• Sonuç bulunamadı

Düyun-ı Umumiye İdaresi ve İçki Gelirleri

II. BÖLÜM

2.5. İÇKİ İLE İLGİLİ SUÇ VE CEZALAR

2.6.3. Düyun-ı Umumiye İdaresi ve İçki Gelirleri

Osmanlı devleti ilk dış borçlanmaya Kırım Savaşı’nın getirdiği sıkıntıyla girmişti. Sultan Abdülaziz devrinde beş dış borçlanma daha yapılmıştı. Osmanlı maliyesi borçlanmaya karşılık gösterdiği kaynaklardan geliri yerinde ve zamanında toplayamıyordu; faizler bile ödenemez hale gelmişti360.

Osmanlı Devleti, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Osmanlı Bankası ile Galata bankerlerine olan borcunu da ödeyemeyeceğini açıklamıştı. Bunun üzerine Hükümet ile Osmanlı Bankası ve Galata bankerleri arasında 22 Kasım 1879 günü bir antlaşma yapılmıştı. (1879 Kararnamesi). Kararnameye göre; hükümet müskirat, pul, İstanbul civarındaki deniz ürünleri vergisi, Edirne-Samsun- Bursa ipek öşrü, tömbeki ve tütün tekeli vergilerinin toplanması ve işletme hakkını on yıl süreyle Osmanlı Bankası ve Galata bankerlerine veriyordu. İşte Osmanlı Bankası ve Galata bankerlerinin bu gelirleri toplayıp işletme ve kararnamede geçen iç borçları ödemek amacıyla kurmuş oldukları yönetime altı gelir kalemini kapsadığı için aynı anlamda olmak üzere “Rüsum-ı Sitte İdaresi” adı verilmişti. İdare, vergileri toplamada başarılı olunca özellikle İngiltere ve Fransa Rüsum-ı Sitte Antlaşması’nı yerli alacaklıları himaye etme şeklinde yorumlayarak, eşitliği bozduğu gerekçesiyle protesto etmişti. Kendi sermayeleri ile kurulan Osmanlı

359 “Hazırlanacak olan yeni nizamname için Rüsumat Emaneti’ne yetki verildiği, Meclis-i Hazain’de görüşüldüğü, esnafın çoğunun yabancı olması dolayısıyla sefaretlerle de görüşülerek karar alındığı ifade edilmekteydi.” BOA, İ.MMS, Nr.31/1294. (H.12 Za 1282/R.17 Mart 1282/M.29 Mart 1866) 360 1854 yılındaki beş milyon İngiliz sterlinlik ilk borçlanmanın karşılığı olarak Mısır’ın cizye

vergisi geliri gösterilmişti. 1855’te ikinci beş milyon daha borç alınmış, Mısır cizye gelirleri dışında İzmir ve Suriye gümrüklerinin gelirleri de karşılık gösterilmişti. Ortaylı, 2014, s.252-253; Saffet Kartopu, “Düyun-ı Umumiye İdaresi ve İdareyle İlgili Bazı Görüşler”, Küresel İktisat ve İşletme

Bankası ve Osmanlı içerisindeki Galata banker ve sarraflarının Osmanlı Hükümeti ile anlaşma yapmalarını da ihanet olarak nitelendirmişlerdi361.

Osmanlı Devleti, yabancı devletlerin baskılarından kurtulmak ve alacaklılara çözüm üretmek adına, yapılan görüşmeler sonucunda “Muharrem Kararnamesi”ni yürürlüğe koymuştu. Buna göre tahvil sahiplerini temsil etmek ve onların menfaatlerini korumak amacıyla resmi ünvanı “Düyun-ı Umumiye-i Osmaniye-i Meclis-i İdaresi” olan “Düyun-ı Umumiye Meclisi” kurulmuş, böylece Rüsum-ı Sitte İdaresi de Muharrem Kararnamesi ile feshedilmişti362. Artık Rüsum- ı Sitte İdaresindeki gelir kalemlerinin işletme hakkı Düyun-ı Umumiye tarafından sağlanacaktı. Bu çerçevede Düyun-ı Umumiye İdaresi ile birlikte hareket edilecekti. Gelir kalemlerinden biri de müskirat olduğu için, İdare kararıyla Osmanlı içerisinde üretilmeye başlanan ispirtolardan da resm-i miri alınmasına karar verilmişti363.

Hükümet ile İdare arasındaki görev alanları ve işleyişe yönelik sınırların kesin olarak çizilmemiş olması, zaman zaman tarafları karşı karşıya getirmekteydi. “Kanuna aykırı olduğu için Osmanlı Hükümeti tarafından kapatılan müskirat mağazasının açılıp açılmayacağı konusunda Düyun-ı Umumiye memurları itirazda bulunmuş, Bâb-ı Âlî de konunun zabıta ve hükümet-i mahalliyeye ait olduğunu, buna İdare’nin ortak edilemeyeceğini belirtmişti364.

İdare ve Hükümet şaraptan alınan vergi miktarı üzerinden anlaşmazlık yaşamaktaydılar. “Bozcaada ahalisi ve Yorgaki Varpati imzasıyla sunulan arzuhalde, rayiç belde üzere şarap için takdir olunan on sekiz para resm, Vilayet İdare Meclisince yirmi sekiz paraya yükseltilmişti. Bu durum mağduriyetlerine

361 Özge Varol, II. Abdülhamit Dönemi’nde Düyun-ı Umumiye İdaresi’nin Kuruluşu ve İşleyişi,

(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih (Yakınçağ) Ana Bilim Dalı, Ankara, 2007, s.72, 74; Hatice Dayar, İsmail Küçükaksoy, Gülten Keçici, “Düyun- ı Umumiye İdaresi İle Uluslararası Para Fonu’nun Karşılaştırılması”, Dumlupınar Üniversitesi

Sosyal Bilimler Dergisi, S.21, 2009, s.35.

362 Meclisin merkezi İstanbul olup yedi üyeden oluşmaktaydı. Osmanlı Hükümeti, kararname

gereğince 13 Ocak 1882 itibarıyla bazı kaynakları Düyun-ı Umumiye İdaresi’ne terk etmeyi taahhüt ediyordu. Aslında, Düyun-ı Umumiye İdaresi’nin gelirleri, Rüsum-ı Sitte gelirlerinin yanı sıra, Kıbrıs, Doğu Rumeli, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ, Yunanistan’ın ödeyeceği vergileri de kapsıyordu. Ancak hem paylarının belirlenememesi hem de Avrupalıların taraflı tutumları dolayısıyla bu paylar tahsis edilememişti. Bu nedenle Rüsum-ı Sitte gelirleri ile sınırlı kalmıştı. Bu durum hem hazineyi olumsuz etkilemiş hem de bütçe açıklarının büyümesine neden olmuştu. Devlet, daha fazla gelir elde edebilmek için zaman zaman halka ağır baskılar yaparak ve müeyyideler uygulayarak giderleri karşılama yoluna gitmişti. Bu durum halkın hem idareye, hem hükümete karşı tepkilerine sebebiyet vermişti. Varol, 2007, s.99-100.

363 BOA, İ.MMS, Nr.83/3588. (H.2 C 1303/R.24 Şubat 1301/M.8 Mart 1886) 364 BOA, DH. MKT, Nr. 1752/33. (H. 1 M 1308/ M. 17 Ağustos 1890)

sebep olacağından, ahali on altı paraya indirilmesini istemişti. Cevaben Şura-yı Devlet’e havale olunan tahriratta, hamrın beher kilosuna kaza ve liva idare meclislerince on sekiz para uygun görülmüş ise de Düyun-ı Umumiye Nezareti’nce gelen talep ve tahkikata binaen, İdare Meclisi’nce belirlenen fiyatın on para zammıyla yirmi sekiz paraya çıkarılmış olduğu anlaşılmıştı. Bozcaada’da imal edilen şarabın, benzer yerlerin mahsulüne oranla daha kaliteli olması dolayısıyla kilosundan on para zammın çok görülmemesi ve gereğinin yapılması ifade edilmişti365. Kararların ortak alınmasını zorunlu kılan etken müskirat resminin İdare’ye aktarılacak olması nedeniyle, alınacak vergi oranından İdare’de yer alan devletlerin de memnuniyet duyması gerekliliğiydi.

Düyun-ı Umumiye’nin ayrı bir bütçesi vardı. Bu bütçe, sonunda Osmanlı bütçesi ile birleştirilip aynı tür hesap kontrolüne tabi tutulsa bile tahsis edilmiş gelirleri, yabancıların çoğunluk oyuna sahip oldukları bir yönetim kurulu tarafından kullanıldığı için bir çeşit “devlet içinde devlet” gibi idi366. Bu nedenle Osmanlı Devleti aldığı kararlarda bağımsız olamamaktaydı. İdare, Müskirat Nizamnamesine zeyl yazılmasını isteme,367 nizamnameye eklenen bir maddeye onay vermeyip itiraz etme368 gibi birçok konuda Hükümet’e müdahale etmekteydi. Nitekim 1304 Nizamnamesi ile artık kazalarda fiyat belirlemesi Düyun-ı Umumiye memurları kontrolünde yapılacaktı. Ayrıca İdare, “Düyun-ı Umumiye memuruna haber vermeksizin Memalik-i Devlet-i Aliyye’nin sair bir tarafına şarap ithal edecek olursa mezkûr şaraplar zabt ve müsadere olunacaktır” gibi hükümlerle etkinliğini daha çok arttırmaya başlamıştı369. Bundan böyle İdare’ye haber verilmeksizin malzeme kullanımında ceza ödenecek ve malzemelere el konulacak, tekrarı durumunda ceza artırılacaktı370. Ayrıca bira fıçılarının muayenesinin İdare’ye ait

365 BOA, DH. MKT, Nr.416/41. (H.30 S 1313/M.21 Ağustos 1895)

366 Oysa Düyun-ı Umumiye, siyasi bir kurum değildi, devletlerin vekili veya temsilcisi de değildi.

İdare, özel bir şirketti. Ancak Avrupa diplomasisi özel bir şirket değil, kendi temsilcisiymiş gibi davranmaktaydı. Bu durum biri Avrupa tarafından açıktan açığa korunan Düyun-ı Umumiye, diğeri Avrupa’nın sürekli olarak baskı altında tuttuğu ve sıkıştırdığı Osmanlı Maliye Nezareti olmak üzere iki maliye yönetimini ortaya çıkarmıştı. İdare Devlet’ten bağımsız işler yapıyor, topladığı paraları istediği gibi harcıyordu. Bu durum Devlet’in mali bağımsızlığı ile bağdaşamazdı ama başka çare kalmamıştı. Bu yolla sık sık görülen baskı ve müdahaleler önlenmiş, siyasi bağımsızlık korunmuştu. Bedri Gürsoy, “100. Yılında Düyun-u Umumiye İdaresi Üzerinde Bir Değerlendirme”, İstanbul

Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, S.40, İstanbul, 1984, s.21, Varol, 2007, s.106; Kartopu,

2012, s.37-38.

367 BOA, İ.MMS, Nr.83/3588. (H.2 C 1303/M.8 Mart 1886)

368 BOA, A.MKT. MHM, Nr.496/61. (H.16 B 1305/M.28 Nisan 1888) 369 Düstur, I. Tertip, C.6, s.120-121.

olması, İdare’ye haber vermeksizin bira imalinin yasak olması, imalin yirmi dört saat öncesinde İdare’ye haber verme zorunluluğu, bira ve tüm üretim malzemelerinin İdare memurlarınca muayene hakkının olması371 gibi maddelerin nizamnamelerde yer alması, İdare’nin içkiye yönelik tüm işlemlere hâkimiyetini göstermekteydi. Yapılan bu müdahaleler Osmanlı bürokrasisini hayli meşgul etmiş ve zor durumda bırakmıştı.