarak gerçek hayatta geçerli olmaması, bu teoreme dayanılarak yapılan hesaplamaların güvenilirliğini azaltmaktadır. Son yıllarda ise; denge döviz kurunu hesaplamaya yönelik olarak döviz kurunun denge düzeyini etkileyebileceği düşünülen makroekonomik değişkenlerin de dikkate alındığı modeller geliştirilmiştir. Bu modeller içinde en popüler olanları J.Williamson tarafından geliştirilen Temel Denge Döviz Kuru Modeli, J.L.Stein tarafından geliştirilen Doğal Döviz Kuru Modeli, P.Clark ve R.MacDonald tarafından geliştirilen Davranışsal Denge Döviz Kuru Modeli’dir. Ancak bu modellerin hepsi denge döviz kurunu tanımlarlarken, döviz kurunun denge düzeyini etkileyebileceği düşünülen makroekonomik değişkenlerin denge değerleriyle ilgili olarak, bir takım sübjektif varsayımlar yapmaktadırlar. Bu modeller, gerçek denge döviz kurunun hesaplanmasına olanak sağlamamaktadırlar.

Ancak bu konuda genel olarak kabul edilen görüş, dışa açıklık derecesinin artmasıyla birlikte ülkenin dış ekonomik ilişkilerini sınırlayan etmenlerin ortadan kalkacağı ve böylece ihracat olanaklarının da artacağı şeklindedir. Dolayısıyla, dışa daha açık olan ülkeler, mevcut dış borçlarını daha rahat ödeyebilme imkânına kavuştuklarından, daha fazla yabancı sermaye çekebilecekler ve ülkeye gelen yabancı sermaye de cari işlemler açıklarının finansmanında kullanılabilecektir. Yani, dışa daha açık olan ülkeler, dışa daha kapalı olan ülkelere kıyasla daha yüksek cari işlemler açıkları verebileceklerdir.Teorik olarak dışa açıklık derecesinin cari işlemler hesabı üzerindeki etkisi konusunda net bir değerlendirme yapılamaması, bu konudaki ampirik çalışmaların önemini arttırmıştır.

Bununla birlikte, dışa açıklık derecesinin cari işlemler hesabı üzerindeki etkisini ampirik olarak belirleyebilmek için, öncelikle ele alınan ülkenin dışa açıklık derecesini net bir şekilde ölçebilecek bir kriterin oluşturulması gerekmektedir. Ancak, bugüne kadar iktisatçılar tarafından yapılan çalışmalarda, dışa açıklık derecesini ölçebilecek,7 tüm ülkeler için geçerli tek bir kriterin geliştirilememiş olması, dışa açıklık derecesinin cari işlemler hesabı üzerindeki etkisinin ampirik olarak incelenmesini önemli ölçüde engellemiştir(Edwards, 1998; 386).

Bununla birlikte, dışa açıklık derecesini cari işlemler hesabını etkileyen bir unsur olarak ele alan sınırlı sayıdaki çalışmada, genellikle dışa açıklık ihracat ve ithalat üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasını, yani dış ticaretin serbestleştirilmesini ifade etmek amacıyla kullanılmış ve ihracat ile ithalat toplamının GSYİH’ya oranı şeklinde ölçülmüştür.

7 Dışa açıklık derecesini ölçebilecek bir kriter geliştirmeye yönelik ilk çalışmalarda, dış ticarete bağımlılık oranı ya da ihracatın büyüme oranı gibi unsurlardan yararlanılmış ve bu unsurlardaki yükselmenin dışa açıklığın arttığını gösterdiği kabul edilmiştir. Ancak, bir ülkenin dış ticarete bağımlılık oranı ya da ihracatının büyüme oranı artsa da, dış ekonomik ilişkilerinde çeşitli kısıtlamalar uygulama olasılığının bulunması, söz konusu kriterlerin eleştirilmesine ve daha güvenilir kriterler oluşturulmasına yönelik çalışmaların yapılmasına yol açmıştır. Nitekim daha sonraki yıllarda J.D.Sachs, A.Warner, L.Pritchett, R.Levine, D.Renelt, L.Pritchett, G.Sethi, tarife ve kotalar ve karaborsa gelirleri gibi dış ekonomik ilişkilerin kısıtlandığını ifade eden unsurlardan yararlanarak çeşitli endeksler oluşturmuşlar ve bu endeksler vasıtasıyla ülkelerin dışa açık ya da dışa kapalı olmak üzere iki gruba ayrılabileceğini belirtmişlerdir. Ancak bu endekslerde de, ülkelerin sadece dışa açık ve dışa kapalı olarak nitelendirilmesi, dış ekonomik ilişkilerini kısmen kısıtlayan ülkelerin yanlış bir biçimde değerlendirilmesine yol açmıştır. Dolayısıyla, bugüne kadar dışa açıklık derecesini net bir biçimde ölçebilecek genel kabul görmüş bir kriter geliştirilememiştir.

Yapılan ampirik çalışmalarda, ülkelerin dışa açıklık derecesinin artmasıyla birlikte cari işlemler açıklarının da arttığı sonucuna ulaşılmıştır. Nitekim M.D. Chinn ve E.S.Prasad tarafından gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde cari işlemler açıklarının nedenlerine yönelik olarak yapılan çalışmada, dışa açıklık derecesi arttıkça cari işlemler açıklarının arttığı ve bu durumun özellikle gelişmekte olan ülkelerde görüldüğü ifade edilmiştir

(http://www.federalreserve.gov/pubs/ifdp/2005/846/ifdp846.pdf)

Benzer şekilde J.W.Gruber ve S.B.Kamin tarafından cari işlemler açıklarının nedenlerine yönelik olarak yapılan çalışmada da, dışa açıklık derecesi ile cari işlemler açıkları arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur.Gelişmekte olan ülkelerde dış ticaretin serbestleştirilmesinin, cari işlemler hesabı üzerindeki etkisine yönelik olarak A.Parikh, A.Santos-Paulino ve S.Edwards tarafından yapılan çalışmalarda da, dış ticaretin serbestleştirilmesi ile birlikte ihracatın ve ithalatın arttığı, ancak ithalattaki artışın ihracattaki artıştan çok daha fazla olduğu ve bu durumun kaçınılmaz bir biçimde cari işlemler açıklarına yol açtığı belirtilmiştir.

Özetle, yapılan açıklamalar doğrultusunda dışa açıklık derecesi ile cari işlemler açığı arasında pozitif bir ilişkinin olduğu, yani ülkelerin dışa açıklık derecelerinin artmasıyla birlikte genel olarak cari işlemler hesaplarının kötüleştiği söylenebilir. Ayrıca yapılan çalışmalara göre, bu olayın gelişmekte olan ülkelerde daha şiddetli bir biçimde yaşandığı ifade edilebilir.