• Sonuç bulunamadı

B. Dünya

2. Dünyanın Mahiyeti-Fânîliği

Diğerleri ise Nebe’ sûresinin, Allah’ın insanlara dünya hayatlarındaki nimetlerinden bahsedilen âyetlerinde, dünyanın dengeli ve güven duygusu ile yaşanabilir bir yer kılınmasıyla ilgili olarak şu şekilde geçmektedir:

, )V

FN  i9U!  y ,L

FN I1V 8 y! 1 L

“Yeryüzünü (sizin için) bir dinlenme yeri yapmadık mı,” “ve dağları da (onun) sütunla-rı?”154 Âyetlerde, edât-ı teşbîh ve vech-i şebehin hazfedilmesiyle teşbîh-i beliğ vardır. Sözün aslı, “Yeryüzünü, uyuyanın dinlendiği bir beşik gibi ve destekleyici bir sağlamlayıcı olan kazık-lar gibi kıldık” şeklindedir.155

Allah’ın, insanın hayatını, fıtratına en uygun şekilde düzenli geçirebilmesi için gerekli olan aydınlık ve sıcaklığı gündüz ile, dinlenme ve uyku konusunda ihtiyacı olan karanlık ve sükûneti ise gece nimetiyle ihsan ettiğini bildiren âyetlerde şöyle buyrulur:

,

FI ( )3 '  .!$ k 1 ,L

F(  D$  .!$ k 1 L

,

F  9  .  .!$ k 1 L

“Uykunuzu ölümün bir sembolü kıldık” “Geceyi (karanlığıyla sizi örten) bir elbise yap-tık” “Gündüzü geçim(iniz için çalışıp kazanma) zamanı yaptık.”156

, FI ( )3 '  .!$ k 1

L

ile

L F(  D$  .!$ k 1 ,

âyetlerinde de teşbîh-i beliğ vardır. Yani,

“Geceyi, örtme ve gizleme konusunda elbise gibi yaptık”,157 “Uykuyu da sizi hayattan koparmasıyla ölümün benzeri kıldık” demektir.

, 2 5 .! ^ V O -R   [Q x  ]!    - 0 i9 f C BV q0 #  m Y  f 1 } . R!U :  - i9 f    |$ BA O - ;

F9  1V o†  V  M IV P $ % E19N/ ) V  $MV 2~ 1 X . : a 1  ABa  :Z +j@ >CR ƒ f 2d I )D EUR FQj m  M .!$ yA 

E1D3@  : KY'G

L

“Bu dünyadaki hayatın örneği gökten indirdiğimiz yağmurunki gibidir ki onu, insanla-rın ve hayvanlainsanla-rın beslendiği yeryüzü bitkileri emer, ta ki yeryüzü gözalıcı görkemine kavuşup süslenip bezendiği ve sakinleri onun üzerinde bütünüyle egemen olduklarına inandıkları za-man, bir gece vakti yahut güpegündüz (kıskıvrak yakalayan) hükmümüz iner ona ve böylece onu kökünden biçilmişe çeviririz, sanki dünde yokmuş gibi! Düşünen insanlar için işte Biz böy-le açık açık ve ayrıntılı olarak diböy-le getiriyoruz âyetböy-lerimizi!”158

İbn Nâkıyâ, âyetteki teşbîhi açıklamasına, “Dünya hayatı, kendisine tamah edilmesinin ardından yokluğa gidiş vasfıyla bitkilere benzetilmiştir. Onun, kendisinden faydalanılmasından sonra faydalanmanın kesildiği suya benzetilmiş olması da caizdir.”159 şeklinde başlar ve âyeti, dünya hayatının yağmura benzetilmesi ile dünyadaki nimetlerin bir âfet ile kökünden biçilmişe çevrilmesi kısımlarını ayrı ayrı ele alarak iki bölüm halinde inceler.160

Öncelikle âyet parçalarını ele alan İbn Nâkıyâ, “Yeryüzü bitkilerle bezendiğinde” kıs-mının, yeryüzünü kuşatana dek bitkiler toplandığında; “Böylece bitkiler renklerini alır” kısmın-daki “

 ABa

” lafzının ise, göze güzel görünen çiçekler gibi renklerin güzelliği, anlamına geldiğini ifade eder ve hadiste geçen “Sahipleri için bezenip süslenmiş cennet” ifadesinin bu kullanımdan alındığını belirtir.161 Âyetin “Sanki dün orada yokmuş gibi” kısmındaki “

¼p

ifadesinin ise mekânla irtibatlı kullanıldığına dikkat çeken İbn Nâkıyâ, lafzın, bir yerde ikamet ettiği zaman orada ikamet etti, yaşadı anlamına geldiğini ifade eder.162

İbn Nâkıyâ, âyetteki teşbîhin belâgat yönünü, “Âyetteki teşbîh, dünyanın yeri-ni/konumunu anlatması bakımından teşbîhlerin en güzeli ve kendisiyle dünyanın halinin ve onun dostluğu ve lezzetinden istifadenin azlığı ile beraber nefislerin ona meylinin vasfedildiği bütün manaların en beliğidir.” cümlesiyle ortaya koyar ve teşbîhin, bitkilerin ve suyun parlaklık ve güzelliği ile zaman geçtikten sonra yaşken kupkuru olmaya dönmesi durumu üzerine kurul-duğunu belirtir.163

158 Yûnus 10/24.

159 İbn Nâkıyâ, el-Cümân (Dâye), s. 99.

160 İbn Nâkıyâ, el-Cümân (Zerzur-Dâye), s. 58 ve 73.

161 İbn Nâkıyâ, el-Cümân (Dâye), s. 99.

162 İbn Nâkıyâ, el-Cümân (Dâye), s. 99.

163 İbn Nâkıyâ, el-Cümân (Zerzur-Dâye), s. 58.

İbn Nâkıyâ, azabın, sahiplerinin bahçeye tam mâlik olduklarını zannettikleri zaman geldiğini ifade eden âyet parçasına dikkat çektikten sonra benzer teşbîhin yer aldığı diğer sûre olan, dünya hayatının yaratılış plânındaki konumu ve yalnızca bir imtihan vesilesi olarak var olup âhirete açılan bir kapı hükmünde, çok kısa süreli ve yok olmaya mahkûm sıfatıyla yara-tılmış olmasının temsîlî bir teşbîhle ifade edildiği Kehf sûresinin 45. âyetine yer verir:

, D$ ER 1 ‹ :+ 519!C I F- M < 6UA i9U!    |$ BA O - ; 2 5 .! ^ V O -R   [Q x  ]!   ) h 1

!G[ KO?  WR #$ % F9Q 

,L o$ V \ B 1 F '* >+ 9 Q.% \ B  ] j  / ! 1   [Q x  ]!  .:a E'. ! 1 8 -!

,L + ; Y' : 1

FQ mV ). 9N d )$A )M   m 1 ox a9  i9U! &  I 1 8 y!

,L !  Kx   8 1V )R .!G$ B  -R  '-!‚k QGD š@ 6 >+ 9 #$ % 'h% 1

FQ%'  )3  y 2DV )- % a ,L

! C M 8   . $: 1  : E''G : 1 A  - rG@ ry-! &  A  3! €h1 1 9N d:   3

FQ mV >[ 9 )$! :  1 Fh m '$- %   1Q k 1 1  M jmV D0 ox R  1 ox d 6 L

“Dünya hayatının gökten indirdiğimiz suya benzediğini onlara anlat: Öyle ki, yerin bit-kileri onu emerek (zengin bir çeşitlilik içinde boy verip) birbirine karışırlar; (ama bütün bu canlı-lık ve çeşitlilik) sonunda rüzgârın sağa-sola savurduğu çer-çöpe döner. İşte (bunun gibi), sınırsız gücüyle her şeyi belirleyen (yalnız) Allah’tır.” “Mal mülk ve çocuklar dünya hayatının süsleridir;

ama ürünü kalıcı olan dürüst ve erdemli davranışlar ise, karşılığı bakımından, Rabbinin katında daha değerli ve bir ümit kaynağı olarak daha verimlidir. ” “Çünkü dağları ortadan kaldıracağı-mız o gün yeryüzünü boş ve çıplak görürsün; (o gün) kimseyi bırakmaksızın herkesi (diriltip) bir araya toplayacağız.” “Ve dizi dizi Rablerinin huzuruna çıkarıldıklarında (Rableri onlara şöyle diyecek:) ‘İşte, sizi ilk kez yarattığımız günkü gibi (bütünüyle yapayalnız ve boyun eğmiş olarak) huzurumuza geldiniz; oysa sizin için böyle bir buluşmayı gerçekleştirmeyeceğimizi sanıyordu-nuz hep!’” “Ve (o gün, herkesin dünyada yapıp ettiklerine dair) siciller önlerine konduğunda, suçluların orada (yazılı) olanlardan irkildiklerini görürsün; ‘Vah bize! Nasıl bir sicilmiş bu! Kü-çük, büyük hiçbir şey bırakmamış, her şeyi hesaba geçirmiş!’ derler. Yapıp-ettikleri her şeyi (kaydedilmiş olarak) önlerinde bulurlar ve Rabbinin kimseye haksızlık yapmadığını (anlar-lar).”164Âyetlerde temsîlî teşbîh vardır.165

Âyette geçen “

F- M

” (yerle bir olmuş, harabolmuş) lafzının, rüzgârın kaldırmasıyla çürüyüp bozulmuş bitkiler anlamına geldiğini söyleyen İbn Nâkıyâ, bu âyetlerle Allahü Teâlâ’nın, ondan sanki hiç var olmamışlar gibi gelip geçenlerin deliliyle, dünya hayatının geçici olduğunu bildirdiğini ifade eder.166

164 el-Kehf 18/45–49.

165 es-Sâbûnî, a.g.e., c. II, s. 195.

166 İbn Nâkıyâ, el-Cümân (Zerzur-Dâye), s. 73.

Konuyu açıklamasını şiirler ve şahıslardan rivâyetlerle sürdüren İbn Nâkıyâ, dünyanın faniliğini ifade eden sözlerden Hasan-ı Basrî’den

HQ² J $¬ s$ E0 „a R 1V Y' Y†mV

“Dünya, uyuyan kimsenin gördüğü rüyalar ya da yok olup giden bir gölge gibidir Akıllı bir kimse ona aldanmaz!”

şeklindeki şiiri naklettikten sonra rivâyetle açıklamalarını sürdürür ve bu rivâyetler arasında Hz.

Ali’nin “Dünya halkı, kendileri uykuda bulunuyorlarken yol alan bir kâfile gibidir.” şeklindeki sözlerine de yer verir.167

İbn Nâkıyâ, konuyu işleyişini, bu iki âyette behsedilen dünya hayatının mahiyetiyle ilgili teşbîhe benzer bir teşbîhin yer aldığı Hadîd sûresinin 20. âyetini zikrederek tamamlar.168

Benzer anlamın ifade edildiği, dünya hayatının gerçek mahiyetini anlatan fakat el-Cümân’da ele alınmayan diğer âyetler En‘âm (6/32), Râd (13/26) ve Tâhâ (20/131) sûrele-rinde yer alır. En‘âm sûresinin 32. âyetinde şöyle buyrulur:

,

 Q$ 1 \' 1 \s  DJ0   [Q x  ]!   1 E'$G I †AV E'G  : 2:CD$W \ B x BZ 9

L

“Bu dünya hayatı, bir oyundan-eğlenceden ve geçici zevkten başka bir şey değildir;

ama âhiret hayatı Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar için çok daha güzeldir.

Öyleyse aklınızı kullanmaz mısınız?”169 Burada teşbîh-i beliğ vardır.170

Allah’ın rızıklandırmasının, kişilerde farklı olduğuna değinilen ve dünya hayatında elde ettiklerine sevinenlerden bahsedilen Râd sûresinin 26. âyetinde ise, âhiret hayatına kıyasla dünyanın geçiciliğine işaretle

, \H   DJ0 x BZ ?A   [Q x  ]!   1   [Q x  ]! !'mA 1 9QG : 1 O  : 2 - ˆa+ |; : 7$

L

“Rızkı dilediğine bolca, dilediğine sınırlı ölçüde veren Allah’tır. Hal böyleyken, (bol rızık verilenler) dünya hayatıyla sevinirler; oysa âhiret hayatı yanında dünya hayatın yalnızca geçici bir doyumdan, bir avuntudan ibarettir.”171 buyrulur. “

\H   DJ 0

” yani, insanın geçici/sonlu ihtiyaçları hakkında kendisinden faydalandığı bir fayda gibidir, demektir. Burada, edatın ve vech-i şebehin hazfedilmesi sebebiyle teşbîh-i beliğ vardır.172

167 İbn Nâkıyâ, el-Cümân (Zerzur-Dâye), s. 80.

168 İbn Nâkıyâ, el-Cümân (Zerzur-Dâye), s. 86.

169 el-En‘âm 6/32.

170 es-Sâbûnî, a.g.e., c. I, s. 387.

171 er-Râd 13/26.

172 es-Sâbûnî, a.g.e., c. II, s. 85.

Öncesi ve sonrasında namazın ve namazda sebat ve devamlı olmanın emredildiği Tâhâ sûresinin 131. âyetinde de, inkâr edenlerin içinde bocalayıp ve oyalanıp durdukları dünya hayatına ait, kendileri için bir imtihan vesilesi olan güzellik/nimetler süs şeklinde ifade edile-rek:

, >+ 9 ˆa9 1 A ) .!@ .   [Q x  ]! x M a ).+ Fk 1aV   .     #0 > . % DE Q- I  1 #GV 1 \ B

L

“Ve sakın, pek çoklarına, (sadece) onları sınamak için, avunsunlar diye verdiğimiz dünya hayatına mahsus şu ya da bu parlaklığa, görkeme gözünü dikme; çünkü Rabbinin (sana) sağladığı rızık, daha hayırlı ve daha kalıcıdır.”173 buyrulur.

Âyetteki “

  [Q x  ]! x M a

” ifadesinde, temsîlî teşbîh vardır. Allahü Teâlâ, âyette dünya-nın nimetlerini, parlak haldeki çiçeğe benzetmiştir, çünkü çiçekte kendisine bakanlar için gü-zellik vardır. Sonra suyu çekilip solar ve azar azar çözülür (yok olur). Dünya nimetleri de böy-ledir.174